- 993 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİTLİ DEĞİRMEN
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde. Beyler diyar diyar gezerken, develer tepinirmiş pireler içinde. Ninemin kocaman bir yaması varmış belinde. İğne iplik taşıyormuş cebinde. İplik saplayamıyormuş ama iğne saplıyormuş kirpilere. Kirpiler ağlıyormuş “ınga ınga” diye diye.
Bir oduncu yaşarmış memleketin birinde. Karısı genç yaşta ölünce küçük kızıyla ortalıkta kalmış köylük yerde. Bakmış olacak gibi değil, evlenmiş komşu köyden bir kadın kişiyle. Kadın göründüğü gibi değilmiş. Kötülükte şeytana pabucu ters giydiren cinstenmiş. Bir de kendisi gibi kötü kalpli kızı varmış. Daha eve taşınır taşınmaz başlamışlar küçük Emine’ye eziyete. Önce kilerdeki yiyecekleri saklamışlar. Yetmemiş, Emine’yi kümese kapatmışlar. Babasına şikâyet etmesin diye ayaklarını dağlamışlar. Sesi soluğu çıkmaz olmuş sabinin. Gözyaşları kurumuş, başı bitten kaşınmış, kemikleri sayılmış. O da yetmemiş!... Zavallı Emine’nin minik kuzusunun önünden otunu çalmışlar, ağıldan kovup anasından ayırmışlar.
Zavallı oduncunun bütün bu olanlardan haberi yokmuş. Olsa da işi zaten çokmuş. Kıt kanaat geçiniyor, gece gündüz çalışıyormuş. Yetmiyormuş kestiği odunların parası ailesine. Karısı başlamış dır dır etmeye. Kocasına sürekli evlerinden bir boğaz eksilirse durumlarının daha iyi olacağını söylüyormuş. Daha fazla dayanamayan oduncu, sonunda kararını vermiş. Kızı Emine’yi sabahleyin erkenden uyandırmış ve yardım etmesi için ormana götürmüş. Emine, babasının kestiği kuru ağaç dallarını toplarken babası ortalıktan kaybolmuş. Babasını bulmaya çalışırken yolunu kaybetmiş. İki gözü iki çeşme babasını ormanda aramış taramış.... Az gitmiş, uz gitmiş. Bakmış ki bir arpa boyu yol gitmemiş. Ormanda yana yakıla gezinirken bir elma ağacı görmüş:
__Ağacım! Ağacım! Bana elma verir misin? Demiş.
Ağaç, kuru dallarını kesip temizlerse kendisine elma vereceğini söylemiş. Emine ağacın kuru dallarını bir güzel temizlemiş ve elmaları afiyetle yemiş. Elma ağacına teşekkür edip yoluna devam etmiş. Gece gündüz demeden yürümüş ve karnı çok acıkmış. Sonunda bir fırına rastlamış.
__Fırınım! Fırınım! Bana bir dilim ekmek verir misin? Demiş.
Fırın, içinin küllerini temizlerse kendisine bir dilim ekmek vereceğini söylemiş. Emine elinden gelenin en güzelini yapmış. Fırının içini dışını ve her yerini çiçek gibi yapmış. Fırından aldığı sıcak ekmeğini ısırarak yoluna devam etmiş. Birden dili damağı kurumuş ve ekmek boğazına takılmış. Çok susayan Emine, bitkin halde yürürken yol kenarında bir çeşmeye rastlamış.
__Çeşmem! Çeşmem! Bana bir tas su verir misin? Demiş.
Çeşme, yalağındaki çamurları temizlemesi karşılığında soğuk suyundan içebileceğini söylemiş. Emine söylenenleri harfi harfiyen yerine getirmiş. Yakındaki meşe ağacının yapraklarından eline sürgeç yapmış. Çeşmenin yalağını iyice yıkamış, paklamış. Çeşmeden kana kana suyunu içmiş. Birden gök gürleyip şimşekler çakmaya başlamış. Hava iyice karardığı için çok korkan Emine, bir kayanın kovuğuna saklanmış. Tam uykuya dalarken yakınlardan bir ses duymuş. Cinler periler aralarında sohbet ediyor ve yakındaki değirmende bitlerin çil çil altına dönüştüğünü söylüyorlarmış. İçlerinden biri ‘’Burada insan eti kokuyor! Burnuma kötü kokular geliyor!’’ demeye başlamış. Fakat sohbeti dinleyen perilerden birisi onlara yanıldıklarını söylemiş. “Her zamanki gibi saçmalıyorsunuz! Bu saatte hiç insan olur mu?” demiş. Konuşulanları dikkatlice dinleyen Emine, sabahın olmasını sabırsızlıkla beklemiş.
