KÜFÜR ÜZRE
Yaşadıklarımdan öğrendiğim pek çok olumlu ve olumsuz şey oldu. Hatta çok çirkin şeyleri de görüp öğrenmek zorunda kaldım. Pek çok insan tanıdım. Mesleğimin istem dışı bana kazandırdığı insan(!) mezarlığı özel hayatımda en yakınıma kadar dahil ettiklerimi de sayarsak koca bir dağ ediyor.
İşte yaşadıklarımdan öğrendiğim şeylerden biri de ne yazık ki küfür ve hakaret ile hakaret eden insanlar üzerinde kişi analizi yapabilmektir. Günlük yaşamımızda sıradanlaşan küfür ve hakaret pek tabi ki kullandığımız iletişim araçlarına da sızacaktır.
Bir yazı yazarsınız bazı yerlerinde küfürlü içerik kullanırsınız yazı içindeki karakteri oturtmak için. Küfürlü içerik var diye bir yazıya veya şiire kötü diyemezsiniz. Nasıl yazıldığına, edebi bir değer taşıyıp taşımadığına bakarsınız. Koca bir eseri içinde birkaç küfürlü içerik var diye çöpe atamazsınız.
Yazdığımız şeylerde küfürlü içerik kullanmak değil de ne amaçla bunu yaptığımız bizi diğerlerinden ayırmaya başlar. Hiç tanımadığınız bir insana sadece kızdığınız için ailesine, soyuna sopuna ve hatta namusuna dil uzatacak kadar aşağılık cümleler kurabilmek sizi asla zeki göstermez. Ömrü boyunca üç beş kitap okumuş biri bir kütüphane dolusu kitap okuduğunuz halde size ‘’cahil’’ diyerek hakaret edebilir. Buna kim engel olabilir ki? Bu hakaret sizi cahil yaptı mı?
Hiç okula gitmemiş, cahil, sıradan ve hatta oldukça düşük zekaya sahip bir insanda küfürlü konuşabilir. Küfür edebiliyor olmak, ağız dolusu çirkinleşmek kimseyi daha üstün yapmaz. Ancak acz içinde olan insanlar bu ruhsal açlıklarını küfür ederek gidermeye çalışırlar. Acizliğin dışa vurumunu bu insanların yüzlerinde, mimiklerinde, yazarken kullandıkları kelimelerin içinde görebilirsiniz.
Kendimden hiç çekinmeden örnek verebilirim. Ben bir zamanlar eşinden şiddet görmüş kadınlardan sadece biriyim. Eski eşim darp sırasında küfür etmeyi de pek severdi. Ruhsal olarak ezik, çaresiz, aciz bir varlık olduğuna kendini inandırmıştı. Beni aşağılayıp darp etmenin ona keyif verme sebebi bu yoksunluğunu gidermekten başka bir şey değildi. Bu yolla kendini avutuyordu.
Eski eşimin bana şiddet uygulaması veya küfür etmesi beni eksiltmedi. Çoğaldım… Şu anda karşıma çıkabilecek tüm ahlaksızlıklarla tek başıma baş edebiliyor olmamın sebebi yaşadıklarımdan güçlenerek yeniden doğmamdan geçiyor. Ben şimdi çok iyi bir durumdayım. Ancak onun ruhundaki açlık hala dinmedi. Şu anda bile bu yazdıklarımı okuma ihtimali olmadığını biliyorken dahi hakkında tek kelime küfür etmeyeceğim. Bu beni ondan daha farklı yapmaz. Tiksindiğim bir yaratığın suretine beni kimse büründüremez.
Küfür ve hakaret bazen oldukça eğlenceli olabilir. İşte zeka burada kendini gösterir. Mesele güldürü ustalarının yaptıkları iyi işçilik dediğimiz zeka ürünü eserlerine gülmeyen yoktur. Yıllar geçse bile tebessüm ederek yeniden yeniden izleriz. Bazen çirkin bir olayın canlandırması yapılırken küfürlü içerik kullanılır. Bunu yazan ya da söyleyen öyle cümleler kurar ki o zekaya hayran kalırız. Bu başka bir şeydir.
Birde içinde hiçbir yaratıcılık olmayan mahalle arasında bile çok rahatlıkla duyabileceğiniz ağıza alınmayacak iğrençlikte sözler ve eserler(!) vardır. Hedefi ve yapmak istediği şey bellidir. Öfkesini dindirmek için kaybettiğini sandığı (ya da belki de hiç yoktu) öz saygısını bu yolla geri kazanmaya çalışır. Arızi ve marazi açıklarını bu yolla kapatmaya çalıştığını görmek bu insanlara acıma duygusu ile bakmama neden oluyor. Sağaltım yolunu kendi başına aramaya girişmiş ve başarısızlığı ile hepten dibe vurmuş bu zavallı insanlara ayni ile karşılık vermek onları bulundukları çukura daha çok iter.
