Baba ma mektup
Elimdeki fotoğrafa bakınca bir an geçmişim geçti gözümün önünden. Anılara takılıp kalıverdi aklım. Babam nasılda heybetli durmuş aramızda nasılda gururlu ve keskin bakıyordu. Annem “annem diyorum ama annem üvey annem benim” o da beş çocuğun içine analık diye gelmiş o gencecik yaşında. İlk evliliği bir kaza yüzünden bitmiş ve ilk çocuğunu kaynanasına bırakıp gelmiş. Nasıl bir duygudur ki kendi çocuğun başkasının elinde iken sende başka, başka çocukların hayatını süslüyorsun. Resimde aramızda duruşu onun da bir heybetli. Biz beşkardeşiz her birimiz masum, her birimiz garip ve her birimiz annesizliği iliklerimize kadar işlemişiz. Gözlerimi açıp iyice bakıyorum fotoğrafa bir daha bir daha derken gözlerim yoruluncaya kadar bakıyorum. Çünkü öyle bir resim ki eşsiz benzersiz ve benim ve bizim geçmişimiz.
Ben elli yaşındayım hayatımın her evresi bir farklı geçti. Gençliğimde babama kızardım içimden sonraları yine kızdım evlendim çocuklarım oldu ömür yarıyı geçti yine kızıyordum babama. Nedendir bilmiyorum ama hep babamda olup da bize vermediği bir şeyler mi vardı diye düşünüyorum. Anneme de kızıyordum hem de çok kızıyordum bizi büyütürken eksikleri vardı yanlışları vardı diye. Biz büyüdük bu defa başka şeyler içinde anneme kızıyordum.
Oysa bu resim elimdeyken o kadar derin düşündüm ki hem de inceden ince düşündüm. Oysa babama ne kadar haksızlık etmişim kızmakla. Oysa anneme ne kadar haksızlık etmişim kızarken…
Biz beşkardeştik annem ben yedi yaşımda iken vefat etmişti. Ben ailenin beş çocuğundan ortanca olanı idim. Bir ablam bir abim ve bir kız bir erkekte benden küçük kardeşlerim vardı. Annem ölünce babam beş çocukla ortada kala kaldı. Hepside küçük ve hepside ilgiye alakaya ve sevgiye aç. Annem rahmetlik hastalığı yüzünden hiç birimize doğru dürüst bakamamıştı. Öldüğünde bizler çil yavrusu gibi küçücüktük. Babam mecburiyetten annemin kırkı çıkmadan evlendi. Babamın ikinci eşi olan üvey annem çok gençti. Belli ki ona da hiç sormamışlardı babama verirken. Beş tane çocukla nasıl yaparım diye hiç düşünmemişmiydi. İnanıyorum ki hiç sormamışlardı ona ve üvey annemde kader deyip çıkmıştı yola. Üstelik kendi çocuğunu da başka şehirde bırakarak beş çocuğun sorumluluğunu almıştı.
Şimdi düşünüyorum da annemin cesaretine hayran kalıyorum. Ve ona ne kadar haksızlık etmişim oysa.
Bizim eve ilk geldiği günü hatırlıyorum. Komşular hummalı bir temizlik yapmışlardı. Bizi beşkardeşi yıkayıp giydirmişlerdi. Akşama doğru kalabalık bir misafir gurubu geldi eve. Herkes kendince konuşuyor hayırlı olur diyor sevaptır kelimesi daha çok kullanılıyordu. Beş çocuğa bakma hele beş öksüz çocuğa bakmak elbette sevaptı. Zavallı analığım kendide çocuk tu beklide nasılda yüreklendiriyorlardı nasıl da teşvik ediyorlardı. Abisi başımdan gitsin sorumluluğumdan çıksın da ne olursa olsun mu diyordu acaba… Onun için mi beş çocuklu babama veri vermişti analığımı.
Beş çocuğa analık etmek zor olsa gerek ve bu yüzden üvey annemin cesaretine hayranım…
Babam postanede hat çavuşu idi, ilkbaharda bir giderdi ta ki sonbaharda gelirdi. Ömrü arazide geçerdi. Yazın kavurucu sıcağında evin ve çocukların daha doğrusu bizim rızkımızı kazanmak için giderdi. Kastamonu’nun ilçelerinde ayak basmadığım dağ tepe yoktur diyerek anlatırdı. Bir memur maaşı yedi nüfus yokluk var gurbet var ne ararsan var.
Biz beşkardeşiz:
Hani dedim ya babama hep kızardım diye. Bize sevgisini hiç göstermedi, alakadar olmadı istediğimizi yapmadı diye kızıyorum. Babam bizi sevmeseydi hepimizi yuvaya verebilirdi. Evlatlık verebilirdi.
Demek ki babam bizi çok sevmiş ve hatta o kadar çok sevmiş ki hepimizi bir arada tutmuş. Beşkardeşi beraber büyütmüş ve bizim için yaz kış dememiş dağ tepe dolaşmış rızık kazanmış.
Biz beşkardeş babamızı ne kadar sevdik acaba, bir günden bir güne babam ya üzülürse diyerek nelerden vazgeçtik. Ya da babam buna ne kadar sevinir diye düşündük mü hiç. Şimdi babam yetmiş küsur yaşında ve kronik akciğer hastası. Üç gün evde olurda beş gününü hastanede yatarak geçiriyor. Biz beşkardeş bir araya gelip hiç mutlu olacağını düşünerek bir gününü baba evinde geçirmedik. Senede üç ya da dört kere ziyaret ediyorum diğerleri ne yapıyor onu da bilmiyorum. Acaba babamda bize kızıyor mudur, ya da içinden kızmışmıdır hiç. Acaba iyi adam oldukta ne kadar hayırlı evlat olduk onu da bilmiyorum. Benim babamı anlamam ancak elli seneden sonra oldu. Babam hayatta ve ben ona seni çok seviyorum demek için geç kalmadım.
Emektar babam ellerinden öpüyorum ve ben seni çok seviyorum…
Üvey annemi de bir o kadar takdir ediyorum….
Dudu Bayram Eyeoğlu/ANKARA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.