- 2041 Okunma
- 10 Yorum
- 2 Beğeni
Sen sözcüklerin damaklarını aç ben beslerim seni der gibi bakma
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Cümlesi gergin bir seyyahın
kervan yorgunluğuyum
Yukarıda durup sen mi rendeliyorsun yağmurları vagonlarıma
Yoksa zaafını bilmediğim bir tanrının kızgınlığı mısın?
- en kötüsü de ne biliyor musun Süleyman
sırtına sen sürerler ve kendini helak eden bir tanrıya dönüşürsün
Hafız, yaprak barınma evi var mıdır? Dedim
‘’elbette ‘’ dedi
Sonra yanıma geldi. Soluğundaki telaş yorgun bir mevsimin ihbarını taşıyor gibiydi. O ihbarın sırtından inen harflerin tümüyle ‘’insana benzerler’’ dedi
Bir yaprak mezarlığımı var diye soracaktım çoktan gitmişti, serçeler şahidimdi
Şimdi, kim toparlayabilir barındığı yerin beklentisini
Dedik ve susmaya başladık zamanın içinden içliğimize doğru
Neler döküldü dilimizden dudağımızdan
Ne çok üşüdük ne çok korktuk bir cümleden sonrası yüzünden
Ellerimize mürekkep sürmeyeli ne çok olmuş
Uyuşmamış hani parmaklarımız
İşte o gün ile bugün arası dilimizden dökülen şiir olma telaşındaki cümlem ile cümlelerim
-Kendi dağına ateş açan bir eşkıyaydı gözlerin
• Sen gidersen…
Köyü boşaltılmış bir çocuk gibi anlamsız çıkarım yolculuklara
-kısıp iki kas yatağını beni meraka sokmak nasıl bir adalettir rose
-hiç bir müsait alanı kalmazdı
şu dolmuş doluşmuş yolculuğumuzun
-genzim bir tuz uğultusu ağzımdan çıkan tek şey anlamsız bir yorgunluk
-zaman kendi dudaklarını kendi öpen bir bütün insan toplamıydı
ve yorgun dudaklarıma uzanıp toparlamalıydın insanlığı
-ilk tanıdık rüzgârla yolluyorum harflerimin şehvetini
al ve yolla bana gözlerinin şerbetini
-Hadım et tanrım çocukluğumu başka bir lisan doğurmasın zamana
• Yüreğin duyma belirtisi sızı değil mi?
• Her mevsim bir önceki mevsimin kabuğunu atar
• Ki adın kırk nasır olur harfe bölününce
• Şive bir oyundu damağımda, adını her andığımda hep kaybederdim..
.
• Kirlenmiş hiçbir harf adına doğrulmuyor şimdilerde
• Bir tel toka bin telin sırrını saklıyordu
• Bir bilsen
kaç yorgun ihbar var gözlerimde
• Şivesi yasak bir ırkın türküsüdür aşk.
• VE
Aç olan hiçbir insan samimi değildir dedi hafız
çünkü onlar sizleri kendi sofralarına göre şekillendirmek ister
• Oysa bedeni ve medeni bir suç işler zihniyetim sen değince
• Aynı kadehe dol diye eziliyor içimdeki üzüm
• Saçlarında uyuyan zamanlar biliyorum rüzgârla yüzüme savrulan
• Kaç yara kabuğu sarısına benzer
akşamüstü bitti bu şehirde
• Karıştır mecalimi var mı adı sana benzer bir takat
• Tanıdığım bütün kadınlar eşkıya gecelere ziynet
• Uzamış sakalın o tatlı kaşıntısıydı adını anmak
• Yağmur sizin sandığınız gibi iki sevgilin hüzün sağanağı değildi
O tanrının kendi dünyasına bulaşan kiri arındırma eylemiydi
• Ve öfkesi mahsur kalmış bir yüreğin ihbarını taşıyor gözlerin
-mirim
yandı ya
yangın dı üstelik
ve şimdi korkuyorum adımlarımı atmaya
her şeyden geçtim de
külü dökülür diye korkuyor yüreğim
-kim bilir derisi alınmış harfler kazıdım sırtıma
ki ardım kalabalık bir harf sessizliği
-Ve ben ne zaman dönüp baksam külü de güzelleşiyor gözlerinin
-Soran olursa
iki tanıdık kelimenin altına girip
bir türlü kaldıramadığım bir ses rengiydi adın derim
-Üşüyorum
Tırnaklarımın altından iblisi öpüp geçiyor rüzgârlar
İblis üşüyor…
-hangi çıkarımdan çıkmazım olur gözlerin
• Ayağına naif bir tökez şimdi yaşam
Bilirsin ötesi iz, ötesi düş düşümü
Iraksız bir adın çoğunluğu
• Belki de tanrının rengi siyahtı
bu yüzden beyaz düşleri kullarına kurdurttu
• Körden gebe kalan bir gecenin çocuğudur yalnızlık
• Sonra duruyorum
ben durdukça
bir yurdun gözleri toparlanıyor
yüzümün yol üstü yalnızlığından
• Şimdi sadece yol ve rüzgar lazım limanlarınsa canı cehenneme
• Sana bir fesleğen kokusu
Birde yüreğin dingin sergilerinden
Kımıldayan bir alışkanlık
Bırakıyorum
