İÇİMDEKİ IŞIK
Sadece gülüşlerini merkeze alan insanlar vardır...Kendilerini mutlu eden güldüren ne varsa toplarlar. "Eskici geldi eskici"narasını duydukları an pencereden aşağıya fırlattıkları şeyler sadece eski elbiseleri, eski kap kacaklar değildir;
Onlar kendilerini bunalıma sokan her şeyi firlatırlar:
Mesala, belirsizlikleri, güvensizlikleri, gürültüleri, stresleri,gerginlikleri, kızgınlıkları, nefretleri, ümitsizlikleri üzerlerlerinden kirli bir elbiseyi çıkarır gibi hızla uzaklaşırlar tüm bu olumsuz duygulardan..
Onların planında başlarına ne gelirse gelsin bundan en az zararla nasıl çıkabilirim hesabı vardır...o yüzden çar çabuk uzaklaşırlar kirli elbiselerinden.
Yeni elbiseler missss kokulu umut doludur...yarınlara temiz çıkma umudu taşır. O elbiselerin desenlerinde;çimenlerde yürürken kokladığı çiçekler vardır, dalları dinlendirici bir müziği dinler gibi ahenkle dans eden.Yurürken sevgiliyle el ele gülümsemesi güven verir ele bile. Uykularını delik deşik eden kör kurşunları ber taraf edecek güç ve güveni hisseder damarlarında ve şükreder her anına...
Kafa tutar yüreğine çöreklenen kayalara ;
Artık siz çok oldunuz be ya, gittikçe büyüyorsunuz, biliyorum birgün benden gideceksiniz, bu kadar büyümeyin ki giderken iziniz kalmasın..Yoksa beni bana bıraktığınızda ben benimle anlaşacak yer bulamam. Son kez söylüyorum bak, derin izler bırakmayın bana.Gidecekseniz çok oturmayın, zengin kalkışı yapın...içimdeki yelelerini savurarak rüzgara kafa tutan atlarımı vurmayın...Onlarin özgürce koşamadığı yerde ben nefessiz kalırım beni nefessiz bırakmayın.Bölmeyin uykularımı. Gidecekseniz oyalanmayın hadi kalkın. Çalmayın ruhumdaki çocuk yanlarımı...Düşuncelerimin yıldırım çarpmış çam ağacı gibi kararmasına,
ruhumun zindanında kapalı kalmasına izin vermeyeceğim...Bahçivan gibi yürek taşıyorum ben.
Bir gül için bin dikene katlanacak güç var bende.Öyle paçavraya döndürüp çöpe attık sanıp kurum kurum gezinmeyin.Üzerime basıp geçmeyi göze alanlar ancak dibimde oyalanır tepem yüksektir benim.Çökersem sadece ben değil siz diye de bir şey kalmaz...O yüzden fazla oyalanmayın ruhumda, hadi varın çekin gidin yolunuza.
Ben çocukken; salıncaktan düşerken bile ağlamadım. Şişmanlıktan koşmadım topun peşinde, hep o bana gelsin diye bekledim en büyük hatam buydu...Bayramlarda kimse elime kına yaksın diye beklemedim. Tükürük kınası yaptım sokaktaki yosunlu taşlardan ellerime nokta nokta.
Öyle parklarda rengarenk salıncaklara binmedim ama dağın yamacındaki dev çama kurdum kalın halatla salıncağımı yokuş aşağı sallanırken yendim korkularımı. Uçarken göğe doğru tutmak için yaklaştım bulutlara, taaa çocukluğumda değdi ellerim o pamuklara. Hayallerim olmuştu diz boyu bataklıkta çeltik tarlalarında...Vel hasılı prensesler gibi giydirilip, cicili bicili tokalar takılarak taraktan mikrofon yapıp şarkı söylemedim ama ben hayatla baş etmeyi taaa çocuklukta öğrendim...Anladım ki ışık içinde yanmıyorsa, yüzüne vurmazmış...İçimdeki ışığa merhaba demeyi geceyi seyrede seyrede öğrendim.
Gelip geçici şeylere asla boyun eğmedim.
Bu da geçer YA HÛ dedim ve geçti vesselam.
Şükür kadehinde zikir şerbeti içenlere. 😊Ülkü KARA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.