ATLI HOCA İLE YAYA EŞKIYA
“Epey zamanlar evvelinde bir Hoca varmış. Hoca çok Müslüman, hayinlik düşünmeyen doğruluğu hep gözetleyen biri. Hocanın bir atı varmış. Atına binip komşu köye bir iş için gidiyormuş. Giderken yayan bir kişiye yetişmiş. O kişi eşkıyaymış. Hoca onun eşkıya olduğunu bilememiş. Hoca yayana yetişince:
“Selamün aleyküm vatandaş. Yolculuk nere?” Demiş.
“Şu köye gidiyorum.” Demiş eşkıya.
“Yav ben de gidiyom. İyi oldu. Sohbet ede ede giderik.”
“Hay hay.” Demiş eşkıya. Eşkıya sakallı Hocaya bakıp/ Hocadan için/ “Bunun atını çalabilir miyim?” Diye içinden hayinlik düşünüyormuş:
“Hoca Efendi. Bunun üstüne nasıl binilir? Sen bunun üstüne nasıl çıktın?” demiş. Hocada:
“Ne var yav kolay! Sol ayağınla üzengiye basarsın, ellerini de yukarı kaldırır, eyerin uçlarından tutar, sıçrar, kalkar atın üstüne çıkarsın.” Eşkıya:
“Yahu! Bu at o zamana kadar durur mu?” Adam Hocayı oyalıyor. Yani kendi aklıynan kandırıyor Hocayı. Hoca:
“Yavrum ben atı tutarım. Sen bin. Sen bir zaman git. Yan yana giderik. Ben yayan gelirim. Sohbet ederek giderik.”
“Tamam.” Dedi eşkıya. Aynı dediği şekilde eşkıya ata bindi. “Gem”den için
“Bu ne demiş?” Hoca:
“Yavrum bu atı durdurur. At kaçacak oldu mu gemi çeker at durur.”
“Eşkıya bu nedir?” Demiş kamçıdan için. Hoca:
“O kamçıdır. At gitmezse kamçılarsın at gider.” Hoca elindeki kamçıyı da eşkıyaya vermiş. At biraz yürümüş, gemini çekerek atı durdurmuş. Eşkıya:
“Şimdi yürür mü? Yürür. Atın gemini biraz gevşet, kamçıyı çal ata!” Eşkıya demiş ki:
“Yav bu gaçar, beni düşürürse!”
“Bir şey olmaz kalbini doğru tut.” Eşkıya atın üstünde Hocayla konuşuyor:
“Peki, Hoca beddua adamı tutarmış diyorlar aslı var mı?”
“Tabi aslı var Kur’an da yazıyor. Beddua eden haklıysa, beddua edilen kişi hatalıysa muhakkak bu onu tutar. Beddua onu yakalar.” Eşkıya:
“Oooooo! Demiş. Sen onları oku da beddua beni yakalasın.” Demiş. Ve kamçıyı ata çalmış. Atını dörtnala sürüp kaçıp gitmiş eşkıya. Hoca telaş içinde:
“Yav gemi çek! Gemi çek! Yav beni bırakma! Atımı alma! Dur!”
Dediyse de dinlememiş eşkıya. İki kamçı daha çalmış. Yürümüş gitmiş. Köyün girişinde az bir çay akıyormuş. Çaydan kolay geçmeleri için çakıl taşı dökmüşler suya. At buraya gelince birden bire duraklamış. Eşkıya ata bir kamçı çalmış, at sıçramış eşkıya attan düşmüş, ayağı kırılmış. Kalkamamış. Yaralı duruyor. Hoca da yayan yavaş yavaş gide gide gitmiş. Bir de bakmış ki Eşkıya orada atıynan beraber oturuyor. At başını bekliyor. Hoca:
“Yav! Ben hatalı, kötü fikirli bir insanım. Bak beni düşündü, bana acıdı, beni bekliyor, iyi adammış.” Demiş.
Hoca yetişmiş selam vermiş:
“Selamün aleyküm.” Deyince eşkıya:
“Aleyküm selam. Bana yanaşma! Yanıma da gelme.” Demiş eşkıya.
“Niye ne oldu!” Demiş Hoca.
“Sen bana beddua ettin de attan düştüm. Ayağım kırıldı.” Hoca:
“Yavrum sen hep böyle mi yaşadın şimdiye kadar? Onun bunun atına binip, kandırıp, elindekini alıp ta böyle mi geldin bu günlere? Öyleymiş ki attan düştün. Bu benim ettiğim beddua değil. Daha evvel almış olduğun beddualardan biri sana şimdi ulaştı. Benim bedduam daha sonra gelecek. Seni bir daha yakalayacak.” Eşkıya:
“Yav bu kadarı yetmez mi?”
“Yetmez! Aldığın beddualar bitmedi daha. Onları almasaydın ne attan düşer ne de ayağın kırılırdı. Ben yine vicdanımla beraber, sana yardım eder, ata bindirir, yanı sıra yaya köyüne götürürüm. Atın gemisini ben çekerim. Topal halinle bile bindirsem yine kaçarsın sen.” Eşkıya:
“Yok, Hocam yok! Kaçacak halim kalmadı.”
“Fikrin başka olunca; kör, topal, sakat yine kaçarsın. Neme lazım gemi elimde tutayım da sen ne yaparsan yap!” Demiş.
Eşkıyayı hoca ata bindiriyor, Hoca da atın geminden tutuyor. Eşkıyayı köyüne kadar götürüyor.”
Bunlar yaşanmış ve devam eden bir laf olarak insanların arasında konuşulan bir mesel bu.”
K. ACI- Efendim. Teşekkür ederim. Çok sağ ol. Ağzına sağlık. Sen ne cevhermişsin Rasim Amca.
R. GÖZÜTOK- Allah razı olsun. Sağ ol. Ben teşekkür ederim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.