- 475 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ALEM BANA VURGUN BEN DE SANA VURGUNUM!
Ne Kadar Zor! Zor olan da nedir? Aslında zor olan her şey kolaydır. Nasıl mı? Zoru başarmak için azmetmek gerekiyor, sonrasında ise işler rayına oturuyor. “
Sevgili günlüğüm, yukarıdaki cümlelerle başlayarak seninle yine dertleşeceğim.
İnsan bazen öyle basitleşiyor ki hiç ummadığın bir arkadaşından madik yiyince şaşırıp kalıyorsun. Bu kadarına da pes doğrusu diyesin geliyor. Biraz açacak olursam:
Bugün pazar yerine gidip tezgâhımı açmadan birgün öncesinde tezgâh arkadaşım(erkek) gelmeyeceğini belirtmiş idi. Eşi ise akşam telefon ederek tezgahınızı yerimize doğru genişletin, başkaları gelip açmasın, demiş idi. Bu rahatlıkla sabah erkenden pazar yerine gidip tezgâh demirlerini açmış, üzerlerine de koyacağımız tahtaları da arabadan getirip koymuş idik. Tabi bizimle birlikte diğer pazarcılar da güne başlamanın telaşesiyle kamyonlarından malzemelerini indirmekle meşguller. Birazdan gümbürtü başlıyor:
Yan tarafımızdaki esnaf, hemen bitişiğindekiyle ağız dalaşına tutuşuyorlar. Geçen hafta limon satmıştın, bu hafta niye benim sattığımdan satıyorsun? Diğeri, ondan yaşça büyük olmanın verdiği olgunlukla düzgün yanıtlar veriyor. O ise ha bre saldırmaya devam ediyor. Araya diğer sebzeciler giriyorlar hırlamalar eşliğinde ortalık sakinleşiyor gibi… Çok geçmeden kavgayı başlatan sebzeci esnaf; 67 nolu yerin sahibi bana sen aç demişti onun için tezgahını kaldır, diyor. Ben ise bu yer eşinin üzerine kayıtlı benim açmamı söylemişti, diye tartışmaya başlarken tatsızlık olmaması için ” önemli değil, tezgâhı toplar giderim,” diyorum ama ardından diğer sebzeciler benden tarafa olmazlar mı: Ulan adam, her iki tarafa da açacak, asıl sen açma! Bu pazar yeri yeni kuruldu. Kurucular(giyimciler) olmazsa sebzeye bir Allah’ın kulu gelmez,Diye adamı geri püskürtüyorlar. Tatsızlık böyle kapanıyor ya benim aklım fikrim, hergün beraber yan yana tezgah açtığımız arkadaşta. Kendi kendime polisiye romanlarda olduğu gibi bu işin sırrını çözmeye çalışıyorum. Bu arkadaş, neden böyle yapmış olabilir. Yani neden beni satmış olabilir. Aslında polisiye romanlarda suçlunun kim olduğu okuyucuya bırakılır ama ben tahmin yürütmekten kendimi alıkoyamıyorum:
“ Arkadaş, bana kem küm eden sebzeci esnaf ile haftanın bir günü yan yana tezgah açtığı ve o adamın da belalı olduğunu bildiği ve de kendisine zarar gelmemesi düşüncesiyle ona yaltaklık yapıp: Yarın gelmeyeceğim, benim yerime sen git aç demiş olabilir ve bu dediğini de eşine söylememiş olduğu için eşi, bana telefon edip; “ abi yerimize sen aç ki yabancı biri gelip açmasın, “ demiş idi.
Zabıtalar piyasada yoklar. Her kavgada gürültüde deve kuşları gibi kafaları kuma giriyor. Niye girmesin ki. Her gün pazarlarda kan kokuyor. Pazarcılar birbirlerini gebertip, şişlesinler pek de umurlarındaydı sanki.
Günlüğüm, bugün sana böyle bir basit konuyla geldiğim için bağışla. Ha, birde şunu diyecektim. İnsanlar( bazıları), alışveriş yaparlarken biz pazarcıları(giyimcileri) neden küçük görüyorlar anlamış değilim doğrusu.
“ Bu çorap kaç lira? ”
“ İki!”
“ Aboo! Gimsada birbuçuk lira ya!”
“ Şu sütyen kaç para?
“ On!”
“Aboo! Şurada yedibuçuk ya.”
(Ulan sana şurada burada kaç lira olduğunu soran mı var, alırsan al, almazsan …ktir git diyesi geliyor valla! Artık bunaldım ha!)
Sevgili günlüğüm, sen başkasın. Benim kalbimi kırmadığın gibi doğru düzgün de yazamıyorsun diye de kinayeli konuşmuyorsun ya bu yönüne hastayım valla. Hani bir söz vardır ya:
“Alem bana vurgun ben de sana vurgunum!”
Hayat zor olsa da eğrisiyle doğrusuyla yine de güzel be! Bu okul başka okul! Ders alabilene gerçek okul bence!
(Günlüğümden!)
( 04.6.2017 saat: 22: 57)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.