- 705 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ADLİYE KORİDORLARIN DA DELİRDİM!...2
Öder. Öder!
Yaşanan ömürlerin sonunda ölüm de var.
İşte dünya orta da bir ibret aynası herkes kendini aynaya baktıkça bir tablo gibi seyretsin.
Aha da geldim yine dayandım bir gerçeğe daha şu Almanya denen Hıristiyan devleti nelerini adam sınıfına getirdi!
Nelerini de yoldan çıkarıp uçurumlardan aşağıya yuvarladı!
Eeee! Ne demişler? Ne varlığına güven ne de yokluğuna. Nelerini varlık sahibi yapıp adam sınıfından çıkarıp zenginler sınıfına geçirdi.
Bir zamanlar geçmeyen akçaları şimdi dertlerine çare varlıkları da çaresiz dertlerine hekim oldu.
O zamanlar namusunu şerefini beklerken kölelik yaparken sevgili kardeştim.
Şimdi ise en büyük düşmanı oldum siz halk olarak yargılayın tarafsız olarak.
Yoooook kızmak yoooook!
Sen kancıklarla sahtekârlığı yaparken ben kızdım mı?
Halk sergisin de meclis meydanındayız aaaa kızılır mı hiç? Şurada ne güzel muhabbet ediyoruz biz bize.
Kendini dünyaya sığdıramıyor çok büyümüşte aç gözlülükten başka huyu yok. Yoksulları hor görür küfür eder yüce dağlara hükmediyor.
Eeee!
O dağların sahibi var sahibi.
Geçmişini unuttu dostsuzluğunu görmüyor. Hakk’ı hak da hak bilmeyen.
Neeeetçeeeeen be gardaş neeeeetçeeeeen!
Sen yapacağını yaptın sıra şimdi bende dur yahu dur!
Hakk yemez gibi görünüp durmaya uğraşma boşuna şu bana olan borçlarını hele bir öde de ondan sonra büyüklen.
Hacı hoca ALLAH şahidim, hadi benim senin gibi kancıklardan şahidim yok.
Konuşurken ağzından çıkanı ölçüp biçiyor musun tartıyor musun fiyatı ne olursa olsun söylüyorsun buyur şimdi de ben söylüyorum sen dinle.
Dağda yetişmiş meclis kaçkını.
Haline bakmaz insan beğenmez.
Cemiyet kaçkını sofu bozgunu.
Selam vermeye insan beğenmez.
Sofu süsünü veriyor kendine.
Haramı helal der yer.
KUR-AN’ dan sorsan manasını bilmez.
Hakk meydanın da insan beğenmez.
Elinde tespih güya derviş.
Nefsi kirli kalbini temizlememiş.
Arkamdan konuşur yüzüme gelmez.
Kendi haline güleni bilmez.
Acı söyler kalpler yıkar.
Zevk sefa sürüyorum sanar.
Haram rızık helal olmaz.
Namaz kıldığı seccadenin feryadını duymaz.
Satılmış dilinde ibret sözü.
Servet peşinden koşan doğrulmaz.
Meclis yerinde söz söyleyemez.
Söylediği söze gülenleri bilmez.
Büyüdüğüm cemiyetler de küçük olduğum için susmama gerçeğe göz yummama alıştı.
Gerçeklerden kaçanın kendini tanımayan zayıfların sırtına yüklenip götürmeyi marifet sanıyor.
Hadi! Şimdi bizi halk izliyor yapmış olduğun şerefsizliklerini sergiliyorum suç mu oldu yoksa.
Yapmış olduğum iyilikler inkârından başka bir şey değil sen kendi nefsini islah edemedin ki bana büyülük yapasın.
Aaa lütfen baylar bayanlar lütfen!...
Deliler yalan söylemesini beceremez onun için şüpheniz olmanız.
Uyanık tilki gibi kurnaz hocaya kurt misali saldırgan hacıya millete yalan söyleyip kandıran.
Sonra camiye gidince en ön safa koş namaz kılmaya.
ALLAH! ALLAH! İslam ahlakı dışında yaşa dindar görün.
Seviyorum! Suç mu yoksa sevmek?
Çok seviyorum BARIŞ MANÇO’YU ne demiş?
Yaz tahtaya bir daha.
Tut defteri kitabı.
Sarı çizmeli Mehmet Ağa.
Bir gün öder hesabı.
Ey yüce ALLAH’ım!
Yalanla kirlenmiş haramı helal edip yemesi ne kolaymış! Haramı yiyerek yarın huzuruna gelmenin de ayrı bir cezası vardır elbet.
