İNSAN (!)
İnsan olmaya dair kaç canımız kaldı bilinmez. Aslında yaşanan vahşet hakkında tek kelime edecek yüzüm yoktu. Ta ki Sami hocamın yazısını okuyuncaya kadar boğazımda bin bir düğüm bu iğrenç olayı yutkunmaya çalışıyordum. Ancak şimdi içimde yüzlerce kazan kaynıyor. Eğer bu içimdeki zehri yazarak akıtmazsam delireceğimi sanıyorum.
Zaten olayı öğrendiğimden beri berbat bir haldeydim. Bu gün ise artık dünya ile bağlantım kesildi resmen. İş ortamında bile yaptığım hiçbir şeye adapte olamadım.
Tarifsiz bir şekilde üzgünüm. Kalbimi onlarca bıçakla yeniden, bir daha oyuyorlarmış gibi canım yanıyor. Gözümün önüne vahşetin nasıl olmuş olabileceğine dair görüntüler gelip gidiyor.
Mesela;
Gecenin üçünde o eve giren iki adamdan biriyim. Karnı burnunda kadını kavga ettiğim halde kocasının elinden almayı başaramadığım için ona tecavüz etme hakkına artık sahibim. O gencecik kadının taze etini çiğnemezsem benden adam falan olmaz. .Erkekliğimi göstermek için mutlaka bu ırza geçmeliyim.
Evin kapısını bir bıçak yardımıyla açıyorum. Evde lanet olası bir velet var ve çok ses çıkarıyor. Kurbanımı bayıltarak etkisiz hale getirdikten sonra icabına bakmak zorundayım. Yoksa bütün planlarımı bozacak aptal bebek.
Ağzımdan salyalar beynimden testosteron akıyorken bebeğe uzanıyorum. Zaten iki elim kadar büyüklükte. Sadece üç beş parmağımı kullanarak boğazını sıkıyorum. Küçücük elleriyle parmaklarımı ayırmaya çalışıyor. Ama bunu başarmasına imkân yok ki. Ben güçlü bir erkeğim. Bir süre sonra o canlı ve kapkara gözleri yuvalarından çıkacak gibi oluyor. Bakışları üzerimde donup kalıyor. Küçücük elleri ve ayakları gevşiyor. Pespembe bebek cildi artık morarmaya başladı. Küçücük kalbi de atmadığına göre bu velet ölmüştür artık. Küçük bir kırlent gibi bir köşeye atıyorum. Önce suç ortağımla beraber kurbanımı bir şeylere sarıyorum. Sonra bebeği de küçük bir bohça yapıp ormanlık alana götürüyorum.
Evet, efendim işte bizim zevk mekânına geldik. En sapık, en hayvani emellerimi bu savunmasız kurbanımın üzerinde gerçekleştirince gücümü bir kez daha ispat etmiş olacağım. Kadın uyanmaya başlıyor. Böylesi çok daha iyi. Onu yalvarırken becermek çok daha eğlenceli olacak.
Biz iki ilah altımızda kıvranan çaresiz kadına onun tanrısı olduğumuzu göstereceğiz. Karnındaki bu kocaman şişlik onu daha da çekici hale getiriyor. Hamile bir kadına tecavüz etmek deneyimini ilk kez yaşayacağız.
Üzerine abandığım kadın çığlıklar atarken ben daha da heyecanlanıyorum. Üzerinde gidip gelirken elimi karnının üzerine koymuşum. O heyecanla elimin altında küçük seğirmeler hissettim. Bu kadının karnındaki bebekti. Bana karşı koymaya çalışıyor daha doğmadan. Küstah bir veledin daha dünyaya gelmesine engel olduğum için bütün dünya bana teşekkür etmeli.
Kadını altıma alıp en sert şekilde tecavüz etmeye devam ederken aynı anda bebeğini de cezalandırmış olmak çok büyük bir zevk. Ona tokatlar atıyorum. Arada o top gibi karnını yumrukluyorum. Bir ara bebeğin ayağı ya da başka bir yerinin çıkıntı yaptığını görüyorum. Bu eğlenceyi ve zevki tarif edemem.
Bu kan da neyin nesi? Kadının kanaması var. Benim eğlencemi bozmaya ne hakkı var ki şimdi bu kadının. Ona ağıza alınmayacak Sin Kaflı küfürler ediyorum. Kadının artık yalvaracak hali de kalmadı. Bizim de işimiz bittiğine ve bu kanamanın ortasında zaten zevki kalmadığına göre ortada delil bırakmak bize yakışmaz.
