- 1314 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
MEKTUP
Ablam benim. Yokluğu varlığı, acıyı tatlıyı, iyi günü, kötü günü paylaştığım ablam…
Gün oldu karanlıklardan beraber çıktık aydınlığa. Gün oldu gözyaşlarımız bir birine karıştı. Gün oldu tek kuruşu, bir dilim ekmeği bölüştük seninle. Güzel gözlüm.Gani gönüllüm. Ciğerparem.
Bacım, ablam, anam, her şeyim…
Bu gün 20 Temmuz. Kıbrıs Barış Harekâtının üzerinden 43 yıl geçmiş. O günleri beraber yaşadık... Beraber sevindik. Beraber meraklandık. Beraber üzüldük.
O günün en ilginç gecesini belki de sen yaşadın.Şimdi bir kez daha anlat. Biliyorum hüzünlenecek, duygulanacak belki de ağlayacaksın. Ama ilk defa ağlamana sessiz kalacağım.
SÖZ SENDE …:
“ 20 Temmuz 1974 gecesi. KAYSERİ. PTT’si telefon santralında bir arkadaşımla görevdeyiz. O yıllarda şimdi ki gibi iletişim kolaylıkları yok. Yanan küçük kırmızı lambalar, takılan fişler, yaptırılan konuşmalar. Gece sessiz. Çıt yok. Bu saatte sadece kırlarda cır cır böcekleri ötüyordur. Gecenin tek hakimi sokak lambaları. Fersiz ışıkları ile geceyi aydınlatmaktan yorgun düşmüşler. Onlar da nöbeti birazdan ışıyacak güne bırakıp, ilk akşama kadar dinlenmeye çekilecekler
Sabaha karşı duyduğumuz motor sesleriyle pencereye koştuk. Askeri konvoy geçiyor. Araçlardaki askerlerin başları miğferli. Ellerinde silah, sırtlarında büyük, yüklü çantalar. Haberlerde duyuyor, gazetelerde okuyoruz.. Kıbrıs karışık. O halde bunlar Kayseri’deki komandolar olmalı. Hava Üs’süne gidiyorlar. Oradan da uçaklarla Kıbrıs’a indirme yapacaklar belki de. Günlerdir bu söyleniyordu. Heyecanlıyız. Sevinçliyiz…
Arkadaşımla santral odasının balkonuna çıktık. Onları alkışlıyoruz. El sallıyoruz.
Beklemediğimiz bir şey oldu. Konvoydaki araçlardan birinden, bir asker ayağa kalktı. Beyaz bir zarfı bize göstererek attı. Arkadaşımla göz göze geldik.
“Ben iniyorum.”
Cevap beklemeden koşarak indim. Aldım geldim o zarfı. Üzerinde adres yazılı bir mektup. Bir süre arkadaşımla zarfa baktık. Aynı anda, aynı şeyi düşünüyorduk belkide;
“Açalım mı?”
Açtık. Yazılanlar hala bu gün ki gibi aklımda:
“ANAM BENİM !
BU SATIRLARI “HAZIRLANIN” EMRİNDEN SONRA YAZIYORUM.VAKTİM ÇOK AZ. DUYACAKSIN. ÖĞRENECEKSİN. BİZ KIBRIS’A GİDİYORUZ. BU MEKTUBU ŞİMDİ GÖNDEREBİLME İMKANIM YOK. ARAÇLARIMIZ PTT’ NİN ÖNÜNDEN GEÇERKEN YERE ATACAĞIM. BİRİ BULUR. BELKİ DE AÇAR OKUR. OKUSUN. AMA SANA MUTLAKA GÖNDERSİN. YILLARDIR BU ÜNİFORMAYI TAŞIYORUM. MAAŞ ALIYORUM. O MAAŞLA EVLENDİM. O MAAŞLA ÇOCUĞUMA, EVİME BAKTIM. O MAAŞTAN SANA PARA GÖNDERDİM. DEVLET BÜTÜN BUNLARI BANA;
“ BİR GÜN SANA İHTİYACIM OLABİLİR. HAKKINI O ZAMAN ÖDERSİN” DİYEREK YAPTI.
İŞTE O GÜN BU GÜNDÜR. GERİ DÖNEBİLİRSEM. SENİ ARARIM. GELİNİNİ TORUNUNU MERAK ETME ONLARA İYİ BAKARLAR. ŞEHİT OLURSAM DA ÜZÜLME. AĞLAMA. HAKKINI HELAL ET. HASRETLE ÖPERİM ELLERİNDEN.
