- 806 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Asiye Nasıl Öldü 2 .
Asiye kendini on gün boyunca sadece okumaya vermişti Latince metinler de buna dahildi okumadığı şey yoktu. Bazen yemek yemeyi bile unutuyor sayılırdı ara sıra bana karşılaşabileceğimiz tehlikelerden de söz etmeyi unutmuyordu. Bu tehlikeler insan odaklı olmaktan çok doğa üstü pagan varlıklarla ilgiliydi. Nereusun kızları ve Orman perileri ona göre başımıza sorun çıkaracak asıl varlıklardı.
Bir yandan da araştırma yapacağımız yerlerin coğrafi ve demografik yapısı ile ilgili bilgiler toplamayı da ihmal etmiyordu. dört köyü ve çevresini üçe indirmeyi başarmıştı zira bu köylerden birinde de sadece bir kaç yaşlı insan olduğunu düşünüyordu. Diğer iki yerleşim yeri ise daha çok turistik olarak algılanan yerlerdi ,oralarda işimizin yaşlıların köyünden daha kolay olacağını söylüyor ve her ihtimale karşı ik yaşlıların olduğu daha sapa olan köye gitmemiz gerektiğini salık veriyor. Bu sayede zordan kolaya yol alacağımızı düşünüyordu.
Ben küçük bir Yunanistan tatilinden başka şey kazanacağımızı düşünmediğim için pekte heyecanlı sayılmazdım. Onun hevesini kıramıyordum ama neydi yani sonuçta hayalden başka.
Selaniğe indiğimizde hava kararmıştı hava alanından bir araç kiralayarak otelimize geçtik ben dinlenmek üzre uykunun kollarına kendimi hiç beklemeden bıraktım. kapının vurulduğunu duyduğumda saat üç olmak üzereydi. Aha kesin bir şey oldu şimdi anlat anlata bilirsen Yunan polisine derdini diye düşünerek, kapıyı açmaya gittim. Kapı deliğinden baktığımda masmavi bir göz yüzü ile karşılaştım keşke polis gelseydi diye esneyerek kapıyı açtım. Sinirli olduğu her halinden belli olan Asiye
- Kaçtır çalıyorum kapıyı ağaç oldum burada neredesin diye söylenerek içeri geçti
- uyuyordum
- nasıl yani bildiğimiz uyumak
- he ne yapacaktım yorgunum
-bazen senin bezgin bekir olduğunu düşünüyorum
- mümkündür ne oldu da bu saatte geldin
- sana anlatmam gerekenler var yarın gideceğimiz köyle ilgili
- sabah anlatsan olmaz mı uykum var benim
- olmaz
- of Asiye of
- oflama
- iyi anlat ama hızlı olsun sonra uyuyacağım hem senin bu saate bekar bir erkeğin odasında ne işin var
- zevzek
Gülmek güzeldir Asiye’nin gülüşü ise bir başka güzel.
odanın içerisine özensizce yerleştirilmiş tekli koltuklara oturduk ve Asiye anlatmaya başladı
- Yarın gideceğimiz köyün adı Kridya denize nazır bir yerleşim ama doğal nedenlerle pek turistik değil baya bildiğin dağ tepe maki bayır. Ayrıca köyde genç nüfus muhtemelen yok on bilemedin on beş hanelik bir yer. Fiziki ve demografik durumu anladığını düşünerek önemli kısma geçiyoruz Papazın dulunun öyküsünün geçtiği köy bu. Aslında dulun Marco’nun bedenini gömdüğü ve cesedin başıyla beraber kayalıklardan aşağı atlayarak kaybolduğu yer burası. Bu köy o yüzden önemli hem köydeki kiliseye bakacağız hemde Marco’nun mezarına.
- Marco’nun mezarına derken Asiye dışından bakacağız bence değil mi.