Kafasını taşla ezerken çıkan seslerden aldığım zevk laf aramızda yeniden bütün hormonlarımı harekete geçirdi. Yıllar önce tecavüz ettiğim engelli kurbanım da gözlerimin önüne yeniden gelince içimdeki açlık yeniden yükseldi.
Yanımda ki diğer tanrıya gülümseyerek aldığımız keyfin üzerine birer sigara içmemiz gerektiğini söyledim. Ehhh eğer bu işten de yırtarsam sırada ki kurbanımın kim olacağına ortağımla beraber karar vereceğim.
Şimdi bana söyler misiniz lütfen bunun ırklarla ne ilgisi var? Bu yaşanan katliamın siyasetle ne ilgisi var. İki sapığın beyninden geçenleri daha iğrenç şekilde de dillendirebilirdim ama buna da ne gerek var.
Bu insan demeye dilimin varmadığı iki mahlûkun yarattığı manzarayı hangi din, dil, ırk kabul eder?
Yaşanan iğrençlik sonucunda kendi beyninde bu işkence gören ve öldürülen zavallı insanların hangi ırktan olduğunu hala düşünenleriniz varsa gidip aynaya bakın ve gördüğünüz şeyden utanın. Kendi suratınıza defalarca tükürseniz dahi içinizden kopmuş olan insanlık size göz kırpmayacak.
Bir katliam yaşanmıştır. Bu katliamda on aylık bir bebek boğularak öldürülmüştür. Hamile anneye türlü işkencelerle tecavüz edilmiş ve başı taşla ezilerek öldürülmüştür.
Eğer yaşanan bu çirkinlikte bundan daha başka çıkarımları olabilenler var ise asla üzüntü duyduklarını sanmasınlar. Üzülmek öyle bir şey değildir. İçinizden koparılan etlerin acısını duyarsınız. Orada ölen insanların yerine kendinizi koyarsınız. Bu olaydan başka hiçbir ayrıntı sizin için önemli olmaz. Yutkunurken boğazınızda ki kuruluktan canınız yanar. Kendi aksin-izdeki insandan utanırsınız. Bir yerin dibi olsa da girsem, şu dünyada nefes aldığım için bütün suçlara ve katliamlara ortağım dersiniz.
Koca koca erkekler ve kadınlar ırkların, siyasetin bu durum üzerinde ki paylarını ve çıkarımlarını yapamazsınız. Üzülünce insan tüm diğer şeyler silinir. Üzülünce vicdanınız sizi kemirir. Bir bebeğin parmak uçlarınızda solan hayatını hissedersiniz. Üzülünce insan bütün yaralarınız yeniden kanar ve o kanı durduracak gücü bile kendinizde bulamazsınız. Öldürülen insanlar için hiçbir şey yapamamış olmanın ezikliği tüm benliğini sarar.
Şimdi insan(!) git ve kendinle yüzleş…! Üzülüyor musun?
Deniz...
YORUMLAR
Bu yazıyı en az 2-3 defa okudum fakat yazmak için kelime bulamadım çünkü ve vahşete tanım koymak, irdelemek bile beni geriyor.
Peki, bu ve buna benzer vahşetler önlenebilinir mi? evet.
1-Çok caydırıcı cezalarla
2-Toplumsal baskılarla
3-idam, fakat idam yeterli değil; asacaksın bir iple ve günlerce yaşadığı yerde dolaşatırıp; bunu gören diğer sapıklar korkularından altlarına işesinler!
Bunu ilk haberde duyduğumda, sinirimden ağladım ve aklıma bir sürü yaptırımlar geçti fakat kadının korunmadığı kadar suçlu, sırf adalet karşısında (resmi) yasal işlem yapılsın diye yüzlerce polisle, jandarmayla korunması beni bir hayli şaşırtmıştı.
Ramazan bayramın ilk günün gecesinde benim oturduğum evin karşısındaki okulda bir sapık 9 yaşında bir kıza tacizde buşundu; halk toplandı ve akşam 8 den sabah yakın kalabalığı yatıştırmak için 5 toma, 8 Akrep ve yüzlerce polis nöbet tutu. sırf bir sapık için olağanüstü bu koruma hem polisleri hem de halkı çileden çıkarmıştı. Ve sonuç sapığın kim olduğu, nasıl olduğu hiç kimse bilmeden kapandı.