• Sağdan hükümlü bin sol ağrısıyla ağırlıyorum seni
• Söylesene hafız
bunca sonbahar geçti de içimizden
neye ve nereye sığındı yapraklarımız
• Sahi
Saçlarına sonbahar uğrar mıydı şaré
Değişirken mevsimlerin
Kirpiklerini bir bankta
Bütün düşlerinle bıraktıktan sonra
Topuklarının sana kızdığı olur muydu hiç
• Şiir
sadece bir yokluğun izahıdır
bir kaç cümlenin kahkahasına aldanmaksa sefil bir mizahtır
• Fincan yatağı bir hatır telvesi bin kahır geçmişim
• Su yutkunuyorsa toprak
Bil ki çatlağındandır
• Şimdi yorgun bir dudağın hatırına senden bize giden en kısa yolu göster bana
• Göğü yüzüne düşenin , gönlü yol’a mı düşer
• Yokluğunda kaç yara kabuğu sarısına benzer akşamüstü
bitti bu şehirde bilmiyorum
• Sen değince sur’unu arıyorum İsrafil’in
• Sağ halim üşürken solumdan mı düştün yine sen
• Bir ihtimalin sırtındaki yüktü gözlerin
• Kirlenmiş hiçbir harf adına doğrulmuyor şimdilerde
• Öyleyiz
kişisel menfaatlerin
ve fani açlığın
hüküm sürdüğü bir koca sürüyüz
• Nerden bilir ki annem ben büyürken
böyle kirli
öyle irili
günahlarımı
-Dili dilimin tercümanıydı gölgesi düştüğü vakit gözlerinin
Bin telve yumağıdır gözlerin
É var gerisini sen düşün
-o şehrin içine her daldığımda, insanlar kalabalık bir kanaatti bana
o şehirden geri döndüğümde ise yalnızlık zanaattı bana
-sonra birbirinin sırtına yüklü birikintilerden toparlıyorum seni
-Bağcıkları bağlanmamış o harflerin dağınıklığını toparlayan tek zaman dilimiydi adın
-Karıştır mecalimi var mı adı sana benzer bir takat
- Körden gebe kalan bir gecenin çocuğudur yalnızlık
• Göçten dönen seyyahı selamlarken bakışlarım
o yorgunluğu terbiye ediyorum
• Şimdi bana
Şöyle eli ayağı kir dolu birkaç şair lazım
Geceye temiz birkaç harf düşsün diye
Mayısı yadırgayalım ve ya mayasını aşkın
Oysa kül beyidir lisan konuştukça yitip giden
Cümle ile cümlelerim ve saygım ile teşekkürler
şimo
sinan şeker
YORUMLAR
Üç noktalı geçmişlerden gelen rüzgarın, suyun ve ateşin savrulan kül’ünün;
Aşkın dramıysa yazılan,
Sadece bu satırların her birinin sonuna üç (…) noktayı bırakmalı
Ki devam etsin diye bu seyyahın kervan yorgunluğu/yolculuğu…
Üşür, düşünür, arar, döner; gider yine başını ilk
Durakladığı dağın yamacına yaslar da
Bitmez yolculukları bu gezgin(ler)in…
Zamanın derinlerinden taşarken
Her yenilgiden, her yürek çarpıntısından, doğum telaşından
sonralarına heceleri kabuk bağlasa da…
saygıyla.
~ Ş i m o ~
anlamı üşümüş harflerin kutsandığı
içsel bir ayindir
bu sokakları geçiyorum
benden önce senden dönünce
anlamlarını yitirmiş
harfler toparlıyor rüzgar
benden sonra onlardan önce
o bir ay evresi hafız
dönence belki
sihir demiyorum
bir makam seziyorum inceden
köpürüyor deniz
bir geceyi çekiyor gözlerinin altına
kara demiyorum
bir tenha var diyorum
ininde toprak soluğu
kusur demiyorum
o şehri yüzümden düşürüyorum
bir kaç taze harf
bayat demiyorum
kımıldıyor-um
yol demiyorum
vakit çağlıyor
zaman demiyorum
adın diyorum
noktası virgülüne sataşan bir tutam sen anlatımı
üşümesin yüreğiniz mısralarımın zenginleşti teşekkürler...
~ Ş i m o ~
üşümesin yüreğiniz teşekkürler..
~ Ş i m o ~
teşekkürler..
sen yaz şair
biz okur mısraların arasında raks ederiz.
ne güzeldi.
~ Ş i m o ~
sözcüksüzüm
teşekkürler.
farklı zamanlarda farklı mekanlarda
aynı aşka ve aynı kalbe dokunan
rüzgârlarda
savrulmuş cümlelerin toplamı gibiydi
duygularına çarpıla çarpıla öğreniyor insan
yanmayı ve küĺ olmayı
herkesin bir “süleyman”ı var, içindeki fırtınaya “dur!” diyen
sevgiyle sinan’cığım
~ Ş i m o ~
bütün yorgunluğa tanık olan değerli abim
cömert bir can bize armağan var kalasın saygım ile teşekkürler..
Yalnızlığı hiç bu kadar öksüz görmemiştim dizelerde.
Yazmak bir nevi yaşamaya çalışmak bir başınalığı enine sonuna..
Çok etkili.
Tebriklerimle değerli kaleme.
~ Ş i m o ~
var kal üşümesin yüreğin..