- 807 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
DARAĞACINDA Kİ KADINLAR!
“İdam” İnsan haklarına aykırımıdır sizce de?
Suçu ne olursa olsun hiçbir kanun bir insanın yaşama hakkını elinden almamalımıdır?
Dini inançların pek çoğunda “Allah’ın verdiği canı ancak Allah alır.” dense de ve İdam her ne kadar çağ dışı bir ceza olarak kabul görülse de, 74 ülkede idam cezası uygulanıyor, 25 ülkenin de sadece ceza kanunlarında var.
Siz ölüm cezasının karşısında olanlardanmısınız bilmem. Ama ben ölümü kat be kat hak ettiklerine inandıklarımın ipini elerimlee çekecek, elektrikli sandalyeye elektriği zerrece üzüntü duymadan verecek kadar bu cezaların arkasındayım.
Başta tecavüz suçluları, ensest ilişki sapıkları, ihanetin yol açtığı planlı cana kıyan katiller, dini alet ettikleri her tür iğrenç sapkınların ve daha nice kan donduran eylemlerin faillerine yaşama hakkı verirken, düşünen insanları mahkum eden hukuk sistemi ve bu sistemin içinde rol alan sözde adalet ve hukuk insanları kahrolsun!
İsveç ve Norveç gibi % 85 i Ataist olan ülkelerde suç oranı sıfırken. %95 i Müslüman olan Türkiye suç oranı sıralamasında başı çeken suçlular ve ahlaksızlar cennetti adeta.
***
TBMM’nin açıldığı 1920’den, fiili olarak idam cezasının kaldırıldığı 1984’e kadar Meclis tarafından onaylanan ve infazı gerçekleştirilen idam cezası kararı sayısı 712. Bunlardan 15’i ise kadın. Ancak bu rakamlara İstiklal Mahkemeleri’nde idam edilen hükümlülerin dahil olmadığını hatırlatmak gerek.
Şapka devrimine karşı geldiği gerekçesiyle İstiklal Mahkemesi tarafından 1925’te idam edilen ve hâkime, “kadın kısmının idam edildiği nerede görülmüştür” dediği rivayet edilen Erzurumlu Şalcı Şöhret gibi.
‘İbret olsun’ diye
60’lı yılların ortalarına kadar idamlar ‘ibret olsun’ diye halka açık alanlarda yapıldı. İnfazlar gece yarısından sonra, günün ilk ışıklarıyla yapıldığı halde alanlar kadın-erkek, çoluk-çocuk meraklılarla dolup dolup taşardı. Kentlerin meydanları infaz alanına dönüştürülmüştü. Sırtlarında yorganlarıyla meydanlarda geceleyenler, seyyar satıcılar olağan görüntülerdi.
Darağacında ilk kadın
Isparta’nın Darıbükü Köyü’nden Hasan Kızı Fatma, aynı köyden Eşref’in Hanife’yle evlenmesini temin etmek için Eşref’in karısı Ümmüşani’yi ‘20’lik altın ’ ve tarla karşılığı öldürdü. Ve 14 Aralık 1931’de Tuzpazarı’nda asıldı. Kasabalılar sabah karanlığından itibaren meydanı doldururken Fatma’nın son sözü “Allah affetsin” oldu. Fatma, TBMM kararıyla idam edilen ilk kadın olarak Türkiye’nin suç tarihine geçti.
Kadına idam, erkeğe 24 yıl
İdam edilen ikinci kadın ise 20 Haziran 1934’te cezası infaz edilen Sadberk. Lüleburgaz’ın Büyükkarıştıran Köyü’nden olan Sadberk’in cezasının infazını Anadolu Ajansı, “Münasebette bulunduğu Kıptî Selim’le birleşmelerini temin için merkumun, kocası Demir Kahya’yı öldürmesinde iştiraki bulunduğundan dolayı ölüm cezasına mahkûm edilen Burgaz’ın Karıştıran köyünden Sadberk kadın hakkındaki ölüm cezası bugün Kırklareli’nde infaz edilmiştir” sözleriyle duyurdu. Sadberk’in suç ortağı Selim de idam cezasına çarptırıldı. Ancak yaşı küçük olduğu için cezası 24 yıl ağır hapse çevrildi.
Kocasının başını ezdi.
