- 2189 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
TARİHTEN GÜNÜMÜZE TOPRAK YÖNETİMİ
Hititler döneminde; toprak devletin malı idi. Kral, bu toprakları üretim yapılması için (işletmeleri için) komutan ve valilere veriyordu. Buna karşılık, bu komutan ve valiler, orduya asker besliyorlardı.
Ortaçağ Avrupası ’nda; Feodalite (Derebeylik) adı verilen bir düzen vardı. İnsanlar eşit değildi. En üst tabakada Kral, sonra Soylular, en alt kesimde ise Serf’ler bulunurdu. Toprak feodal beyler arasında paylaşılmıştır.
Ekonomik güç feodal beylerin elinde olduğu için Kral’a her istediklerini kabul ettirebiliyorlardı. Serf’ler toprakla beraber alınıp satılabilen sürekli toprak işçisi olan kişilerdi. Senyörler (feodal beyler) toprakların ve bu topraklar üzerindeki her şeyin, çalışanlar dâhil, sahibi idiler. Köylüler bu topraklar üzerinde çalışırlardı, bunun karşılığında para alırlardı.
Selçuklular dönemine geldiğimiz zaman toprak yönetimi tamamen farklılık gösterir.Toprak devletin malı sayılır.Orta Asya Türk devletlerinde de toprak devletin malı sayılırdı.
Selçuklularda topraklar, devletin malı sayılırdı ve bu topraklara “miri arazi” denirdi. Miri Arazi dörte ayrılır:
1. Has Arazi: Mülkiyeti ve vergi gelirleri sultan ve ailesine ait olan topraklardır.
2. Vakıf Arazi: Geliri sosyal yardım kurumlarına ayrılan topraklardır.
3. Mülk Arazi: Görevlerinde başarılı olan devlet adamlarına verilen topraklardır. Bu topraklar kişinin mülkiyeti sayılır, bu toprakları istedikleri şekilde kullanırlardı.
4. İkta Arazi: Ordu mensupları ile devlet adamlarına hizmetleri veya maaş karşılığı verilen topraklardır. İkta sahipleri atlı asker beslerlerdi.
MÜLK ARAZİ
Mülkiyet hakkı arazi sahibinin olan topraklardır. Mülk arazi ikiye ayrılır:
1. Öşri Topraklar: Fethedildiği zaman Müslümanlara verilen topraklardır. Topraklar, sahiplerinin mülkü sayılır, isteyen topraklarını satabilir, bağışlayabilir, vakf edebilir, miras bırakabilirdi. Toprağı işleyenler, elde ettikleri ürünün 1/10’unu vergi olarak devlete verirlerdi. Bu vergiye “öşür” denirdi.
2. Haraci Topraklar: Bu toprakların sahipleri Gayrimüslimlerdi (Müslüman olmayanlar). Bunlardan alınan toprak vergisine “haraç” denirdi.
MİRİ ARAZİ
Mülkiyeti devlete ait olan topraklardır. Devlet bu toprakları işletmesi için üzerinde yaşayan kişilere verirdi. Toprağı iyi ekip biçmeyen veya üç yıl üst üste boş bırakanlardan toprakları geri alınır, başkasına verilirdi. Amaç; tarımda üretimin devamlılığını sağlamaktır. Miri arazinin bölümleri:
1. Vakıf Arazi: Geliri cami, hastane, kervansaray, medrese gibi bilim ve hayır kurumlarının yapımı, idaresi ve bakımı için ayrılan topraklardı. Vakıf topraklarının gelirlerinden vergi alınmazdı.
2. Ocaklık Arazi: Kale muhafızlarına ve tersane giderlerine ayrılan sınır boylarındaki araziye denirdi.
3. Yurtluk Arazi: Sınırları koruma karşılığında sınır boylarında ayrılan araziye denirdi.
4. Mukataa: Geliri doğrudan doğruya hazineye kalan araziye denirdi. Bu topraklardan elde edilecek gelir peşin olarak mültezim denilen varlıklı kişilere satılır ve mültezimlerden alınan paralar doğrudan hazineye aktarılırdı. Bu sisteme “İltizam Sistemi” denirdi.
5. Dirlik Arazi: Geliri devlet memurlarına ve askerlere maaş ve görev karşılığı olarak verilen topraklardır. Dirlik gelirlerine göre üçe ayrılırdı:
Has: Yıllık geliri 100 000 akçeden fazla olan toprağa denirdi. Padişaha, divan üyelerine, beyler beylerine, şehzadelere ve sancak beylerine verilirdi.
Zeamet: Yıllık geliri 20 000 ile 100 000 akçe arasındaki topraklara denirdi. İkinci derecedeki memurlara verilirdi. Alaybeyleri, kapıcıbaşı, Divan kâtipleri gibi.
