- 785 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
BİR YAZARI TANIMAK
"Her aydınlığı yangın sanıp söndürmeye koşan zavallı memleketim... Karanlığa o kadar alışmışsın ki yıldızlar bile rahatsız ediyor seni.. Memleketim... En seçkin evlatlarının beynini ve kalbini itlere peşkeş çeken memleketim..."
Bir insan her ne kadar araştırmacı gözlemci ve hatta ilim irfan sahibi olsa da, hayat her gün bir başka rengi gizemi ve henüz dokunulmamış bakir yanıyla çıkıyor karşılarına.
‘Yazın Sanatı’ daha ilk çağlardan bu günlere değin bitim tükenmeden süregelmiş bu nedenle olsa gerek.
Bazen yazılan sıradan iki satırlık bir cümleye emek ürünü gözüyle bakılırken, bazen gözleri görmeyen yazarların ayakta alkışlanacak yaşamlarına, ideallerine ve Edebiyatın en kuytu köşelerinde gezinen engin kalemlerinin akıl almaz emeğini anlamayan göremeyen gözlerin varlığına bakıyorum da…
İçim ürperiyor.
Ayrıca Defterde yalnızca şiir ve edebiyatın işlenmesini, hele ki siyasetin bu alana hiç sızmaması gerektiğini savunanların yazııılarını dini unsurlar, kuran ayetleri, çeşitli simge ve kutsal bilinen isimlerle bezeyip, başta defter yetkilileri ve üyelerin bir çoğunun beğenisini kazanma çabasında olanları gördükçe…
“Burası Müslümanlığı yayma sitesi mi?” demek geliyor içimden. Ki bu ancak kuran kurslarında geçerli olabilir.
Daha da yalnızlaşıp savruluyorum o zaman kendi kurduğum kutsal fildişi dünyamda tıpkı Cemil Meriç gibi.
Her okur yazarın okuyup yazmaktan hoşlandığı ve ilgi duyduğu konular birbirinden farklı olsa da ve bu konularda gerçek anlamda bilgi ve söz sahibi olsalar da öncelikli olarak sahip çıkmaları gerekenler bu harika ve evrensel yazın dünyasında derin izler bırakan ölümsüz yazarlar olmalıdır.
Bu gün çok sevdiğim ve Ona dair okuduğum her satırın üstünde uzun uzun düşündüğüm Cemil Meriç’i tanıyalım dilerseniz.
Cemil Meriç (1916 - 1987)
12 Aralık 1916’da Hatay Reyhanlı’da doğdu. Hatay Lisesini bitirdi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe bölümüne girdi. Öğrenimini tamamlayamadan Hatay’a döndü. Bir süre ilkokul öğretmenliği ve nâhiye müdürlüğü, Tercüme Kaleminde reis muâvinliği yaptı. İstanbul Üniversitesi Edebiyât Fakültesi Fransız Dili ve
Edebiyâtı bölümünü bitirdi. Elâzığ Lisesinde Fransızca öğretmenliği yaptı (1942-45). İstanbul Üniversitesi yabancı diller okulunda okutman olarak çalıştı (1946). 1955’te gözleri görmez oldu. Fakat talebelerinin yardımıyla çalışmalarını ölümüne kadar sürdürdü. 1974 senesinde İstanbul Üniversitesinden emekli oldu. 13 Haziran 1987 günü İstanbul’da vefât etti.
Cemil Meriç’in ilk yazısı Hatay’da Yeni Gün Gazetesi’nde çıktı (1928). Sonra Yirminci Asır, Yeni İnsan, Hisar, Türk Edebiyâtı, Yeni Devir, Pınar, Doğuş ve Edebiyat dergilerinde yazılar yazdı. Cemil Meriç, gençlik yıllarında Fransızcadan tercümeye başladı. Hanore de Balzac ve Victor Hugo’dan yaptığı tercümelerle kuvvetli bir mütercim olduğunu gösterdi. Batı medeniyetinin temelini araştırdı. Dil meseleleri üzerinde önemle durdu. Dilin, bir milletin özü olduğunu savundu. Sansüre ve anarşik edebiyâta şiddetle çattı.
Cemil Meriç 38 yaşında iken gözlerini kaybetti. O dönemden itibaren de çalışmalarını sürdürdü. doğrunun peşinde koşan bir cengaverdi sanki.
Cemil Meriç, miskinler tekkesi olarak kabul ettiği fildişi kulelerin dışındaki aydın olacakken, fildişi kuleye sığınmak zorunda kalır. Yıllarca fildişi kulesindedir, yıllarca yalnız. Kavganın dışındadır, fikir ve sanat kavgasının. Politikadan da, kurtarıcılığına inanmadığı için kaçar.