Bu nasıl bir yasadır ki, askerimiz, polisimiz ve araçalarımız bir suçluyu korumak için neden böyle olağanüstü bir çaba gerektiriyor?
Bana göre bir insanın tanımı bu olmalı: bir insan kendi için ne istiyorsa başkasının için de istemeyi, kendi namusunu koruduğu kadar bir başkasının namusunu da koruyan olmalı.
ülkemizde ve dünyadaki tüm sapıkları, katilleri lanetliyorum; lanetlemek de yeterli değil biliyorum...
Selam ve saygılarımla
Dünya giderek yaşanmaz bir hal almaya başlarken, her saniye belki salise öyle büyük acılar yaşanıyor ve yaşanmış ki..Toplu katliamlar, tecavüzler, sömürüler, bebek ölümleri, sair canlılara yapılan zulümler vs, demem o ki aklımızın sınırlarını zorlasak bile tahayyül edemeyeceğimiz vahşetler. İnsanoğlu giderek canavarlaşıyor ve ben diyorum ki, kopacağı söylenen asıl kıyamet bu mu..? Duyarlılığını paylaşıyorum Deniz..Üstü örtülemez bahane üretilemez ortak acılardır bu hissettiğimiz hatta katlanamadığımız, kendimizi eksilttiğimiz. Ancak kimilerimizin daha bir yumuşak karnı var bazı konularda, bu çekilen acının boyutlarını zorlar ve öyle büyür ki kalbimiz duracak gibi hissederiz. Masum ve savunmasız her canın katli bizi öfke boyutunda daha zorlar, acıtır..Ve mutlaka ayırım bilincimiz vardır hepimizin. Kiminde yasa boğulur, kiminde haykırır, kiminde günlerce yaş dökeriz. Kimini hiç unutmayız..Anlatım diline gelince, içinde vücut bulmuş kasırganın kuvvetine bağlıyorum. Olmasa olur muydu dersem, bana göre de olurdu. Ama senin içindeki derin acıyı ne nebze hafifletirdi onu bilemem. Önemli olan da bu bence.
Sevgilerimle.
Bu yazıyı yazarken sizlerin rahatsızlık duyacağını bilerek yok aslında rahatsız olmanızı isteyerek yazdım. Ben kafamda kurguladığım bu katliamın sadece bir versiyonunu en acısız haliyle yansıttım.
Evet kadını soydum .Evet belki ona saygısızlık bile etmiş olabilirim. Ama inanın ki benim yaptığım saygısızlık günlerdir televizyonlarda dönen ona dair haberler kadar değil. İnternet aramalarında bile ''Suriyeli kadın katliamı '' yazıyorsunuz çıkıyor . Kadın ve bebekler en acı şekilde öldürülüyorlar ve biz onları etnik kimliklerinden buluyoruz. Yazıkları olsun topumuzu birden.
Birilerinin bunları yazması gerekiyordu. En çarpıcı ve en iğrenç haliyle göstermesi gerekiyordu. İstedim ki tecavüze uğramak kelimesinin içi dolsun. Hayal edilsin en gerçeğinden. İstedim ki bu vahşeti yapan orospu çocukları her hangi bir kimliğin ardına saklanamasın. Bu sadece o sapıkları bağlayan kimliksiz bir katliam olsun. Yani doğru ,gerçek,acı haliyle gözler önüne serilsin.
En vurucu cümleler bile gerçeğin kendisi kadar acıtmaz. İnanın ki burada benim yazdığımdan çok daha iğrenç şeyler yaşandı o gece. Ben bu kadarını yazabildim. Çünkü sizler buna bile hazır değilsiniz.
Aslında beni değil kendinizi eleştirin. Neden gerçekleri görmekten kaçıyorsunuz? Burada yazılanlar olması muhtemel yaşanmışlıklar. Yaşanmış bir aşk hikayesinin yazılması da reailetedir. Ama bunu yazsak kimse bu ne böyle demez. Çünkü insan olarak benciliz. Rahatsız edilmek istemiyoruz. Beynimiz ve ruhumuz başkalarının acılarıyla meşgul olsun istemiyoruz.
Arkadaşlar sadece bir kez daha düşünün.
