- 669 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
19 Mayısa Dair
7 Ekim 1808’de Rumeli’den III.Selim’i kurtarmak için gelip saraydaki IV.Mustafa cinayetini önleyemeyen ama ikinci hedef kişi olan veliahd-ı saltanat Şehzade Mahmud’un hayatını kurtarıp tahta çıkaran Rusçuk Âyanı Alemdar Mustafa Paşa ve daha çok bugünkü Bulgaristan bölgesinin Rumeli âyanı denilen derebeyler İstanbul’u kendi orduları ile doldurmuştu.Padişahla imzaladıkları Sened-i İttifak’ın devlet sistemi içinde ve saltanatın ananesi yönünden tek tarifi olabilirdi:küstahlık.[1] Sultan II.Mahmut döneminde Sırp ve Yunan isyanları baş göstermiş,Osmanlı donanması Navarin’de imha edilmiştir.Mısır Valisi Kavalılı Mehmet Ali Paşa’nın Suriye ve Anadolu’ya kadar gelmesi Osmanlı ordusu adına ayrı bir rezillik olmuştur.Bunlarla birlikte Mısırlı zenginlerin İstanbul’a gelişiyle birlikte Osmanlı israfı öğrenmiş,bu israfın öncüsü, Abdülmecid olmuştur.
Sultan Aziz yüz milyonluk borçla saraylar yapıyor.İngilizlerden sonra cihanda üçüncü derecede kuvvetli donanma yapıyor.”Millet,millet dediğin bu hayvan herifler değil mi?Her şeyden evvel ordu donanma!” diyor.İnsansızlıktan o donanma Karadeniz’de Tuna’da bed-nâm oluyor,ordu kötü ellerde perişan oluyor.Son Balkan Harbi milli mevcudiyetini anlayamamış bir kitlenin hamiyetsizliğini pek kanlı olarak gösteriyor.Yaşamak için kuvvetli olmak lazımsa,yaşamak için kuvvetli bir ordu,kuvvetli donanma lazımsa bu yeni ordu,bu yeni donanma için fikren,iktisaden kuvvetli bir millet lazımdır.[2]
Binaenaleyh, Abdülhamid döneminde en iyi liseler açıldı,modern anlamda eğitim gelişti.İnsanların okuması; doktor,zanaatkâr,asker gibi birçok meslek grubunda zirve hedeflendi. Ama bu düşünüp sorgulamaya müsaade gösterilemezdi; büyük bir sansür uygulanmaktaydı.İşte bu sansürün karşısında Enver,Talat,Cemal,Mustafa Kemal,Kazım Karabekir,Fevzi Paşalar vardı.Mehmet Akifler,Elmalılı Hamdiler vardı.Yüzlerce yıl boyunca can çekişmiş,yok olmaya yüz tutmuş bir imparatorluğun “Milli Mücade”yıllarında Anadolu’da muhteşem bir kadro ile idare edilmesi tesadüf olamazdı.Her şeyden evvel,Samsun’a giden yol,sonun başlangıcı olmuş,yeni ufukları açmıştı.
II.Mahmut,Albülmecid,Abdülaziz,V.Murad derken gelenek Abdülhamid döneminde de bozulmadı.93 Harbi,Osmanlı’nın sarsıldığı savaştır.Ruslar boğazlara kadar dayanmış,Osmanlı’nın çöküş belgelerinden olan Yeşilköy(Ayastefanos) Antlaşması imzalanmıştı.Toprak kayıpları domino taşı misali birbirini izlemiştir. Bulgaristan’ın bir kısmı prenslik olmuş,Kıbrıs sözde geçici olarak İngiltere’ye terk edilmiş;Romanya,Karadağ ve Sırbistan bağımsızlıklarını elde etmişti.Bosna-Herseğin kaderi Avusturya-Macaristan’a bırakılmış,1881’de Tunus Fransa’ya,Teselya bölgesi ve Narda kazası Yunanistan’a terk edilmişti.Mısır da 1882’de İngiliz işgaline uğramış,Girit meselesi de ayrı bir yara açmıştı.Doğu Trakya 1885’te Bulgaristan ile birleşti.Ve yeni yetişen nesli en etkileyen buhranlar serisi tamamlanıyordu.Görüldüğü üzere II.Abdülhamid döneminde bir karış toprak dahi kaybedilmemişti(!) 1908‘den önce Makedonya,Osmanlı’nın kanayan yarasıydı.1.Dünya harbine giden yoldaki kıvılcımı körükleyen Balkan Savaşları,imparatorluğu yıkılış sürecine sokmuş,ciddi toprak kayıplarına sebep olmuştur. İç ve dış politikalardaki ağır hataların sonucu olan bu savaşın evveliyatı da önemlidir:Rumeli alevler içerisindeydi… Balkan Harbi çıkmadan önce Rumeli’de büyük bir isyan vardı. Çete savaşları bitmek bilmiyor,iç savaşı tetikliyordu.Aynı zamanda Türkçülük orada filizleniyor;İttihat ve Terakki’nin güç kazanma noktası oluyordu.Yıllarca devam etmiş,milletin bünyesini kemiren istibdat idaresi de millet bekasının önündeki felaket olmaya devam ediyordu!
