YUNUS EMRE (Binbir Gözeden)
“Dökme suyla değirmen dönmez” der halkımız. Çok doğru bir söz. Bize, ruhumuza-beynimize uyuşmayan düşünceler- düşünürler yüzünden ne haldeyiz görüyorsunuz. Bu düşünceden hareketle bizim ışık saçan güneşlerimizi, su veren gözelerimizi araştırıyorum. Araştırmamada “ Binbir Gözeden “ adını verdim.
Aslında bu konuda araştırma yapanlar var. Ancak ben günümüz insanının özellikle de görsel kaynakları kolay bir yol olduğu için seçen gençlerimizin sıkılmadan öğrenmesini istiyorum. Aşağıda sizlere benim Karac’oğlan-Yunus Emre- Nasreddin Hoca üçlüsünden ki benim için eşit değerde ve okuldurlar Yunus Emre ile ilgili çalışmamdan bir bölüm sunuyorum.
Ne ah edin dostlar, ne ağlayın,
Dünü bugüne, bugünü yarına bağlayın.
Demiş ya Nazım Hikmet Ran ben de
Karac’oglan söylenirse
Nasreddin’ce gülünürse
Yunus gibi sevilirse
Ildız dolar can yurdumuz
Ve
Atatürk’ ün huyundanız
Yunus Emre soyundanız
Biz kimseye kör bakmayız
Cana gülen candır bize
Ildız
YUNUS EMRE
<<>><<>><<>> Ol Dost ile Benim işim Ölüp Dahi Bitmeyiser... <<>><<>><<>>
HAYATI VE ŞİİRLERİ
1238-1320 ’ de Anadolu’ da yaşamış , mutasavvıf bir halk şairidir. Medrese eğitimi gördüğü,arapça, farsça bildiği, İran, Yunan mitolojisi ve tasavvuf tarihini incelediği sanılmaktadır. Vahdet-i Vücud(Varlık Birliğe) inanır. Yaşadığı
yıllar, Moğol akınlar, beylikler arasında iç savaş ve çekişmeler, kuraklık ve kıtlık olan yıllardır. Dilde arapça ve farsça hakim iken güzel bir Türkçe ile söylemiştir. Bâyezid Devlet Kütüphanesi’ ndeki bir yazmadan anlaşıldığına göre
82 yaşında ölmüştür. Bektaşilere yakın ve şeyhi Taptuk Emre Sinan Ata‘ nın ardılıdır. Hacı Bektaş Velî ‘ ye bağlıdır. 573 beyitten oluşan Risaletü’n-Nushiyye (Nasihat Kitabı) adlı mesnevîsi ile bir de dîvânı vardır. Dîvânı beş nushadır
ve eski yazmalar esas alındığında 200-300 şiir bulunmaktadır. Hakkında: Fuat Köprülü‘ den Nezihe Araz ‘ a kadar bir çok araştırmacı-yazar incelemeler yapmıştır.
<<>><<>><<>> Ölen Hayvân, Durur Âşıklar, Ölmez. <<>><<>><<>>
Söylencelere göre: Sakarya kıyısında Sivrihisar’ ın Sarıköy’ ünde yaşayan yoksul bir Anadolu köylüsü olduğu ve Hacı Bektaş Velî ve Taptuk Emre ile olan ilişkileri şöyle anlatılır. Günün birinde tohumsuz kalır. Dağdan alıç toplar ve Hacı Bektaş Velî’ nin tekkesine buğday ile değiştirmek için götürür. Hacı Bektaş, her alıca karşılık bir nefes verelim, der. Yunus, olmaz der. Hacı Bektaş, çekirdek/tane başına on nefes, der. Yunus buğday diye diretir. Bunun
üzerine Hacı Bektaş, Yunus’ a götürebileceği kadar buğday verir. Yunus sevine sevine dönerken bir düşüncedir alır. Bu insan, büyük bir insan olmasa buğday vermezdi bana; bir çuval buğday böyle bir insandan daha mı değerli benim için diye kendi kendine sorar ve çiğlik ettiğini düşünüp geri döner ve nefes ister. Hacı Bektaş, O’ na senin kilidini
ona verdik diye Taptuk Emre’ ye gönderir.
