- 1489 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
RAKI, KAVUN , BEYAZ PEYNİR --ŞİFA NİYETİNE.
Yatılı bir ilköğretim okulunda görev yaptığım yıllardı ve okulun tüm öğretmenleri birbirine yakın lojmanlarda ikamet eyliyorlardı. Branşdaşım Nimetullah Bey de...
Branştaşım Nimetullah Bey( Bu isimde hiç bir arkadaşım olmadı..Asıl ismi kamufle etmek için kullandım bu adı ) Bir Ramazan bayramında kapımı çaldı. Her zamanki gibi küçük erkek çocuğu ile birlikte arz-ı endam etmişti ve yine her zamanki gibi kız çocuğu ve eşi yanında değildi.
-Hocam Selamünaleyküm.
-Aleyküm Selam Nimetullah Hocam..Bir şey mi vardı?
-Bayramlaşmaya geldim…Bayramın kutlu olsun.
-Senin de bayramın kutlu olsun, Yenge ile öteki çocuk yok mu?
-Yok hocam onlar evde?
-Niçin?
-Hocam sen deme bari…Sen Müslüman adamsın. Ötekilere benzemiyorsun. Kadın kısmının ne işi var kocasının peşinde? Ya ayakta kaldık beni içeri davet etmeyecek misin?
Oğluma seslendim.
-Cihangir oğlum içeriden şeker kolonya getir Nimetullah Hoca’na ikram et.
Nimetullah ve oğlu şekeri aldılar ama kolonya yı redderek başka bir kapıya yöneldiler.
Öğleden sonra Selahattin Bey’lere gittik ailece bayram kutlamasına…Yaşça benden küçüktü ama bizim aramızda ‘’ Ben büyüğüm önce sen gel ‘’ Diye bir kural yoktu. İçeri buyur etti bizleri. Ama baktım oldukça canı sıkılmış. Her halinden belli oluyor öfkeli olduğu.
-Hocam hayırdır seni biraz öfkeli görüyorum . Bir durum mu var?
-Ya ben bu Nimetullah’ı döveceğim.
-Niçin? Ne oldu ki?
-Ya kardeşim sabah sabah gelmiş yine yalnız başına…Tepemin tası attı..’’ Kardeşim burası bekar evi değil…Burada bir aile oturuyor… Madem ki senin de bir ailen var. Al hanımını, kızını öyle gel . ‘’ Dedim ve sepetledim .
Mesele anlaşılmıştı. Bu herifin adam olmaya niyeti yoktu. Evet öğretmen olmuştu ama henüz adam olamamıştı. Bir de okul müdüyle konuşmalı ve şuna haddini bildirmeliydik.
Bayramdan sonra Müdüre olan biteni anlattık. Baktık ki o da kızgın… Müdür:
-Ya arkadaşlar hepimiz bir aileyiz burada. Bir misafirliğe gittiğimiz zaman bazılarımızın evinde kadınlar ayrı, erkekler ayrı odada oturur. Bunu anlayışla karşılarım. Bu bir inanç meselesidir. Ama neticede ne olur? Mutlaka eşlerimizle gideriz arkadaş ziyaretlerine…Kimilerinde eşlerimiz ayrı odalarda oturur, kimilerinde aynı odada hep birlikte otururuz ama kapısını çaldığımız bir eve mutlaka eşlerimizle birlikte gideriz… Bu öyle değil…Ki bence yobazlık işte tam da bunun yaptığı . Kendi karısı herkese haram ama herkesin karısı ona helal…Gelip oturuyor, çayını kahvesini eşlerimizin elinden almaya bir itirazı yok.Hatta eşlerimizle konuşmakta da bir sakınca görmüyor... İçinizde Nimetullah Bey’in eşini hiç evlerinin içinde gören var mı?
-Hocam evlerinin dışında gören var mı ki evlerinin içinde gören de olsun.
-Bu adama bir ders vermeli ama nasıl?
