- 791 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
NE OLACAK BU HALİMİZ?
Halimizde ne var ki ne olsun? Diye başlayalım yazımıza. Ama yinede halimize bir bakalım. Biz sevgi toplumunu oluşturacak sevgi insanlarımıyız? Hoşgörümüz ne kadar ve kimler için var? Kimleri kimin için seviyor ve kimleri kimin için sevmiyoruz? Sevgimizin , nefretimizin kriteri ve ölçüsü ne? Diye kendimize sorduktan sonra yazımıza devam ededuralım.
Her beden bir can taşır ve her can ayrı bir kıymet ve ayrı bir değerdir. Ve bu canların sevenleri vardır,sevmeyenleri vardır. Bu bakımdan bizlerin de sevdiklerimiz ve sevmediklerimiz vardır. Eğer bu sevip sevmemeler Allah için ve bir ölçüye göre olmazsa taassup olur, fanatikliğe dönüşür. Birbirimizi sevip sevmemede tayin edici olduğundan taassuba,fanatikliğe de değinmemiz gerekecek. Değerlendirmelerimizde İfrat (aşırılık,ileri gitme) , tefrit (geri kalma, eksiklik) filizlenmeye başlar. Artık sevip değer verdiğimiz öyle bir noktada dolaşmaya başlar ki onun bir beşer olarak hata edebileceğini dilimizle söylesek bile pratikte her yaptığında hikmet ararız. Hatta bu sevgi dağlarına taş atanların taşına haklı mı haksız mı taşlıyor diye bakmadan kendilerine en sert bir şekilde haddini bildiriveririz. Böylece hadisi şerifte dikkat çekilip uyarılan sevmede aşırı gitmenin verdiği körlük ve sağırlık başlamış olur, yani hatalar, kusurlar görülmez ve duyulmaz olur.
Aşırı nefret de böyledir. Nefret edilen kişi, cemaat,kurum, kuruluş, siyasi parti v.b. kişi ve yapılanmalar ne kadar doğru iş yaparlarsa yapsınlar bunlara karşı da körlük ve sağırlık başlar. Ağızlarıyla kuş tutsalar bir kıymeti yoktur. Peki böyle mi olmalı İslam kardeşliği? Kalbimizle , "Mü’minler ancak kardeştir" esasına iman ettik de yaşantımız da iman etti mi acaba?Ya Peygamberimiz (sav) ’in "sizler iman etmedikçe cennete giremezsiniz ve birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız" ihtarını nasıl hayatımıza taşıyacağız.? Dikkat edelim "falancalar falancıları, filancılar filancıları sevmedikçe" denmiyor, ya ne deniyor: "Birbirinizi sevmedikçe..." Hatta Allah’ın kulu, hatırası diye inanmayanları bile sevmek ne güzel . Aşık Yunus’un ifadesiyle: "Yaratılanı severim Yaratandan ötürü" ... sözünü pratiğe döküversek ne iyi olur.
Yasin suresi 26. ve 27. ayet mealinde : "Cennete gir!" denildi. "Keşke kavmim bilseydi." dedi.Bu sebeple, Rabbimin bana mağfiret ettiğini ve ikram edilenlerden kıldığını (bilselerdi). " diye bir mü’min kuldan ve söylediğinden bahsediliyor. Ve bu kişi tefsirlerde yer aldığına göre Hz İsa döneminde bir beldeye Hak dini tebliğe gelen iki elçiye yardıma koşan mü’min bir kul. İman etmesinden dolayı da kavmi tarafından şehit ediliyor ve ayetteki müjdeye muhatap oluyor. Kendisini öldürenlere dahi nefret değil sevgi duyarak "Keşke kavmim bilseydi.Bu sebeple, Rabbimin bana mağfiret ettiğini ve ikram edilenlerden kıldığını (bilselerdi). " diyor. Bir başka kişi ve mü’min değil; Ebu Talip...
Ebu Talip Peygamberimiz(sav)’e iman etmediği halde hayatı pahasına O’nu koruyan biri. "Muhammed’e dokunan karşısında beni bulur" diyecek kadar cesur. Hiç olmazsa Ebu Talip kadar bari bir birimize arka çıkamaz mıyız?
Birbirimizi sevelim, hoş görelim derken yanlışlara da tamam diyerek sevmek anlaşılmasın. Yanlışa asla sahip çıkılmaz, yanlış tasvip edilmez. Yanlış ancak düzeltilir. Düzeltirken kırmadan, dökmeden, imha etmeden estetik ameliyat yapar gibi düzeltmek esastır. Sonuç düzeltmek, kazanmak olmalıdır,kaybetmek değil. Doğruyu Allah için sevmek, Allah için buğz edilecek hususa da Allah için buğz etmek doğru olandır.
Hoşgörüyü renksizlik olarak anlamayalım.Bizim bir rengimiz var, boyamız var ve bizim boyamız Allah’ın boyasıdır. Bu boyanın rengiyle bir birimizi sevmek ve tüm cihana rahmet nazarıyla bakmak mü’min olarak vazifemizdir. Hem dinimiz İslam’ın adı barış değil midir? O zaman barışın önündeki engelleri kaldıralım.
Kalkın haydi!
Haydi kalkın! Allah için birbirimizi sevelim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.