Asırlar boyunca Türk yurdu olan bu topraklardaki isyanlar,acı gerçeği ve bu gerçeğin getirmiş olduğu yenilginin habercisiydi.Kut Kahramanı Halil(Kut) Paşa,hatıralarında bu gerçeği farklı bakıştan dile getirmiştir:”Mektebi bitirmiştik.Kuralarımız çekiliyordu.Ben III.Ordu’ya düşünce sevinçli,heyecanlıydım.En yakın ve sevdiğim arkadaşım ve biz tevkif edildiğimiz zaman evimize koşup zararlı evrakı,kitapları Padişah’ın hafiyelerinden önce bulan ve imha eden Şevki’nin kurası IV.orduya çıkmıştı.IV.Ordu merkezi Erzincan’daydı.Şevki’ye bu ayrılışımızın üzüntüsünü anlatmak istedim.Fakat,o talihinden memnundu.Çünkü daha mektep sınırlarındayken de her vesileyle şöyle konuşuyordu,Allah benim canımı Türkler içinde alsın,ben senin gibi deli değilim.Nasıl olsa gâvura kalacak topraklar için ölmek istemem.”
Bu perişan kafileler,eski istilâ ordularının Balkanlar’da,Tuna’da ve daha ötede yerleşip,köy,şehir,kale kuran eski,fatihlerin geri dönen çocukları,kalıntılarıydı. Şahin atlar üstünde Avrupa’ya giden ataların bu çocukları,şimdi her tarafında torbalar,bakraçlar sarkan bu gıcırtılı arabalarla,yüzyıllarca süren bir egemenliğin ellerinde kalan bu hazin artıklarını geriye doğru taşıyorlardı.[3]
Balkanlar Osmanlı’nın inkişaf ettiği yerdir.Atatürk’ün doğduğu yerin Selanik olması ve gelişen milliyetçik akımının etkisi Balkanların içinde bir hayli hissedilmesi itibariyle onun fikri dünyasını etkilemiştir.İmparatorluğun sahip olduğu geniş sahalar,belki de onun gelişimini etkileyen en önemli faktörlerden biriydi. Balkanlar,Anadolu,Suriye,Kuzey Afrika gibi yerlerde görevden göreve koşturmuş birçok kültürü tanıma imkanı olmuştur. Onların neslinin buhranı da bu çözümsüzlükteydi.
Dalga halinde gelen bu gelişmeler, 1.Dünya Savaşı’nda Türk milleti için yok olma noktasına gelen hatıralar dizgisini oluşturmuştur. Cephelerde kaybetmiş olduğumuz aziz şehitler; cephe gerisinde kıtlıktan,hastalıktan,ihanetlerden gelen ölümler ,millet tarihimiz açısından yeniden dirilişimizin bedeli olmuştur.Savaş sonunda büyük bir yenilgi hissemize düşmüş,işgaller başlamıştır.Mondros’un getirmiş olduğu çaresizlik için yeni bir çıkış kapısı gerekiyordu.Mevcut sistem çökmüş,içimizdeki hainler,yıkık imparatorluğun bünyesinde türemişlerdi. Fatih’in İstanbul’una, Fransız Doğu Orduları Başkumandanı General Franchet d’Esperey’in 8 Şubat 1919’da şehre beyaz bir at üzerinde girmesi,çaresizliği son demine getirmişti. 15 Mayıs 1919’da İzmir işgali tarihin dönüm noktasını değiştirecek olaylar zincirinde bir şok etkisi yaratmıştır.Anafartalar’da kazandığı şöhret ile tarihin sayfalarına altın harflerle yazılmış Mustafa Kemal,millet hafızasındaki yerini koruyordu.Anadolu’ya ordu müfettişi olarak gönderilecekti…
Mustafa Kemal’in 9.Ordu Müfettişliği’ne tayini resmi olarak 30 nisan günü Takvim-i Vekayi’de yayınlanmış,1 Mayıs 1919 tarihli ikdam gazetesi manşetten tüm dünyaya duyurmuştur.Mustafa Kemal’e verilen yetkiler, Osmanlı tarihinde bir Paşa’ya verilmiş en geniş yetkilerden biriydi.19-25 Mayıs tarihleri arasında Samsun’da kalan Paşa’nın güvenliği tehlike altındaydı.200 kadar İngiliz işgalci ve Pontus çeteleri şehirde cirit atıyordu. İngilizlerin varlığı Rumları şımartıyordu.Yıllardır bitmek tükenmek bilmeyen savaşlar,Anadolu’yu da yıpratmış,tüketmişti.Bir yerlerden başlamak gerekiyordu. Canlarını vatan yoluna feda etmeye hazır olan sevdalıların düşüncesi belliydi:silahlı mücadele! Peki nasıl olacaktı? Anadolu’da ne kalmıştı;zenginlik mi? Rahatlık mı? Anadolu’da yitik bir mazinin,nesiller ötesine bırakacağı yayla türküleri kalmıştı. Yine zaman Türk’ün olacak,yeniden mücadele kazanılacaktı.İşte bir silsile halinde gelen savaşların bırakmış olduğu harabenin yeniden inşası bir vapurun maziye olan yolcuğu ile başlar.
