- 438 Okunma
- 2 Yorum
- 1 Beğeni
Hamdi Ağabey'in uykusu…
Çocuktuk,her çocuk gibi de “yaramazlık” yapmak içimizden geliyordu.
Sanırım 1964-65’li yıllardı.
Kasabamızda birinde 3 sınıf,diğerinde de 4 ve 5.sınıfların okuduğu iki okul vardı.Ki ilk olarak 1923’te açılmıştı okul ve 1928’deki Latin harflerine geçişle birlikte,üç yıllık okul hayatı başlamıştı kasabamızın.
Kasabamız İnece,Edirne –Kırklareli yolun üzerinde olup,eski bir Rum ve Bulgar köyüdür de.
İlk olarak Balkan Savaşı sırasında Türklerin yerleşimine açılmış;Balkanların 15-20 kadar yöresinden de gelenler olmuştur zamanla.
Dağlısı da vardır,Doyranlısı da.İştiplisi de var,Urmanyalısı da.Makedonya’dan gelenler de vardır,Serezliler de.
Ama bu “yapı” değişeli yıllar oldu…Eski kuşaklar “tarih sahnesinden” bir bir çekildiler.
Bizim çocukluk yıllarımızda ,elektrik de yoktu,su da…Sanırım 1968 ‘lerde kavuştuk bunlara.
İki mahallenin olduğu tarafta ilk üç sınıf okuyordu,epeyce uzak sayılan ve bahçelerin arasında kalan binada da 4 ve 5.sınıflar okuyordu.
Arada oldukça büyük bir dere ve üzerinde de 110 m uzunluğunda 1934 ‘te yapılan ve halen kullanılan köprü vardı.Kışın okula giderken,Trakya’nın ayazı ile derenin rutubeti birleşince,insanın içini “yakan” soğuk da cabasıydı.
1962 ‘de okuldan mezun oldum/olduk.
İki de hizmetlimiz vardı:Mahmut Aga ve Hamdi Ağabey.
Biri bir binada görevliydi,diğeri de öteki binada…
Arkadaşımla bahçeler arasında geçerken,ikinci okula vardık.Girişin sağında ve solunda iki penceresi vardı,birinde saat ve okulun zili vardı.
Hamdi Ağabey,biraz yaşlılıktan biraz da yorgunluktan olsa gerek,sandalyede uyuyakamıştı…Siesta yapacak hali yoktu,olsa olsa kuş uykusuydu belki yaşadığı.
Hemen aklımıza “yaramazlık” geldi.Saati ileriye aldık.
Birbirinden geçmeli ve 5.sınıfların okuduğu pencerenin altına geldik.
Öğretmen derse yeni başlamıştı ki,”açın kitapları” diyordu…Biraz sonra “çan çan” okulun zili çalmaya başladı.Öğretmen,
-Çocuklar,Hamdi Efendi şaşırdı galiba,daha derse başlamadan zili çaldı.
Ama dinleyen kimdi?
İki sınıf birden ve koşarak teneffüse çıktı.
Bizde arkadaşımla birlikte ve biraz da korkarak hemen yandaki mısır tarlasına “daldık.”Bu kesmedi bizi.Hızlı hızlı yürüyerek,dereye vardık.
Paçalarımızı sıvayıp,karşı yakaya kendimizi attık.
Artık her şey yolundaydı.
Hamdi Ağabeye yaptığımız “muziplik” yerini bulmuş,öğrenciler de teneffüse çıkmıştı.
Yıllarca “sır” olarak sakladık bunu,ta ki kendimde öğretmen olduğum yıllara kadar!
Çocukluk işte.
Yaramazlıklar dahil “bolca “yaşadığımız yıllardı.
Biraz nostalji yapıp,geçmişe doğru bir yolculuğa çıkmak istedim.
Tıpkı şair Bodler’in(Baudelaire ,1821-1867)dediği gibi yaparcasına.
-Bende mutlu anlarımı yad etme sanatı var!
YORUMLAR
Değerli hocam.
Güzel ve tatlı bir anıydı. Bu yaramazlığın bir cezası olmamış sanırım. Anlatımda onu göremediğimize göre...
Ben şöyle hafızamı yokladım acaba var mı bende böyle bir muziplik anısı diye, ı ıh aklıma gelmedi. Gelince anlatırım inşallah.
Selam ve sevgilerimle.
sabri ayçiçek
Çocukluk..
Ben de pek yaramazlık anısı yok galiba ama yaramaz arkadaşlarımız vardı.
Bahçelerden hırsızlık yapar, elma çalarlardı.
Ben dışarda beklerdim.
Bir keresinde yan bahçeye daldı bizimkiler.
Aralarında benim küçüğüm kardeşimde vardı.
Bahçe sahibi komşumuz kardeşime kocaman bir elma vermiş.
Bir daha çalmayın, benden isteyin demişti Mustafa amca, Allah rahmet eylesin.
Kardeşim o elmayı büyük bir iştahla yemişti..
Tebrikler,
hoş bir anıydı.
selamlar..