O NE GÜNDÜ ÖYLE YOKSA HER GÜN MÜ BÖYLE
O gün yine sabahın erken saatlerinde kalkmış, olacaklardan ve o gün yaşayacaklarımdan habersiz bir şekilde günün bilinmezliklerine ve bu bilinmezliklerin getireceği sonsuz ihtimalli yaşam maceralarına doğru yola çıkmak için hazırlıklarımı tamamladım.
Ve dairenin gıcırtılı demir kapısını aralarken zihnimden gözlüklerim, araba anahtarım, çantam ve içindekileri hızlı bir şekilde geçirdim. Asansör kapısının açılması ile ilk adımlarımı da atmış ve maceraya başlamıştım bile.
Araba ile mahalleden ana caddeye doğru ilerlerken bir taraftan da geçen gün araba çalışmadığı için bu beklenmedik anda gelen sürpriz durumla nasıl mücadele ettiğimi daha doğrusu edemediğimi ve kayınbiraderin imdadıma yetiştiğini hatırladım. O gün okulda kaybettiğimi sandığım gözlüğüm de kayınbiraderin arabasında kalmış. Birkaç günlük hasretten sonra gözlüğüme kavuştum.
Neyse ana caddeye çıkmamla kendimi trafiğin telaşlı akışına kaptırmam bir olmuştu. Eğer o aceleci kargo minibüsü üzerime doğru sağdan sıkıştırmasaydı, oldukça sıradan bir geçişle caddenin 4-5 km lik bölümünü kat etmiş olacaktım ki imdadıma kargo arabası yetişip parkurumun bu bölümüne yeterli heyecan ve adrenalini katarak uzaklaşmıştı. Zira iki araçlık yolda trafik hız limitinin maksimum sınırında belki daha da üzerinde ilerlerken üçüncü bir aracın bu hız limitini aşarak iki aracın arasına dalıp ortadan yararak sıyrılma isteği; ya sağdaki aracı ya da soldakini tehlikeye sokacaktı. Neyse ki ben o an ki aşırı adrenalin yüklemesiyle olacak gayri ihtiyari kornaya basarak olayın istenmeyen boyutlara taşınmasına engel oldum. Kargo aracının hız kesmesi ile ben sol refüje savrulmaktan diğer otomobildekilerse sağ kaldırımın birkaç metre içerinde sıralanan market ve iş yerlerini davetsiz şekilde ziyaretten kurtulmuş olduk…
Okulda haftanın ilk günü bayrak töreni yapıldı. Arkadaşlarla selamlaştık-merhabalaştık ders için sınıflarımıza geçtik. Birinci ders, ikinci ders ve teneffüsler geçti , beslenmelerimizi yaptık okul sütlerimizi içtik. Uzun teneffüs geçti çaylar içildi. Derken ardından üçüncü ve dördüncü dersler de bitti. Ve öyle arasına geldik. Öyle arası günün en uzun molası olduğu için sabahtan veya beslenme saatinde bir şeyler yemiş isek fazla açlık hissedilmiyor. Veya ortaya atıştırmalık bir şeyler koyan olursa aç hissedenler çayla birlikte atıştırıp kalan iki saatlik ders süresine kendimizi hazırlıyoruz. Buraya kadar her şey normal sayılır da öğretmenler odasına Yaşar Hocanın girmesiyle olayların seyri benim açımdan bambaşka bir boyut kazanıyor. Nasıl kazanmasın ki?
Hoca gelmeden az önceki ruh halim ve durumum.
Odada çaylar içiliyor benim sabahki yediğim beslenmeden eser kalmamış midede.
Anlayacağınız içim dışım olmuş çay. Ortada bu gün aksi gibi bir ikram yok kimseden.
Ben bir şeyler çıkarıyım çayın yanına desem. Kalmamış zulada zerre bir atıştırmalık nimet. Derken Yaşar Hoca odaya girer. Elinde nevaleler hem de bir çanta. Ve ardından bir düzine de öğrenci odaya dalar.(Satranç turnuvalarına katılan öğrenciler) Yaşar Hoca yer gösterir. Biz öğretmenler özelliklede ben.
_Oooo Hocam onlar ne öyle ?
Yaşar Hoca
_Çocuklara ekmek arası bir şeyler
_Geçin çocuklar şöyle oturun.
_Birini göndersenize.(Bir ümit, daha doğrusu çaresiz yüzsüzlük ya da adına ne derseniz deyin)
Ben ve ruh halim bakış ve görüş açım ile düşüncelerim(Offff bu ne güzel bir koku! Ekmeklerde tandırmış! Ne de güzel görünüyorlar! Nede lezizdir şimdi bunlar! Galiba içinde yeşillikte var. Kendi de yerse hoca yarısını verir. E biz istemiş bulunduk bir kere.)
Yaşar Hocanın cevabı
_Hocam onlar sayılı
_Eyvah(Tabi bunu içimden söylüyorum)
Ve az sonra Yaşar Hoca ve geleceğin satranç ustaları ekmek arası dönerlerini yemeye başlıyorlar.
Bizim yanımızda, karşımızda, göstere göstere, acımadan, yarımını değil çeyreğini dahi ikram etmeden, afiyetle ayranlarını da yudumlayarak dönerleri gömüyorlar. ..
Şimdi sorarım size, dünya dünya olalalı yer yüzünde insan evladı böyle bir işkence yaşamış mıdır?
Mesai arkadaşlarına bu işkenceyi reva gören biri bedelini ödeyebilir mi?
Eğer bu hunharca gerçekleştirilen işkencenin bir telafisi varsa ;
Bu telafi; Nerede, ne şekilde ve kaç celsede hak sahiplerine teslim edilmelidir?
Aman zamanı unutmayalım zira önümüz ramazan ve müteakiben yaz tatiline girilecek!
Zannımca hüküm kati surette Ramazandan önce verilip olay tatlıya bağlanmalıdır…
Not: Bu olayın çözümü konusunda okuyuculardan gelen her türlü tavsiye ve çözüm önerisi titizlikle değerlendirilecektir. Şimdiden teşekkür ederim.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.