- 883 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
0077 - SENİ YAŞAMAK - SENİ ARAMAK
SENİ YAŞAMAK
"Seni her özlediğimde sevgilim,
Gökyüzüne bakıyorum;
Göğün mavisinde gözlerini görüyorum çünkü.
Seni her özlediğimde bir tanem,
Denizlere bakıyorum.
Ufuğa bakınca mucizeni görüyorum çünkü.
Seni her özlediğimde bir tanem,
Kuşlara bakıyorum..."
Behçet NECATİGİL
SENİ ARAMAK
Yaşamak, seni özlemekten ibaret, Aysima… Özlemek ve aramak… Aramak her şeyde, her yaratılanda… Suların akışında, bebeklerin bakışında… Çiçeklerin açışında, kelebeklerin uçuşunda, ağaçların duruşunda… Şarkılarda, şiirlerde, her yerde, her şeyde…
Daraldıkça atıyorum kendimi dışarıya. Deli divane dolaşıyorum, Antalya’nın taşlı tozlu köy yollarında. Bağlarında bahçelerinde dolanıyorum. Ormanlarında dolaşıyor, oyalanıyorum. Gözlerim Torosların ıssız yamaçlarında, ulaşılmaz doruklarında… Dağlar da usanmış yol gözlemekten. Beklemekten kırışmış yanakları, gözleri yuvalarına kaçmış, saçları başları ağarmış. İnme inmişçesine durgun, vurgun yemişçesine gözleri yaşlı… Dört yanlarından yaşlar boşanmakta, ovayı sulamakta…
Yerlere koyamıyorum, göklere sermek istiyorum güzelliğini… Varlığını yerlere göklere sığdıramıyorum! Yumruk kadar kalbime nasıl sığdın, nasıl preslenip de, nasıl sıkışıp kaldın, gönlüme kök saldın, benliğimi kapladın, anlayamıyorum! Ruhumun yerini ruhun almış.
Bütün işim seni aramak gün boyu ve gecelerce… Aramak, çılgınlar gibi, bir türlü bulamamak… Beklemek beklemek hep beklemek… Özlemek özlemek yine özlemek… O kadar ki bilinçaltına depolamak hasreti… Ardından düşlerde görebilme ümidi, pırıl pırıl… O umuşla uyumaya çalışmak, usulca yummak aramaktan yorgun düşen gözleri… Kendinden geçmek…
Gecenin bir yarısında hıçkırıklara boğularak uyanmak, ne olduğunu anlamadan adını tekrarlamaya başlamak, nefes arasında… Sudan çıkmış balık gibi titreyen bir bedenle çırpınıp durmak… Bilinçsizce yalpalamak, vurmak duvardan duvara… İç sesimle bağıra bağıra!
Sonra durup düşünmek: “Ne görmüştüm ben?” diye… Bellek arşivinin kapılarını zorlamak art arda… Rüya ormanlarını arşınlamak, bir ipucu bulabilme umuduyla…
Katiller cinayet mahalline gider dururlar ya hani… Kan tutmuş gibi ayrıldığımız yerde buluyorum kendimi düşlerimde. Üç rüyamdan biri seni aramak, bulamamak… Üç günün birinde sokağındayım. Bir yerlerde yer bulmuşum yetim gibi… Dikmişim gözlerimi pencerelerine, kapına… “Ah! Çıksa da uzaktan da olsa görsem, bir anlığına!” diye. Camlar kapalı, perdelerde aralık yok… Kapın dışarıdan çakılı sanki açılması muhal! Hep aynı rüya, hep aynı sıkıcı hal…
Her yer kırış kıyamet! Herkes caddelerde, sokaklada! Mekân cıvıl cıvıl… Şarkılı türkülü… Rengârenk… Dükkânlar, çay bahçeleri, meyhaneler… Kaldırımlar insan kaynıyor! Gelenler geçenler… Hepsinin yüzüne bakıyor, simanı arıyorum, Aysima! İlkin herkes sen oluyor, seni andırıyor ya da… Dikkatle baktığımda hiçbiri sen değil! Vitrinlerdeki mankenler bile sen oluyor mahsuscuktan. Sözbirliği etmiş gibi onlar dâhil, herkes… Bikes bakışlarımda hüzün, yoklara karışmış ayın on dördü yüzün… Yüzüm yaş içinde, yüreğim yaslı, ruhum yaşlı … Telaşlı telaşlı gidip gelen insanlar… Ellerinde poşetler, çantalar… Aklımda peş peşe mutlu anılar… Paha biçilmez anlar… Rüya gibi yaşamışız biz bir zamanlar…
Benim bütün işim gözlerini düşlemek mi? Bakışlarını aramak… Uçsuz bucaksız maviliklerde aramak bakışlarının derinliğini, ruhunun dinginliğini… Gökyüzüne bakmak uzun uzun… Şekilden şekle giren bulutlardan anlamlar çıkararak avunmaya çalışmak… Göz kamaştırıcı güneşin yakıcı ışınları altında Akdeniz’in baş döndürücü berrak laciverdinin şiirsel parlaklığına saplanmak, dalıp gitmek dakikalarca… Ufukların enginliğinde erimek, yitmek…
Uçuşan kuşların kanatlarında görmek özgürlüğünü… Yalnızlığa mahkûmiyetimi düşünmek… Aşka tutsaklığımı, hem de müebbet… Ardı hep isyan…
Nisyanın esamesinin okunmadığı yerdeyim. Tüm beklentilerin çölleştiği, gözyaşlarımın gölleştiği yerde… En yakıcı hasret ateşi altında… İçim yanık, tenim kavruk, dudaklarım çatlak… Çatlayan topraklar gibi dilim dilim dilim, kalbim, ellerim, her yerim…
Seni görmek, seni yaşamak istiyorum ben, özleminle çıldırmak değil! Özlemeye fırsat kalmasın istiyorum. Hep yanımda olmanı, nefes nefes ciğerlerime dolmanı… Benim olmanı ve benim kalmanı…
Özlemekten yoruldum artık daha fazla zorlama beni. Hayalinin ardından bakakalmaktan usandım. Yanacağım kadar yandım, daha yetmedi mi?
Azat edilen kuşlar gibi uçup gittin avuçlarımdan. Onlar bir daha arkalarına dönüp bakmazlar. Aynı pervazlara konmazlar bir daha. Sakın sen öyle yapma! Daha fazla saklanma perdelerin arkasına, kapıların ardına!
“Elma!” dersem çıkacaktın ya! “Elma!” dedim çıkmadın, “Armut!..” dedim, çıkmadın. “Öldüm!..” diyorum çık!
Çık artık saklandığın yerden! Çelik çömlek patladı!
***
Onur BİLGE
ŞİİR FISILTILARI - 0077
YORUMLAR
Hakikatı arayış
Çağlayıp akan felsefi akımlarda aradım
Filozofların bitmeyen çilesini anladım
Aklımın çıkmazlarında baş başa kalakaldım
Sanatları titizlikle zamanlarda kazıdım
Meşhur olmuş epey şair yazar ressam tanıdım
Coşup taşan duyguların sellerine kapıldım
Aramakla bulunmaz bulanlar arayanlarmış
Nihayetinde hakikatı gönüllerde buldum
İnsanlıkta reşitlerin saflarına katıldım
Konuya uygun düştüğüne inanıyorum, esenlikler dileklerimle...