Hacı Bektaş, Anadolu ‘ ya bir güvercin kılığında gelir. Bunu istemeyen Abdal-ı Rum birer kartal olup yolunu keserler. Güvercin, kara kartal kanatlarıyla kaplanmış Anadolu göklerini yarar geçer ama bir hayli pençe yer. Kan revan içinde Çepni Köyü/ Hacı Bektaş İlçesi‘ ne konar. Yoksul bir köylü kadın ona yiyecek içecek verip bir duvar üstüne kor. Hacı Bektaş, zamanla Anadolu‘ da sevgi saygı görür ancak Emre adında bir ermiş hiç uğramaz. Hacı Bektaş ona Saru İsmail adlı dervişini yollar ve tekkesine gelmesini sağlar. Gelince ona erenler
arasına nasıl girdiğini sorar, O‘ da perde arasından bir el uzandı, beni erenler arasına aldı ama ben orada Hacı Bektaş adında birini görmedim , der. Hacı Bektaş, perde arasından uzanan eli görsen tanırmısın? der. Tanırım, ayasında yeşil bir ben vardı, der, Emre. Hacı Bektaş, sağ elini uzatır Emre ‘ ye. Bunu gören Emre: Taptuk! Taptuk! Diye bağırır ve o
günden sonra adı Taptuk Emre kendisi de Hacı Bektaş sözcülerinden biri olur.
Taptuk Emre, Yunus’ u kendine bağlar. Tabtuk Emre’ nin tekkesinde herkes bir iş yapmaktadır. Kimi toprakta çalışır, kimi duvar örer, kimi aş pişirir. Yunus’ a da odun taşımak düşer. (Bir başka söylentiye göre ise: Taptuk Emre’ nin sazına bağlanmış ve kendinden geçermiş.) Uzun süre hizmet eder ve bıkıp kaçar. Yolda yedi kişiye rastlar. Onlarla yoldaş olur. Her akşam birisi içinden geçirdiği biri için dua edince hemen bir sofra gelir ortaya. Sıra Yunus’ a geldiğinde Yarabbi, bunlar hangi kulun için dua ediyorlarsa ben de onun adına yalvarıyorum, der. O akşam iki sofra gelir. Erenler şaşırıp kimin adına dua ettin diye sorarlar. Yunus, önce siz söyleyin, der. Taptuk’ un dervişlerinden Yunus diye biri var onun adına derler. Yunus bunu öğrenince Taptuk’ un tekkesine geri döner ve şeyhin karısı Anabacı’ ya sığınır. Anabacı, Yunus’ a yarın sabah tekkenin eşiğine yat. Tabtuk abdest almak için dışarı çıkarken ayağı sana takılır. Gözleri iyi görmediğinden bana kim bu diye soracaktır. Yunus derim ben de. Hangi Yunus derse çekil git, başka bir tekke bul kendine, başının çaresine bak. Bizim Yunus mu? derse anla ki gönlünden çıkarmamış halâ seni.
Bir başka söylentiye göre de: Yunus,Tabtuk’ un kızını sever. Tabtuk dervişlerini yalancı çıkarmamak için kızını Yunus’ a verir. Ancak Yunus, ömrünün sonuna kadar el değmez bu güzel kıza. Yıllar yılı ağızsız, dilsiz tekkeye hizmet eder, Yunus. Tabtuk, coşkulu olduğu bir gün Yunus-ı Guyende adında bir şaire: Bize birşeyler söyle, der. Şairin dili tutulur. O zaman Tabtuk oduncu Yunus’ a dönüp: Haydi sen söyle; Hacı Bektaş’ ın sözü yerine geldi, kilidin açıldı, artık söyle, der ve Yunus söylemeye başlar. Yunus Emre şiirlerinde Taptuk Emre/Baba‘ ya inançla, sevgiyle, yoluna baş koyduğu biri olarak yer verir.