Tımar: Yıllık geliri 3 000 akçe ile 20 000 akçe arasındaki topraklara denirdi. Savaşlarda yararlılık gösterenlere verilirdi. Tımarlı Sipahi’ler gelirlerinin bir kısmıyla atlı asker yetiştirirler, bir kısmını da maaş olarak alırlardı. Tımar sistemiyle yetiştirilen askerler, Osmanlı ordusunun önemli bir kısmını oluştururdu. Tımar sistemine bağlı topraklar “Tahrir Defterlerine” kaydedilirdi.
Osmanlı Devleti’nde toprak ve ordu sisteminin temelini Tımar Sistemi oluştururdu. Bu sistemde devlet “Tımarlı Sipahi ’ye belli bir toprak parçası verirdi. Tımarlı Sipahi, emrindeki askerlerle bu toprağı ekip biçer, elde edilen gelir, askerlerin ihtiyaçları ve eğitimi için harcanırdı. Çok disiplinli bir asker topluluğu olan Tımarlı Askerler, savaş zamanında savaşlara katılırlardı.
Tımar Sisteminin Faydaları
Vergiler düzenli olarak toplanır.
Bölgenin güvenliği sağlanır.
Devlete yük olmadan asker yetiştirilir, Osmanlıda askere yapılan masraflar tımar sistemi sayesinde azalır.
Toprak sürekli ekip-biçildiği için üretimin devamlılığı sağlanmış olur.
Ülke bayındır (imar) hale getirilir.
Osmanlının her alanda gerilemesi nedeniyle Tımar Sistemi de zaman içinde bozulmuş, devlete yük olmaya başlamıştır. Tımara hak kazanan kişi ancak askeri sınıftan olabilir. Reayaya tımar vermek kesinlikle yasaktır. Tımar sistemi 1839’da Tanzimat Fermanı’yla kaldırılmıştır. Tımar sisteminin bozulma nedenleri şunlardır:
*Celali isyanlarının üretimi olumsuz yönde etkilemesi
*Fetihlerin azalması nedeniyle yeni topraklar fethedilememesi ve böylece artan nüfusun giderlerinin yeterince karşılanamaması
*Dirlik toprakların haksız biçimde dağıtılması, zaman içinde bu toprakların kanunsuzca özel mülk yapılması ya da vakfedilmesi.
*Ağır vergiler karşısında köylünün toprağını terk etmesi.
* Tımarlı sipahilerin geri hizmetlerde görevlendirilmeye başlanması.
* Tımarlı sipahilerin Avrupa’daki modern ordulardan geri olması ve rekabet edememesi
*Devletin acil nakit para ihtiyacını karşılamak amacıyla tımar topraklarının yüksek bedeller ödenerek iltizama çevrilmesi. Böylece sistemin çöküşü hızlandı.
* Osmanlı’da sefere çıkıldığı bahar aylarında tarımsal üretim faaliyetlerinin yoğunlaşması ve yapı içindeki çiftçinin savaş zamanı eyalet askeri olarak görev alması gibi etkenler tımar sisteminin bozulmasında etkilidir.
Günümüzde ise toprak yönetiminde bir çok sorunlar yaşanmaktadır.Bu konu bir türlü tam manasıyla halledilememiştir. 1929 yılında Mustafa Kemal Atatürk döneminde topraksız halka toprak dağıtmak amacıyla çıkarılan kanundur. Böylelikle ülke toprakları verimli hale getirilecek ve topraksız köylü kalmayacaktı. Ancak dünyada ekonomik kriz çıkınca başarılı olunamamıştır.
1757 Sayılı Toprak ve Tarım Reformu Kanunu 19/7/1973 tarih ve 14599 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe girmiştir.
Toprak ve Tarım Reformu Kanununun idarelerimizi ilgilendiren hükümleri ile ilintili olarak etraflı bir biçimde düzenlenecek yönerge gönderilinceye kadar, taşıdığı önem ve ivedilik nedeni ve daha evvelce sorulan soruların cevaplandırılması bakımından şimdilik aşağıda tapulama ile ilgili konuların duyurulması zorunlu görülmüştür.
Ancak bu toprak kanununun çıkmasına rağmen,toprağa muhtaç olan köylülerimize toprak dağıtılamamış, binlerce dönüm toprak belirli ailelerin elinde kalmasıyla,filmlere konu olan toprak ağalı günümüze kadar gelmiştir.Bunlar o bölgede yaşayan insanlar üzerinde söz sahibi olmuşlardır.Bu sorun ülkemizde daha çok Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerinde kendini hissettirmiştir.
KAYNAKÇA
Altan Deliorman
İbrahim Kafeslioğlu
Semiha Ayverdi (Osmanlı Asırları)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.