- 590 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Nephthys
Tırnaklarını geçirdiği beden kendin den geçmiş halde titriyordu,Şu titreyen et parçasının boğazını parçalamayı damarlarında tek dalma kan kalmayana değin odanın zemininin kırmızıya boyanmasını arzu etti...
Arzu ettiği her şeyi gerçekleştir memeyi çok önceleri öğrenmişti iyi ki.
Yaşayan ölülerin dünyasında kan emmeden hayatta kalmak mümkün değildi.
Ruhun posası çıkmış halde iki ayağı üzerinde oradan oraya sürekli koşan milyarlarca et parçasından ibaret bir gezegen.
Kalktı bir sigara yaktı odanın öte yerinde lanetlenmiş bir halde yatan nefse baktı. onu öldürmüştü,öldürmüş müydü,öldürmüş olmayı nasıl da isterdi. Kafasının içinde geçen dürtülerin ölümle ilişkili olması varlığında ki özden gelmiyordu ancak var olmanın sonucu buydu. Ölümle ilintili korkular düşünceler cinayetler...
Çıplaktı
perdeleri açtı
Göğün altındaki ölümlülerden ne farkı vardı
ölemiyor oluş mu
komik
elli kere mi yoksa yüz kere belkide binlerce kez düşmüş Tanrıça Nephthys
yetmiş göğü yetmiş milyar defa zapt etmiş İsis’i alt etmiş yada İsis’e alt edilmiş ne fark ederdi artık.
Üstelik
içine girdiği her bedenin böyle yalın ve sığ oluşuna ne demeliydi. Mefistonun paçalarından akan cerahet işte bu zamanda zirvesine ulaşmıştı.
Ölümlülerin , ölümü unuttuğunu fark edeli çok olmuş değil di aslında düşüşlerinin sonuncusunda hapsedildiği çağ öyle sıradan dı ki elleriyle parçalamak istediği Seth’i bile özlemişti.
Koca Mısırın iki varisinden biri olan Seth ölmenin yolunu bulmuş ve çekilmişti, İsis,Osiris,Horus,Ra,Hathor,Neith,Sekhmet hepsi bir yolunu bulmuş ve çekilmişti ya kendisi tüm düşüşleri çağlar ve mekanlar arasında bir zik zak gibiydi .
Şimdi nereye dedi kafasının içinde ki ur
sustu
yarı tükenmiş sigarayı odanın zeminine fırlattı.
Çıplaktı
yatakta çiğ ve çıplak olan beden uyuyordu, nefes alış verişleri ritmik ve kıpırtısızdı aynı
ritim ve kıpırtısızlıkda yataktan bir tel saç alıp tekrar pencereye yöneldi.
Burası olmazdı burası fazla yüksek değildi
kapıya yöneldi
çıplak beden ruhla beraber sürükleniyordu yahut beden mi ruhu sürüklüyordu.
Düşüşlerinde ki asıl sorun hapsolduğu bedenden ayrılmasının tek yolunun İntihar olmasıydı. Ölümün şeklini nasıl da ruh belirliyor diye güldü
koridorlardan merdivenlere merdivenlerden koridorlara yükseğe tırmanırken.
Düşüşlerini hatırlamaya çalıştı ilk seferinde son seferine canı lime lime yanıyordu. . Belirsizliğin ve alışmanın o havası. Bir yerin en yabancısı olmanın verdiği o korku, ruhu ölümsüz olabilir ama bedeni ölümlü acı çeken ezilen kırılan bir Tanrıça ne güzel ölümsüzlük değil mi be diye iç geçirdi.
Üstelik her düşüş de ruh terazisinde tartılıyordu ne iyili nede kötülük baskın gelmiyordu her seferinde arafta yalnız başına kalış ve tekrar geri dönüş.
ilk düşüşünde köle idi ( Tanrıçalık dan köleliğe ) bin yıllarca Seth’in bir nevi kölesi olduğu için zorlanmamıştı buna.
ikincide iki çocuğu olan bir aile babası
üçüncü seferinde bir kraliçe
Düşüş rastgele idi bu rastgelelik cinsiyet içinde bağlayıcı idi. Her hükmettiği bedenin eski sahibinin düşleri hayalleri anılarıda cabası idi neler neler görmüştü işte kafasındaki ur nesnesi aslında bu idi.
Dudağından dökülen sözler demir kapının kilidini açtı.
Şehir ışıkları yalancı aydınlıklar sahte güneşler kendi suretlerine değil kağıt parçalarına tapına insanlar.
Esen Temmuz yeli içini titretti üşüme hissini ilk hissettiği an mutlu olmuştu oysa şimdi titreyiş dahi getirmeyen boşluğun ötesi değildi bu his denen arzu nesneleri. Osiris’i kandırdığı zamanı hatırladı İsis’in büyük öfkesini evet onu bile özlemişti.
Bu sefer neresi olacak acaba diye düşündü
ne önemi vardı ki
sonu olmadıktan sonra
sürekli ömürlerini uzatmaya çalışan insan dünyasında neresi olduğunun hangi bedende koşulda olduğunun ne önemi vardı.
kopardığı saç telini boşluğa bıraktı gözleriyle takip etti nefes aldı
kollarını açtı
vücudun her noktası aynı yok oluş arzusu ile onun peşinden sürüklendi. Ur bağırıyor dövünüyordu.
fayda etmedi
boşlukta süzüldü Tanrıça süzüldü süzüldü
sürekli boşlukta süzülen milyarlarca ruhun arasında...