- 1018 Okunma
- 7 Yorum
- 0 Beğeni
ATI ALAN ÜSKÜDAR'I GEÇTİ Mİ? GEÇTİYSE ATA NE OLDU?
Önce at ve Üsküdar ilişkisinden başlayalım mı?
Başladım...
Efendim at ile Üsküdar arasındaki ilişki iki farklı şekilde anlatılır.
1. Rivayet:
730 yılında İstanbul, Müslümanlar tarafından beşinci kez kuşatılır. Bu kuşatma Emevi hükümdarlarından Abdülmelik bin Hişam zamanında yapılmış olup Bizans tahtında da 5. Konstantin bulunmaktadır.
İşte bu kuşatma sırasında Abdullah el Antaki adlı bir komutan bir yolunu bulup İstanbul’a girer. Doğruca Konstantin’in sarayına yönelir. Peki amacı nedir dersiniz? İmparatoru öldürmek mi? Hayır. Çok daha farklı bir amacı vardır: İmparatorun kızını kaçırmak ve kendine eş etmek...
İşte bu noktada akıllara çok önemli bir soru gelebilir: ’ Abdullah el Antaki İmparatorun kızını nerede gördü de ona aşık olup böyle çılgınca bir girişime kalktı?’ Aslında bu sorunun cevabını hepimiz biliriz. Tabii ki Ak sakallı Dede...Ak sakallı Dede, rüyasına girerek ona göstermiştir İmparatorun kızını.
Ancak Ak sakallı Müslüman Dede böyle bir çöpçatanlık işine giriştiği anda Ak sakallı bir Hrıstiyan vatandaş da duruma pirelenmiş ve İmparatorun rüyalarına girerek ’ Lan oğlum fosur fosur uyuma. Memleketin işgal ediliyor ve tamam sen bu işgalden yırtacaksın ama Abdullah el Antaki adlı bir Türk senin kızı kaçıracak. Gerekli tedbirleri al’ Demiştir.
İmparator Konstantin, Ak sakallı Azizin rüyalarına girip dürtüklemesi neticesinde kızına ’ Sen git benim odada yat bundan sonra, ben de senin odanda yatacağım’ der.
Kendi yattığı odanın önüne bir iki nöbetçi bırakıp kızının yattığı odanın önünü nöbetçi doldurur.
Abdullah el Antaki, saraya daldıktan sonra koridorlarda imparatorun kızının odasını aramaya başlar. Gece çökmüş ve ortalık zifiri karanlıktır. Kapılar önünde duran nöbetçilere ’ Ya tertip, bu imparatorun kızı olacak aşüfte hangi odada kalıyor? Ulan bin tane oda var. Kızı kaçıracağım ama bulamıyorum’ der. Nöbetçiler de ’ Tertip valla eskiden şu gördüğün nöbetçisi bol odada kalıyordu ama şimdi şu nöbetçisi az olan odaya aldılar. Sen oraya bir bakıver’ derler.
Abdullah el Antaki , imparatorun yattığı odaya yönelir. Kapıdaki nöbetçilere ’ Şöyle kenara çeklin de odaya girip kızı alıp gideyim’ der. Nöbetçiler ’ İçeride na mahrem var. Zinhar olamaz’ Deyince ’ Severim lan sizin na mahreminizi’ Diye bir nara patlatıp nöbetçileri helak eyledikten sonra içeri girer ve elindeki koca torbayı açıp kuş tüyü yatağında uyumakta olan imparatoru, çuvala sokar bir güzelce. Yani o karanlıkta kaçırdığı şeyin imparator olduğunu farketmemiştir. Her ne kadar imparator. ’Lan salak. Ben imparatorum. Yanlış kişiyi kaçırıyorsun’ dese de hem gözlüğünü evde unuttuğundan, hem de Bizans dilini bilmediğinden , bizim çılgın aşık denilenleri anlamaz. Sadece ’ Kız senin ne kadar da kart bir sesin varmış böyle’ Der ve olaydan az işkillenirse de neticede Ak sakallı Dedenin bir kelek yapmayacağından emin olduğu için çuvalı atına yükler; imparator kızının kapısı önünde bekleşmekte olan nöbetçilerle kucaklaşıp ’ Hakkınızı helal edin tertipler.’ Dedikten sonra Sirkeci-Marmaray hattını takip ederek Üsküdar’a gelir atıyla.