Peki Mustafa Kemal’i bu kadar yetkilendiren nedenler arasında neler sayılabilirdi?Çanakkale’de kazandığı şöhret ve keskin zekası onu diğer subaylardan ayıran en önemli faktörlerdendir.Aynı zamanda İttihatçılar gibi adı o dönemlerde Ermeni olaylarına karışmamıştı;Batılılar tarafından da harp suçlulaları arasında görülmüyordu.Aynı zamanda Mustafa Kemal Paşa,veliahtlığında Sultan Vahdettin tanışmıştır.
“Yollar vardır,meçhulün önümüze serdiği çizgilerdir.Bu yollarda yolcu,talihinin tezgâhında kendi kaderini dokur.Mustafa Kemal’in Samsun’da başlayıp Erzurum’a,Sivas’a çıkan ve sonra Ankara’ya,İzmir’e ulaşan yolculuğu da böyle bir yolculuktur.Bu yollarda o,talihiyle boğuştu.Kaderini dokudu ve onun kaderi bizim de kaderimiz oldu.”(Aydemir,1997:17)
Nutuk,Atatürk’ün Samsun’a çıktığı günden itibaren başlar.”Efendiler, ben bu kararların hiçbirinde isabet görmedim.Çünkü bu kararların dayandığı bütün deliller ve mantıklar çürüktü,temelsizdi.Gerçekte,içinde bulunduğumuz o tarihte,Osmanlı Devleti’nin temelleri çökmüş,ömrü tamamlanmıştı.Osmanlı memleketleri tamamen parçalanmıştı. Ortada bir avuç Türk’ün barındığı ata yurdu kalmıştı.Son mesele bunun taksimini sağlamaktan ibaretti.Osmanlı Devleti,onun istiklâli,padişah,halife,hükümet,bunların hepsi anlamı kalmamış birtakım boş sözlerden ibaretti.
Neyin ve kimin dokunulmazlığı için kimden ne gibi yardım sağlanmak isteniyordu?
O halde ciddi ve gerçek karar ne olabilirdi?
Efendiler,bu durum karşısında bir tek karar vardı.O da milli hakimiyete dayanan,kayıtsız,şartsız,bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak! İşte,daha İstanbul’dan çıkmadan önce düşündüğümüz ve Samsun’da Anadolu topraklarına ayak basar basmaz uygulanmasına başladığımız karar,bu karar olmuştur.” [4]
19 Mayıs 1919 tarihi, Milli Mücadele’nin başlangıç tarihidir.Bu tarih,Atatürk’ün isteği üzerine “Gençlik ve Spor Bayramı” olarak ilan edilmiştir. Atatürk,Türk istikbalinin gençlerin omuzlarında yükseleceğine inanıyordu.Gençliğe Hitabe’de Türk gençliğine emanet ettiği değerler vardır;bu değerleri koruyup nesiller ötesine aktarabilecek yegane güç Türk gençliğidir.19 Mayıs 1919,gelenekten geleceğe olan köprünün başlangıç tarihiydi.Yüzlerce yıl boyunca mezalime uğrayan Türk milleti,küllerinden yeniden doğarak şahlanışa geçmiştir.Bu şahlanışın ilk adımı da Samsun’da başlamıştır.Atatürk’ün doğum tarihi sorulduğu zaman Samsun’a çıktığı günü işaret etmesi de unutulmaması gereken ve Samsun’un öneminin anlamaya yeterli olan bir örnektir.
Samsun’a çileli bir yolculuğun ardından varan Bandırma Vapuru, 1925 yılında bir Türk armatör tarafından satın alınmış ve birkaç ay içinde hurda olarak parçalanmıştır.2001 yılında yeniden inşası yapılmış,2003 yılında Bandırma Müzesi olarak Samsun’un Canik ilçesinde açılmıştır.
Dipnotlar
[1] Ortaylı,İ.2014,İmparatorluğun Son Nefesi(s.41),İstanbul:Timaş
[2]Bardakçı,M.2014,Haffız Hakkı Paşa’nın Sarıkamış Günlüğü(s.34),İstanbul:Türkiye İş Bankası
[3]Aydemir,Ş,S.2013,Suyu Arayan Adam(s.17),İstanbul:Remzi
[4] Atatürk,K,Nutuk 1919-1927(sy.9),Hazırlayan:Prof.dr.Zeynep Korkmaz,Atatürk Araştırma Merkezi,Ankara1998
Kaynakça
[1]Aydemir,Ş,S.(1997),Tek Adam 2.Cilt,İstanbul:Remzi
[2]Bardakçı,M.(2006),Şahbaba,İstanbul:İnkılâp
[3]Akyol,T.(2008),Ama Hangi Atatürk,İstanbul:Doğan
[4]Çifci,E.(2015),Kutü’l-Amare Kahramanı Halil Kut Paşa’nın Hatıraları,İstanbul:Timaş
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.