Arkadaşımla sarıldık bir birimize. Ağladık. Dualar okuduk askerlerimize. Görevi teslim ettikten sonra, özenle kapattığım zarfın pulunu yapıştırıp posta bölümündeki arkadaşlara verdim.
Duygularım ayyuktaydı.
Beni duygulandıran zarf değil, mazrufdu :
“Bir gün sana ihtiyacım olabilir. Hakkını o zaman ödersin”. İşte o gün bu gündür.” Cümlesiydi.
İşte vefa buydu. Türk askeri buydu işte…
Üzgündüm.
Neden mektubun üstündeki adresi alıp da, mesleğimin sağladığı kolaylıkları da kullanarak annesiyle konuşabilmeyi düşünmemiştim? Daha sonra o insana ne olduğunu öğrenebilme imkanını niçin kaçırmıştım? İnsanlar beklenmeyen bir olay karşısında en doğru kararı o anda veremeyebiliyor. Bende de öyle olmuştu işte…
Yıllardır düşünüyorum. O asker eğer şehit olduysa; mekanı zaten nurdur. Gazi olarak döndüyse; torunlarına bırakacak bir madalyası vardır.
Aradan çok uzun zaman geçti.Yaşıyorsa; daha uzun, sağlıklı yaşasın. Eğer öldüyse; mekanı cennet olsun…
Yıllardır memleketimizin başından bela eksik olmuyor. Şehitlerin arkası kesilmiyor bir türlü.
YUNUS EMRE’nin dediği gibi:
BU DÜNYADA BİR NESNEYE YANAR İÇİM GÖYNÜR ÖZÜM
YİĞİT İKEN ÖLENLERE GÖK EKİNİ BİÇMİŞ GİBİ…
Gök ekinler biçilmesin artık. İçim yanıyor. Bu yangın senin, eşimin, yeğenimin asker olmasından kaynaklanmıyor. Bizler anayız. Yüreklerimiz kanıyor. Yıllardır taze fidanlar toprağa düşüyor.Bir çıkar, bir umar yok mu? Ama -üzülerek söylüyorum- bu sorunun kesin bir cevabı da henüz yok…
Canım ağabeyim. Beni bu anlamlı günde sayfanda misafir ettin.Bir anımı anlatmama aracı oldun. Sağ ol. Var ol.
SÖZ BENDE:
Senin bu anlattıklarının üstüne söz söyleyecek yürek kalmadı bende. Hoş geldin. Sefa geldin. Doğru söyleyeni, güzel söyleyeni başının üstünde taşır bu Defter…
Hürmetle, hasretle öperim ellerinden.
YORUMLAR
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket hocam
Ablanızında kutlu bir görevi ifa ettiği anlaşılıyor, duygu yüklü bir hadise ve anlatım buldum güzide sayfanızda
Gerek 20 Temmuz gerekse 14 Ağustos 1974 tarihli her iki Kıbrıs harekâtını tebrik eder; emeği geçenlere şükranlarımı sunar, şehitlerimize ve kutlu topraklarda harp etmek suretiyle bugün hayatta olmayan askerlerimize Allah'tan rahmet dilerim
Saygı ve selamlarımla...
Bedri Tokul
Beğenmiş olmanız beni çok mutlu etti.
Sağ olun. Var olun.
Selam ve Saygıyla...
Evimizin camlarını koyu renkli kağıtlarla neden kapladığını sorduğumda babam, savaştayız kızım demişti. Dört yaşlarımdaydım ve savaş karanlık demekti ilk kez o zaman anladım.
O asker şehit olmuş olsa bile o mektup annesinin eline geçti ya ablanızın sayesinde, oğlunun dokunduğu kağıt, oğlunun tuttuğu kalemin yazdıkları, oğlunun yüreğinden dökülen o son cümleler acısını elbette hafifletmeyecektir ama o kadar kıymetlidir ki o anne için. Buna vesile olması bile büyük şeref ablanız için. Yok eğer sağ kurtulup gazi olarak dönmüşse o asker eminim ki annesiyle bir araya gelince, ablanızın elinin de değdiği o mektubu tekrar okuyup, şükran duygularıyla anmışlardır ablanızı ve selam göndermişlerdir ismini dahi bilmedikleri o genç hanıma...
Kayseri Hava İndirme gidip bizzat gördüğüm, gezdiğim, yemekhanesinde kardeşimle yemek yediğim bir yer, kıymetli ve çok özeldir benim için...
Vatan için can veren bütün şehitlerimizi bir kez daha saygı ve minnetle anıyorum...
Size de çok teşekkürler bu güzel anıyı bizimle paylaştığınız için...