Yunus bir doğan idi kondu Taptuk koluna,
Avına şikâra geldi bu yuva kuşu değil.
Yine esridi Yunus Taptuk yüzün görende,
Baktığım yüzde gördüm Taptuk ‘ umun nurunu.
Dizelerinde olduğu gibi. Mevlânâ Celaleddin-î Rumî de Yunus için: Manevi konakların hangisine vardıysam bir Türkmen Kocası’ nın izini önümde buldum, onu geçemedim, der. Halk: Mesnevi‘ yi çok uzun yazmışsın; ben olsam hepsini şu söze sığdırırdım: Ete kemiğe büründüm, Yunus oluban göründüm. diye söyleterek kıyaslar. Yunus ise şiirlerinde Mevlânâ için: Mevlânâ meclisinde saz ile işret oldu ve Mevlânâ Hudâvendigâr bize nazar kıldı. Onun görklü nazarı gönlümüz aynasıdır demektedir.
Taptuk, erenlerin bile Anadolu‘ nun belli yerlerine gidip kalmaları gerektiğine inanır ve Yunus Emre‘ ye de: Elindeki asâyı havaya savurup; git, bu asânın düştüğü yeri bul ve öl, der. Yunus yıllarca bu asâyı arar bulur ve orada ölür.
Bilgin ve araştırmacılar, Yunus Emre‘ nin okur yazar olmayışını gülünç bulup; Anadolu sözlü kültürünün bugün bile Aşık Veysel‘ i yetiştirecek güçte oluşuna işaret ederler.
Yunus, insanın nefsi ile mücadelesini, kendini bilme, bulma çabasını, Tanrı‘ ya kavuşma isteğini anlatır. İyiliğe,
doğruluğa, güzelliğe dönüktür. Güzel ahlâk ve sevgiden yanadır. Şiirlerinden bazılarını Erol Sayan(Dertli ne ağlayıp gezersin burda), Saadettin Kaynak(Boynunu bükme dolap), Selahattin Pınar(Ben yürürüm yane yane) ve Mümin Salman (Bilmem n’ideyim aşkın elinden) bestelemişlerdir.
<<>> Neye Kim Bakarısan Ol Yüzündür, Kime Ne Sanursan Kendözündür. <<>>
Bu tılsımı bağlayan,
Türlü dilde söyleyen,
Yere göğe sığmayan,
Sığmış bu can içinde.
Çok aradım özledim,
Yeri göğü gözledim,
Çok aradım bulamadım,
Buldum insan içinde.
*
Âşksızlara benim sözüm
Benzer kaya yankısına
Bir zerre âşkı olmayan
Belli bilin yabandadır.
*
Adımız miskindir bizim
Düşmanımız kindir bizim
Biz kimseye kin tutmayız
Kamu âlem birdir bize.
*
Sen sana ne sanırsan
Uyruğa da onu san
Dört kitabın manisi
Budur eğer var ise...
<<>><<>><<>> Sabır kılmazısam, ne başaram ben. <<>><<>><<>>
TAPTUK ’ UN TAPUSU ’ NDA
Taptuk’un tapusunda
Kul olduk kapısında
Yunus miskin çiğ idik
Piştik elhamdülillah
Vardığımız illere
Şol safa gönüllere
Baba Taptuk manisin
Saçtuk elhamdülillah.
Yunus Emre bu sözü eğri büğrü söyleme
Seni sigaya çeken bir Molla Kasım gelir.
ŞÖYLE GARİP BENCİLEYİN
Acep şu dünyada varm’ola
Şöyle garip bencileyin
Bağrı yanık gözü yaşlı
Şöyle garip bencileyin
Söyler dilim ağlar gözüm
Gariplere göynür gözüm
Meğer ki gökte yıldızım
Ola garip bencileyin
Bir garip ölmüş diyeler
Üç günden sonra duyalar
Soğuk su ile yuyalar
Şöyle garip bencileyin.
