- 753 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ARTVİN FIKRALARI-3
24-YA KÜFÜR EDİYORSA
43 yıllık esaret döneminde; Molla Ali Pehlevan ile Kosti isimli bir Ermeni ticaret ortağı ve iyi arkadaştır, yemeleri içmeleri ayrı gitmez. Kosti arkadaşına Hıristiyanlığı kabul ettiremeyince kendisi Müslüman olmak ister. Cuma namazı birlikte kılınır, imamı beklerken Kosti:
-Ali!.. Bir adam aşağıdan, yukarıdan size bağırıyor, çağırıyor; siz de eğilip kalkıyor, sonra “amen, amen” diyorsuz. Siz anlıyor, adam ne diyor? Diye sorunca Ali:
-Mektepli medreseli anlar, başkası pek anlamaz, diye cevap verir. Bunun üzerine Kosti:
-Yok Ali!..Ben vazgeçtim,ya küfür ediyorsa,der.
25-DEMİRDEN KAYIŞ
Ardanuç-Aydın Köyü’nde Demirci Abdullah Usta’nın oğlu, okula sık sık düşük pantolon ile gider. Öğretmeni yeni bir kayış takmasını isteyince kayışlarının devamlı koptuğunun cevabını alır. Bunun üzerine öğretmen şaka yollu, çocuğa:
-O zaman babana söyle de; sana demirden bir kayış yapsın, der. Çocuk gülerek:
-Avı mısın(1) ogratmanım? Demurdan kayış olur mi, heç(2)!.. Der.
1-Avi: Ayı
2-Heç: Hiç
26-KÖYÜN ŞEREFİ
Ardanuç-Bulanık Köyü’nden sara hastası Selahattin Çelik‘in, Gülpalas Oteli önünde sarası tutar ve yere düşer. O zaman ilçenin yerleri çamurlu olduğundan her tarafı çamur olur. Ayıldığı zaman çevresini saranlar, kim ve nereli olduğunu sorarlar. Her tarafının çamur olduğunu görünce kendi köyüne toz kondurmaz ve “Tanzotluyum” der.
Köyünde muhtarı görünce; kendisine borçlu olduğunu söyler. Muhtar sebebini sorunca olayı anlatır ve köyünün şerefini kurtardığını söyler. Muhtar “aferin sana Selo” gözüme girdin, der ve bağırır.
-Kes ola!.. Şurdan iki çağ kebap benden Selo’ya!..
27-DENİZ BİTMİŞTUR…
Bir deniz yolculuğunda kaptan ölür. Gemi, denizle tanış olduğu için Hopalı yolcuya teslim edilir. Bir kaç gün yolculuk iyi gider. Ancak bir hafta dolmadan; sabah yolcular gözlerini açınca kendilerini ıssız bir karada bulurlar. Öfkelenen yolcular yeni kaptana çıkışır, kaptanımız ise gayet sakin:
-Haçan penum pir hatam yohtur daa!.Denuz bitmiştur, uşaklar!.
28-NENEM ÖLDİ!..
Hopalı bir hemşerimiz Ankara’da çalışmaktadır. Bir gün gidip patronundan izin ister, nedeni olarak da nenesinin vefatını söyler. Patron:
-Yahu bu ne biçim iş? Önceki sene nenem öldü dedin, geçen sene nenem öldü dedin, şimdi de yine nenem öldü diyorsun. Nasıl bir iş bu kardeşim? Diye köpürür. Bizimki gayet sakin:
-Toğri teyuysun patron da. Nenem öliyi, dedem evleniyi, nenem öliyi dedem yine evleniyi, onlar da öliy daa!.. Der.
29- ARADAKİ FARKIMIZ
Ardanuç-Yolağzı Köyü’nde Adnan Pehlevan ile Kaya Dursun, kağnıları ile Killik Ormanına oduna giderler. Gerek boyları ve gerekse kuvvetleriyle gizli bir yarışma içinde olan bu iki arkadaş, köyün iri yarı gençleridir.