-Hocam iş başa düştü desene…Merak etmeyin ben ona gereken dersi vereceğim. Yeter ki Allah bana bir fırsat versin.
Müdür Bey tamamen haklıydı. İnsanların misafirliğe gittiklerinde kadınlar ayrı odada erkekler ayrı odada oturması değildi yobazlık. Bu bir inanç meselesiydi. Yobazlık ise aynen müdürün dediği gibi bu Nimetullah’ın tutumuydu. Kendi karısı herkese haram, bizim karılarımız ona helal...
**************
Yüce Rabbim beklediğim fırsatı bayramdan bir kaç gün daha sonra verdi.
Gece kapım gümbür gümbür çalmaya başlayınca yataktan nasıl kalktığımı bilmiyorum.
-Kim o?
-Ben Nimetullah..
Açtım kapıyı…Bizim Nimetullah Bey’in tıpkısının aynısı bir adam …Çok benziyor ama o değil…Allah Allah yoksa o mu ? Ama adam belli ki sarhoş…Suratının şaftı kaymış, gözler kançanağı, sefil perişan bir varlık karşımdaki…Ve zaten açık olan ağzımın iki karış daha açılmasına yol açan soruyu soruyor…Ama konuşma da kaymış. Aynen Levent Kırcanın sarhoş tiplemesinde olduğu gibi bir hal.
-Hocam rakı var mı rakı?
-Rakı mı? Nimetullah Hocam hayırdır…Sen rakı falan içmezsin ne oldu sana böyle?
-Hocam başka kime gideyim bilemedim. Rakı varsa bana biraz rakı ver..
Haydaaaa…Ya ne oldu da bu adam böyle bir günde alkolik oldu çıktı.
-Nimetullah hocam. Biliyorsun ben alkol kullanmam… Yanlış kapı çalmışsın .
Diyorum ama içim de içimi yiyor. Bu adamın kafasına silah dayasan yine de içki içmez…Kolonyalı mendil bile kullanmayan bu adam nasıl oluyor da rakı istiyordu benden.
-Hocam ne yapacaksın rakıyı Allahını seversen? Hem halinden belli çok içmişsin. Bu günlük yeter. Böyle hızlı başlarsan bu zıkkıma, sonun hiç de hayırlı olmaz.
-Ya ne diyorsun sen…Görmüyor musun dişim davul gibi şişti. Rakı iyi geliyormuş diş ağrısına..Onun için rakı arıyorum….
Hımmmmm..Mesele anlaşıldı…Eh elime düştün Nimetullah Hoca. Yaktım çıranı ki Marmara çırası halt etmiş…
-Hocam sen merak etme…Buluruz. Selahattin Bey’de vardır…Ona gidelim.
Az sonra Selahattin Bey’in kapısındaydık. Selahattin, Nimetullah’a gıcık olduğundan onu aşağıda bırakıp üst kata çıktım ve kapısını çaldım…Az sonra Selahattin Bey göründü kapıda?
-Hayrola Sami Hocam gecenin bu vaktinde…Bir durum mu var? Yunus mu rahatsızlandı? Araba mı lazım ?( Yunus Özürlü olan oğlum. Arasıra Selahattin Bey’in arabasıyla onu hastaneye götürmüştük. )
-Yok hocam yok Yunus iyi çok şükür. Bana rakı lazım sende var mı?
-Hocam rakı var da sen içmez etmezsin naapacan rakıyı?
-Nimetullah’a içireceğim.
- Ya hocam kusura bakma ama gecenin bu saatinde dalga geçmek için bula bula beni mi buldun?
Selahattin Bey’e durumu anlattım.
-Tamam Sami Hocam. Senin hatırın olmasa o herife bitimi bile vermem ama senin hatırına veriyorum.
Diyerek yarım şişe 35 lik Kulüp rakısını verdi . Bu arada çok zalimce bir plan hazırladık. Selahattin Beyle.
-Sami Hocam! İyice kafayı buldurtmazsan o rakı sana haram olsun.