- Yani belki şey
- ney
- az bir şey eşeriz
- az bir şey hemde
- çok az ya önemli çünkü bu ,ya mezarda önemli bir bilgi varsa
- Asiye bilmem kaç yıl geçmiş o mezarda kemikten başka şey yok saçmalama kendi ülkemizde bile değiliz üstelik kendi ülkemizde olsak ne mezar kazmak diyorsun. aklından bile geçirme bunu oraya gideriz gezeriz bakarız ama mezar eşmek falan yok
- bi kere öpsem
- öpme ben öpücük falan istemiyorum. sapığa bak ya gecenin bi yarısı odama gelip mezar eşeceğiz diyor
- ama bu gerekli. Korkuyor musun yoksa
- nesi gerekli. Korkuyorum var mı
- Bu güne kadar hangi ölü sana kazık attı. Üstelik bu işe bile bir diri nedeniyle karıştın ölüden ne korkuyorsun
- olmaz dedim bu kadar.
- iyi tamam kazmak falan yok diğer bir konu var
- kedi kesip ayin mi yapacağız ulu pontiler montiler marcolar hazine buradaysa üç kere tıklat mı diyeceğiz
- yok daha kötü.
- söyle bakalım
- o köy Nereusun kızlarının ikametgahı
- iyi bu kadar yeter bence ben yatıyorum
- kızdın sen
-kızdım tabi uyumam gerek hadi odana sende
- şey ben şurda koltukta uyusam
- niye
- peki olur bu benim oturduğumu da yakınlaştır rahat et.
- öküz
- ne oldu yine
- insan ben burada uyurum sen yatağa geç der
- o bana mezar kazacağız accık demeden önceydi ben uyuyorum.
Öfkesinden mavi gözleri kızıla çalmak üzereydi kalktı odada dolandı balkona çıktı sigara içti ben o sıra çoktan yatağa uzanmış uykuma dönmekteydim. Sabah burnumda güzel bir koku ve sırtımda fazladan sıcaklık ile uyandım. Asiye uyuya kalmamı beklemiş ve yatağın kenarına kedi gibi kıvrılmıştı bedeni beni uyandırmamak için öyle gergin bir şekil almıştı ki gece ona haksızlık ettiğimi düşünerek yataktan usulca kalktım. Rutin sistemlerimi baskıdan kurtarım suyun altına girip kendime geldim. Banyodan çıkmadan önce pantolonumu ve tişörtümü üzerime geçirdim.
Rahatlamış bir şekilde balkona çıkıp Selaniği izlemeye koyuldum çok güzel bir kentti burası tarihi bağlarımız da vardı sonuçta kurucu liderimizin doğduğu yer. aç karna sabah sigaramı içip içeriye döndüğümde Asiye hala uyuyordu. Eeee artık uyanmalıy dı
- pişt uykucu uyansana
- ............
- kalksana pirimsess
-..........
- Trabzon’un en çirkin kadını uyansana
- ........ı ıhh
- Trabzon’un en güzel kadını uyansana
- ..... ı ıhhh vuhuw gerçekten mi
- uyansana be artık bebek nazlıyorum sanki
- hiç kadın ruhundan anlamıyorsun
- aman hasbam üstelik sen neden yanıma yattın bakim
- napim orada uyuyamadım
- iyi iyi şaka yapıyorum ben aşağı iniyorum sende uyan duş falan alacaksan al lobide bekliyorum seni
- anlaştık şey ayrıca Teşekkür ederim
- neden
- beni yalnız koymadığın için varlığın güç oluyor
- biliyorum bebeğim kadınlar üzerinde böyle etkilerim olduğunu
- egoist
- çirkin
Asiye uyanmaya çalışırken lobiye indim. Aslında karnım çok açtı ama Asiye’yi beklemezsem ayıp olurdu. Otelin merdivenlerini ve asansörünü gören bir yere oturarak beklemeye başladım. Beklerken sıkıldım sıkıldıkça acıktım eh yeter be eşiğine gelmiştim ki merdivenlerde Asiye göründü
Kırmızı tek parça omuzdan bir tişört ve bir kot pantolonla bu kadar güzel olmayı nasıl başarmıştı aklım almıyordu.Gülümseyerek bana doğru gelirken lobideki diğer erkeklerin ona baktığını görünce gayri ihtiyari sahiplenme ihtiyaçı hissetmiştim ayağa kalkıp sıkıca Asiye’ye sarıldım. Bizim ki ne olduğunu anlamasa da sıcak bir sarılmayla bana karşılık verdi. Otelde bir şeyler atıştırıp kiraladığımız aracın yanına gittik. Sen kullanıcan ben kullanıcam kavgasını Asiye kazanarak direksiyona geçti.