Cemil Meriç’in yeri hep kütüphane oldu. Kütüphanesinde Don Kişot’luk yapar sanki. Argoya, arenaya, ateş hattına, politikaya hiç inmedi.
70’li yıllarda fildişi kulesinden çıktı. Makalelerinde, yayımladığı eserlerde Asya’nın Avrupa ile hesaplaşmasına tanık oluruz, 150 yıldır gölgeler aleminde yaşayan ve insanından kopan aydının trajedisini izleriz adım adım; kaypak, müphem, tarif edilmemiş, Avrupa’nın emellerini dile getiren ama bizim şuursuzca benimsediğimiz mefhumlar, ideolojiler, sloganlar... aydınlığa kavuşur tek tek gözlerimizin önünde.
Eserleri: Umrandan Uygarlığa (1974), Kırk Ambar (1983) isimli eserleriyle iki defâ Türkiye Millî Kültür Vakfı ödülünü kazandı. Hint Edebiyâtı, Saint Simon, İlk Sosyolog, İlk Sosyalist, Bir Dünyânın Eşiğinde, Bu Ülke, Mağaradakiler, Bir Fâciânın Hikâyesi, Işık Doğudan Gelir ve Kültürden İrfana başlıca eserleridir.
Aldığı ödülleri: Kırk Ambar adlı eseriyle "Türkiye Millî Kültür Vakfı" ödülü, Ankara Yazarlar Birliği Derneğinin"Yılın Yazarı", Kayseri Sanatçılar Derneğince, "İnceleme", Kültürden İrfana adlı eseriyle, Türkiye Yazarlar Birliği "Yılın Fikir Eserleri" ödüllerini aldı.
Bir çağın vicdanı olmak isterdim, bir çağın. Daha doğrusu bir ülkenin, idrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk insanını Türk insanından ayıran bütün duvarları yıkmak isterdim. Muhteşem bir maziyi, daha muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü olmak isterdim, kelimeden, sevgiden bir köprü. Sanat düşüncenin, düşünce mukaddeslerin emrinde olmalı. Hakikat mukaddeslerin mukaddesi.. Hakikat ve sevgi.
Ben alışamadım körlüğe. Bu kelime telaffuz edildikçe büyük bir kabahat işlemişim gibi yüzüm kızarıyor. Gözlerimi göstermek istemiyorum. Körler bütün devirlerin ve bütün ülkelerin paryası. Kör müsün? Kör olasıca? Hay kör şeytan!..
ESENLİKLER
YORUMLAR
Deniz hanim,
Maalesef bu sitede cogu kendince bir seylerden rahatsiz. Ben bu sitede dini telkin yapanlarin varligini kabul ediyorum, ben de buna dahilim. Nezaket kurallari icerisinde oldugu surece yanlis yaptigimi dusunmuyorum. Bazilari ise bu isi dayatma noktasina kadar goturebiliyor, buna da bir maalesef diyorum.
Ancak, sizde lutfen sunu kabul edin: bu sitede acik, net bir sekilde dinime cirkef kufredilgine kac defa sahit oldum. Bu sitede kac defa milyonlarca muslumana toptan hakaret edildigine sahit oldum...
selamlar,
abdullah
DEVRİM DENİZERİ
Çok selam ve sevgilerimle Abullah Bey.
hotamisli
neye sasirdiginiz anlamadim ama tekrar etme ihtiyaci hissediyorum: nezaket kurallari icinde kalarak herkes istedigini yazabilmeli diye dusunuyorum. Insallah pardon! umarim, bu dusuncem sizi sasirtmaz :-)
selamlar,
abdullah
Şimdi konular geçmişle de ilgili ve bana yabancı ama konuyu yakalayabildiğim bir yerinden, bir şeyler söylemek istiyorum.