Bodrum’un Karakaya Köyü’nden Fatma Satılı, ilişkisi bulunduğu Mustafa ile yalnız kalmak için kocası Hasan’ı öldürme planı yaptı. Fatma Satılı, Mustafa ile birlikte Çakalyatağı denilen yerde pusu kurdu. Burada bir taşın üzerinde dinlenen kocasının başına Mustafa ile birlikte önce taşla vurdu, ardından kasaturayla yaraladı. Fatma ve Mustafa, daha sonra Hasan’ın başını taşla ezdi. 23 Haziran 1936’da Resmi Gazete’de yayımlanan kararla Fatma Satılı idama mahkûm edilirken, Mustafa 21 yaşından küçük olduğu için hapse atıldı.
20 Şubat 1936’da asılan Muğla Karakuyu Köyü’nden Ümmühan, iki dostu ile birlikte kocasını boğup, cesedi kuyuya atmıştı. Kadın idama, suç ortakları ise yaşları küçük olduğu için 24’er yıl hapse mahkûm oldular
9 Mayıs 1938’de idam edilen Ayşe’nin ise suçu ‘metresi’ olduğu Adana’nın Karaisalı kazasının Çarhıpare Köyü’nden Kasım Ali Hasan’ın karısı Dudu ile oğlu küçük Ali’yi balın içine arsenik karıştırarak öldürmekti.
Eceabat’ın Turşun Köyü’den Memed’i, taammütle öldürmekten suçlanan Didar Savaş, Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandı. Ölüm cezasının hafifleştirilmesini icap eden bir neden görülmediği için ölüm cezasına çarptırıldı. Damadı Adil Gürel’le ‘gayri meşru münasebet’ yaşayan Didar Savaş kocasını öldürdükten sonra çuvala koyup gömmüştü. İdam kararı 16 Haziran 1939’da Resmi Gazete’de yayımlandı.
Kadınlar arasında en ‘meşhur olanı’ ise bir başkasıyla evlenmek için kocası İhsan Kuzu’yu zehirleyerek öldüren Hanım Kuzu. Malatyalı Hanım Kuzu’nun idam kararı 27 Mart 1944’te Resmi Gazete’de yayımlandı. Hanım Kuzu, Kemal Tahir’in sinema ve televizyona da uyarlanan unutulmaz eseri ‘Karılar Koğuşu’nun kahramanlarından biri olarak edebiyat tarihine de geçti.
Darağacında son kadın
Cumhuriyet tarihinde idam sehpasına gönderilen son kadın ise Kadriye Partici oldu. Kadriye Partici, kardeşi Faik Varketli ile birlikte, boynundaki bir tane beşibirlik altın, 4 tane bilezik ve parmağındaki altın yüzüğü almak için Aysel Malseven’e Folidol ismindeki bir tütün haşere ilacını zorla içirdi. Ancak Aysel Malseven içirdikleri zehri kusunca, Faik Vartekli maktulün başında bir bıçağın ucuyla delik açarak ölümü hızlandırdı. Kadriye Partici, 25 Temmuz 1971’de İzmir’de asıldı. Ve asılan son kadın oldu.
Konya’nın Hasandede Mescid Mahallesi’nden Huriye Senel, 1936’da yaptığı hırsızlığın şahidi olan Fatma’yı, aynı yılın mayıs ayında çalı-çırpı toplamak bahanesiyle kıra götürüp öldürdü. Huriye’nin ikinci hedefi ise, geride şahit kalmaması için Fatma’nın 8 yaşındaki kızı Miyase oldu. Küçük kızı samanlıkta boğan Huriye, Fatma’dan kurtulmak için bir gün sonra kadının cesedinin yanına gitti. Ancak Fatma’nın ölmediğini gören Huriye, Fatma’yı bu defa bir su kuyusuna atarak yarım kalan işini tamamlamak istedi. Ancak su kuyusuna attığı Fatma yine ölmeyince işlediği cinayet ortaya çıktı. Huriye Senel, 18 Haziran 1939’da idam edildi.
Annesini öldürdükten sonra gazetelere kayıp ilanı verdi
Yengesinin yardımı ile annesini öldürerek cesedini gömen, ancak ‘kayboldu’ diyerek gazetelere ilan veren, iki çocuk annesi Trabzonlu Ümmühan Bebek 12 Eylül 1963’te idam edildi. 8 Eylül 1963 tarihli Milliyet’te cinayeti şöyle haberolmuştu:
“1957 senesinin Eylül ayında 65 yaşındaki annesi Ayşe Arı’yı öldüren Ümmühan Bebek, bir sinir buhranı esnasında küçük kardeşinin karısı Fatma’ya annesini nasıl öldürdüğünü şöyle itiraf etmişti: ‘Kocalarımız gurbette olduğu için büyük kardeşimin karısı Lütfücan ile fena yollara sapmış, başka erkeklerle münasebet kurmuştuk. Annem bundan şüphelenerek bize nasihatte bulunmuş ve bu uygunsuz hareketlerimize son vermediğimiz takdirde kocalarımıza haber vereceği tehdidini savurmuştu.’