Bu arada Bizans sarayında millet uyandığında bir bakarlar ki imparator kaçırılmıştır. İmparatorun kızı nöbetçilere ’ Babam nerede’ Diye sorduklarında nöbetçiler ’O hooo, atı alan Üsküdar’ı geçti’ Derler.
Sonrasında Abdullah el Antaki havanın aydınlanması ile torbayı açıp da içinden imparatorun çıktığını görünce Ak sakallı Dedeye ağza alınmayacak küfürler eder ve nihayetinde imparatora ’ Hastir lan. Gözüm görmesin seni’ Diyerek onu serbest bırakır.
Pardon...Söylemeyi unuttum. Abdullah el Antaki’yi bizler bu gün Battal Gazi olarak biliyoruz.
2. Rivayet:
Bolu beyi denen herifle amansız bir mücadeleye giren Köroğlu’nun bu mücadelede en büyük yardımcısı kır atıdır. Bu kır at o güne kadar ve o günden sonra asla kimsenin eşine benzerine rastlayamacayağı bir attır. Öyle ki mesela Arapça, Farsça, Rumca, Kürtçe, Ermenice, İngilizce, Fransızca, Almanca ve hatta Çince bilen, savaş meydanlarında gerektiğinde kılıç kuşanıp küffar tepeleyen müthiş bir attır.
İşte bu atın hünerlerini bilen Bolu Beyi, atın çalınmasını ve kendisine getirilmesini emreder. Bu iş için de daha sonra Köroğlu’nun en önemli adamı olacak olan Ayvaz’ı görevlendirir.
Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük at hırsızı olan Ayvaz on kese altın karşılığında bu işi yapabileceğini söyler. ( Bu işin kaparosudur.) ve Bolu Beyinden on kese altını aldıktan sonra gidip atı çalar. Ancak Bolu Beyinin nasıl bir puşt olduğunu bildiği için atı ona teslim ettikten sonra başka para vermeyeceği gibi daha önce verdiklerini alacağını da çok iyi hesap etmiştir. Atı Bolu Beyine teslim etmez. Doğruca alır İstanbul’a getirip yüz kese altın karşılığı satar.
Bu arada Bolu’da atının çalındığını gören Köroğlu deli divane olur ve atını aramaya başlar. Ararken ararken nihayet onun İstanbul’da olduğunu ve at pazarında iki yüz kese altına satışa çıkarıldığını öğrenir.
Hemen İstanbul’a At Meydanına ( Bu günkü Sultanahmet ) koşan Köroğlu atını gördüğü anda gözleri yaşarır. At da onu görünce hüngür hüngür ağlar ’ Yetiş Köroğlu. Bu ib...ler bana bir tek kesme şeker bile bile vermediler’ diye...
Köroğlu, atı satan adama yaklaşır ve ’ Bu at kaç beygir gücünde hemşerim?’ Diye sorar.
Satıcı ’ Yüz beygir gücündedir’ Diye cevap verince deneme bahanesiyle kır atın üstüne biner ve ’ Haydi kır atım uç’ der. Kır at keyifle dört nala koşmaya başlarken bir taraftan da cevap verir: ’ Abartma..Ben alt tarafı bir atım. Hazerfen Ahmet Çelebi mi sandır beni?’
Kır at böylece dört nal giderken onun ününü duymuş olan Sülü adında bir çoban at satıcısının yanına yaklaşır ve ’ Kır at nerede? Ben onu alıp partime amblem yapacaktım ’ der. Satıcı ise ’ Geç kaldın beyim. Atı alan Üsküdar’ı geçti ’Diye cevap verir.
Ancak iki rivayet desem de üçüncü bir rivayet daha vardır.
3. Rivayet:
Üçüncü rivayet desem de aslında bu bir rivayet değil gerçektir.
Günlerden bir gün vezir-i âzam Recep Paşa ’ Hep Mercedes hep Mercedes...Bir yere kadar. Ben de artık atalarım gibi ata binmeli, küffar üzre at sırtında hücum eylemeliyim. Olmuyor böyle’ Diyerekten kara kara düşünmekteydi. O güne kadar hiç ata binmemişti. Dolayısıyla da biraz ürküntü vardı elbette. Öncelikle uysal bir ata binerek başlamalıydı olaya.
