- 726 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
-NOSTALJİK BİR ESİNTİ-
“Nostaljik tramvay; şehir içi yolcu taşımacılığına hizmet etmenin yanında tarihi dokuyu da ön plana çıkararak turistik amaçlı işletilen raylı sistemlerdir. Her zaman olmasa bile genellikle kâr amacı gütmeyen bu raylı sistemlerin asıl amacı, geçmişte ulaşımın nasıl olduğuna dair ipuçları vererek insanlara bir tarih bilinci aşılamak ve bunun yanında günlük hayatın monotonluğunu bir nebze olsun kırarak tramvaya binen insanları sadece şehrin içinde değil tarihte de bir yolculuğa çıkarmaktır.” Açıkçası, Vikipedi kaynaklı rast geldiğim bir tanımlamadır bu.
Bilenler bilir; Bursa’mızın bir Cumhuriyet caddesi vardır. Uzun yıllar kent merkezinin işlek caddelerinden biridir. Son yıllarda faaliyete geçen tramvay hattının inşa edilmesiyle birlikte trafiğe bir müddet kapatılır da. Uygulama, kentimiz açısından yeni olmakla birlikte; eski tip vagonların kullanılması yanı sıra, gerek geleneksel bir ulaşım aracı olması gerekse hizmete giren tramvayın kısa bir hat teşkil etmesi de nostaljik bir görüntü vermektedir.
Açıkça, tarihi ve doğal zenginliklerle dopdolu bir kentimiz var. Fakat o ölçüde de yakın devirlerde dokusu bozulmuş bir kent demeliyim. Teleferikle Uludağ’a çıkanların derhal fark edeceği gibi cânım ovaya yayılı bir beton çölü havası estirir. Plansız şehirleşmenin sancılarını çeken, belki de en çok yaşayan kentlerimizden biridir. Hatta Uludağ’ın meşhur Bakacak mevki’inden bir uğultu halinde dinlenilen ses yoğunluğu gerçekte şehrin kümülatif gürültüsüdür. Yalnızca karlar altında, bembeyaz gelinliğini giyindiğinde manzaranın doyumsuz keyfini bulursunuz. Diğer zamanlar elimizde kalan ovadan seyredilen dağ manzarasıdır. Arabanızla ova semtlerinden şehir merkezine doğru ilerlediğiniz anlardan bahsediyorum. Uludağ’ın muhteşem silueti karşılar sizleri. İyide bundan mı ibaret olmalı? Açıktır ki, dünya çapında turistik bir potansiyelden söz ediyorum vesselam.
Bu potansiyeli algılamak açısından bir örnek vereyim. Kentimizin büyük şehir belediye binası tarihi bir görünüm arz etmektedir. Yanı başında dikkati çeken bir levha, üzerinde yer alan mısralarla bizleri selamlamaktadır. 1960’lı yıllarda bir Alman yetkili Georg Pfarrer tarafından kaleme alınan şiirin final mısraı “Şunu diliyorum sana, Allah’ın en sevdiği şehir olarak kalasın” olmaktadır. Muhteşem bir ifade değil midir? Düşünüyorum da, Alman bu duayı Berlin için yapsa elbet şaşırtıcı olmazdı. Avrupa’nın öne çıkan kentlerinden biri ve bir Almanya kentidir söz konusu olan derdim. Ancak kabul etmeliyiz ki, Bursa’mızın da öylesi bir ismi ve tarihi büyüklüğü vardır. Oysa kentleşme sürecinde darbe yemiş bir kent olarak gözükmektedir.
