Kırmızı Pazartesi/ Gabriel Garcia Marquez
Bir pazartesi gününün bir kaç saatini anlatan kitap. Olaydan yıllar sonra ki bir röportajdır. Kitabın giriş kısmında yazar imgelerle bize olayı özetlese de son cümleye kadar merakınız dinmez. Çünkü bu kitabı okurken bulmaca çözme yada yapboz yapma hissi yaşarsınız. Kitap iki katmandan oluşmaktadır: Birincisi görünen cinayet olayı, ikincisi ise arka plandaki sosyal ve kültürel çatışma ve durum.
Kitapta beni en çok etkileyen şey; Romanda cinayet anlatılıyor olmasına rağmen arka planda İspanya’ya göç eden Arap kökenli insanların toplumdaki yeri başta olmak üzeri, din , yönetim ve adalet eleştirisi vardır. Arap kökenli insanlara Türk olarak bakıldığını anlatan kitapta Arapların aslında haksızlıkta bile sustuklarını hatta katillerin iyileşmesi için ilaç tarifi verdiğini açıklar. Aynı zamanda İbrahim Nasar üzerinden Arapların kimliklerini yitirdiğini ve ikinci kuşaktan sonra artık Arapça değil İspanyolca konuşulduğunu belirtir.
Marquez bir röportajında en iyi eseri olduğunu söyler Kırmızı Pazartesi için bunu saf cinayet teması için söylemiş olamaz kuşkusuz. Eseri farklı kılan tek yönlü bir anlatımdan ziyade çok yönlü bir anlatımının olmasıdır. Yazarın sadece Araplara olan bakışını ela aldığım bu yazıda dahi bunu görmek mümkündür. Roman karakterlerinden bir kaçının bakış açısına göre anlatmıştır bu durumu.
"Baba oğul, aralarında Arapça konuşurlardı; ama kendisini dışlanmış hissetmesin diye Plácida Linero’nun yanında konuşmazlardı hiç"(14). Bu hassasiyetlerini anlatan Mároqez kitabın başka bölümlerinde de sadece Arapların kendi aralarında Arapça konuştuğunu söyler. Ayrıca tip tahlillerinde de Arapların doğasını anlatır "Santiago Nasar kendi doğası gereği neşeliydi, Barışçıldı, açık yürekliydi. "(15).
Arapların bu iyi özelliklerine karşın hizmetçileri dahi onları sevmez ve her fırsatta bunu dile getirir. (" Hık demiş babasının burnundan düşmüştü," diye karşılık verdi Victoria Guzmán da. "cenabet herifin biriydi") (16)
"Çek elini kızımdan, beyaz adam! " diyen hizmetçisi kızıyla olan ilişkisini onaylamaz. Ve karşı çıkar. Beyaz adam demesi ise ilginçtir ’? ’ (16)
Nasar’ı rahatsız edici her yol’a başvurur. Öldürülmesinde anne-kız kayıtsız kalarak olaya göz yummuş hatta bilerek yalan söylemişlerdir.
(Viktoria Guzman’a, oğluna bir şey söyleyip söylemedi sormuştu, o da bile bile yalan söylemiş, oğlu kahvesini içmeye aşağı indiğinde kendisinin henüz hiçbir şey bilmediği yanıtını vermişti... Placide Linero ona oğlunu sorduğunda, Divina Flor onu yatıştırmış, "Bir dakika önce odasına çıktı,"demişti.) (103) Öleceğini anladığı sırada ise şaşkına dönmüştür. Onun bu şaşkınlığını da geni çoklu bakış açısıyla anlatmıştır yazar.
“Sırılsıklam olmuş yavru bir kuşa andırıyordu,” (102)
“Hey Türk, o taraftan değil eski liman yolundan!” (102)
Toplumun sesinin yanı sıra sessizliğini de anlatmıştır; Gerek Arap asıllı oluşu gerekse namus gibi toplum için hassas bir suç olmasından dolayı kasabadaki herkes olayı görmüş olsa da olaya müdahale dahi etmemişlerdir. Kitaptaki imgeler doğrultusunda öldürülür ve annesi dahi bir şey yapamaz. Bu çaresizlik ve tesadüfler ışığında Santiago Nasar adeta ölüme gitmiştir. Kitap Nasar’ın ölümüyle bitmez aksine okuru en çok düşünmeye sevk eden bölüm burada başlar çünkü imgeler ile olayı bağdaştırmak gerekir ancak o zaman cinayet çözülür ve okur rahat bir nefes alır.
Not: Cinayet çözülse de düşünme eylemi bitmez bu kitapla birlikte yepyeni ufuklara yelken açacaksınız.
Marquez, Gabriel Garcia Marquez(2014); Kırmızı Pazartesi, Can Yay,