Burada da defalarca söylemişimdir en sevmediğim insan modeli kendi çukurunu kapatmak için bir diğerinin etinden budundan nemalanmaya çalışan yamyam kişiliklerdir. Bir başkasına hakaret ve küfür etmek bu tip kişilerin bir çeşit zihinsel ereksiyon ve sonucunda bitap bir tatminsizlik yaşamasına neden olur. Ruhen istediğini alamayan bu kişiler daha çok kişiye ve daha ağır sözlerle saldırırlar. Sizden daha güçlü, akıllı, saygın… vs. vs. görünmeye çalışmaya çabalar dururlar. Bir nebze zekâları var ise ve iki kelam laf edecek kitap okumuş iseler bunu insanlara bir şeyler vermek ya da yol göstermek amacı ile değil diğerlerine tepeden bakmak amacı ile kullanırlar. Ne kişilikleri ne de beyinleri dolamaz. Bir elekten farkları yoktur. Hiçbir kazanımı avuçlarında tutamazlar. Bu tatminsizlik onları kendi çukurlarına çok daha fazla gömer.
Küfür ve hakaret zaman zaman karıştırılır. Sana şöyle yaparım, böyle şey ederim gibi eylemsel içerikler küfürdür. Oysa sen şusun busun demek sadece hakarettir. Küfür içerikli sözler tehditkârdır. Bir kötülüğü yapmasa bile yapacağını söylemiş olur. Eylem gerçekleşmediği sürece karşıdakini etkileyen bir durum yoktur. Hakaret ise sadece nitelemek için kullanılan bir araya geldiğinde bile bir anlam ifade etmeyen boş sözler yığınıdır. Asla hakarete maruz kalan taraf üzerinden fiziksel bir etkisi yoktur. Duygusal anlamda yıpratıcı olabilir ama emin olun ki geçicidir.
Yine de bu tarzı seçip yoluna devam edenlere müjdelerimizde olacaktır. Homo sapiens konuşmaya başlamak için çok uzun süre beklemiştir. Onca zaman içinde elbette ki yol kat ettiniz. En azından konuşabiliyorsunuz. Eminim ki atalarınız gibi evirilmeye devam edeceksiniz. Müsterih olunuz ve üzülmeyiniz.
İtiraf etmeliyim ki yazdığım yazının içeriğinde anlayana hiç de azımsanmayacak hakaretler var. Dikkat ediniz ki tek kelime belden aşağı darbe indirmedim. Bunca sözü söyleyebiliyorsam küfür neden edemeyeyim ki. Demek ki neymiş efendim yazıp çizmekle uğraşan insanların bir farkı olmalıymış. Kalite asla tesadüf değildir.
Bazı olaylar insanların çırılçıplak karşımızda kalmalarını sağlar. Ortaya çıkan öfke sonucu ne yaptıkları ile bize gerçek olanı gösterirler. Mesela düne kadar sevgilim yada eşim dediğin insana bir ayrılık yaşadıktan kısa bir süre sonra hakaret edebiliyorsan (fahişenin tekiydi gibi) hiçbir ilkeye sahip değilsin demektir. Bunu fark ettiğinde üzülebiliyorsan en azından umut var demektir.
Cinsel içerikli, mesnetsiz, boş savurularınızı alınız ve kendi öz saygınıza yamayınız. Cinsellik temel bir ihtiyaçtır. Erkeklerin arzı üzerine bir mesleğe dönüşmüş hatta devlet eliyle kurumsallaşmış bir kavram haline getirilmiş hayat kadınlığı işi üzerinden edilen küfür ve hakaretler artık bayatladı arkadaşlar.
Kim kimin üzerinden geçmiş, kim kiminle sevişmiş bunları diline dolayınca eline ne geçiyor ki .Bak avucuna bak … Şu hayatta ya eksi ol yada artı .. bunca nötr olunca etkisizleşiyorsun dostum.
Bir kadın ve bir erkeğin karşılıklı olarak sağlıklı bir şekilde yaşadıkları bir deneyimi kadına hakaret malzemesi haline dönüştürüp servis etmek kusura bakmayın ama siz beylerin eseri. En çok da yine bu yolla birbirinizi yaralamaya çalışıyorsunuz. Seni karını kızını şöyle yaparım böyle ederim.. Senin anan şu.. bla bla … İronik….