*
Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmişiki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil.
*
Hakkı gerçek sevenlere
Cümle âlem kardaş gelir...
Bu dünya dopdolu kalleş
Her birinden bir taş gelir.
*
Beyler azdılar malından
Bilmezler yoksul halinden
Çıkmışlar rahmet gölünden
Nefis derdine dalmışlar.
<<>><<>><<>> Nice yüksek yürür isem âşk başımdan aşagelir. <<>><<>><<>>
GEL DOSTA GİDELİM GÖNÜL
Yoldaş olalım ikimiz
Gel dosta gidelim gönül
Haldaş olalım ikimiz
Gel dosta gidelim gönül
Ölüm haberi gelmeden
Ecel yakamız almadan
Azrail hamle kılmadan
Gel dosta gidelim gönül.
*
Günler geçe yıl çevrile
Üstüme sinlem devrile
Ten çürüye toprak ola
Tozam hey dost deyü deyü
*
Dost yüzünü görmez isem
Bu gözlerim nemdir benim
Dilim şeker gövdem kamış
Bu söyleyen nemdir benim.
*
Onlar ki çoktu malları
Gör nice oldu halleri
Sonucu bir gömlek giymiş
Onun da yoktur yenleri
Bunlar bir gün beyler idi
Kapıcılar korlar idi
Gel şimdi gör bilmeyesin
Bey hangidür ya kulları
Ne kapı vardır giresi
Ne yemek vardır yiyesi
Ne ışık vardır göresi
Dün olmuştur gündüzleri.
*
Miskin adem oğulları
Ekinlere benzer gider
Kimi biter kimi yiter
Yere tohum saçmış gibi
Bu dünyada bir nesneye
Yanar içim göynür gözüm
Yiğit iken ölenlere
Gök ekini biçmiş gibi.
Harâmile hamir tuttu cihânı,
Fesat işler eden hürmetli oldu.
Şagird üstadile arbede kılır,
Oğul anasiyle garetli oldu.
Peygamber yerine geçen hocalar,
Bu halkın başına zahmetlu oldu.
BM UNESCO tarafından "1991 YILI, YUNUS EMRE SEVGİ YILI" olarak ilan edilmiştir.
Ben oruç namaz için
Sücü içtim esridim
Tesbih seccade için
Çalarım şeşte kopuz.
*
Bana namaz kılmaz diyen
Ben kılarım namazımı
Kılarısam kılmazısam
Ol Hak bilir niyazımı.
*
Az söz erin yüküdür
Çok söz hayvan yüküdür
Bilene bu söz yeter
Sende güher var ise.
*
Yunus Emre der: Hoca
Gerekse bin var hacca
Hepsinden de iyice
Bir gönüle girmektir.
*
Aşık Yunus neyler dünyayı sensiz
Adı güzel kendi güzel Muhammed.
*
Araya araya bulsam izini
İzinin tozuna sürsem yüzünü
Hak nasip eylese görsem yüzünü
Ya Muhammed canım arzular seni.
*
Çeşmelerden bardağın
Doldurmadan kor isen
Bin yıl dahi beklesen
Kendi dolası değil
Kara taşa su koyarsan
Elli yıl ıslatır isen
O taş yine kas katıdır
Hünerli taş olur değil
Taştan çıkar türlü sular
Ayağında neler pişer
Cahil gönül taştan beter
Yola gelmez gelir değil
Şah balaban şahin doğan
Doğru övmüş onu öven
Doğan zayıf olsa bile
Doğanlıktan kalır değil.
*
Söz ola kese savaşı
Söz ola kestire başı
Söz ola ağulu aşı
Bal ile yağ ede bir söz.
*
Dilsizler haberini
Kulaksız dinleyesi
Dilsiz kulaksız gözün
Can gerek anlayası.