İki katil bu tehditten korktukları için Ayşe Arı’yı ortadan kaldırmağa karar vermişler ve bir öğle vakti yemeğe zehir koymuşlardı. Arsenikli çorbayı içen ihtiyar kadın, bir müddet sonra kıvranmağa başlamış ve kızlarından yardım istemiştir. Ümmühan birisinin gelip görmesinden korkarak yengesi Lütfücan’ın yardımı ile ellerine geçirdikleri bir ipi ihtiyarın boynuna geçirip birer uçlarından çekmek suretiyle öldürmüşler, cesedi sığır gübreliğine gömmüşlerdir. Hakikati karısından öğrenen Kahraman Arı, derhal jandarmayı durumdan haberdar etmiştir.”
Türkü söyleyerek idama giden Durdu
1959’da kayınbiraderi ile anlaşarak kocası Mahmut Sarıkaya’yı öldüren Sivas’ın Haydarlı Köyü’nden 35 yaşında Durdu Sarıkaya, Cumhuriyet Meydanı’nda asıldı. 25 Aralık 1960 tarihli Milliyet’teki Ahmet Turan Gürel imzalı haberden idama türkü söyleyerek gittiğini öğreniyoruz: “Dini merasimden sonra idam gömleği giydirilen kadın metanetinden hiçbir şey kaybetmemiş, sadece ‘Ellerimi bağlamayın’ diye yalvarmıştır. Elleri arkadan kelepçe ile bağlanan kadın, yüksek sesle ‘Darağacı yollarında, kelepçe kollarında’ diye bir türkü tutturmuştur. Darağacı dibinde idam hükmü kendisine okunan Durdu Sarıkaya kesik cümlelerle, ‘Bu kararı kaç defa dinledim, ne olur bitirelim artık’ demiş, sonra sandalyeye çıkarak ‘Beyaz gömlek giydirdiler, bu sehpaya bindirdiler’ diyerek türküye devam etmiştir.
Kocalarını katleden kadınlar
Manisa İlyasçılar Köyü’n-den Fatma Yıldırım, kocası Ali Osman’ı, maktulün kardeşi Abdullah’la birlikte uçkurla boğarak öldürdü. Resmi Gazete’de 27 Haziran 1939’da yayımlanan kararla Fatma Yıldırım idama mahkûm olurken, Abdullah suçun işlendiği tarihte 18 yaşından küçük olduğu için 15 yıl hapse çarptırıldı. Isparta Ağır Ceza Mahkemesi ise, Ayvalı Köyü’nden Ali Kotanak’ı öldürmekten suçlu Gülsüm Kotanak’ı 29 Nisan 1942’de ölüm cezasına çarptırdı. Özalp’ın Seydibey Köyü’nden Bacı Ayhaner, Nusrat ismindeki şahısla evlenmek için kocasını öldürdüğü gerekçesiyle Van’da idam edildi.
YORUMLAR
"İsveç ve Norveç gibi % 85 i Ataist olan ülkelerde suç oranı sıfırken. %95 i Müslüman olan Türkiye suç oranı sıralamasında başı çeken suçlular ve ahlaksızlar cennetti adeta."
yukarıdaki mısralar her şeyi anlatıyor!
İdam cezasını kısmen onaylıyorum; adi suçlulara, ülkeyi soyanlara, rüşvet ve yolsuzluk yapanlara...
DEVRİM DENİZERİ
Ülkenin dediğiniz yüzüne bakarsam defterden çıkamayacağımı düşündüm:(
Onu da o güzel söz ifade etmiş oldu.
Selam Sevgi Ve Esenlikler
Kadınların gözlerinin ne kadar kara olduğunu gördüm ve ürperdim.
Hepsi de idamı hak etmişler.
Şimdi idamı hak eden o kadar çok insan var ki. Küçük çocuklara tecavüz edenler ve kendi kızına tecavüz eden sözde babalar, abiler.. Ve daha kimler..
Tebrikler,
anlamlıydı yazı..
Sevgilerimle..
DEVRİM DENİZERİ
Selam ve sevgilerimle
Her biri roman olabilecek idamlar.
Tüylerim diken diken oluyor, idam kelimesini duyunca. Olmalı mı olmamalı mı bir tarafa suç unsurunu yok etmeli, toplumsal bir ahlak edinimi sağlanmalı bence... Suçu işlemek de *oktan idam etmek de ondan *oktan.
Yüreğine sağlık efendim.
Selamlar.