Özellikle burada siyasetin yeri meselesinin tartışılması ilginç. Edebiyatın siyasetten kopuk olabileceğini zannetmek, bence talihsiz bir naiflik olur. Edebiyat, her şeyden olduğu kadar siyasetten de beslenebilir. Edebiyatın siyasetten beslenmesi, onun amacı için de çok güzel ve uygundur. Siyasetin de başka bir şekilde ifade edilmesi, yeni bir perspektifle sunulması, hem siyaset hem sanat için güzeldir. Öte yandan, edebiyatın içine girmeden salt siyaset konuşmak, ülkenin zaten her yerinde bayağı ve artık bıkkınlık verici şekilde yapılıyorken, burada yapılmasa da olur. Eğer yapılan bu ise, Aynur Hanım'ın haklı olduğu bir nokta var. Sol dilin ayrıştırıcı üslubu bir dönem dağınık kalan solu birleştirmek için politik bir strateji olarak denendi ama sonucu faydasızdı. Süreci de gayet çirkindi ve bunu sürdürmenin hiçbir anlamı yok. Ancak Aynur Hanım'ın dehşet verici bir körlük içinde olduğu nokta, sağ dilinin bu konuda çok daha vahşi ve çirkin olduğunu göremeyişidir. Ayrıştırıcılıktan bahsederken, sadece dilde hakaret içeren kelimelere bakılıyorsa, bu oldukça sığ ve belki ikiyüzlü bir davranış olur.
Ramazan boyu oruç tutmakla ilgili edebi hiçbir yanı da olmayan, salt siyasi ya da dini bir üslupla yazılmış yazıları ben de gördüm. Bunun ayrıştırıcı bir tutum olduğunu anlamamak, içinde hakaret içeren bir ifade yoksa masum olduğunu söylemek ya aşırı bir naifliktir ya da bilinçli bir kötülük. Kaldı ki, Aynur Hanım'ın içinde yaşadığı toplumla yabancı kalmış olduğu, nüfusun tamamına yakının müslüman olduğunu zannetmesiyle de anlaşılıyor. Böyle bir şey yok. Nüfusun %99'unun Müslüman olduğu yalanına inanacak kadar iyimser olabilmek de, hayret uyandıran bir durumdur. Kimlik belgelerinin din hanesinde İslam yazan insanların Müslüman olduklarını varsaymak, toplum teokrasisinin bir ürünüdür. Bu ürünün halk tarafından sahiplenebilmesi de hiç iyi niyetli olmayan bir davranıştır. Bu ülkede ateist/deist/agnostik olanların oranının yüzde ondan fazla olduğu bilinmektedir. Bunun dışında Hristiyan, Musevi, Budist, vs. dinlerine mensup bir halk da vardır. En önemlisi, İslamiyet'i reddetme konusunda henüz cesaretini toplayamamış ama kendini Müslüman olarak da göremeyen kitlenin oranını belirlemek mümkün değil ancak hiç de azımsanamayacak düzeyde olduğunu görmek için, vücudunuzu kendi güvenli alanınızın dışına çıkarıp başka başka insanlarla gerçek temaslar kurmak yeterlidir.
İslam bu nüfusun tamamına hakim değil ancak son on beş yıldır, bunu hakim kılmak içinden elinden geleni yapan bir toplumsal ve siyasal biçimlendirmenin içinde gerçekleşen çirkinliklere sırtını dönmek, ne Aynur Hanım'ın vicdanını kurtarır, ne de gerçekleri değiştirir. Müslüman kesim bu ülkede yüzde 85'i geçmezken, bu kitlenin değerlerinin nüfusun tamamı için geçerli olduğunu öngörmek, geçerli olmasını istemek ve geçerli olması her türlü baskı ve zulmü gerçekleştirmek yetmezmiş gibi, halktan kimselerin çıkıp bu iğrenç davranışları savunmuş olmalarının da affedilebilir bir yanı olamaz.
Gün seçkileriyle ilgili fikrimin olması mümkün değil ancak Aynur Hanım'ın, güne sürekli aynı kişilerin geldiğini söylerken seçimin adil yapıldığını düşünmesini kavrayamadım.
mordünya tarafından 6/19/2017 1:10:38 PM zamanında düzenlenmiştir.
Aynur Engindeniz
mordünya
Bakın, üçüncü kişilerin katılımına açık bir ortamda yapılan tartışmalarda kişileri muhatabınız olarak görmemek, nezaketsiz olmaktan öte, yine ayrıştırıcı bir dildir. Sözünü ettiğim mesele de budur. Bir söylemin çirkinliği, toplumda hakaret kabul edilmiş kelimelerin kullanılmasına bağlı değildir. Birilerinin birilerine çomar, sürü vb. ithamlar kullanması kadar, sizin de beni muhatap görmememiz ayrıştırıcıdır. Oysa ben sizi hiç ötelememiştim. :)
Yeni üye olmadığımı düşünen birkaç kişi var burada. Bu düşüncenin nereden kaynaklandığını bilmiyorum. :) Gerçi bir zararını görmedim.