İşte o sıralarda İstanbul İlinin Bayrampaşa semtinde Ada Park adı verilen bir park açılacaktı ve park içinde minik çocukların sırtına binip dolaşacağı uysal atlar da olacaktı. O atlardan birine binerek başlayabilirdi.
Erkanı toplayarak parkın açılışını yapmaya gitti. Parkı hizmete açtıktan sonra bir atı gözüne kestirip sordu ’ Bu atın adı nedir?’ Atın sahibi tevazu ile cevap verdi ’ Bu atın adı Cihandır devletlum.Eski bir yarış atıdır ama yaşlandı biraz. artık koşmuyor. Küçük çocukları sırtına bindirip dolandıracağız izninizle’ Der.
Recep Paşa atın artık koşmuyor olmasına çok sevinmiştir. Adının Cihan olması da ayrı bir sevinçtir. ’ Cihanın sırtına bineceğim. Âla, âlaaa’ Der.
Ondan sonra neler oldu peki?
Ayağını üzengiye koyup atın sırtına oturmasıyla birlikte Cihan, Recep Paşayı sırtından attı. Ancak Recep Paşa bu olayı sükunetle karşıladı ve ’Önce damdan düştük, hayatı bir başka tanıdık. Bugün de attan düşerek daha başka bir tanıdık. Mesele ne biliyor musunuz? Damdan da düşsen, attan da düşsen önemli olan ayağa kalkabilmektir.’ Dedi.
Yani üçüncü olayda Recep Paşa bırakın atı alıp Üsküdar’ı geçmeyi, atın sırtında bile duramamıştı.
Aradan yıllar geçti. Bu uzun yıllar içinde Cihan adlı at 1,5 lira karşılığında sırtında binlerce çocuk gezdirdi. Lakin ne zaman Recep Paşanın başına kötü bir şey gelse hep Cihan’ın uğursuzluğundan bilindi. Öyle ki Recep Paşanın ayağı taşa değse ceride ( gazete) muhabir ve muharrirleri soluğu Cihan’ın yanında alıyor, onun resimlerini çekiyor, onun üzerinden laf sokmalar yapıyorlardı.
Sonunda Cihan bir hayli yaşlandı. Sahibi onu bir veterinere götürdüğünde ise acı gerçek tokat gibi yüzüne çarpıldı. Cihan’da bağırsak düğümlenmesi vardı ve 2003 yılında Sadrazam Recep Paşa’yı üzerinden atan Cihan, 2007 yılında hayata gözlerini kapadı.
2003 yılındaki attan düşme olayından sonra Recep Paşa hızla yükseldi. Attan düşmek uğursuzluk değil tam tersine şans getirmişti adeta. Kendisinin de dediği gibi önemli olan tekrar ayağa kalkmaktı ve o ayağa kalkmasını bilmişti.
Üsküdar’ı atı ile geçememişti ama denizin altına yaptırdığı bir tüp geçit ile defalarca denizin altından geçti.
2017 Yılının 16 Nisanına kadar oldukça başarılı işlere imza atan Recep Paşa bu tarihte artık padişah bile olmuştu. Hatta ’ Atı alan Üsküdar’ı geçti’ Bile demişti ama maalesef Üsküdar’ı atı ile geçmek nasip olmamıştı. Çünkü artık Üsküdar’dan Sirkeci’ye, Sirkeci’den Üsküdar’a denizin altından sadece dört dakikada geçen insanlar, özellikle de 16 Nisan 2017 ye kadar kalesi durumunda olan Üsküdar bu sefer ona ’ Hayır ’ demişti.
Yani 2003 de Cihan’ın sırtından attığı Recep Paşa daha sonra her ne kadar Sultan Recep Han olsa da atı alıp Üsküdar’ı geçememişti.
Bu arada...Konumuz at sırtında durabilmek değildir. O bakımdan ’At sırtında işte böyle durulur diyerek Atatürk’ün yukarıdaki resmi işaret edilmesin lütfen. Evet Atatürk’ün o fotoğrafında at üzerinde asil bir duruş görmekteyiz ancak at neticede bir hayvandır ve kime ne zaman ne şekilde tepki vereceği belli olmaz. Kaldı ki Atatürk de Sakarya savaşı öncesinde attan düşmüştü...