*
Ben gelmedim dava için
Benim işim sevi işi
Dostun evi gönüllerdir
Gönüller yapmaya geldim.
O, varlığı, birliği, dirliği, sevgiyi gösterişte, şekilde değil; özde gören, bilendir. Ildız
Bu denize düşen ölür dediler,
Ölür ise ko ki ölsün nolisar,
Aşk gelicek cümle eksikler biter,
Bitmez ise ko ki kalsın nolisar.
Neyi severisen imânun odur,
Niçe sevmeyesin sultânun odur.
*
Sakıngil olmagil kibrile yoldaş,
Kibir kandayısa anunla savaş.
der şiirlerinde . Ben de Sabahattin Eyüboğlu’ nun "Şairler şairi, insanlar insanı, garipler garibi, dostlar dostu, Türkmen Kocası Yunus Emre "
dediği gibi “ güzel Türkçem le sevgiyi söyleyen İnsanlar İnsanımızdır bizim” diyorum ben de. Sevgi yolunuz, yoldaşınız olsun.
Not: Kaynakça gösterilerek alıntı yapılabilir.
KAYNAKÇA
• Yunus Emre Dîvanı Risâletü’n-Nushiyye III Tenkitli Metin, Dr. Mustafa Tatçı, Kültür Bak. Klasik Eserler:14,Kılıçaslan, Ankara, 1991. ISBN 975-17-0950-4
• Yunus Emre Güldeste, Haz.: Sevgi Gökdemir ve Ayvaz Gökdemir,Kültür Bakakanlığı Yay.: 1112-1001Temel Eser Dizisi: 166, Başbakanlık,
Ankara, 1996. ISBN 975-117-0563-0
• Yunus Emre Şerhleri, Doç Necla Pekolcay ve Emine Sevim, Kültür Bak. Klasik Türk Eserleri/16, Feryal, ankara, 1991. ISBN 975-17-0948-2
• Türk Halk Şiiri Antolojisi, M. Sunullah Arısoy, Bilgi, Kurtuluş Ofset, ankara, 1985
• Yunus’tan Bugüne Türk Şiiri, H. Fethi Gözler, Inklâp ve Aka, İstanbul, 1981
• Yunus Emre Dîvânı, Haz.: Mustafa Tatçı, Akçağ Yay.No. 59, Halk Klasikleri:1, Ankara,1991, ISBN 975-7 568-51-1,
• Yunus Emre, Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı Vakfı Yay. Edebi Eserler Dizisi:2
• Türk Halk Şiiri Antolojisi, M. Sunullah Arısoy, Bilgi
• Yunus’ tan Bugüne Türk Şiiri, H. Fethi Gözler
• Türk Edebiyatı ansiklopedisi, Atilla Özkırımlı, Cem
© Ildız
YORUMLAR
sevgili kalem,
yerinde bir çalışma ve güzel bir araştırmaydı okuduğum. bunca emeğin yerini bulması umudundayım. asıl değerlerimizin görmezden gelinip yavaş yavaş unutulduğu dönemlerdeyiz. yapmış olduğun çalışmanın titizliğini ve özenini görünce sana teşekkür etmeden sayfadan ayrılmak istemedim.
şiirin, öykünün, mizahın ve felsefenin doğru yapılanmasında ve doğru sunumunda bu ve benzeri değerlerimizin yapı taşını oluşturduğunu hatırlamak zorundayız. okumak araştırmak ve iyice kavramak zorundayız. aslında çok zenginiz. yunustan veysele, fuziliden pirsultana kadar daha nicelerinin yaşadığı bu topraklarda bir çoğumuz bunun farkında bile olmadık. bunlara ait bir kaç dize ezberlemekle olmuyor malesef.
ve sen sevgili insan... en güzelini- doğrusunu yaptın. umarım söz gider..... gider ve varacağı yeri bulur.
emeğine sağlık.
sana türkçe sevgiler yolluyor ve her dilde alkışlıyorum.