Aynur Engindeniz
Yeni olmadığınız cok açık. On yıldır buradayım. Gözlem durumum fena sayılmaz. İyi yazıyorsunuz. Sıradan seyler yazsaydınız en eski üye de olsanız farkedilmezdi. Her ne ise. Ben böyle uzun uzadıya tartışmalara dahil olmak istemiyorum. Görünen o ki anlasamayacağız. Soyleyecegimi soyledim duyacaklarımı duydum. Fazlası benim bünyeme zarar. Gerginlik sevmiyorum. Bana söyleyeceğiniz baska bir şey yoksa sağlıcakla kalınız.
mordünya
İyi ya da farklı yazdığımı düşünmeniz beni mutlu etti elbette ama bunun burada yeni ya da eski olmamla ilgisini anlayamadım. Sokaklarda, buraya henüz hiç uğramamış, gelecekte de belki hiç uğramayacak belki de bir anda geliverecek harikulade yazarlar var. Onlarla ilgili de aynı kuşkuyu mu duyacaksınız? Neyse, bu düşüncenin herhangi bir zararını görmüyorum, önemli bir mesele değil.
Sevgiler.
DEVRİM DENİZERİ
Siyaseti yok saymak başta kendini yok saymaktır. Kaynayan tencereden çocuğunun istikbalinden işinde yapılan haksızlıktan gelen faturalara
yiyip içtiğin her ürünün kalitesinden karanlık ya aydınlık geleceğine kadar en azından
İyi bir takipçi -ki ben asla değilim kendim yazar kendimi okur ve kendime bayılırım!- olursanız eğer bu cesur ve değerli kaleminizden çok çarpıcı şeylerin çıkacağından eminim.
İnandığınız doğruları savunmaktan asla vazgeçmeyin.
Hoş geldiniz.
Esenlikler.
Yorumlara yeni bir yorum açarak cevap vermekten hoşlanmasam da Uğur Beyin yorumunun altını boş yere işgal etmemek adına yeni bir yorumla size son kez cevap veriyorum Devrim Denizeri hanım. Israrla olayı sağa sola çekmeye çalışmayın, girmem o işlere. Hala hakaret ediyorsunuz. Size saygım ve sevgim var. Bu sebeple olayı uzatmayacağım.
Güne gelen bir çok yazıyı eleştirdiğim doğrudur. Ama bu eleştiriler yazının edebi yönüne dair olmuştur. Seçimler adil yapılıyor diye her çıkarılanı beğenmem mümkün değil. Hatta yüzde 90 oranda seçilenlerin kalitesine karşıyım. Bu bir kendimle çelişme değildir. Karıştırmayalım lütfen. bir de yanlış anlaşılmasın seçimler adil derken hak eden üye seçiliyor demek istemedim. Hep aynı kişiler orda ve ben bundan rahatsızlık duyduğumu binlerce kere söyledim. kendimi de görmek istemediğimi ilgili yerlere de söyledim. Adil olunan şey fikri bakımdan kimsenin ötelenmediği. bu benim fikrim. siz nasıl ki kendi fikirlerinizi beyan ediyorsunuz bu da benim kendi adıma hissettiğim gördüğüm şeyler. sizler söyleyince bir şey yok ben fikrimi söyleyince yandaş vb. oluyorum öyle mi?
"Nasıl ki defterden onca değerli insan çekip gittiyse ülkenin onca aydın cesur yiğit ve yurtsever insanlar da içerilere kapatıldı susturuldu yok edildi müslümanlık adına! "
Ya hayran olmamak elde değil. Sinirden sesli güldüm.
Adınızı yanlış yazdığım için özür dilerim Devrim Denizeri hanım.
Güzellikle, iyilikle sağlıkla kalınız.
sevgili aynur, takinilan edalardan degil bu sitenin iceriginden bahsediyoruz. yoksa bana pic orospunun evladi akbas kilikli andropozlu pezevenk gibi elli tane laf kufur edildi orta yerlerde konu bu degil dedigim gibi. ve bunlar muhalif kimligimizden dolayi yapildi, boru degil lakap degil.. bireysel algiladim hep ama baktim ki o sahsin siyasala girmesi kimseyi rahatsiz etmedi.. o vakit sustuysan bizim bu tespitimize laf etmen savunmaya gecmen dogru olmaz..
bak direk isim vererek yaziyorum, sitenin sahibinin dolayisi ile sitenin tavrini anlatiyorum.. sitenin sahibi degilsen kapatalim bu konuyu.