”Atatürk… Sakarya Savaşları sırasında bir gün attan düştü. Kaburga kemiği kırıldı. Hemen ayağa kalktı. Yüzünü düşmana doğru çevirdi. `Günü gelecek ben de senin kemiklerini kıracağım´ diye haykırdı.”( Mahmut Esat Bozkurt, Atatürk ihtilali, sayfa 189.)
Ne diyelim peki?
’ Düşmez kalkmaz bir Allah. Mühim olan her düşmeden bir ders almaktır’ Diyelim ve noktayı koyalım.
YORUMLAR
Battal Gazinin yerinde ben olsam ben de Konstantinos'u kaçırırdım. Sebebi ise çok açık. Konstantinos 718 doğumlu; yani 730 da on iki yaşında. Tek kızı da üçüncü eşinden olacağı için ortada kaçırılacak bir kız olmaması doğal. Battal'a yüklenmemek lazım: Çocuk imparator on iki yaşında, sesi daha kırılmamış. Tiz bir 'Ben imparatorum'u anlamamıştır, Boyu da ufak tefek. Almıştır koltuğunun altına, sokmuştur başını çuvaldan içeri, geçmiştir Üsküdar'a. Saygılarımla.
İlhan Kemal tarafından 4/20/2017 7:45:34 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Dedelerimiz daha 12 yaşında Wolfgang Amadeus Mozart'ın Saraydan kız kaçırma operasını biliyorlarmış. Daha ne olsun )))))))))
Selam ve sevgilerimle.
sami biberoğulları
An itibariyle"TRT:YSK ülke genelinde yönetime el ✋ koymuştur" Ama çalıntı at bulunamamıştır 😁...
sami biberoğulları
Sen bir yazıya pek öyle iki defa gelmezdin de )))))))
ben buna nasıl muhalefet edeyim diye düşündüm düşündüm
buldum
hayvanların sezgilerini küçümsememek lazım zira insanın aklından geçeni onlar o kadar net anlıyorlar ve tepki veriyorlar ki, insna donup kalıyor korkuyor vb. derken şu da var at biniciyi üstünden attı mı, yoksa binici attan düştü mü? Bence asıl soru bu. Attıysa bir sıkıntısı mutlaka vardır ama binici düştüyse gitsin ders alsın herkes ata binemez mazallah boynu filan kırılır 3.dk. ata binmeyi öğrendiği zanneden insan ölene kadar çekeceği sıkıntılara gark olurzira at mevki makam bilmez. yapıştırır tekmeyi çeker durur insan Allah muhafaza ne kalın bağırsak kalır ne başka bir şey yetmez milletin diline düşer insan töbe töbeeeee
üsküdar mı kalmış ben bilmem üsküdar bilir
huuhuhuhhu onmilyon baloncuk aşkına gene muhalaefet oldum ya anemmm
Filiz Şahin. tarafından 4/19/2017 4:28:49 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Muhalefet dediğinde mesela ''Abdullah el Antaki Bizans İmparatorunu kaçırmadı. Köroğlu Atını geri alıp Üsküdar'a geçmedi. Recep paşa attan düşmedi'' Gibi itirazlar olması lazım: O bakımdan bu yazdıkların muhalefet değil, durum tespiti.
Ya sen muhalefet yapmayı da bilmiyorsun )))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Filiz Şahin.
ancak birileri gene çimento ve un çuvallarını patlatıp gökdelenden aşağı savurmuş üstteki yoruma aynen katılıyorum, gevşeyelim bir sakinleşelim dedim
dakikasında çamura kat çıktılar. bişey demiyom, artık bişey demeycem
gidip kendimi sandıklara kilitleycem sonra da toprağa gömcem,
nasip olur da şu kara toz bulutu kalkınca topraklara tohum ekin ben gene gelirim sonra her bahar yenilenir gelirim.
Atı birisi çaldı,Üsküdar'a vardı, ama nedense Üsküdar'da onu karşılayan olmadı. Hırsızın adı tarihe altın harflerle yazıldı. 😁
sami biberoğulları
Hırsız kelimesi ile Hayırsız kelimesinin yazılışları birbirine çok benzer ))))
sami biberoğulları
Aslında at alıp satmanın da zamanı değil sevgili Erol.
Zaman değişti.
Selam ve sevgilerimle.