Yola çıkmamızın ilk on dakikası hiç konuşmadık Asiye muhtemelen ölüyor dur sessizlik yüzünden diye içimden gülerken, pastoral manzaraları seyrediyordum . Düşündüğüm gibi olmuştu sessizliğe fazla dayanamayan Asiye
- O lobideki sevgi gösterisi neydi öyle
- hiç içimden geldi
- senin içinden kolay kolay öyle sarılmak gelmez hadi söyle bakışları kıskandın değil mi
- ne bakışı ya
- bana bakıyorlardı
- eeee yani baksınlar ne yapayım
- onu kıskandın diyorum
- kıskanma değil o sen bana emanet sayılırsın sahiplenme dürtüsü ve koruma içgüdüsüydü o
- ah şu saçma sözler gayette ben kendimi korurum ayrıca bu emanet lafı ne ya eşya mıyım ben kadına şu bakışınız ne zaman değişecek
- Asiye ne demek istediğimi anladın yapma lütfen
- Yaptım bile ben kimseye emanet falan değilim eşya hiç . Eğer böyle bir nedenle bana sarılaçaksan bir daha hiç sarılma bana
- of Asiye ömrümü yedin ya
- Yerim sende kelimelerini doğru seç
- peki
- oldu o zaman
- kapatalım mı mevzuyu
- daha keyfim yerine gelmedi
- sen evde kalmayasın da kim kalsın yahu kendimi arabadan atarım şimdi. üstelik sarılmam hoşuna gitti yalan mı.
- sön övdö köldün köndömü öröbödön atöcöm. sörülmöm höşönü göttö
- ağzımı mezelen me
- hahahaha çok şekersin
- değilim Asiye değilim
- öylesin be oh keyfim yerine geldi.
Asiye beni delirtiyordu sonra gülüyor gazımı alıyordu Asiye baş belasıydı püsküllüsün den akılda kalandan.
ufak tefek günlük konular kitaplar memleket derken köye vardık. Köy Asiye’nin anlattığı gibiydi eski taş evler çocuk sesinden yoksun sokaklar üç beş yaşlıdan başkası yoktu .
Arabayı uygun bir yere park edip indik nemli ve boğucu bir hava vardı uzun süre güneşte durmak sanrı görmeye bile neden olabilirdi.
Asiye araçtan inince biz Arkeoloğuz dedi
şaşkınlıkla nasıl yani diyebildim
- Biz hazine avcılarıyız diyemeyiz değil mi
- haklısın
- yani sen hiç konuşma her şeyi bana bırak zaten sende Yunanca yok bu köyde İngilizce bilende yoktur
- sen ne zaman Yunanca öğrendin
- beyin bedava attım hafızaya öğrendim
- aman ne komik.
- bence komik hadi şu huysuz ihtiyarlara kilisenin yerini soralım
Asiye en tatlı gülüşünü yüzüne yerleştirip ihtiyarlar la konuşmaya başladı bu sırada bir sigara yakıp etrafa bakınmaya başladım. İhtiyarlar arada Asiye ye beni gösterip yüzlerini ekşitip bir şeyler söylüyorlar dı .
Asiye yüzü asılmış bir şekilde yanıma döndü
- korktuğum gibiymiş
- nasıl
- nereusun kızlarının hala bu köylerde dolaştığını söylüyorlar
- yani
- yanisi sen dikkat etmelisin yanımdan ayrılmıyorsun altın renginde saçları olan gök mavisi gözleri ve süt beyazı tenli çıplak üç kadın görürsen aval aval bakmıyorsun
- hem bu özellikleri olacak hemde üç tane nasıl bakmam be
- bakma işte hatta şöyle yapalım benden gözünü ayırma ve yakın dur
- senin özelliğin ne bu kadınlar niye sana bir şey yapamıyormuş
- ben erkek değilim
- eeee ne önemi var sonuçta senide kesip yiyebilirler
- yok onlar daha çok damızlık olarak insan avlıyor
- ahanda tamam sen git ben kendimi feda ederim
- çok boşsun değil mi.