Saygılar, selamlar...
Bedri Tokul
Bu yazıyı sevebilmek için demek ki o günleri yaşamak lazımmış.
Sizi duygulandırabildiysem, o günleri tekrar hatırlatabildiysem ne mutlu bana.
Ayrıca sizi sayfamda görmek benim için ayrı bir onur...
Selam ve Saygılarımla.
Az yazıp öz yazmak; buna denir işte. Şarap gibi yıllar geçtikçe kıymeti harbiyesi mükemmelleşen bir özelliğiniz var abicim.
Defteri açık unuttuğumdan sayfana geç girdiğim için özür dilerim.
Selam ve saygılar.
Bedri Tokul
Sen de biliyorsun ki bizler artık ilk dönemlerimizdeki beklentileri aştık.
Sana harbi bir şey söyleyeyim mi? Sana biraz kırıldım. Neren mi?
Hepimizin vardır yazdıklarımızın altında ismini görmek istediklerimiz...Biliyorsun ki benim için bunlardan biri de sensin.
Sen dün bu yazıyı okudun. İki satır bir şey yazmadan da ayrıldın.
" Vay be Ayhan böyle bir şey yapmazdı. Demek ki iyi yazamamışım.
Keşke neyini beğenmediğini bari söyleseydi" diye düşündüm.
Önemli değil biz kardeşiz...
Beğenmene sevindim.
Bu konuyu fazla da irdelemek istemiyorum. Şimdi de:
"Bak bak Bedri Tokul insanlardan zorla yorum istiyor"
diyebilirler.
Hoşca kal dostum... Öptüm gözlerinden.
Ayhan Sarıkaya
Seni sevmeyen ölsün abi...
Selamlar.
Senin yazının üstüne kimse bişey söyleyemez abim. Sen ki eline kalemi aldığında inletiyorsun. Her kelimesi,her cümlesi samimi ve gerçek. Senin ve tacettin abimin yazılarını okurken duygu saganagina kapılıyorum. Vatan sevgisi sonradan edinilecek bir duygu değildir. Vatan olmazsa hayat yok demektir. 1o74 yılında ben altı yaşındaydım. Babamı bir sabah ağlarken gördüm. Hamamı ilk kez ağlarken görmenin şaşkınlığını yaşıyordum. Hemen yanına gittim ve ona sarildim onu teselli etmek için. Ve neden ağladığını sordum. Benim okyanus yürekli babam, sanki büyüklere anlatır gibi savaş çıktığını ve onun için ağladığını söyledi. Savaşın ne olduğunu bilmemekle rağmen üzüldüm. Senin yazın da bana o günü hatırlattı. Bu vatan için şehit düşen tüm sehitlere Allahtan rahmet diliyorum. Tabii aynı zaman da da okyanus yürekli babama da. Var ol can abim. Ne mutlu Türküm diyene. Sevgilerimle.
Bedri Tokul
Uzun zamandan sonra seni sayfamda görmek mutluluğun en güzeli.
Bu sitede 7 yılı aşkın yazıyorum. 80 nin üzerinde yazılarım var.
Bazı yazılarım güne geldi. Bir çok yorum aldım. Bu yazımı severek
hissederek yazmıştım. Ama gerçekleri de görmek lazım. Demek ki
artık bıktırmışım. Hattimi bilirim ben. Okunmuyorsam ısrar etmenin bir anlamı yok. Kimseye kırgın da değilim. Çok sevdiğim bu siteden ayrılacak ta değilim. Tacettin Abin bile bir gün sonra yorum yazıyorsa demek ki ortada bir gerçek var. Tekrar söylüyorum. Seni burada görmek beni çok mutlu etti. Genç babaanne(yoksa anneanne miydi?)
Sana selam eder torununun gözlerinden öperim.
Canım Bacım benim...Allaha emanet ol. Kendine iyi bak.
mazi gözlerde tüllenin ce gönüllerde bir hüzün yaşanır......yanaklardan süzülen yaşlar yere düşünce derin bir oyuk açılır...içimizdeki kor yaşadığımız şu günlerin acısıdır...eski bir asker olmanın yangısıdır....sağol eşsiz kalem...netteki sorundan dolayı geç kaldım en derin sevgilerimle
Bedri Tokul
Yalancı Çoban bilinen bir hikayedir. Her zaman sürüye kurt geldi dersen, gerçek kurt geldiğinde inandırman güç olur.