İslam ahlakına uymayan kin nefret tohumlarını ekip inanca yakışmayan şeyleri yapıp sonra din tellallığı yapmaksa kare ayna satmaya benzer herhalde.
Hey millet!
Edepsiz kancıkların yüzünden dengesiz yaşam koşulları içerisin de yaşayıp çıldıranların nedenlerini araştırsak delilerin, deliliğine de hak verirdiniz.
Her delinin aynı hastalık sebeplerinden gelen hastalık olmadığını görürdünüz.
Var! Var! Yaşamın sonun da ölüm de var!
Huzuru mahşer sırat köprüsünü de unutmayalım büyük hesap günü de var gelecekte.
Sağlığın da atasını tanımayan mirasa gelince evlat olan evlatlar. Bayramlar da ana elini öpmeyen hapın fiyatına bakıp benim bu kadar param yok diyen çıkarına gelince baş evlat olan.
Diliyorum yüce mevlamdan paranın yokluğunu gösterir. Benim param kağıt parçasıydı.
Emeğim sermayemdi onu sattım emek pazarında.
Birinizin ömrü içki kumar masaların da senin ki cebini doldurma peşinde geçti.
Benim kazancım doktorlara, taksicilere, cenazecilere sermaye oldu.
Dünler de utandımsa bugünler de sıramın gelmediğini mi düşünüyorsun?
Rabbena hep banayı sevmedim onun içinde en yakın akrabamla bile geçinemez oldum.
Gel buraya gel geberecesi gel!
Az söz insanoğlunun yüküdür.
Çok yük hayvan yüküdür yükünü sen götür.
Acı sözlerinin üstüne hile yükünü koydun.
Hayvan değilim şerefsiz yükünü sen götür.
Söz söylerken sağar duymuyor kulağın.
Düşün haram mı helal mi yediğin rızığın.
Mahşer de önüne gelir amel defterin.
ALLAH’IN huzurun da rızkının hesabını verirsin.
Vallahi billahi gerçekten söylerim sözümü.
Hileci acı sözlerin yaktı özümü.
Halk meydanındayız şimdi söyle sözünü.
Meydana getirdim serde görsünler postumu.
“Ömrün sonun da ölüm varsa bu dünya fani ölüm hakk ömürler baki ise”
Kural kimse kimsenin yerine ölmez.
Namusunu şerefini bekledim inkâr eyleme.
Mal mülk senin acı sözlerinin düşmanıyım.
Dünya servetini küçülttüm ikram eyledim.
Utanmazmış satılmış servet peşinden giden.
Hakikatle hak dervişi yolundan dönmez.
Her yolun yolcusu muradına eremez.
Arıysan meclise getirecek balın var mı?
Gel! Gel hak ve halk meclisine gel.
Bu dünyanın leşi başına oturdun, doğruluğu sevmiş merhameti bal kalbin her türlü pislikle kirlenmiş.
Varlığın sayesin de yalan sözünü doğru diye tasdik ettiler kanun da senden yana döndü hizmetçin oldu.
İnsan bedenini yemeyen söz söylerken nerden gelip nereye gittiğini düşünmeyen acı kötü söyleyip karşındakinin içini kemirerek yavaş yavaş sömürüp yiyensin.
Ne güzel hocalık edebine hacılık hayana yakışıyorsa ne mutlu sana kalıbına ne güzel yakışıyor yalan mı bunlar?
Gel de sevme Barış’ı
Yaz tahtaya bir daha
Tutu defteri kitabı
Sarı çizmeli Mehmet Ağa
Bir gün öder hesabı
Mehmet ağa! Mehmet ağa!...
Bu devri âlem bir dönme dolap ama her şeyde komik, bazı çakallar, kurtlar, tilkiler dönen dolaplara binip yuvarlanmayı marifet sanat sanıyorlar.
Eğer birileri de dönen dolaplara binmiyorsa oynanan oyunların en suçsuzları suçlu duruma düşüp sonra da delilik hükmünü yiyen kancıklık sahnelerin de seyreden suçsuzları ne çare.
Neden ise şu insanlık denen şey bazılarının çıkarına olunca öyle nazikleşiyor ki!
Dış dünyan da kurtla kuzuyu hep yan yana yayıyormuş gibi görünüp iç dünyan da kurdun önüne kuzuyu kendi ellerinle koyup kuzuyu parçalayıp yerken büyük zevk aldın.
Dış dünyan da kurdun önünden kuzuyu almaya uğraşıyormuş gibi göründün.
Kahpeliğin sonunda rızkı veren ALLAH der milleti uyutursun, elbette rızkı veren ALLAH ama kanunu da aldatmak kimden?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.