- 1078 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
‘’NAYIR! NOLAMAZ!!’’
Nayır nolamaz sözü 70’li ve 80’li yılların Türk filmlerindeki bazı sahnelerin, bilindik repliğidir. O sahnelerde gazozuna ilaç katılıp bayıltılarak ırzına geçilen genç kızların, ilacın etkisi geçip ayılmaya başlamaları ve durumun vahametinin farkına varmalarının sonrasında, tecavüzcüsüne söyledikleri ilk sözdür.
16 Nisan pazar günü yapılan halk oylaması neticesinde ilk kez tersine bir durum oluşmuş, özellikle M.K Atatürk’ün vefatından sonra yetmiş dokuz senedir milletin gazozuna ilaç katıp ırzına geçenler. 16 nisan gecesi ‘’Nayır nolamaz demişlerdir.
Varlıklarını askeri darbelerle,kaosla, siyasi ve ekonomik krizlerle sürdüren vesayetçi politik kesimler, referandum sonuçlarıyla büyük hayal kırıklığı yaşamışlardır. Çünkü bundan sonra halkı korkutarak,sindirerek ve küçümseyerek değil,çalışarak ve halkın gönlüne girerek rey almak zorunda kalacaklardır. Öyle ya! Seksen senedir yattıkları yerden iki vatan millet edebiyatı yapıp oyları cepde görmeye alışmış siyasi kesimlerin bedavacılık dönemi bitmiştir.
Peki ne olmuştu da sonuçları tartışmalı olsa da yüce Türk milleti yeni bir yönetim sistemine % 51,4 lük oy oranıyla ‘’EVET’’ demiştir. Başka bir ifadeyle parlamenter sistemden vazgeçmiştir.
Gerçek anlamda demokratik parlamenter sistemlerde siyasi partiler halkın sosyal ve ekonomik yaşam standardını yükseltmek için çalışır ve bu doğrultuda proje üretirler. Yani mecliste halkın ve ülkenin lehine yasa hazırlar ve bu yasa teklifini mecliste görüşmeye açarlar.Görüşme sonucunda da o maddeler oy birliği ile kanunlaşarak yasallaşır.
Bilindiği gibi parlamenter sistemler, güçler ayrılığı esasına dayanır.
Yasama= (Meclis)
Yürütme= (Hükumet)
Yargı= (Bağımsız mahkemeler) Şeklinde birbirini denetleyen bir mekanizma olarak hareket eder. Gerçek demokratik parlamenter sistemlerde siyasi bürokrasi; Bireyin, toplumun ve ülkenin gelişimine dönük projeler üretir ve bu doğrultuda çalışır. Bu işleyiş ve siyasi organizasyon, ne yazık ki, bizim ülkemizde statükocu bir anlayışla siyasi erklerin birbirini denetlediği değil. Tuhaf bir mantıkla birbirini engellemeye çalışan bir mekanizmaya dönüşmüştür. Yani gerçek demokratik parlamenter sistem, maalesef bizim ülkemizde vesayetçi, despotik, sözde parlamenter sisteme dönüşmüştür. Bu kısır döngünün sonucu olarak’ta, binlerce yıllık kültürel geçmişi iki bin iki yüz yıllık devlet geleneği ve bin yılın üzerinde imparatorluk tecrübesine sahip yüce Türk milletini ve doksan dört yıllık Türkiye Cumhuriyeti devletini, emperyalist güçlerin karşısında diz çöktürüp siyasi geçmişi iki yüz, üç yüz yıllık devletlerin gerisinde bırakmıştır.
2002 öncesine yani mevcut iktidarın hükumet olduğu 3 kasım tarihine kadar geçen sürede emperyalizmin ve siyonizmin uşaklığına soyunmuş sütü ve kanı bozuk hastalıklı meczup zihniyetler ve işbirlikçileri aldıkları emir gereği bilerek ve isteyerek organize ettikleri ideolojik çatışmalarla, faili meçhul cinayetlerle ve siyasi krizlerle ülkeyi darbelere açık hale getirmişlerdir. Bunun sonucu olarak’ta ekonomik krizler yaşanmış ve sürekli borçlanan ülkemiz, Cumhuriyet tarihi boyunca uluslar arası finans kuruluşlarına (ana para hariç) iki buçuk trilyon dolar faiz ödemiştir. (böyle bir para bu günkü Türkiye’nin dört katına eşit bir rakamdır.) Dolayısıyla ağır sanayisini geliştiremeyen Türkiyeyi kişi başına düşen milli gelirde dünyanın en fakir on altı ülkesi arasına katmayı başarmışlardır. Bunun paralelinde insan hakları ihlalleri yaşanmış ve demokratik gelişmişlik seviyesinde ülkemizi üçüncü dünya devletleri diye adlandırılan alt klasmandaki, ülkeler konumuna da düşürülmüştür.