- sende çok hoşsun bence
- hadi gidelim şu kiliseye
Ne güzel bir doğa vardı burada bozulmamış insan eli uzakta kalmış. düşündüm de insanoğlu gittiği her yere yıkım götürüyor insansız daha bir güzel dünya.
gevşek adımlarla Asiye yi takip ediyordum doğanın şahane renkleri içinde orman yolunda idik. Zira kilise köye üç kilometre uzakta imiş. Asiye arada sırada arkasına dönüp peşinde miyim diye bana bakmayı ihmal etmiyordu her dönüşünde ona dil çıkarıp bööö yapmak acayip zevkli hale gelmeye başlamıştı ki. Müzikal tonda kadın gülüşmeleri duymaya başladım bu güne kadar duymuş olduğum hiç bir sesi bu sesler ile karşılaştıramaz dım. Ses netleşmeye başladıkça kulaklarım ve ruhum bayram ediyor bedenim buna tepki vermek istiyordu. İçinden çıkılmaz bir üreme dürtüsünün kasıklarıma indiğimi hissediyordum. Sese doğru yürüme arzusu çoktan başlamıştı. Gözlerim istem dışı olarak sesin kaynağını bulmak için çoktan fıldır fıldır etrafı taramaya başlamıştı ki. Onları gördüm el ele tutuşmuş üç çıplak beden. Altın sarısı saçları bellerine uzanıyordu bütün bedenim onlara sahip olmak istiyordu kıvrımlı tenleri üzerinde küçük çiğ taneleri olan üç kadın beni yanlarına çağırıyordu. Mahkum olduğum dürtü beni çoktan ele geçirmişti Asiyeyi çoktan unutmuş bir şekilde onlara doğru yürümeye başladım. Suratım da bir tokat hissettim ancak bu tokadı kimin attığı umurumda değildi. O üç güzelliğe gitmeliydim. Etrafımda bir çırpınma vardı san ki üç güzelliğe üç beş adım kalmıştı ki dudaklarımda bir çift dudak hissettim. Dudaklarım arzuyla öperken ellerim ise kollarımda ki bedenin gizlerinde dolaşıyordu. Sonra sesler öfkeye ve hatta küfre dönüştü ve uzaklaştı. Aklım yerine gelirken burnuma Asiye’nin kokusu geldi koku korkuya dönüştü Dudaklarım da ise hala o güzel dudaklar vardı demek ki nereusun kızları beni aldı diye düşünerek gözlerimi açtım. Dudaklarım Asiye’nin dudakların daydı ellerim onun bedeninde gezmişti. hem onu öpmeye devam etmek hemde bu döngüden kurtulmak istiyordum. Çünkü bedenim deki onulmaz dürtü nereusun kızların ötesine geçmişti bilinçsiz arzu yerini aklı yerinde bir arzuya dönüştürmüştü. Gözlerimi kapayıp usulca dudaklarımı Asiye’nin dudaklarından ayırdım. işi dalgaya vurmam gerekiyordu aklıma hiçbir şey gelmedi
- Asiye neden yaptın bunu diyebildim
çoktan bana sırtını dönmüş ve yürümeye hazır bir halde cevapladı
- seni onlardan kurtarmanın başka yolu yoktu tokat attım işe yaramadı sana vurdum işe yaramadı ama eğer seni öpersem onların buna saygı duyup seni bırakacaklarını düşündüm. Kız kardeşler arasında bir kuraldır başkasının malına dokunma.
- erkek bedenini bir meta olarak görmeni esefle karşılıyorum
- hadi gidiyoruz
Beklediğim cevap bu değildi tartışmamız gerekti benle uğraşması gerekti unutmam gerekti. usul adımlarla onu takip etmeye başladım.
kiliseye varana kadar tek kelime etmedik üstelik artık arkasına da dönmüyordu yüzünü gözlerini görmek istiyordum
isteğim kilisenin soğuk taş duvarlarının önünde gerçekleşti terk edilmiş insan mabetlerinden biri daha.
Asiye kilisenin arka avlusundaki mezar taşlarını incelemeye başladı benim aklım ise başka yerdeydi haliyle ve yine başka yerdeki aklım Asiye sayesinde kendine geldi
- İşte bu buldum vallahi buldum Marco’nun bedeni bu mezarda yatıyor
- tebrik ederim seni şimdi ne olacak
- hiç
- düşündüğüm şey değil mi
- hı hı
- olmazsa olmaz mı
- bana bir hayat borçlusun o yüzden bu suça ortak olacaksın
- nasıl ya
- Nereusun kızlarından seni kim kurtardı
- yalnız ne kızlardı be
- eeee peşlerinden gitse idin
- tutmasaydın gidecektim ki
- hadi şimdi git madem
- zaten Nereusun kızlarından birinin peşinde sayılırım tamam onlar kadar güzel değil ama
- miskin
- neyle kazacağız
- kilisenin müştemilatında kazma kürek vardır
- ben alıp gelim bekle.
