İlim Yuvası
Dünyanın en çok ihtiyaç duyduğu şey ilimdir.Onun içindir ki Türkiye birincileri Amerika’da su içiyor. İleriyi gören hangi ülke varsa mühendislerin peşinden koşup uluslar arası beyin göçü yaşanıyor.Kayseri’yi gördüm,Erciyes üniversitesini gezdim. ayrı bir keyif aldım, farklı bir mutluluk hissetim. Temiz ve düzenli, madde ile mananın selamlaştığı, kendisiyle barışık bir şehir görünümünü verdi bana.
Üniversiteyi etraflıca gezdim o kadar fakülte çeşidi fazla ki saymak zor. Fakülteler gerektiği kadar yakınlık ya da uzaklıkta etrafları yeşillik ve ağaçlarla örülmüş durumda ayrıca 4-5 fakülte için de bina inşaatı hummalı bir çalışmayla devam ediyor. İşin enteresan bir yönü de her fakülte bir hayır sever vatandaşın ismini taşıyor, yani binalar vatandaşların katkılarıyla yapılmış. Galiba devletin imkanlarıyla inşa edilen tek bina Rektörlük binasıydı ki sadece onda vatandaşın ismi yoktu.
Şunu demek içimden geldi,işte çağdaşlık işte medeniyet işte hizmet.İlim ve bilime yuva yapan yuvasız kalır mı? Elbette ki hayır.Onun içindir ki Kayseri kalkınıyor ,Türkiye ve dünya gündeminde kendini hissettiriyor.
Dicle Üniversitesinde yapılan lojmanlara harcanan parayla 7 fakülte inşa edilirdi.ama ne çare sahip çıkanlar ya az ya da yetersiz, ondan dolayı Eczacılığımız, İletişim fakültemiz, Gıda ve çevre mühendisliğimiz, TRT bölge müdürlüğüne ev sahipliği yapmamıza rağmen Radyo Televizyon Yüksek Oklumuz dahi yoktur …vb. bir çok eksiğimiz var İşte Kayserili iş adamının Rektörlük işbirliği işte bizdeki durum,.niversitesini kast ediyorum.Bizimkiler ihaleler peşinde, onlar iyi haller peşinde dolayısıyla karşılığını da alıyorlar.
Kayseri ticaret mantığını anlatan bir anekdot aktarmadan edemeyeceğim.Kayseri Belediye başkanından duymuştum;
Osmanlılar zamanında Yahudiler Anadolu’ya yerleşirken, birkaç aile de Kayseri’ye yerleşmiş “Bu şehrin en başarılı adamı kimdir” diye her sorduğunda Ahmet amca cevabını almışlar.Ahmet amcanın dükkan’ını gözleme almışlar kayda değer bir mal yok.
Ahmet amcayı ziyaret edip tanıştıktan sonra de yapığını ticaret alanının ne olduğunu sorunca Ahmet amca “Ben havada alıp satarım” diyor.Nasıl oluyor diye bir daha sorunca yine aynı cevap. Bir daha sorup, somut bir örnekleme isteyince gavur,Ahmet amca diyor ki, “ağzındaki dişleri bana satmaz mısın” Yahudi diyor ki benim halim nice olacak? “öldükten sonra canım” Yahudi, olur satayım diyor 16 altına satıyor ve kendince mutlu ayrılıyorlar. En zekisi, başarılısı buysa yaşadık desene. Birkaç gün ara da geçiyor Ahmet amca birkaç esnaf yanına alarak" hele kirve o bizin malı pazarlayalım belki satılır" Yahudi diyor ki “hani öldükten sonraydı” Ahmet amca, “evet evet arkadaşların haberi var. onlar da öldükten sonraya alırlar” sağa sola, alta üste dudaklarını kıvırıp dişlerine iyice baktıktan sonra vatandaş diyor ki beğenmedim.bir süre sonra bir daha gelirler Yahudi’nin morali iyice bozulur üçüncüsünde adam diyor ki, kardeşim kaça satıyorsun su dişleri ben alıyorum. sıkı bir pazarlıktan sonra 20 altına dişleri sahibine satıyor Yahudiler, bu ticaret tarzı karşısında dona kalırlar ve buralar bize göre değil deyip Kayseri’yi terk ederler.
İşte Ahmet amcanın torunları yine dünyanın en önemli kurumlarına, fakültelere ev sahipliği yapıyorlar Ahmet amcalara mağfiret ,gayretli torunlarına başarılar dilerim.Darısı başımıza.
Selam dua ve gayretle…
E.KAYA
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.