Mevlâna oyunu
Ne yazacağıma tam karar vermeden girdim sayfama. Aklımda dünkü düğün var, o çokça oynamalı.
Ve de ses verici alet çok yakınımda olduğu için sevdiğim müzik parçaları bile rahatsız etti. İkide
söylenip durdum.
Düğün kır düğünü havasında böyle bir bahçede yapılıyordu. Gelin akrabam olduğu için değil, sanki
bir prenses kadar güzeldi. Mavi baygın bakan güzel gözler ve doğal sarışınlık.
Yine kına gecesinde olan kızlar, kadınlar sahneden inmedi.Gelinin kuzeni sarışın güzel bir bayanın
koluna girdiği kısa boylu toy görünümlü adam onun kocası olmalı. İçimden kıza yakıştıramadım.
Yine tam da karikatürlerde resmedilen bir sarışın bomba ( yine gelinin kuzeni. Kuzenlerin hepside
güzeller.) bu kez sırtını gösteren bir tuvalet giymiş. Dünkü oyun havalarının yanı sıra başka oyun
havalarına da oynadılar. Sözgelimi burada çok oynanan şişeler oyun havasına. Şişeleeeer deyince
eller havaya kalkıyor, hafif hafif döndürülüyor.Çubuk halkı içkiyi sevdiği için olmalı bu türküde br
başka içten oynuyor.
Düğünü yemekli sandığım için,yemek yemeden gitmiştim. masamıza gelen pastaya ilk uzanan el
benim elim oldu. Bu masayı halamın oğlu ve çocukları tutmuş, oturuyordu.Üç kardeşim, gelinimiz
ve yeğenim. Daha sonra gelen dayı dediğimiz büyük halamın oğlu, yengem ve yeğenim Jülide’nin
masaya buyur ettiği genç karı koca. Masaya doğal olarak sığmadık. Erkekleri bir başka masaya
uğurladık.
Bizi bahçenin girişinde gelinin Kıbrıs’ta çalışan erkek kardeşi karşıladı. Atatürk’e çok benzettiğim
dedesine, yani Salih enişteme benziyordu oda babası gibi. Kızın babası İlhan, aynı Salih enişteme
benziyordu. Kaşlarının havaya kalkık kıvrılışı bile aynıydı. Mavi gözleri hafif kilo almış haliyle onu
ve dolayısıyla Atatürk’ü andırıyordu. Karı koca onlar da yanımıza gelip hoş geldin dediler.
Danslar, oyunlar derken pasta ve takı takma töreni de yapıldı. Ha, unuttuğum bir şey daha var.
Rahmetli teyzemin gelini ve torunu da bizim yanımıza gelmiş, oturmuşlardı. Teyzemin torunu da
teyzeme benziyordu. O omuzunu açıkta bırakan giysisi, saçı makyajıyla harikaydı. Bunu kendisine
de söyledim. Bir esmer güzeliydi.
Ne yazacağımı kararlaştırmadığım yazıdan düğün anım çıktı. Son bölümünü de anlatayım. Düğün
pastası dağıtılmış yerken ve tam gideceğiz diye araba beklerken. Sahnede mevlâna şarkısı isteği
var diye anons geçildi. İçimden herhalde İlhan istememiştir geçti içimden. Oyun havası çalmaya
başlayınca herkes sahnede bir bölümü çevrelemeye başladı. İyice bakınca oynayanın kızın babası
benim de halamın oğlu mevlâna oyunu meraklısı İlhan, hani Atatürk’e benzettiğim.Kardeşlerim de
gözlerine inanamadı. Benim küçüğüm utanarak başını masaya gömdü, bu olamaz diye. İlhan’dı bu.
Kendi düğünün de bile mevlânaya oynamıştı. Diğer halamın kızı kendi düğününde İlhan’ın yanına
gelmiş, oynamamasını söylemişti. İlhan şimdi gelin olan kızıyla karşılıklı geçmiş oynuyordu. Biraz
sonra yanımıza gelen teyzemin torunu ellerini yukarı kaldırıp kıvırarak kaynata mevlâna oynuyor
dedi..
Bizi evimize götürecek olan halamın torununun damadı: Hâdi gidiyor muyuz dedi.
Kardeşim Nazife:
- Faruk’a söyle, İlhan yine Mevlâna oynadı!.. dedi..
24. 07. 2017 / Nazik Gülünay
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.