Mesela ;
BU YAŞANANLARA BENZER BİR OLAY SİZİN BAŞINIZA GELSE BİRİLERİ ÖĞRENSİN İSTEMEZ MİYDİNİZ ?ÖYLECE ÖLÜP GİTMEK YERİNE BİRİLERİ SİZİN YERİNİZE YAŞADIKLARINIZI ANLATSIN İSTEMEZ MİYDİNİZ ?
Sevgilerimle.
Not: Tarkan benzetmesi hiç hoşuma gitmedi. Eğlenceli bir şey yazdığımı düşünmüyorum.
Maria Puder
Benzetmeyi ''mesela''yı empati anlamında güzel ifade ettiğiniz için verdim. Anlatımda, okuyucuyu oraya taşıması açısından kendimce bir değer verdiğimi düşünüyorum. Eğer rahatsız olduysanız hemen silebilirim. Kastım sizin değerlendirmeniz ya da bakış açınızı güçlendirmek içindi. Belirtmek isterim.
Den(iz)
Sevgilerimle.
lacivertiğnedenlik
Den(iz)
Yada ;
Sokakta bir kedi yavrusu yolun ortasında kalakalmıştı. Bir araba şehir içi trafik kurallarını hiçe sayarak oldukça hızlı ilerliyordu. Kediyi gördüğü halde durmayı denemedi. Hiç frene basmadı. Ben öylece olduğum yere çakılıp sadece izledim. Kediye arabanın çarptığı anda kedi kedi çığlık çığlığa bağırarak havaya savruldu. Kedi hemen ölmedi. Yanına koştum. çığlıkları kulaklarımı tırmalıyordu. Onun için çok üzülmüştüm .Ama elimden bir şey gelmiyordu. Kedinin bedeni paramparçaydı. İç organlarının neredeyse tamamı dışarı fırlamıştı. Kanlar içinde bağırıyordu. Kediciğe elimi bile süremedim. Korkuyordum nedense. O can çekişirken tek yaptığım onu izlemekti. Hatta arada onu o halde görmeye dayanamadığım için gözlerimi başka yöne çevirdim.
Sonunda kedinin sesi giderek azaldı ve sonunda hiç sesi çıkmadı. Ağzından kanlar geliyordu. Çenesi iki yana ayrılmıştı. Onu oradan almam çok zordu .Çünkü bedeninin bir kısmı asfalta yapışmıştı.
Ben bugün bir kedinin ölümünü izledim ve çok üzgünüm.
Hangisi daha etkili Laci ... ?
lacivertiğnedenlik
insan başka biçimde de bağırır. tabi ki rahatsız olsunlar.. fakat burada rahatsız olurken, bir başka rahatsızlığa yakalanıyorum..
sence..
Den(iz)
Yorum sahibi sensin Laci .. Fikrine saygım var. Aynı fikirde değiliz ..
Sevgilerimle..
hena
Dünden beri netten uzagim,yorumları ancak şimdi okuma imkanim oldu,
Sevgili deniz,duyarlılığı yansıtma üslubun konusunda aynı fikirde degiliz,yoksa duyarlılığını ve acini hissedebiliyorum.
Rahatsız olunan durumu yansitmaktan asla korkmamalisin elbette,ne kadar
Acı ve vahşet içinde olsak da..bunları paylaşmak zor olsa da..
konuşmalı,tartismaliyiz.bu konuda seni yürekten destekliyorum.
Ama bunu yaparken bile etik ve özel olana saygiyi koruyarak hareket
etmen gerektiğini vurgulamaya çalışmistim dünkü yorumda,
Sence bu korkaklık ya da kaçmak mı oluyor Deniz?
Sevgilerimle..
Den(iz)
Şu yaşanan olay ve benzeri durumlarda bu kavramlara bakış açımız farklı bence.
Korkaklık evet ... Bir fikri olup yazanlara değildi sözüm... Ama yine de yüzleşemiyoruz değil mi ? Biraz bizlerde de yok mu sanki korkaklık yazıp çizdiğimiz halde bu konuda...
Sevgilerimle ...
lacivertiğnedenlik
yemişim tarkanını.
Yazıyı bir defada okumak zor geldi doğrusu,olayın vahşeti kadar anlatımın da rahatsız etti beni deniz,duyarlılığını bilsem de.
Düşünmek rahatsız eder,sarsar insanı.ama bu konuları gerçekten konuşmalı,tartışmalı ve bunlara ciddi anlamda çözüm olacak en azından tedbirler alınmalı.
