- 1005 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
HİÇBİRİMİZ BİR ŞEHİDİN ACISINI ONLARIN SİLAH ARKADAŞLARINDAN DAHA FAZLA HİSSEDEMEYİZ
Aslında bu yazıyı bolca fotoğraf ile süslemeyi düşündüm önce. Fakat daha sonra bunun bazı sakıncaları olduğunu farkettim. Çünkü bir evladımı hiç istemeden hain terör örgütlerinin hedefi haline getirebilirdim. ( O bakımdan yine konu ile ilgili olan ama bir başka ve tek fotoğraf koydum yazıma.)
Aslında o evladım her gün o terör örgütleriyle amansız bir mücadelenin, acımasız bir savaşın içinde ama yine de izinli olduğu günler var. Sivil olarak gerek kendi memleketinde gerekse yurdumuzun herhangi bir noktasında gezdiği dolaştığı günler var. Bir hain domuzun kahpe saldırısına uğramasından korkarım kılına bile zarar gelmesini istemediğim evladımın.
Evet o hiç bir zaman o domuzların yaptıkları ve yapacakları kahpeliklerden korkmaz ama ben korkarım ona bir gülün dikeninin bile batmasından.
Ne mi anlatmaya çalışıyorum? Şu anda Uzman Çavuş olarak vatan savunması yapan bir evladımdan( Öğrencim ) bahsediyorum.
Eğer yazıma ona ait fotoğrafları koymaya cesaret etseydim dört tane fotoğraf olacaktı .
Şimdi denilebilir ki ’ Hocam ! O delikanlı, bahsettiğin fotoğrafları korkmadan yayınladığına göre sen de yayınlayabilirdin’
Dediğim gibi, o korkmaz. Ama onun arkadaş grubu içinde hain de olmaz.
Onun arkadaş grubunda hain olmaz da bu sitede mi hainler var? Bundan mı çekiniyorum?
Hayır. Ben bu sitede de hainlerin olabileceğine inanmak istemiyorum. Ama sitede yazılan yazıların her gün 400.000 civarında insan tarafından okunduğunu nazar-ı dikkate alırsak temkinli olmakta fayda var diye düşünüyorum.
Şimdi gelelim buraya koymadığım o fotoğraflara ve fotoğrafların altındaki mesajlara:
Birinci Fotoğrafta bu aslan parçası Uzman Çavuş öğrencim ve bir arkadaşı Hakkari’de yüce bir dağın başındalar. Ellerinde silahları, başlarında miğferleri, sırtlarında diğer teçhizatları ile Bozkurt Selamı veriyorlar.
Fotoğrafın altındaki mesaj şu:
’Çekeceğin çileye aşık olursun(Dağcı Komandolar) ’’
Aslında herşeyin özü ve özetidir bu mesaj.
Ne mutlu biz öğretmenlere ki çekeceği çileye aşık olan bir nesil yetiştirmekte bir nebze dahi olsa payımız olmuş. Yunus gibi sevdalı, Ulubatlı Hasan gibi deli serdengeçtiler yetiştirmişiz.
İkinci fotoğrafa geçelim:
O fotoğrafta bu kahraman vatan evladı yine dağların zirvelerinde iki diğer arkadaşıyla birlikte. Evladımın elinde bir keskin nişancı silahı var. Arkalarında genişçe bir çadır... Arkadaşlarından biri kocaman bir dürbünle etrafı kolluyor. Üçüncü arkadaşları ise o ortam çok doğal bir ortammış gibi cep telefonuyla birilerine ( her halde yavuklusuna ) mesaj yazıyor. ( Ya da başka bir şey yapıyor ama ben öyle görüyorum fotoğraftan )
Neye benziyor biliyor musunuz?
Hani Mutafa Kemal Atatürk anlatmıştı ya Çanakkale Savaşlarında bir olayı. Aynen o gibi:
O olay mı? Yazayım hemen:
Bizzat Mustafa Kemal anlatıyor:
’Size Bombasırtı Olayını anlatayım mı?