- Merak etme seeennnn.
Az sonra Nimetullah’ın yanındayım.
-Bulduk rakıyı ama bunu şöyle gizli bir yerde halledelim. Bir gören olursa sonra ne der?
-Sizin eve gidelim. Olmaz mı?
-Yok olmaz. Hanım gözlerimi oyar valla. Hem eve içki sokmam ben. En iyisi okul bahçesine girelim. Orada bizi kimsecikler görmez…
Nimetullah Sordu?
-Tamam hocam okul bahçesi iyi olur da o elindeki öteki poşet ne? Ne var onda?
-Selahattin Bey kavun ve beyaz peynir verdi. Onlar da diş ağrısına çok iyi geliyormuş.
-Allah Allah hiç bilmiyordum…
İçimden ‘’ Ooooo senin bilmediğin daha ne fırıldaklar var ‘’ Dedim ve okul bahçesine geldik. Çam ağaçlarının dibine çilingir sofrasını kurdum güzelce. Nimetullah’ın elindeki pamuğa biraz rakı koyup ‘’ Haydi koy dişinin üstüne’’ Dedim.Nimetullah dediğimi yaptı ama tabii ki ağrıda bir değişiklik yok.
- Hocam böyle olmayacak. En iyisi sen ağzını aç ben buradan damla damla damlatayım.
Nimetullah dediğimi yaptı ve ağzına bir kaç damla damlattım.
-Nasıl iyi geldi mi?
-Eh biraz…
-Bak naapalım biliyor musun? Bu ağrının bir an önce kesilmesi için rakının senin kanına acilen karışması lazım. Onun için en iyisi içmen…Şifa niyetine içince günah da olmaz zaten. Şimdi bu sana acı gelir. Onun için bir dilim peynir at ağzına, sonra bir dilim kavun, üzerine de rakıyı yudumlayacaksın ki etkili olsun.
Nimetullah önce mırın kırın etse de sonunda dediğimi yaptı ve kavun,beyaz peynir , rakıyı götürmeye başladı. Rakıyı direkt şişeden çekiyor hem de...
-Nasıl Hocam, şimdi nasıl oldu dişinin ağrısı?
-Daha iyi..
-O zaman devammm. Haydi fondip…
-O da ne yavvvv.
-Bir yudumda yani…Şifa niyetine.
Kavun , peynir ve rakının sonu gelmek üzereyken bahçenin muhtelif yerlerinden okulun tüm öğretmenleri arz-ı endam ettiler. Selahattin Bey tek tek telefonla hepsini arayıp olayı anlatmış çünkü.
Müdür gök gürültüsü gibi gürledi.
-Bu ne rezalet…Okul bahçesinde kafa çekmek ha…Hem de Nimetullah Hoca ile Sami Hoca…Kıyamet iyice yaklaştı anlaşılan.
Nimetullah cevap verebilecek durumda değil. Tam anlamıyla uçmuş vaziyette. Plan gereği ben konuşuyorum.
-Müdürüm valla bildiğin gibi değil…Arkadaşın dişi..
-Ben anlamam ikinize de soruşturma açacağım…
Nimetullah yavaşça kalktı ve yalpalaya yalpalaya müdürün yanına gitti.
-Bi öpeyim müdürüm….
-Yarın ben seni bi öpeceğim ki öpülmek nasıl olurmuş göreceksin. Sizi ayyaşlar sizi…Gidin evinizde zıkkımlanın okul bahçesinde işiniz ne?
-Hocaaammm yaaa nooolur bi kere öpüyüm…
İşte o günden sonra Nimetullah artık misafirliğe yalnız başına gelmez oldu. Mutlaka eşi ve çocuklarını da getiriyordu. Sırrının tüm kanıtlarıyla birlikte taaa memleketine , babasına ulaştırılmasından korktuğu için tabii ki. Eşi ise benim hanıma ‘’ Allah Sami abiden razı olsun onun sayesinde insan içine çıkmaya başladım ‘’ Demiş bize misafir geldiği bir gün.