Ama konuşmak hatta bu yorumu yazmak bile içimi acıtıyor,öfkeleniyorum bir insan olarak.
Yeterince korkunç ve insanin kaldıramayacağı boyutta acılardan ve vahsetin siradanlastigi bir süreçten geçiyoruz,
Duyarlılığını anlıyorum ama bence bu tarz bir anlatımla olmamalı Deniz.
Sevgilerimle...
lacivertiğnedenlik
.
hena
Kesinlikle aynı fikirdeyiz,
Mesela ile başlayan bölüm,işte beni rahatsız eden kısım da buydu zaten.
Maria Puder
:) Kimileri kuşkuculuğun yanında bazen empatinin bir yanlışlık hastalığı, ömrün son demleri gibi bir marazi bir irade sklerozu olduğunu söyleyecektir. Bu teşhisin tümden yanlış olduğunu söylemeye cesaret edemeyeceğim,ancak, sanki dünyanın mevcut hali yalnızca yazarın yazısında olmasının sonucu imiş gibi,güçlüklerden bu kapıdan kaçarak sıyrılmak istemesinin fazlasıyla kolaycılık olacağını söyleyeceğim.
Genç yazarların, yazmaya çalışan insanların umutları asla, en azından şimdiye kadar, dünyayı daha iyi yapmayı başaramadı, eleştirmenlerin, en azından eleştiri yapanlarında,yenilenmiş hırçınlıkları da dünyayı daha da kötüleştirecek dereceye varmadı. :)
O yüzden''mesela'' diye başlayan cümlelerde empatinin en acı ya da en mutlu anını yakalamak için, çok değerli olduğunu düşünüyorum.
"Kaplan adamı öldürmek isterse adı vahşilik, adam kaplanı öldürmek isterse adı spor olur. Suç ile adalet arasındaki fark da bundan büyük değildir." sözü gelir aklıma hep
Yine ünlü yönetmen Roman Polanski'nin, hamile olduğu bir dönemde satanist Manson çetesi tarafından katledilen eşi Sharon Tate aklıma geldi bir an
Tanrıııımmm! Diye haykırası gelir insanın upuzun bir çığlık, öyle bir çığlık olmalı bu duyanlar hiç bitmeyeceğini zannetmeli
Kurban kim katledilen mi, katleden mi, toplum mu gibi sofistike sorgulamalar halihazırda böylesi korkunç bir kıyım yoksa anlam ifade eder, yoksa güncel bir katliamın üzerine bu tip söylemler geliştirmek saçmalamak anlamına gelir
Hani derim ki, teoride katleden, katledilen ve toplum kurbandır da; pratikte tek kurban vardır
Nihayet ne kadar ağır bir yazı olarak gözükse de
Yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Saygı ve selamlarımla...
Evrenin en can sıkıcı ,en vahşi ve enlerin sahibi insandan konuşmak yine en zor olanıdır.
Bu söylenir,bu yazılır,buna inandırılır,çünkü bilinir ki insan, tarihsel olarak yaşamak için eğitilmiş olsa da ruhunda sürekli bir suç işleme güdüsü ile yaşar. O yüzden onca kez suç işleyenlere karşı ahlak, bir şantaj olarak sunulmuştur.Kimse suç işlemek için yaşadığını itiraf etmek istemez. O yüzden her gün, tüm dünyada, insanların suça doğru yola çıkmaları mümkün oluyor,suçun kendi evlerini yerle bir etmesi mümkün oluyor.
Ahlak dersi bir tehdit olarak değil,yaşamın en önemli,en değerli varlık nedeni şeklinde verilmelidir.
Evrenin en can sıkıcı ,en vahşi ve enlerin sahibi insanın varlık sebebi AHLAKTIR.
Ben bilmiyorum..boylesine vahşeti oturup yazmaya içim elvermez..bir ölüm karşısında bile ne diyeceğimi bilemem..gidip bir koşede sessizce dururum..nutkum tutulur..hele ki ölmuş birinin artık bir mahrumiyeti var.yazıyı okurken sanki bir kez daha soyulmuş gibi geldi bana..senin niyetini biliyorum..fakat hataya hatayla karşılık vermişsin..başka turlu yazabilirdin.
Kadını çıplak hissettim.uzgunum..ve lanet olsun diyorum..