Belki taraflı sözcüklerde kullanmış olabilirim ama şöyle bir düşünecek olursak taciz, tecavüz, ensest, çocuk istismarı…. Bunların hepsini erkekler yapıyor. Sayenizde hep beraber kirleniyoruz… Bizi de siz yetiştiriyorsunuz diyeceksiniz de ehhh kısmen haklısınız o zaman. Ancak bir insanın yapılanması için tek başına anne ne kadar etkili bir düşünün bakalım. Hele ki bizim ki gibi erkek egemen toplumlarda sözünün ne kadar değeri var ki etkisi olsun…
Neyse efendim yine çok uzattık. Son olarak demek istiyorum ki ağzınızdan çıkan söz, yapıp ettikleriniz, yaşam şekliniz, okuduklarınız ve okuduklarınızdan anladıklarınız, anladıklarınızdan sakladıklarınız ölçüsünde değerlisiniz. Beni boş verin…. Lütfen kendinizi içine düştüğünüz çukurdan kurtarın…
Sevgilerimle…
Deniz…
YORUMLAR
Sevgili Deniz,
Biliyorsun sıkıntılı durumlarımı, o yüzden sık gelip gitmiyorum ama bak geç de olsa yazını gördüm ve okudum.
Öncelikle senin de eşinden şiddet gördüğünü öğrenmiş olmaktan üzgünüm. Bu maalesef eğitimli, eğitimsiz tüm kadınların başına gelebiliyor.
Bazı erkekler zeki, akıllı, becerikli, yetenekli başarılı kadınların yanında kendilerini eksik ve ezik hissediyor. Bu yüzden de fiziki üstünlüklerini kullanarak, onları her fırsatta aşağılamaya çalışarak üstünlük sağlamaya çalışıyor.
Eski eşim diye yazdığına göre, beraberlik bitmiş ve kişi mazi olmuş. İnşallah bundan sonra rahatsızlık vermesin. Çok geçmiş olsun canım.
Sevgiler
İşin yazarlık kısmıyla ilgilenmeyeceğim. Yazar istediği kufru yazı içinde kullanmakta ozgurdur..okur ister kabul eder veya red eder..Fakat gerçek yaşamda kimse bir diğerine kufur hakaret şiddet uygulayamaz.Bu anlamda duzenleyici yasalar var ve ne acıdır ki uygulayıcılar..karar alanların yasaları uygulama yerine pek çok şiddet ve hakaret davalarında savsaklamaları var. Kadın yeterince korunmuyor.Evden uzaklaştırılan adam elini kolunu sallayıp evdeki kadını oldurebiliyor..
Eğitim diyorum.Eğitimli olanların da eğitimli cahilleri eğitmesi diyorum..
Şiddet goren kadınlar genelde saklanıyorlar..korkuyorlar veya pek çok etken var. Senin ise çığlık atman gormenin bilincinde seni yuceltir zira ses oluyorsun..
İsterdim ki bu yazıya kadınlar daha çok koşsaydı..
...
Aldatıldığımızı, dolayısıyla küçümsendiğimizi düşündüren durumlar ve öznelere küfrediyoruz...
Küfür ilk tepkilerdn biridir...
Sonra, gerçekten sağlıklı bir psikolojiye, analiz yeteneğine ve o durum ve/veya özne ile ilgili olarak kendimizle yüzleşme cesaretine sahipsek, küfrümüzü hak etmek, küfrümüzde haklı olmak için bir analiz aşamasına geçiyoruz...
Mekanizmanın tam burasında bu yetkinliği gösteremezsek, sağlıklı bir psikoloji, analiz yeteneği ve kendimizle yüzleşme cesaretinden yoksunuz demektir ki, insanların çoğu için bu durum söz konusudur...
Bunun farkında olmak da bizim küfretmemizin gerekçesi ve haklılığıdır...
Size küfreden eşinize olan kızgınlığınız veya onu küçümsemeniz buradan, yani onun bunu hak etmediğine inanmanızdandır...
Ki bu kültürde, kadınların bu durumda olması bir gerçektir; bizim herif tipolojisi, kendisiyle yüzleşme cesaretinden yoksundur...
O trafikte haklıdır...
O siyasetinde haklıdır...
O iş yerinde haklıdır... vs. vs...
Gel de küfretme!...:)))
Saygılarımla.
İnsanın kendini ifade etmesi güzeldir, duraksamadan ve kendini süzgeçten geçirmeden.Oysa öyle bir insan bilmecesi içindeyiz ki hem soruları bileceksin hem gazeteyi buruşturmayacaksın.