YORUMLAR
Değerli hocam, alkollü içki, insanların birbirinden habis, ölümcül (riyakarlık, yalancılık, kabalık, aptallık, bencillik, korkaklık, kalleşlik, yobazlık, düşkünlük...) yanlarını gizlemelerini ve/veya bu ölümcül yanlarını dizginleyebildikleri zannına sahip olmalarını sağlar...
Onun için "Şarapta gerçek vardır" derler...
Ya da "Alkollüydüm, ne yaptığımı bilmiyordum" derler...
Yani, zengin piçinin villasına kadar giden kenarın dilberi teşnedir de, kirletilmesine bahane olarak bir kadeh içkiyi gösterir sonunda...
[Arabesk şarkıcı da feryat figan eder Yeşilçam melodramlarında...:))))]
Yine bir yorumumda yazmıştım; Ah Güzel İstanbul filminde Ayla Algan 'artiz' olmak için İstanbul'a gelen bir kız olarak gazino sahnesinde veremli, yoksul bir kızın şarkısını söylemektedir...
Şarkının nakaratında "Haaak! Tuuuu!..." diye dinleyenlere (!) tükürdükçe, o tarihlerde İstanbul'da tutunmuş hanzolar pis ağızlarını kocaman kocaman açarak kahkahalar atarlar...
Bu sahnenin bir de 'vatan kurtarma' versiyonu vardır ya, neyse...:)))
[Gerçi siz Haydari Alır Mıydınız? adlı öykünüzle anlatmıştınız bu durumu da...]
Selam ve saygılarımla.
şimdi ben aklımda ki yorumu yazarsam belden aşağı vurmuş olacağım diyerek kendimi frenlesem mi acaba?
Sonuçta fren önemlidir, yobaza yobaz deyip tepki koyarken neden yobazlaşmanın yozlaşmanın önünü açanlara meydan açıyorsun öğretmenim diyerek sevimli pozları mı da takınayım bak çok ciddiyim yorumumu bildiğin yonttum.
sami biberoğulları
Eğer şu '' yobazlaşmanın önünü açmak'' ifadesini biraz daha açarsan oturur konuşuruz. Zira anlayamadım ne yapmışım da yobazlaşmanın önünü açmışım.
Selam ve sevgilerimle.
Filiz Şahin.
Bu öyküde bir tane nimet var hocam onuda murdar etmişsiniz :))) Bu zavallı dini bile kıçından anlamış rakıyı ağzıyla içememesi normal ... Rakı mucizesi kadını medeniyete kavuşturmuş. Şifadır o şifa.. :))
Yine gülümsedik sayenizde hocam.
Sevgilerimle..
sami biberoğulları
Ve son olarak: Her gün bir 70 lik yeni rakıyı midesine indiren bir babanın evladı olarak ben rakının şifa değil genelde eza cefa olduğuna şahit olduğumdan rahmetli pederin attığı dayakların şifa olduğunu hiç düşünmemiştim.
Ama yine de diş ağrısına iyi geldiği bir tarafa atılamayacak bir gerçektir.)))))
Selam ve sevgilerimle.
Den(iz)
Diğer yandan çeşme gecelerinde rakılı ve keyifli saatleri hatırlarım dostluk dolu.
Değerli hocam alkol almakla insanlıktan ne kazanırsınız ne de kaybedersiniz. Alkol ,din, özgürlük sadece bu kirli emellerimizi rahatça sergilemek için birer araçtır.
Medeniyet getirmiş derken kadın insan içine bir vesile ile çıkabilmiş demek istedim. İçki içen de içmeyen de insandır. İnsan mayası bozuksa mahluktur. Ayık kafa, alkollü olması buna sebep değil bahanedir.