Sabah olunca cinler periler ortadan kaybolmuş. Emine cinlerin bahsettiği değirmeni kolayca bulmuş. Değirmenin taşına oturmuş ve soluklanmış. Günlerdir yıkanmadığı için saçlarını kaşımaya başlamış. Kaşıdıkça eline bitler geliyormuş. O da değirmen taşına bitleri koyup çıt çıt öldürüyormuş. Bir de ne görsün? Her öldürdüğü bit taşların arasından un yerine altın olarak akıyormuş. Mutluluktan gözleri parlayan Emine, altınları çuvala doldurmuş. Değirmenin etrafında otlayan sahipsiz eşeğe altınları yüklemiş ve yola koyulmuş.
Emine’nin çok sevdiği bir kuzusu aç aç etrafta dolanıyormuş. Her gün evin önüne gelip: ”Meee mee!... Altın getiriyo Emineee!” dermiş. Sinirlenen üvey anne de taş atıp kuzuyu uzaklaştırırmış. Bir sabah bakmışlar ki Emine, altın çuval yüklü eşeği önüne katmış eve doğru geliyor. Kızını karşısında gören oduncu çok mutlu olmuş. Baba kız sarılıp ağlaşmışlar. Emine başından geçenleri bir bir anlatmış ve altınları evin ortasına yığmış. Oduncu kısa sürede zengin olmuş. Fakat kötü kalpli üvey anne ve kızı, Emine’yi kıskanıyormuş. Emine’nin bu kadar şanslı olması onları çıldırtıyormuş. İçin için kendini yiyen üvey anne, oduncudan kızı Döndü’ yü de alıp ormana bırakıp gelmesini söylemiş. Kendi kızının da altın çuvalıyla dönmesini istiyormuş. Karısının bir dediğini iki etmeyen oduncu söylenenleri yapmış. Döndü’ yü ormanın derinliklerine bırakıp kaçmış.
Döndü, sağa sola seyirtmiş ve bir türlü evin yolunu bulamamış. Ormanda yol alırken çok acıkmış ve elma ağacına rastlamış. Ağaçtan bir elma istemiş. Elma ağacı, kuru dallarını temizlerse ona elma verebileceğini söylemiş. Döndü sinirden küplere binmiş:
Vereceğin bi kurtlu elma
Bre zorba, kafamı bozma!
Elma ağacı, bu sözler üzerine Döndü’ ye elmasından vermemiş. Yoluna devam eden Döndü’ nün karnı iyice acıkmış. Yolda rastladığı fırından ekmek istemiş. Fırın, içinin küllerini temizlemesi karşılığında ekmek verebileceğini söylemiş. Döndü, yine çok sinirlenmiş:
Vereceğin bi bayat ekmek
Bu yaptığın hainlik demek!
Fırın da Döndü’ ye kızmış ve ekmek vermemiş. Açlıktan susuzluktan gözü kararan Döndü, yol kenarındaki çeşmeye rastlamış. Koşarak avuçlarına su doldurmak istemiş. Çeşme, oluğundaki çamurları temizlemesi karşılığında su verebileceğini söylemiş. Döndü’ nün kafası yine fır fır dönmüş ve:
Anam sokturmadı elimi soğuk sudan sıcak suya
Nasıl dokunayım mundar çamuruna?
Demiş, demesine de… Gelmiş açlığın, susuzluğun son haddine. Bir kayanın kovuğuna sığınıp geceyi orada geçirmeye karar vermiş. Yorgunluktan oracıkta kıvrıla kalmış. Hava kararınca aynı cinler ve periler kayanın başında sohbete başlamışlar. Yine yakınlardaki değirmenden ve bitlerin altına dönüştüğünden söz ediyorlarmış. İçlerinden biri:
̶ Arkadaşlar, duydunuz mu? Burada insan eti kokuyor, demiş. Bu kez hep birlikte etrafı kokluyorlarmış. Konuşulanları işiten Döndü, ay ışığından yararlanarak yola koyulmuş. Kendisini takip eden cinler ve periler onu değirmende yakalamışlar. Kucaklayıp değirmen taşının üzerine “Pat!” diye atmışlar.
Günler ve aylar birbirini izlemiş. Döndü’ den bir haber olamayan annesi yolları gözler olmuş. Döndü’nün bir horozu varmış. Sürekli kapını önüne gelip.”Ü ürü üü… Döndü değirmende öldüüü!” diye ötüyormuş. Kadın sinirlenip horozu kovalıyormuş. Kızından haber alamayan kadın artık horozun sözüne inanır olmuş. Kocasını değirmene yollamış. Oduncu kızın cenazesini değirmen taşının üzerinden almış ve eve getirmiş. Döndü’ yü evlerinin bahçesindeki incir ağacının altına gömmüşler. Annesi mezarı başında günlerce ağlamış. Aç gözlülüğünün cezasını evlat acısıyla ödeyen annenin, gözyaşıyla birlikte kötülükleri akmış gitmiş. Çok pişman olan üvey anne Emine’yi kendi öz kızı gibi sevmiş. Çevrelerine örnek bir aile olmuşlar ve ömürlerinin sonuna kadar mutlu yaşamışlar…
Yazan: MEHPARE GÖKÇE
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.