Dediği gibi eskimiş bir kazma kürek ve hatta bel vardı kilisenin müştemilatında. Geri döndüğümde Asiye mezarı incelemeye almıştı
- dikkatli kaz
- emredersiniz
- gerçekten pek iyi bir manzara bizi beklemiyor burada
Ne zamandır yağmursuz kalmış toprak öyle kurumuştu ki kazma ile bir iki denemem boşa idi. Elime beli alıp bastıra bastıra toprağı kaldırmaya başladım üstü kuru toprak eşildikçe nemlenmeye ve kırmızı rengi almaya başlamıştı buna anlama veremesem de Asiye’nin yüzünde ki endişeli ifade bir şeylerin ters gittiğini anlamama yetmişti. Belin ucu topraktan farklı bir nesneye dokunuyordu artık bunun farkında idim elime küreği alıp toprağı kaldırmaya başladım kalkan toprağın altından. kemik yığını yerine sanki yeni gömülmüş bir beden çıkmaya başladı. Asiye ye döndüğümde yüzü bembeyaz kesilmiş bir halde idi bakışlarımdan beni anlamış olacak ki.
- Sakın yarım bırakma yoksa bu iş başımıza bela olacak.
sesimi dahi çıkarmadan sadece öfke ile Asiye ye bakıp kazmaya devam ettim
bozulmamış başsız beden tamamen ortaya çıkmıştı, bedenin kesilmiş boyun bölgesinden kan sızıntı halinde akmaya devam ediyordu. Toprağın nemi ve kırmızı renginin sebebi belli olmuştu . Midem kalkmıştı kusmamak için çok direndim. İlginç bir şekilde içimde korku yerine nasıl sorusu vardı. Şaşkınlığım ve merakım azalınca Asiye ye dönerek
- şimdi
- cepleri ceplerine bak
- sen bak
- yalvarırım hızlı ol korkuyorum
Eğilip bedenin ceplerini yoklamaya başladım birinde bir kağıt parçası vardı. kağıdı cepten çıkarmaya çalıştığım anda bileğimi bir elin sıktığını hissettim. Bedenim soğumaya ve zangır zangır titremeye başladım Asiye diye bağırıyordum. gözlerimi kapattım ve küçükken gittiğim cami kursunda öğrendiğim duaları sıralamaya başladım. Üzerime bir şeylerin sıçradığını hissediyordum. İçimden buraya kadarmış demek geçti kendimi bırakmaya başlamıştım ki. Bileğimdeki el yavaşça çözülürken bir çift elin beni çekmeye çalıştığını hissettim. Bedenime tekrar can gelmişti hızlıca oradan çıkıp kendimi kenara bıraktım. Mezardaki başsız beden parçalanmıştı kenarda duran belin uçları beden parçaları ve kan ile doluydu. Asiye beni sarsarak hadi kapatmamız gerek bunu diye bağırdı. Sanki az önce ölümden dönen ben değilmişim gibi mekanik bir şekilde mezarı kapatmaya başladım.
Üzerime ölümcül bir sessizlik çökmüştü garip bir çaresizlik içindeydim idam edileceği günü bilen bir mahkum gibiydim Asiye’nin bedeni parçaladığı beli alıp mezara atıp kapatma işlemini bitirdim. Ölünün cebinden aldığım kağıt parçasını Asiye ye uzatıp sessizce kazma ve küreği müştemilata bıraktım Asiye peşimde idi bir şeyler söylemeye çalışıyordu
- Serdal diyecek oldu
- Sus Asiye bitti direk otele dönüyoruz tek kelime dahi etme tek ilk uçakla da Türkiye’ye dönüyorum ve sende mümkünse benden ayrı bir uçakta dön. ve mümkünse uzun bir süre görüşmeyelim hatta hiç
- özür dilerim böyle olacağını bilmiyordum
- Sus dedim sana Allah’ın belası diye iki üç defa bağırdım yüzüne ve arkamı dönüp yürümeye başladım...