O halde hep temize çekelim kendimizi de, bilemediğimiz iddia edilen sorular için üstünü karalamayı kabul ediyor muyuz, elbette hayır, aksi halde bir karalama defteri edinirdik. Bulmacayı da talep eden biz değiliz, biz düz yazı yazmak istiyoruz sadece. Ancak bu defa yazının boyutu eleştiriliyor özünen önce. Göze görünenler hep kelime yanlışları. Ben bu konuda önceliği aile eğitimine veriyorum, bir hamura şekil vermek gibi, görgü görenek derler ya sağlam olmalı.Kaliteli bir eğitim elbette insana çok şey kazandırıyor ama her şey değil. Biraz önce bir film izledim, diyordu ki " Birinci sınıfta oturmak insanı birinci sınıf sahibi yapmaz." Tartışma üslubumuz içinse, "edep yahu" demek yeterli sanırım. Çok şey yazılabilir....Sevgilerimle.
Valla sevgili Deniz Ben bol bol küfür edenlerden biriyim. O sebeple de şimdi çıkıp da aslında benim gibi bolca küfür ettiği halde iş yoruma geldiğinde ''Ay vallahi çok haklısınız. Küfür çok kötü bişi'' Diyen ya da diyecek olanlar gibi küfretmenin bir acizlik olduğundan, insana hiç bir şey kazandırmadığından, küftün toplum ve ahlak yapısı üzerindeki olumsuz etkilerinin sosyolojik, psikolojik ve daha pek çok '' jik'' lerinden dem vurmayacağım.
Rahmetli Can Baba ne demişti? Tam olarak hatırlamasam da şöyle bir şeydi: ''Küfür burjuvanın ağzında lağım çukuru, proleteryanın ağzında güldür...''
Sana '' Niçin Küfrediyorum'' Başlıklı yazımdan bir bölüm:
14 Mart 2012 ) gece televizyonda bir yarışma programı izliyorum. Adı ‘’Eyvah düşüyorum ‘’ Karşılıklı iki kişiye sorular soruluyor. Ana yarışmacının on tane rakibi var. Onlarla düelloya giriyor tek tek. Elediği her yarışmacı bir çukura düşüyor.
Ana yarışmacı orta yaşın az üzerinde bir bayan. İlk ya da ortaokul mezunu. Rakibi genç bir hanım.
Bu rakibe olan genç hanımın üzerinde bir kısa kollu tişort ya da bluz her neyse öyle bir zıkkım var. Onun göğsünde de yuvarlak bir logo ‘’ Bana ne kadar süre için ne kadar borç verebilirsiniz’’ yazıyor. Bu bayanın alt tarafında bir tayt- ben külotlu çorap diyorum ya millet tayt diyor- taytın üzerinde de bir kısa şort var. Tam bir öğretmen kıyafeti yani (!) Yani bu genç bayanımız bir öğretmen. Benim açımdan daha da vahim olanı bir Tarih Öğretmeni oluşu.
Neyse…Yarışma başlıyor ve karşılıklı sorular soruluyor. Bizim Tarih öğretmenimiz ota, *oka dair ne kadar soru varsa cevaplıyor. Ve nihayet tarihten bir soru geliyor. Ben içimden ‘’Bu soruyu havada karada bilir. Bir tarih öğretmenine bu kadar basit soru sorulur mu’’ diye düşünürken Koskoca bir Tarih öğretmeni soruyu cevaplayamıyor. Üstelik de cevabın bazı harfleri verilmiş olmasına rağmen.
-Soru şu: ‘’Doğu Anadolu Fatihi olarak bilinen ünlü komutan kimdir?’’ _ _ ZI_ K_ R_ _ _ K_R
Alparslan olamaz değil mi? O halde kim olabilir sizce? Neyse. Soru net ve açıklayıcı olmadığı için bilinmeyebilir. Ama devamında yarışmanın sunucusu açıklama yapıyor:
-Hani Kurtuluş Savaşı…15. Kolordu Komutanı…
Eh bu kadar açıklamadan sonra hem de bir Tarih Öğretmeniyse mutlaka hatırlar Kazım Karabekir’i değil mi?
Maalesef.
Bana sakın ‘’yarışma heyecanı’’ filan demeyin. O soruya kadar tüm soruları daha sorunun okunması tamamlanmadan bilen bu kişi bu soruda mı heyecanlandı? Ki oldukça rahat birisiydi.
E şimdi gel de böyle bir Tarih öğretmenine küfretme...
Haaa sen ''Yine de küfretme hocam !'' Diyebilirsin ama ben ettim bile valla...))
Ancak şunu da belirtmeden geçemeyeceğim: O eski kocan olacak herif gerçekten de aciz bir insanmış.
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları tarafından 7/27/2017 5:35:54 PM zamanında düzenlenmiştir.
hep derim ki,
"doğayı ve hayvanları çok seviyorum hatta inanmayacaksınız ama yorulmama aldırış dahi etmeden insanları da sevmeye çalışıyorum"
nefes almak yaşamak değildir ve çevremdeki insancıkları gördüğüm sürece aldığım nefesi ihanet sayıyorum ömrüme
iyi ki varsın arkadaşım...