10
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1305
Okunma
İnsan olmaya dair kaç canımız kaldı bilinmez. Aslında yaşanan vahşet hakkında tek kelime edecek yüzüm yoktu. Ta ki Sami hocamın yazısını okuyuncaya kadar boğazımda bin bir düğüm bu iğrenç olayı yutkunmaya çalışıyordum. Ancak şimdi içimde yüzlerce kazan kaynıyor. Eğer bu içimdeki zehri yazarak akıtmazsam delireceğimi sanıyorum.
Zaten olayı öğrendiğimden beri berbat bir haldeydim. Bu gün ise artık dünya ile bağlantım kesildi resmen. İş ortamında bile yaptığım hiçbir şeye adapte olamadım.
Tarifsiz bir şekilde üzgünüm. Kalbimi onlarca bıçakla yeniden, bir daha oyuyorlarmış gibi canım yanıyor. Gözümün önüne vahşetin nasıl olmuş olabileceğine dair görüntüler gelip gidiyor.
Mesela;
Gecenin üçünde o eve giren iki adamdan biriyim. Karnı burnunda kadını kavga ettiğim halde kocasının elinden almayı başaramadığım için ona tecavüz etme hakkına artık sahibim. O gencecik kadının taze etini çiğnemezsem benden adam falan olmaz. .Erkekliğimi göstermek için mutlaka bu ırza geçmeliyim.
Evin kapısını bir bıçak yardımıyla açıyorum. Evde lanet olası bir velet var ve çok ses çıkarıyor. Kurbanımı bayıltarak etkisiz hale getirdikten sonra icabına bakmak zorundayım. Yoksa bütün planlarımı bozacak aptal bebek.
Ağzımdan salyalar beynimden testosteron akıyorken bebeğe uzanıyorum. Zaten iki elim kadar büyüklükte. Sadece üç beş parmağımı kullanarak boğazını sıkıyorum. Küçücük elleriyle parmaklarımı ayırmaya çalışıyor. Ama bunu başarmasına imkân yok ki. Ben güçlü bir erkeğim. Bir süre sonra o canlı ve kapkara gözleri yuvalarından çıkacak gibi oluyor. Bakışları üzerimde donup kalıyor. Küçücük elleri ve ayakları gevşiyor. Pespembe bebek cildi artık morarmaya başladı. Küçücük kalbi de atmadığına göre bu velet ölmüştür artık. Küçük bir kırlent gibi bir köşeye atıyorum. Önce suç ortağımla beraber kurbanımı bir şeylere sarıyorum. Sonra bebeği de küçük bir bohça yapıp ormanlık alana götürüyorum.
Evet, efendim işte bizim zevk mekânına geldik. En sapık, en hayvani emellerimi bu savunmasız kurbanımın üzerinde gerçekleştirince gücümü bir kez daha ispat etmiş olacağım. Kadın uyanmaya başlıyor. Böylesi çok daha iyi. Onu yalvarırken becermek çok daha eğlenceli olacak.
Biz iki ilah altımızda kıvranan çaresiz kadına onun tanrısı olduğumuzu göstereceğiz. Karnındaki bu kocaman şişlik onu daha da çekici hale getiriyor. Hamile bir kadına tecavüz etmek deneyimini ilk kez yaşayacağız.
Üzerine abandığım kadın çığlıklar atarken ben daha da heyecanlanıyorum. Üzerinde gidip gelirken elimi karnının üzerine koymuşum. O heyecanla elimin altında küçük seğirmeler hissettim. Bu kadının karnındaki bebekti. Bana karşı koymaya çalışıyor daha doğmadan. Küstah bir veledin daha dünyaya gelmesine engel olduğum için bütün dünya bana teşekkür etmeli.
Kadını altıma alıp en sert şekilde tecavüz etmeye devam ederken aynı anda bebeğini de cezalandırmış olmak çok büyük bir zevk. Ona tokatlar atıyorum. Arada o top gibi karnını yumrukluyorum. Bir ara bebeğin ayağı ya da başka bir yerinin çıkıntı yaptığını görüyorum. Bu eğlenceyi ve zevki tarif edemem.
Bu kan da neyin nesi? Kadının kanaması var. Benim eğlencemi bozmaya ne hakkı var ki şimdi bu kadının. Ona ağıza alınmayacak Sin Kaflı küfürler ediyorum. Kadının artık yalvaracak hali de kalmadı. Bizim de işimiz bittiğine ve bu kanamanın ortasında zaten zevki kalmadığına göre ortada delil bırakmak bize yakışmaz.
Kafasını taşla ezerken çıkan seslerden aldığım zevk laf aramızda yeniden bütün hormonlarımı harekete geçirdi. Yıllar önce tecavüz ettiğim engelli kurbanım da gözlerimin önüne yeniden gelince içimdeki açlık yeniden yükseldi.
Yanımda ki diğer tanrıya gülümseyerek aldığımız keyfin üzerine birer sigara içmemiz gerektiğini söyledim. Ehhh eğer bu işten de yırtarsam sırada ki kurbanımın kim olacağına ortağımla beraber karar vereceğim.
Şimdi bana söyler misiniz lütfen bunun ırklarla ne ilgisi var? Bu yaşanan katliamın siyasetle ne ilgisi var. İki sapığın beyninden geçenleri daha iğrenç şekilde de dillendirebilirdim ama buna da ne gerek var.
Bu insan demeye dilimin varmadığı iki mahlûkun yarattığı manzarayı hangi din, dil, ırk kabul eder?
Yaşanan iğrençlik sonucunda kendi beyninde bu işkence gören ve öldürülen zavallı insanların hangi ırktan olduğunu hala düşünenleriniz varsa gidip aynaya bakın ve gördüğünüz şeyden utanın. Kendi suratınıza defalarca tükürseniz dahi içinizden kopmuş olan insanlık size göz kırpmayacak.
Bir katliam yaşanmıştır. Bu katliamda on aylık bir bebek boğularak öldürülmüştür. Hamile anneye türlü işkencelerle tecavüz edilmiş ve başı taşla ezilerek öldürülmüştür.
Eğer yaşanan bu çirkinlikte bundan daha başka çıkarımları olabilenler var ise asla üzüntü duyduklarını sanmasınlar. Üzülmek öyle bir şey değildir. İçinizden koparılan etlerin acısını duyarsınız. Orada ölen insanların yerine kendinizi koyarsınız. Bu olaydan başka hiçbir ayrıntı sizin için önemli olmaz. Yutkunurken boğazınızda ki kuruluktan canınız yanar. Kendi aksin-izdeki insandan utanırsınız. Bir yerin dibi olsa da girsem, şu dünyada nefes aldığım için bütün suçlara ve katliamlara ortağım dersiniz.
Koca koca erkekler ve kadınlar ırkların, siyasetin bu durum üzerinde ki paylarını ve çıkarımlarını yapamazsınız. Üzülünce insan tüm diğer şeyler silinir. Üzülünce vicdanınız sizi kemirir. Bir bebeğin parmak uçlarınızda solan hayatını hissedersiniz. Üzülünce insan bütün yaralarınız yeniden kanar ve o kanı durduracak gücü bile kendinizde bulamazsınız. Öldürülen insanlar için hiçbir şey yapamamış olmanın ezikliği tüm benliğini sarar.
Şimdi insan(!) git ve kendinle yüzleş…! Üzülüyor musun?
Deniz...