- 700 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Özür dilerim Babacığım
Özürdilerim Babam,
"Saat dokuz, nerde kaldın baba ya " diye içimden konuşurken, bir tarafdan da gelmesin diye dua ediyordum, bir tarafdan da uyuyup kalayım diye düşünüyordum.
"uyuyup kalırsam mı? Evet güzel bir fikir, hem ertesi gün daha sakin olurdu, belkide bana hiç kızmazdı" diye içsel bir konuşma daha olmuştu kendimle.
"gerçi bu gün cumaydı, haftasonun arafesiydi yani, yarın iş yoktu, sanırım lokalde ufakdan demleniyordur".
"Allahım ya ben burda kıvranırken şunların ettiğine bak, çekirdek yiyorlar, bari sessiz yeyin ne olur ya, çıt çıt çıt kafamın içinde yiyosunuz sanki" dedi içimde ki ben yine.
"Yok yok bu böyle olmayacak, ne bu ya,? ha geldi ha gelecek, gelsin ya gelsin ne olur ki sanki en fazla bir tokat" demişti içimde ki ben.
Kapının gıcırdaması ile açılması aynı anda olurken az önce içimdeki ben’in söylediklerini babam duymuşmudur diye, " Allah kahretsin geldi işte ne oldu he ne oldu, demin konuşuyodun ne olacak şimdi diye" sövesim geldi içimde ki ben’e.
"Nerde o"? Diye bir ses işittim.
Birde baktım,
Capcanlı karşımdaydı işte.
Gözlerinin rengi ateş kızılı gibi parlıyordu, kafası kırkbeş derece açıyla yere bakar gibi eğik, kaşlarını kaldırmış, gözlerini bana dikmiş bakıyordu, üzerinde devletin verdiği deri yelek, yeleğin altında kareli bir oduncu gömleği vardı.
Ufakdan demlendiği ağzından gelen o mis gibi rakı kokusundan belliydi. Ben ise rakının kokusuna mest olmuş sanki içmeden sarhoş olmuşdum. Odamda ki, duvara gömme dolapla, divanın arasında ki küçük bir boşluğa sıkışmış babama bakmaya çalışıyordum daha çok bakmamaya; göz teması tehlikeli olabilirdi Kardeşlerim rahat ve mutluydular, ikiside sınıfı geçmiş Deniz Mavi teşekkür almış, Onur Mavi pekiyi ile geçmişti.
Odanın kapısında altlı üstlü eğilmiş, heycanla bizi izliyorlardı, sanki ağır siklet boks şampiyonası vardı.
Ben başarılı bir öğrenci değildim, istikararlı bir şekilde 3, 6, 9 zayıfla, yani üçün katlarını atlaya atlaya her sınıfda bütünlemeye kalıyordum.
O zamanlar Alpay’ın Eylülde gel parçasını ben ve benim bütünleme arkadaşlarım ile sık sık dinlerdik. Hatta okulun son zamanlarında müzik dersinde hocamız koro halinde bize bu şarkıyı söylettirir di. O gün bugündür Alpayı dinlemem.
Babam, iki adım attı, ben ayaklarımı birleştirip sırtımı duvara verdim kollarım vücuduma bitişik gözlerimi kapadım, bekliyordum, artık hazırdım.
Babam " ne olacak oğlum senin bu halin?" dedi.
Seyirciler bu soruyu beklemiyorlardı oldukları yerde şöyle bir ileri bir geri sallandılar, onlarla göz göze geldim, şimdi hamle sırası bendeydi, soru sorulmuştu çunkü, "aklınızda bulunsun karşınızda sizden güçlü ve dayağın kaçınılmaz olduğunu kestirdiğiniz biri ile karşı karşıya kalmışken böyle bir soru yada herhangi bir soru sorulduğunda bilin ki tehlike yüzde doksan atlatılmıştır"
Ben de bu bilinçle yola çıkarak; tabiki deneyimde var 3, 6, 9 hemen " çalışıp kurtarırım babam" dedim dikkat ediniz "baba" değil " babam" bu önemli candan, içten gelen karşı tarafı yumşatan bir ses tonuyla, unutmayın bunu.
Bilincim ile vücudum aynı anda rahatlamış, derin bir nefes almıştım, canım babam herzaman ki gibi bana kıyamamıştı.
Bu arada büyük maçı bekleyen seyirciler avuçlarını yalamış ringi terk etmişlerdi.
Ben, bu yaşıma kadar babamdan bir fiske tokat yemedim.
Ne olursam olayım, hangi durumda kalırsam kalayım
Ve hala hayat okulunda kırık notlar getirsemde, Babam bana hep BABALIK yapmıştır yapmaya da devam etmektedir.
Babacığım , okulda çok başarılı bir öğrenci olamadığım için senden özür diliyorum, ama sende biliyorsun ki sekiz ayda veremediğim dersleri bir ayda cok yuksek puanlarla veriyordum ve şu an bu hayat okulunda başarılı bir öğretmen olabilmek adına durmadan çalışıyorum ve şuna inanıyorum, sen belli etmesende ben ve kardeşlerimle her daim gurur duymuşsundur. Gurur duymaya da devam edeceksin.
Iyiki varsın BABAM.
BABALAR GÜNÜN KUTLU OLSUN.
İlker Mavi