- 897 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
mutlumusun ateş parçası?
Ruhunda ışık varsa, insanda güzellik olur. İnsanda güzellik varsa, evinde ahenk olur. Evde ahenk varsa, ülkede düzen olur. Ülkede düzen varsa, dünyada barış olur. Eski Çin Atasözü
Bir toplum düşleyin ki
Gerçek mutluluğun ne olduğunu hiç bilmeyen
Onu hep insani manevi duyguların ötesinde arayan
Gereksiz hayallerin zengin beklentilerin
Dünyevi mutlulukların ardı sıra koşan
Ve
Yalancı neonların renkli ışıltısına kaybolup giden.
Oysa mutluluğun asıl kaynağının
Kendi gönül zenginliğinde
Manevi huzurun varlığında
Sade basit özentisiz iddiasız ve hiç tükenmeyen
Saf temiz sevgi dolu çocuk kalbinde
Otağ kurduğunu fark etmeyen
Ve
Dünyaya gelen çocukların
Mutluluğun ne olduğunu
Hiç bilemeyen…
Abidin Dino Mutluluğun Resmini yapmakta zorlanmakta haklıydı belki de.
Geçen gün bir arkadaşımla sekiz yaşındaki erkek torununa Kitap Fuarında rastladım Ayak üstü ettiğimiz bir iki cümlenin ardından bu karşılaşmadan pekte hoşnut olmadığını ve bir an önce kitap statlarına koşma isteğini mimikleriyle açıkça ifade eden torununa döndüm ve “ Ben görmeyeli ne kadar büyümüşsün. Söyle bakalım ateş parçası nasılsın bakalım?” dedim
Yüzüne içten sıcak ve kocaman bir gülümseme yerleşti. Gözlerimin içine baktı ve
“Mutluyum.” Dedi..
Çok şaşırdım. O güne kadar hiç bir çocuktan böyle bir soruya böyle bir yanıt almamıştım çünkü.
Her yaştan bolca çocuk vardı fuarda. Koşup her birine bu soruyu sormak geçti içimden.
Mutluluğu yakalamak onu elde etmek ve mutlu olabilmek demek ki o kadar da zor değilmiş dedim yine bir kez daha kendime.
Mutluluğu hep başkalarından beklemek gelecek diye yol gözlemek ve dahası mutsuzluğun yokluğunu ve yoksunluğunu durmaksızın hayata yükleyip bu konuda da ona küsüp sitem etmek yerine; sıradan basit ve küçük gibi görünen ancak bir o kadar da insana çok büyük çok zengin mutluluk kapıları açan gözelikleri görüp onları ruhumuza bir nakkaş gibi ustaca işlemek hem daha kolay hem daha kalıcı ve hem de gelecek nesillere bırakacağımız en değerli ve öncelikli bir miras değil de nedir.
Günümüz ebeveynleri oldukça bilgili ve çocuklarıyla hem çok yakın hem yakından ilgililer. Ancak bu ilgi ve yakınlık onların her isteğine “evet” demek okul başarılarının yeteneklerinin zeka düzeylerinin üst seviyelere tırmanması ve her aktivitenin içinde olmalarını sağlamak demek değildir kuşkusuz.
Zaten zamane çocukları bunların üstesinden fazlasıyla gelebiliyorlar ki bu başlı başına mutluluk verici bir durum.
Peki ya sözünü ettiğimiz yürekteki kalpteki VE iç dünyalarındaki MUTLULUK?
Onları o küçücük yaşlarında gözlerinden boncuk boncuk yaşlar akıtıp yoksulluk çaresizlik edebiyatı yaptırırarak yoğun duygu sömürüsüne alıştırmak ki bu bir çocuğa vurulan en büyük ve kalıcı bir darbedir.
Oysa en zor koşullarda bile onlara ağız dolusu gülmeyi öğretmektir asıl olan. Çünkü alışkanlıkları edinmek çok kolaydır bilindiği gibi. Terk etmek ise o denli zor.
Bir insanın sahip olabileceği en önemli ve insanca erdem onuru ve gururudur. Bunlar bir kez yitirildiğinde bir daha asla ele geçmez. Hele ki çocuk yaşlarda.
İnançları gereği olduğuna inanan bazı toplumlar vicdanı ve merhameti, insan onurunu ve mağrur duruşunu hiçe sayarak maddi yardımlarla karıştırıyorlar maalesef.
Sonra da kalkıp “biz nasıl ne zaman bu hale geldik?” diyebilme hakkını kendilerinde buluyorlar yitirilen onca insani değerleri gördükçe.
Çocuklara bırakacağımız en büyük miras “nasılsın çocuğum?” denildiğinde pırıl pırıl bir sesle
“Mutluyum!” diyebilen çocuklarla dolu bir dünya olmalıdır.
Esenlikler.
YORUMLAR
Yeşilikle dost olamayan, kelebeklerin kanat çırpınışlarını duymayan kulaklar sahibi, hayvanların yaşamasına tahammül edemeyen mutlu olabilir mi?
Aslında mutluluğun resmi pekala çizilebilir; güleç, şen, şakrak bir çocuğun gülümsemesi veya gözleriyle bizi gözetleyen bir köpek, bir at vb. aslında her canlıyla barışık yaşarsak mutlu olabiliriz veya bir yardıma muhtaç birine vereceğimiz bir parça ekmek bunun yanında onu önemsemek bile insani hem vicdani hem de insani olarak rahatlatırken mutlu oluruz.
4 elemen( SU+HAVA+ATEŞ VE TOPRAK) alınıp satılmayan elementler olup maalesef günümüzün meta unsurları içinde değerlenip alınıp satılabilen olduğu için insan değerinin de parayla ölçülür hale getirmiştir.
Mutluluk, sanırım sadece çocukların ve kuşların gözlerinde kaldı; biz büyüdükçe mutsuzlaşan bir toplum haline geldik.
Mutluca kalın efendim