YORUMLAR
Karakter analizleri ve dialogları çok hoş. Asiye sahiden güzel bir karakter; sempatik, heyecanlı ve en önemlisi inandırıcı. Serdal'ın da adını öğrenmiş olduk, kendini maceranın içinde buluşu biraz oldubittiye gelmiş gibi ama oldubittiye getirilmeyi de istemiş gibi zaten. :)
Yalnız, benim anladığım kadarıyla, Serdal bu maceraya çıkarken, meceraya inanmıyor, Asiye'nin peşinde olmaktan hoşlanıyordu. Bunun için Asiye'nin anlattığı tarihin kafasını karıştırması yetti. Onunla birlikte gitmeye değerdi, ancak Serdal burada mistik deneyimler yaşayacağını ummuyordu. Gerginliği daha çok çocuksuydu. Nereus'un kızlarıyla gerçekten karşılaştığında, bu macerayla ilgili beklentilerinde bir kırılma olması gerekir miydi? Yani sonunda bu yaşanıyor zaten ama sanki Nereus'un kızlarından kurtulma anı, onun karmaşısını başlatmalıydı. Oysa sadece, neden yaptın bunu, dedi. Hoş, belki de Asiye'nin dudaklarının sarhoşu olmuştu. :)
Bir de, şu noktalamayı atladığın yerler sahiden zorluyor. :)
Gerilmedim, amaç gerilim de değil zaten sanırım, ama keyif aldım. Tebrik ederim.
Tsukuyomi
ve şu nereusun kızları ve asiye kısmını güzel çözmüşsünüz. karakter analizlerinizde çuk oturuyor. teşekkürlerimle.
asiye ile olan diyaloglar hoş olsa da noktalamaları es geçtiğin yerler beyin mıncıklaması yapıyor abi. sen de böyle maceraperest birini bulmuşsun bir de bunuyorsun. Selanik güzeldir, tılsımlıdır, efsunludur. öykü de oraya güzel oturmuş. sen bırak asiye'yi osman aga, sen, ben gidek :))
Tsukuyomi
"Al bu kafayı sepete ekle, binbir türlü mavra söyle! "diyesim geldi ADAMLAR'ın dediği gibi
"Ne gördüğüm gördüğün gibidir aslında ve de ne duyduğun
Şu an senin olduğun
Duymakta" diye de devam eder ya hikayenin öz'ü bilinçaltı'nın dışa vurumunu.
Okuyunca eyvah eyvah durum vahim, yardım gerekli demekten kendimi alamadım hikayenin kahramanı için.
Gerilim hiç yoktu bence, hatta gidişatı ve sonu tahmin edilen yazım kalitesi şaşırttı. Daha iyisini beklerdim. Beş altı dakikalık bir uğraş sonucu astınız sanırım!
Tsukuyomi
mevzu gerilmekte değil aslında dediğin gibi sancı.
eh beş dakika olmasada yarım saat kurmak için yeterli idi.
sonrası cümleler falan.
pek iyi olduğumu idda etmem yazında
idda ettiğim çoğu insanın düşünemediklerini düşünmektir.
İpekyildiz
Düşünülmemiş Bi şeyi düşünüyor olabilirsiniz de henüz biz göremedik :))) demek ki aktaramıyorsunuz :)))
Ama hayal et
İste
Bekle
Çabala
Belli mi olur :)))
Tsukuyomi
aktarmak istediğimi yahut istemediğimi bilemeyiz ki.
zihin karmaşıktır
anlamda öyle
perdeyi açmak gerek.
eh çok insanada gerek olmadığı için.
perdeyi açmayan da görmesin canım.
ye iş dua et işte :)
onun gibi bişey.
İpekyildiz
Oturma odamın perdesi var, kapalı diyorsunuz yani. Biz bize yeteriz dediğiniz kişi yanınızdaysa, o kişi de gelir gider, başarınıza sevinir, düşünce kaldırırsa yeterlidir. Gerisi sandıklarda çürüsün modu, Bi büyük boşluğa herşey dağılana değin...
Umarım perde patlamaz :)))
Tsukuyomi
hadi iyisin gene bir şey demiyorum daha da.