Karşılıklı siperler arasındaki mesafe sekiz metre, yani ölüm muhakkak. Birinci siperdekilerin hiç birisi kurtulmamacasına hepsi düşüyor. İkinci siperdekiler yıldırım gibi onların yerine gidiyor fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Bomba, şarapnel, kurşun yağmuru altında öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor ve en ufak bir çekinme bile göstermiyor. Sarsılma yok. Okuma bilenler Kur’an-ı Kerim okuyor ve Cennet’e gitmeye hazırlanıyor. Bilmeyenler ise Kelime-i Şahadet getiriyor ve ezan okuyarak yürüyorlar. Sıcak cehennem gibi kaynıyor. Yirmi düşmana karşı her siperde bir nefer süngü ile çarpışıyor. Ölüyor, öldürüyor... İşte bu Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren dünyanın hiçbir askerinde bulunmayan tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale muharebelerini kazandıran bu yüksek ruhtur.”
14 Mayıs 1915 Mustafa Kemal
Şimdi öğrencimin yayınladığı fotoğrafın altındaki yazıyı okuyalım:
’Sadakatin olduğu yerde hiç kimse kaybetmez.Bize gözü kapalı güvenenler lazım...Biz sevdiklerimiz için kefeni giyeli çok oldu’
Bu aslanlardaki ruhun, Çanakkaledeki atalarının ruhundan farklı olduğunu kim söyleyebilir?
Gelelim üçüncü fotoğrafa.
Üçüncü fotoğrafta Uzman Çavuş olan bu değerli evladımın yanında ’ Devrem’ diye hitap ettiği bir arkadaşı var. Her ikisi de gülüyorlar. Yüzlerinde mutlu bir tebessüm var. Ancak fotoğrafın altındaki yazı yüreklerimizi dağlıyor.
Şunları yazmış evladım:
’Yıl 2015 Keskin nişancı Atışları... Devremm keşke yanımda olsaydın. Yine birlikte gülerek atışlar yapsaydık Mehmetimm. Bugün tam şehit olalı 1 yıl oldu. Özledim be devremm. Yanaklarına vurarak sıkarak sarılıp öperdim. Ruhun şad olsun Mehmet’im. Yattığın yerde rahat uyu. Bizler buradayız mekanın cennet olsun Vatan sağolsun’
Evet. Şehit Uzman Çavuş Mehmet Aslangiray’ın şehadetinin üzerinden bir sene geçmiş. Arkadaşı olan öğrencimin acısı daha taptaze ve son sözü ’Vatan Sağ Olsun’
Sorarım: Hangi birimiz bir şehidin acısını onunla aynı sevda için savaşan bir arkadaşı kadar yakından ve derinden hissedebiliriz? İnanın bana o şehidin anne- babası, çok yakınları bile böyle bir acıyı o şehidin silah arkadaşları kadar yakından ve derinden hissedemez. ( Bu benim kanaatim tabii ki ) ’
Ve son fotoğraf...
Uzman Çavuş evladım yine bir arkadaşıyla birlikte. Yüzlerinde yine gülümsemeler.
Evet... Yine dağlardalar, ellerinde yine silahları ve gülümsüyorlar. Gözleri ışıl ışıl. Üçüncü fotoğrafı evvelki gün paylaşmış olmasına karşın dördüncü fotoğrafı dün, yani Ramazan Bayramının birinci günü ( 25.06.2017 ) paylaşmış.
Fotoğrafın altına yazdıkları ise şunlar:
’Türkiye Cumhuriyetinin bölünmez bütünlüğünü sağlamada Atalarımızdan devr aldığımız sancağı taşıma görevi bir taraftan ailelerimizden uzak olmanın burukluğunu yaşarken TSK gibi büyük bir ailenin çatısı altında Vatanımızın ve Milletimizin huzurunu sağlamada aldığımız bu görevin gururuyla herkese sağlıklı mutlu huzurlu Bayramlar diliyorum’
Evet...Herkese sağlıklı, mutlu, huzurlu bayramlar diliyor asker evladım. Sayfasında daha pek çok şehit arkadaşının arkasından göz yaşı döken bu aslan parçası, bayramın birinci günü herkesin bayramını kutluyor. Hem de en güzel gülümsemesiyle. ( Ki her zaman güler o güzel masmavi gözleri ) Arkadaşı da öyle...