Osmanlı zamanında Avrupa'ya medeniyeti öğretmişti. Ancak batıl ve sahte din yapılanması (BAĞNAZLIK, YOBAZLIK) bizi yıkıma götürmüştür. Bunları siz benden çok daha iyi bilirsiniz.
Sevgilerimle..
yengenin esi ile birlikte disariya yada misafirliklere gitmesine sebep olan diyalog yada olayin devami yok. konu oyle havada kalmis. konu sadece kolonya bile kullanmayan adama raki icirmekse bu tamam, yok konu yenge ustune gelisiyorsa ki yazinin yarisinda yengenin lafi geciyor onun sonucuna goturen olayi okuyamadim. onca insan bir araya gellip ders vermek isteyecek ama ortada yenge ile ilgili tek bir konusma yok. yaziya dokerken unutulmus da olabillir elbette.
ani filan yazma ya sen, tarihsel seylerde daha iyisin. en azindan elle tutulur birsey var bir tezi var. bune ya, okuyucuyu keklemekten ileri gitmemissin yine.
sami biberoğulları
Yengeye ne oldu? Yenge ile ile ilgili bir diyalog yok. Olmaması normal değil mi? Konu kadın hakları ya da bir kadının kocasının nobranlığı sebebiyle çektiği sıkıntı değil ki. Öte taraftan bu yazı bir roman da değil. Şu haliyle bile oldukça uzun ve uzun olduğu için de insanların okumaktan imtina ettikleri bir yazı. Bunun içine bir de yenge hanımla ilgili diyalogları soktuğum zaman tamamen yılan hikayesine dönerdi.
Bu açıklamaları niçin yaptım? Aslında ben de bilmiyorum. Zira sen bağa gelmişsin ama üzüm yemeye değil bağcıyı dövmeye...
Haydi bağcıyı dövdün onu anladım da bu yazıya yorum yazan arkadaşlara '' Kek'' deme hakkını nereden buluyorsun? Öyle ya eğer ben okuyucu kekliyorsam bu yazıyı okuyup yorum yazanlar kek mi oluyor?
Velhasılıkelam seninki her zaman olduğu gibi maksat uyumsuzluk olsun da nasıl olursa olsun meselesi.
Ah be Sami Hocam...
Bu meret böyledir işte"şişede durduğu gibi durmaz" der eskiler ve de çok haklılar.
Okurken aklıma Yozgattaki "Şevket öğretmen" geldi.İçkiye karşı idi ama bir de baktım ki okul "rakı" kokuyor!Hayırdır,be ne hal dedim.Hemen itiraz etti.
-Ben rakıya karşıyım,içmem dedi.
-Ulan Şevket Hoca,ben kokuyu iyi alırım,neden içtin demiyorum,ne oldu da içtin diye sordumBak bunlar aynı "şeyler"değil diye de ekledim.
Başladı konuşmaya.
-Hiç sorma hocam,valla seni Allah gönderdi.
Eee dedim.
Dün gece "hanımla" kavga ettik,çektim bıçağı vurdum.Elini yardı,kan durmaz,doğru Yozgat'a....Ama tam hastaneye girerken,vaka kayıt polisi varmış,ne bileceğim hocam...Hemen eşime ne oldu diye sordu.
-Ispanak doğrarken,yanımda birkaç bıçak vardı.Üstüne düştüm deyiveriri kadın.Tedavi yapılır,gece geç de olsa köye dönerler.
-Yahu hocam,benim hanım benden erkek çıktı.Ben vurdum,o düştüm dedi.
Yaptığım eşeklikti,bunu da ancak "rakı" temizler.Köyde içinleri bildiğimden aldım içtim!
Neyse işi tatlıya bağladık ve çözdük...Okuyunca Nimetullah'ı bir an bu olay aklıma geldi de...
sami biberoğulları
Nimetullah eşini koluna takıp misafirliğe birlikte gitmezdi tamam ama eşini dövdüğünü ne gördük ne duyduk. Öyle bir olayına asla şahit olmadık.
Selam ve sevgiler.