Değişime ve gelişime kapalı statükocu kesimlerin basiretsizliğinden kaynakla parlamenter sistemin aksaklıkları giderilememiş bu yüzden sürekli yaşanan kaos ortamını ve otorite boşluğunu fırsat bilen dış gizli servisler ülkemizde rahatça hareket etmiş, pkk,fetö ve dhkp-c gibi vs terör örgütlerini istedikleri gibi oluşturup lojistik destek sağlamış ve eylemlerini organize etmişlerdir.
Vesayetçi anlayışa sahip demokrasi kültürünü geliştirememiş statükocu meczup kesimler. Bu ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün işaret ettiği ve hedef gösterdiği ‘’muhasır medeniyetler’’ seviyesini farklı bir yerlerinden anlamış olacaklar ki,yerinde saymayı her şeye itiraz edip istemezük demeyi ve ülkeyi adı sanı duyulmamış ülkelerin gerisinde bırakmayı kendilerine hedef edinmişlerdir. Yıllarca Atatürk’ün arkasına saklanıp, o düşünmüş bizim düşünmemize gerek yok anlayışına sahip basiretsiz siyasetçiler yüzünden, Türk halkının yaşam standardını yükseltecek atılımlar yapılamadığı için 16 nisan referandumun da milletimizin saygın tercihi yeni bir sistemden yana olmuş ve ülkemiz yeni bir siyasi yönetim sistemine geçmiştir.
Oysa, siyasetin ‘’S’’ sinden anlamayan biri bile, şunu çok iyi bilir ki, halka yeni ve farklı bir yönetim sistemi sunan iktidara karşı, muhalefet partisinin yapacağı tek şey, mevcut yönetim sistemini olduğu gibi korumak yerine revize edip, demokratik manada güçlendirerek referanduma gitmesidir. Öyle ya, zaten mevcut sistemin aksaklıklarından kaynakla iktidar partisi, yeni yönetim sistemi üzerinden mutabakat sağladığı diğer partilerle birlikte halk oylamasına gitmektedir. Dolayısıyla hiç bir yenilik getirmeden, padişahlık ve tek adamlık söylemlerinin ötesine geçemeyip (üstelik muhalif tabanın değişim talebi varken) mevcut sistemle ilgili hiç bir iyileştirme yapmadan referanduma gitmenin bir mantığı var mıdır? Vardır tabi!’’ Büyük olasılıkla ülke siyasetine istedikleri gibi ayar çekip, yön veren birileri ana muhalefet partisinin liderine ve yönetimine talimat verip mevcut sistemin, noktasına, virgülüne dokunmadan halk oylamasına gidilmesini istemişlerdir de ondan. Çünkü bu akıl tutulmasının başka bir izahı yoktur.
Gerçek anlamda ve tam demokratik parlamenter sistemi benimsemiş biri olarak, umarım ve dilerim yeni yönetim sistemi, ülkemiz ve milletimiz adına hayırlara vesile olur. Fakat şundan eminim ki, eğer Türk milletine aksaklıkları giderilmiş ve bir iki küçük değişiklikle örneğin: Türk halkının benimsemediği koalisyon hükumet sisteminde ısrarcı olmayıp mesela İtalyanın yaptığı gibi koalisyon hükumetlerinin kurulmasını yasadan çıkarıp, milletvekili sayısına bakmazsızın en fazla oy alan partinin hükumeti kurmasına olanak sağlanacağı vaad edilebilseydi. Bunun paralelinde de eğer güven oyu gereksiz bir bürokrasi olarak görülüyorsa meclis tüzüğünden çıkarılabilseydi. Ya da millet velilerinin lüzumsuz yere verdiği gensorular meclisin çalışmasına engel oluyorsa buna da bir kota yani sınırlama getirileceği söylenebilseydi. Kısacası bu ve benzeri düzenlemelerle reforma edilmiş çağdaş bir parlamenter modeli halka sunulabilseydi.Büyük ihtimalle yüce Türk milletinin ezici bir çoğunlukla tercihi parlamenter sistemden yana olacak ve halkımız 17 Nisan sabahına tam demokratik parlamenter sistem umudu ile uyanmış olacaktı.
16 Nisan halk oylaması (Referandum) da yeni yönetim sistemine evet diyen ülke insanın tercihine, halkın kararına kısacası yüce Türk milletinin iradesine saygım bakidir. Ancak, milletimize güçlendirilmiş parlamenter modeli hazırlayıp sunmaktan aciz başta ana muhalefet partisi olmak üzere, demokrasi kültüründen yoksun parlamenter sistemin içini boşaltıp işlevsiz hale getiren gelmiş geçmiş basiretsiz tüm siyasetçilere ve bürokratlara hakkımı helal etmiyorum.