Önemli bir günde yazılan bir yazım en sevdiklerim tarafından dahi okunmuyor, yorumlanmıyorsa, tiyatrocuların nasıl yüzü eskirse benim de kalemim eskimiş demektir
Daha önce yediği adını bilmediği mor inciri tarif edene "bunun anlatmak istediği bu" diye mor patlıcan getirildiği gibi; anlatım yeteneğimi yitirdiysem, artık okunmuyorsam ricat ederim. Zira ricat ta bir taktiktir.
Ben bu defteri evlatlarım, kardeşlerim kadar seviyorum.
Kimse kimsenin yazısını okumak, yorumlamak zorunda değildir.Biliyorum.
Ancak;
Eğer karşımdakileri sıkıyorsam, bıktırıyorsam geri çekilirim susarım onu da
biliyorum.
Selamlarımla...
Her zaman oldugu gibi, yureginin guzelligi ve coskusuyla ;vatan sevgisini, kardesligi ve insanligi bir kere daha carpici bir sekilde anlatmissin. Seni kutluyor, devamini bekliyorum. Iyi ki varsin.
Bedri Tokul
Kardeşliği ve insanlığı seninle yaşıyoruz biz.
Hem de katışıksız, reklamsız...
Taco'ya bir şey mi oldu? Haberin var mı?
Ortalar da yokta merak ettim.
Öptüm dost gözlerinden.
Değerli Abim.
1974 yılında bir gün İstanbul- Bakırköy'deki evimizin kapısı çalındı. Gelen postacıydı.
Postacı sarı bir zarf uzattı. Bu zarf memleketim Kağızman'dan Bakırköy Askerlik Şubesine, oradan da Bana kadar ulaşmıştı. Zarfta yazan yazı aynen şöyleydi: '' Şubemiz tarafından asker kaçağı olarak aranmakta olan Sami Buber'in ( O zamanlar soyadım Buber di ) askerlik yoklamalarının yapıldıktan sonra en kısa süre içinde Manisa Topçu birliğine ( Ya da öyle bir şey ama Manisa kesin) gönderilmesi için gereğinin yapılması...( Tam hatırlamasam da işte böyle bir şeydi.
Oysa asker kaçağı filan değil Lise son sınıfta iki dersten beklemeye kalmış bir öğrenciydim. Okulum öğrenci olduğumu bildirmemiş ya da ayağım sakat olduğu için nasılsa askere almazlar diye önemsememişti.
Derhal Gülhane askeri tıbba gidip muayenelerimi başlattım ve tabii ki sonuç malum: Sol bacağı felçli olduğundan büsbütün askerlikten çıkarılmıştır.
Çok kısa süre sonra Kıbrıs Barış Harekatı oldu.
20 Temmuz gününe kadar sakat olduğuma hiç hayıflanmamıştım. Sadece o gün hayıflandım askere alınmadığım, o kahraman Mehmetçik ile savaşa katılamadığım için..Sadece o gün....
İşte bu da benim 20 Temmuz 1974 anım.
Selam ve sevgilerimle
sami biberoğulları tarafından 7/21/2017 12:13:27 AM zamanında düzenlenmiştir.
Bedri Tokul
Şimdilerde senin o koca yüreğinin karşılığı 18 bin lira...(Bedelliden bahsediyorum)
Güzel ve anlamlı bir anıydı. Duyguluydu.
O koca yüreğin hep öyle kalacak. Seni tanıyorum.
Selam ve Sevgiyle...
Eyvallah Ustam VAROL. Bacı-kardeş o günleri yeniden yaşattınız sağolun.
Selam ve saygılar gönderiyorum Ablamıza ve sana Ustam..
**
20 Temmuz Barış Harekatı
Kırküç yıl önceydi, tam da bu gündü,
Mehmetçik dört koldan çıktı Kıbrıs’a..
Düşmanlar kahroldu dostlar öğündü,
Denizden karadan aktı Kıbrıs’a..
Suat Zobu
Bedri Tokul
Kalem USTA olunca,
Bir destanı dört mısrayla özetleyebiliyor.
Katkıların beni çok mutlu etti Dostum.
Sağ ol. Var ol.
beni de hüzünlendirdin kardeşim
bir asker babası olarak duygulandım ve her daim o derin haz dolu burukluğu yaşamaktayım.
ellerin dert görmesin selam ve saygılarımla
Bedri Tokul
Ablamın uğurladığı o yiğitleri dualarla uçaklara bindirip gönderdik.
Mesajla gelen şehit isimlerini Savaş Harekat Merkezinde ki panoya yazmak
dünyanın en zor yazısıydı.
Selam ve Saygıyla...
Sağ olun. Var olun.