Aynur Engindeniz
DEVRİM DENİZERİ
Bana gelince onca yazıp çizdiklerimde birbiriyle çelişkili tek bir cümle bulamazsınız. On yıl önce burada da duruşum ve kimliğim nasıl ve ne ise şu anda aynı. Hatta" bana verilen kırmızı kurdeleyi kendime hakaret sayarım" sözü de yine bana aittir. Sağolun sizin de bana az değerli övgüleriniz beni yücelten iltifatlarınız olmadı değil. Hatta hiç hoşlanmadığınız siyaseti bile benim kalemimden zevkle okuduğunuzu bile belirtmiştiniz. Ancak bakıyorum da ismimi bile yanlış yazmışsınız. Deniz değil Devrim Denizeri olacaktı.
Sağ kesimin ise o şaşılası akıl uçurtan edep terbiye ve ayırım gözetmeyen tavırlarını savunmanız ise başlı başına bir talihsizlik! Geçmiş tüm liderlerinden tutun da bu günün tariflere sığmaz ve Yaradan'ın bu topluma layık gördüğü en büyük bela olduğuna inanılan idarecilerin ve yandaşlarının nasıl birer ahlak insanlık ve akıl yoksunu birer mümtezel ve sapıklar olduklarını ben söylemesem de onlar çırılçıplak ortadalar. Bunları da göremiyor hatta savunan varsa ben ne diyebilirim ki. Nasıl ki defterden onca değerli insan çekip gittiyse ülkenin onca aydın cesur yiğit ve yurtsever insanlar da içerilere kapatıldı susturuldu yok edildi müslümanlık adına! Ortalık yangın yerine dönmüş kadın ve erkek namussuz hayasız ülkeyi yok etmeye ant içmiş salyalı itlere ve Tayibin poposunun kılına kendisini kurban eden yüz karası kadınlara terk edildi.
İşte böyle Aynur hanımcığım Allah herkesin gönlüne göre versin. Bakalım neler olacak.
İstanbul'un puslu havasından çıkıp aydınlık ve soylu bir Devrimci selamıyla selamlıyor ve sevgilerimi yoluyorum sardunya saksılı pencerenizden içeriye.
bu sitede secicilerin tarafsiz oldugunu soylemek gole maya calip sonucu beklemekle esit orantida..
sol kesimden yada kürtler tarafindan bir yazi ciktiginda site sahibinin direk tesrif edip siyaset yasaktir dedigini cok gorduk maalesef.
ulkemizde demokrasi ile yonetildigimizi sanmak, cumhuriyet duzeninin ufak ufak totaliter bir rejime donusmesini gormeden yasamak, siyasal islamin cok kisa bir sure sonra direkt şeriat ile soframizda yer bulacagini gormemek bu siteye mahsus bir olgu buna emin olabilirsiniz..
DEVRİM DENİZERİ
Siteye gelince "Sevgili Defter" isimli yazımı fırsat bulur okursanız ta ilk zamandan verdiğim notu görmüş olursunuz.
Dediğiniz gibi şeriatın ayak izlerini gören gözler görüyor lakin site ve yandaşları buna çoktan kucak açmış.
Çoktandır en büyük saadet hatta mucize bir insanın aynı dili konuşabildiği birine rastlamış olmasıdır.
Selam ve sevgiler.
Aynur Engindeniz
Saygılar.
Aynur Engindeniz
İnsanların bu ülkede Müslümanlığı yaymak gibi bir amacı olduğunu sanmıyorum. Çünkü Islam neredeyse toplumun tamamına hakim. Dini seyler yazanların gayeleri olsa olsa müslümanları bilinçlendirmek olur. Başarılıdırlar değildirler tartışılır. İstemeyen okumaz sevgili Deniz Hanım. Ayrıca bu sitede ne tür yazıların göklere cıkarıldığını hangilerinin insafsızca eleştirıldiğini iyi analiz etmek lazım. Günde neredeyse yirmi yazıya göz atıyorum ve olan biteni daha iyi görebiliyorum. Şunu gönül rahatlığıyla soyleyebilirim ki seçiciler her kesime eşit davranıyor. Müsterih olun.
Cemil Meriç'i bir kere de sizin vasıtanızla yadetmek güzeldi. Çok sevgilerimle güzel yürekli insan.
DEVRİM DENİZERİ
Benden de içten sevgiler size.
"Bu ülkede sağcı, solcu; ilerici, gerici yoktur. Namuslular ve namussuzlar vardır. Siz namuslulardan olunuz. Göreceksiniz, çok kalabalık olacaksınız."
Bir yazar böyle düşünür ve yaşadığı toplumu böyle görmek isterse gerisini siz düşünün.