- 768 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Yalnızlığa hiç hazır değildim….
///////////////Her zamanki, sabah yürüyüşü sonrası arkadaşımın bana kendisinde var olan o yalnızlaşmanı korkularının nasıl kronik bir hal aldığını anlatırken. İşte bu noktada acaba bende mi? yalnızlaşmanın bir kahramanıyım diye kara kara düşünmeye başladım.
Günümüzde var olan hayat koşuları ve koca kentlerin insan patlaması yaşadığını var sayarsak. Küçük ayrıntıların içersin de bunla beraber de yalnızlaşmanın kat ve kat kendi içinde çoğaldığını da görmüş oluruz.
Şu ana kadar aslında herkesin yalnızlıkla değil de. Suskunluk birebir anı olduğunu düşünürdüm. Meğerse hiç öyle değilmiş…
Konu yalnızlaşma olunca evet Laf lafı açıyor da. Hele ki yalnızlığın bir adamı vardı. Şimdi onu anlatmamak olmaz demi!
Çok samimi arkadaşım olan rahmetli Asım kısmet bir şiirinde derdi ki ”Yalnızlığım korkmasın diye yalnızlığımı bekliyorum” Ne yazık ki! Onun için başka seçenek yoktu. Bu onun yaşamının içersin de alışa gelmiş bi durumdu.”
Benim şiirsel düşüncemde de yalnızlıkla ilgili çoktur örneğin; Yalnızlığını sev hem de bir şiirle Ve sakın korkma yalnızlığınla öpüş onun zürriyet peydahladığı fantezileri hiç gelişmemiştir. Kısaca alan razı veren razı misalince…
Yalnızlaşmanın sebepleri kaça ayrılır. bundan nasıl kurtulur diye diye oturduğum binanın kapısına kadar geldim. Ve ellerim uyuşmuş kaskatı bir şekilde avuçlarımın içindeki anahtarın bu kapıya ait olup olmadığını düşünmeye başladım.
Altıncı katta çıkmak için bütün kayıp kişilik kavgasını benle edip durdum. İşin, en enteresan tarafı yaşamınla şu an ki anı sorgulamanın, bende ki dozunun yüksekli. Onca zaman içeresinde benim benimle olan yalnızlaşmanın neden farkında değilim dedim.
Bir kızgınlıkla sesli düşünerek yahu! Ben Niye çıktım bu sabah yürüyüşüne ve çok sıkça rastlaşmadığım arkadaşıma rastlaştım… aaaaay! Çok fenalaştığımın şahidi sadece benim ve oturduğum dairenin tam kapısında buldum kendimi.
İnanın ki karşıma tanımadık bir yüz çıkacak kaygısında yedi büklüm olmuşum. Gözbebeklerim bir noktadan sonra yumru yumru şeklinde ve avuçlarımın içi terliyor. kalp atışlarım olduğundan daha hızlı atmaya başladı…
Sivas’ta bir deyim vardır. Çokta severim”anaaaa mezarına su dökenler çok olsun” bu deyimin benimle eşleşmeyen noktasında mıyım şimdi? Dedim.
Yoooook, yok daha neler içi boş bir düşünce dedikçe
Yine gitti benim düşünce sinyallerim))
Hey melamınye! Bana ait olan hayat düzenimin arkasındaki bu sis perdesini nasıl aralaya bilirim. Ben zaten tek başına bi şey yapamam ki? Bunun başka açıklamasına hazırlanmam bir dakikamı aldı.
Ama iyide. Ben giderken kızım yatağında uyuyordu. Geceden ablamın kızı olan Gülay’ım ve Ümidim gelmişti. Onların halen kokusu var yatak odasında.
Bu arkadaşımın yalnızlaşmasının hikâyesi benle niye alakalanıyorum ki
Ve nefesim diğer nefesimle iteklenirken açtım kapıyı
Oh derin bir nefes aldım.
Bu evin bana aitliğini ispatlayan duvarda asıl duran resimlerimiz koltuğun ucunda yere doğru kayıymış siyah şalım ve birkaç göze ilişen ev eşyaların benle tanışıklığını algıladıktan sonra.
Kızımın odasına koştum. Her zamanki yastık yorgan bir tarafta dar duman bir şekilde uyuyordu kuzucuğum…
Bir solukta annemin odasında uyuyan Gülay’a ve ümitte bakındım. Onlarda gayet normal uykunun en derinliklerindeydiler.
işte arkadaşımın yalnızlaşma korkusuna derinleşmeden de çok şükür kısa yaşadım…))
zaralıcan