Bu açıdan baktığımda mübalağa olarak görünebilir ama Nostaljik Tramvay’dan yana umut beslerim ilk günden beri. Yoksa, umut fakirin ekmeği midir? Elbette çevre düzenlemesiyle birlikte ele almak gerekir. Ertuğrul Cafe uygun bir model olarak görünebilir. Pirinç hanın tramvaya bakan cephesi ona keza. Ya da Zafer Plazaya açılması bütünlük arz etmektedir. Bu bölüm, nihayetinde Tophane’ye doğru yükselen yeşillik alanla kucaklaşır. Muhitin, kültür-sanat merkezi niteliğine en kısa zamanda kavuşması dileğimizdir. Bir konser salonu, kitapçılar, vs. Ekin Kitabevi güzel bir adımdır. Yine, akşama doğru rast geldiğim sokak çalgıcıları, dekoru anlamlı kılmaktadır.
Yol kenarında sıralanan kumaş mağazaları ve perdecilerin bir tekstil işhanı bünyesinde bir araya getirilmesi düşünülebilir mi? Doruk çarşısı ve Gökçen işhanı örneği akla gelebilir. Şüphesiz tekstilin ağırlıklı bir ekonomik kulvar oluşturduğu Bursa’da bu hususun planlama dairesinde değerlendirilmesi gerekli ve doğaldır.
Açıkçası çevresindeki bina yapılanması seyreltilmek suretiyle tramvayın kapalı çarşıyla bütünleşmesi, diğer koldan da Haşim İşcan caddesine ve Ördekli hamamı kültür merkezine açılması beklenir. Böylesi bir gelişme yer yer çıkmaz sokak keşmekeşini ortadan kaldıracağı gibi, tarihi ve kültürel atmosferi belirgin kılacaktır şeklinde düşünüyorum. Tam da bu noktada geleneksel sokak kültürünün lezzetinden söz edebilirsiniz. Gerçekten de eski tip evlerde soba ateşinde pişen çayın apayrı bir tadı olduğunu inkâr etmek mümkün müdür? Ya da bu tip sokaklarda yaz geceleri kapı önüne kilim sermiş oturan yaşlı teyzeler karşılar bizi. Ancak bu tarz sokakların kaos oluşturduğu durumlar giderilmeli derim. Yoksa maziyle köprü kurulması dâhilinde ara sokak kültüründen esintiler korunmalıdır elbet.
Yine tarihi evler restore edilmek suretiyle muhafaza edilmelidir. Şüphesiz tarihi evle eski tip evi birbirinden ayırmalıyız. Bu noktada bazı eski tip hatta viran evler akla gelebilir. O açıdan baktığımda yıkılası ve korunası ayrılabilmelidir. Nitekim Bursa’mızda bu perspektifi önümüze koyar şekilde bir düzenleme, günümüzde kullanılmayan tarihi hamamların cafe ya da kültür merkezine dönüştürülmesi olmaktadır. Yeşil ve Çekirge’de örneğine rastlanabileceği üzere, eskiden ulaşıma açık bazı kent bölümlerinin trafiğe kapatılması da öteden beri olumlu çalışmalardır.
Kısacası son yıllarda Cumhuriyet caddesiyle, İncirli caddesi arasında hizmete açılan Nostaljik tramvay hangi çağrışımları yapabilmektedir? Kuşkusuz zamanla da meyvelerini verebilecek çevre düzenlemeleriyle birlikte kültürün tanımında da karşımıza çıkabileceği gibi dün-bugün-yarın kavramları dairesinde kurulacak köprü ve bağları zihnimizde canlandırabilir.
L.T.
YORUMLAR
levent taner
İnci gerdanlık misali gülümser
Bir genç kızın güzelliğiyle sembolize edilmez mi?
Cânan Karşıyaka olmalı İzmir'de bence
"Cânan aramızda bir adındı,
Şîrin gibi hüsn ü âna unvan,
Bir sahile hem şerefti hem şan,
Çok kerre hayâlimizde cânan
Bir şi'ri hatırlatan kadındı." der şair İstanbul'dan ilhamla
Bana da esin verdi inceden
Katılımınızla şeref verdiniz her dem olduğu gibi
Saygı ve selamlarımla...
levent taner
Katılım ve katkınız dolayısıyla şeref bahşettiniz
Saygı ve selamlarımla...