Serhat BİNGÖL.18. 04. 2017
YORUMLAR
Tarafsız değerlendirmelerinin yanında da çok zekisin.
Başkan seni keşfedecek ve muhtemelen başkan yardımcısı seçecek. HAYIRLI OLSUN.
Serhat BİNGÖL
Dostum başkanın yardımcısı olur muyum onu bilmem ama eğer ana muhalefetin başında olsaydım. Kaldı ki ortalama zekaya sahip biride olsa referandum sürecini hep beraber ve her ortamda İzmir marşını söyleyerek değil, siyasi konjoktürü çok iyi değerlendirerek kitleleri peşinden sürükler ve o sandıklardan iddia ediyorum % 55 ve üzeri bir oranda hayır oylarını çıkartırdı.
Saygı ve sevgilerimle.
Hay kalemine sağlık serhat üstadım…
Üstadım birde olaya şu açıdan bakalım… 1938 ile 2002 yılına kadar olan siyasi tarihimizde; Türkiye çok gelişmiş, çok modern bir ülkeydi veya her şey güllük gülistanlıktı da… Akp gelince; bütün bunları kaybetmiş gibi bir algı yaratılıyor.
Orta yaş civarında olan herkes çok iyi biliyorki; Türkiye 1938 den itibaren; adeta planlanmış gibi geri kalmış ülke durumuna getirilmiş… Siyasi krizler, askeri darbeler ve ekonomik sıkıntılardan bırakın bir adım öne gitmeyi sürekli geri gitmiştir. Halkın bel bağladığı siyasiler ise; kimi oturduğu koltuğu bırakmamak için. Kimide koltuğa oturabilmek için bu ülkeyi acınacak hallere düşürmüşlerdir.
Öyleki; bazen cumhurbaşkanı, başbakanla anlaşamamış…
Bazen cumhurbaşkanı seçilememiş…
Bazen hükümet kurulamamıştır.
İdamlar, katliamlar, vs vs bu dönemde olmuştur.
Şimdi ülke yeni ve daha iyi işleyebilen bir sisteme geçiyorsa bunun neresi yanlış?
Bu öneriyi Akp değilde, başka bir parti gündeme getirmiş olsa idi… Bu “hayır” sever arkadaşlar acaba bu kadar “hayır” severmi olurlardı merak ediyorum.
Selamlar saygılar üstat
Serhat BİNGÖL
Sonuçta başkanlık sistemide parlamenter sistemde demokratik ve meşru sistemlerdir.
Yazıda da belirtiğim gibi naçizane ben parlamenter sistemden yanayım ülkemizin sosyolojik yapısına daha uygun olduğunu düşünüyorum. Fakat tam demokratik parlamenter sistemden yanayım. Bizdeki gibi ne deve, ne kuş, garabet bir parlamenter sistemden yana değilim.
Aslında şu referandum dönemi parlamenter sistemin aksaklıklarını gidermek için harika bir fırsattı.Ama gel gör ki, statükoculuk adamların zihin derinliklerine, ruhlarına ve ilklerine kadar işlemiş,Adamlar mıh gibi yerinden kıpırdamıyorlar aklı alır gibi değil. Bu kadar değişime ve gelişime kapalı olmak ciddi bir psikolojik sorun olsa gerek. Neyse söyleyecek çok şey varda artık bu saatten sonra bir anlamı yok. Doğrusu çok içime sinmese de umarım yeni hükmet sistemi ülkemiz ve milletimiz adına hayırlı olur.
Saygı ve sevgilerimle.
Değerli kardeşim, referanduma konu olan değişim ve dönüşüm hakkında millet yeterince aydınlatılmadı mı?...
2 yıl sonra da buna göre bir seçim yapılmayacak mı?...
Yani, partiler konsensüs halinde durumu kabul etselerdi ve onca masraf da yapılmasaydı, daha iyi olmaz mıydı?...
Öyleyse sorulur: Bu, filanca tarafın işine neden gelmedi?...
Senin bu yazın işte buna cevap vermiş...
Varolasın kardeşim...
Selam ve saygılarımla.
Serhat BİNGÖL
Yani kısacası chp’nin statükocu tavrı ve dangalaklığı yüzünden resmen göz göre göre parlamenter sistem güme gitti. Ne diyelim hakkımız da hayırlısı olsun.
Saygı ve sevgilerimle.
Tam bir fiyaskoydu bu seçim..
Ne diyelim her millet hak ettiği şekilde yönetilirmiş.
Serhat BİNGÖL
Size katılıyorum halk oylaması propaganda sürecide dahil tam bir fiyaskodur.
Saygı ve sevgilerimle.