Odun hazırlanır, kağnılara yüklemeye başlanır. Adnan, ağır tomrukları kaldıramama numarası yaparak Kaya’ya kendi kağnısını da yükletir. Adnan’ın yapamadığını yapmanın mutluluğu içindeki yiğidimiz, öküzleri kağnıya koşarken:
-Aradaki farkımızı göriyersin? Der. Adnan bıyık altından gülerek:
-He,Ola!..Heee!..Der.
30-OKUTSALARDI…
Ardanuç-Yolağzı Köyü’nde bir kış gecesi komşular, bir evde toplanmış sohbet ederken okuyup meslek sahibi olan köy çocuklarını saymaya başlarlar:”Nuri subay; Fevzi, Feyzullah mühendis; Bahattin, Selver, Emin, Fehmettin, Yücel, Adnan öğretmen”.Diye sıralarken Adnan Pehlevan ile iğaşan(1)Kaya Dursun birden atılır:
-Beni da okutsalardi, heç olmasa Adnan kadar ogratman olurdum, der. Başköşede uzanmış olan ağabeyi İdris Kaya yerinden doğrulur, kardeşine dönerek:
-Tiii!..Ogratman olacak sıfatan s.çem,3-4 senede ohumayı sokan beç(2)!..Der.
1-İgaşmak: Gizlice yarışmak
2 –Bec: Akılsız
31-ĞIRLARLAR(1)
Çocuklarını ve torunlarını özleyen yaşlı kadın Artvin’den İstanbul’a gider. Bir süre çocukları yanında misafir olduktan sonra köyüne döner. Konu komşu çocuklarının durumunu sorar. Nenemiz üzüntülü bir halde; herkesin farklı zamanlarda işten, okuldan geldiğini, tabaklarını eline alanın karnını doyurduğunu sonra da odalarına gidip televizyon ve bilgisayarlarının başına geçtiğini anlatırken dinleyenlerden birisi:
-Aca(2), niya bir arada oturup yemazlar ki? Diye sorar. Yaşlı kadın başını sağa sola sallar:
-Yan yana yerlarsa bizim itlar kimin birbirlerina ğırlarlar, zağar(3), der.
1-Ğırlama: Köpeğin sinirlendiğinde çıkardığı ses
2-Aca: Acaba
3-Zağar: Galiba
32-İKİ PUL BİR ZARFA
Ardanuç-Aydın(Tanzot) Köyü’nden Rıza Karamahmutoğlu ilçede PTT’ye gittiğinde yabancı bir köylünün zarfa pul yapıştırdığını görür. İki pulu bir zarfa yapıştırıp iki zarfı memura verince; memur yanlış yaptığını söyleyerek düzeltirken de hangi köyden olduğunu sorar. Mahcup olan köylü, köyünün şerefini düşünür ve “Tanzot”der. Durumu izlemekte olan Rıza Ağa da köylüye dönerek:
-Yalancının anasını, avradını… Diye çıkışır.
33-AĞILDAKİ KUŞ
İki kardeş mereğe(1) ot doldururken küçüğü ağıla(2), güzel bir kuşun girdiğini söyleyince ağabey ağıl kapısının kapamasını söyler, kapı kapatılır. Niyetleri işleri biter bitmez kuşu yakalamaktır. Ancak ağıla gittiklerinde kuşu göremezler, ağabey kapıyı sağlam kapamadın diye kardeşine çıkışır. Ufaklık kendini haklı çıkarmak için; “kapıdan değil, şu çeper(3) arasından çıkmıştır” diyerek bir boşluğu gösterir. Ağabey kontrol eder, kuşun çıkacak büyülükte olduğunu görünce daha da öfkelenir:
-Gözün kör müydü, kapıyı kaparken niya gormedin? Her şeyi ben mi söyleyecem?
1-Merek: Ot deposu
2-Ağıl: Çevresi çeperlenmiş, üstü açık hayvan barınağı
3-Çeper: Ağaçların üst üste dizilerek elde edilen bir çeşit çit.