Bombasırtı Olayı ve Çanakkale ruhu demiştim ya. Yine Çanakkale Savaşları ile ilgili bazı bilgilerle noktalayayım.
1- Atatürk’ün Bomba Sırtı olayını yaşadığı gün yani 14 mayıs 1915 i 15 mayıs 1915 e bağlayan gece Regaip Kandiliydi ( Hicri Takvime göre 7 Recep 1333 )
2- Seddülbahir’de düşman kuvvetleri ilk püskürtüldüğünde takvim yaprakları 10 Haziran 1915 idi ve o gün Miraç kandiliydi ( 27 Recep 1333 )
3- 28 Haziran 1915 de Düşmanın Seddülbahir’den tamamen temizlendiği gün Berat Kandiliydi ( 15 Şaban 1333 )
4- Takvim yaprakları 8-9 Ağustos 1915 i gösterdiğimde Mustafa Kemal Anafartalar grup komutanlığına getirilmişti . Aynı gece Kadir Gecesiydi ( 27 Ramazan 1333 )
5- Mustafa Kemal önderliğinde Türk askeri 9 Ağustosta I. Anafartalar, 10 Ağutosta Conkbayırı zaferlerini kazandı. İki gün sonra 12 Ağustos 1915 de ise Ramazan Bayramı vardı.
Kahraman Mehmetçik ’ Binlerce şehidimiz var. Bu gün Bayram olmaz’ Demedi. Bayram Namazını da kıldı, Zafer Duasını da etti ( Yukarıdaki fotoğraf.)
Bizim ’ Bayram Kutlaması’ Derken kastımız bu. Yoksa Ramazan ayı boyunca Ramazan’a da, Ramazan orucuna da her türlü saygısızlığı yapıp bayramda tatil beldelerine akarak sabahlara kadar içip eğlenenler, ya da Kurban Bayramının bir hafta öncesinden ’ Kurban cinayettir’ Diye yayına başlayıp bayram günü yine tatil beldelerinde en nefis kebapları rakı- şarapla birlikte zıkkımlananların yaptıkları kutlamadan bahsetmiyoruz.
Aslında söyleyebileceğim çok şey var da bu kadar yeter sanırım. O aslan parçaları söylenecek sözlerin en doğrusunu ve en güzelini, en anlamlı şekliyle söylemişler zaten.
YORUMLAR
sami biberoğulları
Hemen düzeltim. Başka hatalar varsa onları da işaret ederseniz memnun olurum.
'' Bana bir harf öğretenin kölesi olurum''
Hz Ali.
Tekrar teşekkürler.
Değerli hocam, nasıl ki, 'Allah her yerde hazır ve nazırdır' diyoruz, hayatlarının baharında vatan-millet aşkıyla al kanlarını dökenler için de aynı hassasiyeti duyacakken, onlar sanki başka tanrıların çocuklarıymış gibi hiçbir minnet duymamacasına aynı toprağı kayıtsızca çiğniyor, bizleri nelerden uzak tuttuklarını anlamadan, irdelemeden, insan olmanın açgözlülükle tüketmek olduğu zannıyla şehvetlerimizin girdabında şizofrenik, inkarcı, gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde yaşayıp gidiyoruz ki, Atatürkçülüğümüzün de, demokratlığımızın da, hümanistliğimizin de, ilericiliğimizin de, çağdaşlığımızın da trajik bir riyakarlıktan öteye varamadığı her adımımızda gün yüzüne çıkıyor...
Şimdi sözü ozana verelim:
çabuk büyü çabuk yetiş tez oğlum
çakal gezen şu dağlarda gez oğlum
çabuk büyü çabuk yetiş tez oğlum
çakal gezen şu dağlarda gez oğlum
Selam ve saygılarımla.
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.