CUMARTESİ GÜNCELERİ
Bir cumartesi gecesiydi; sabaha kadar bir şeyler karalıyordum ve sabah "Kalk" komutu olmayacağından sonsuz bir ferahlık duyumsuyordum. Yorulmadan “Cuma/ertesi Günceleri” yazarken pencereme yağmur damlaları çarpıp duygularıma eşlik ediyordu.
Yağmur; gözyaşları mıydı? Gökyüzün!
Yazmak; kaybolmak mıydı? Kendimizden!
Düşünmek; istençler miydi? Keşkeler!
Soruları zihnimi zorlasa da mutluluk içinde güncelik yazıma devam ediyordum.
Kahve fincanlarını, bulut motifli halının üzerinde devirirken sigaramın keskin dumanları da gözlerime bulaşıyordu; yakıyordu.
Fısıltıların eşliğinden bir ses duyarken, bir melodi tutturdum kendi kendime, kuşlardan beste çalarak;
Çağlayanların kanatalarından
Akan sulara
Bakan gözlere
Yeşil direngen bayırlara
Ve sığ dokuyan dudaklara
Gözlerim açık dalıyorum…
Sabaha yakın bir alaca karanlığından yazmaya devam ediyordum ve güneş kapımı çalmadan önce bu Günceyi bitirmeliydim. Gece bitmek bilmiyordu ve içimden dışarıya akan kelimeler de durmak bilmeyince dışarıda dans eden yağmurun gözlerine koştum ve damlalarına konan renkleri, istemeden ürküttüm; utandım yaptıklarıma oysa bir gök kuşağın renklerini ürkütmek kimin hadlineydi.
Neydi bizi, bize yazdıran Duyguların kâğıtlara dökülmesinin nedeni?
Senfonik bir akşamlar mı?
Turuncu algısı yarattan bir portakal çiçeğin kokusu mu?
Veya bir dostun sıcacık yüreğinden gönderdiği ve duyumsattığı gizil bir sevgi miydi? Tüm bu güncede yazılmaya neden olan…
Toprakları çiçeklendirmek, sevgiyi gözlerde doruklandırmak heyecanı veren bu yazdıklarıma cevap veren Güneş nihayet yüzünü göstermişti ve horozlar her zamanki gibi tam vaktinden ötmeye başlamıştı ve yanlış güne alarm veren çalar saatimi susturdum; bu gün bir Pazar! Yalnızlığımın imparatorluğunu kurup ve yalnız dolaşan hayallerimi toplayıp mavi, derin okyanuslarda yürüyüşe çıkaracağım; balıklarla sohbet eder, dalgaların sıcak akıntılarına yelken açacağız.
-Haydi, hayallerim koşun ve yetişin tekneye!
Sen mavi! Neyin var?
Aşk, sen ne diye kıkırdayıp duruyorsun?
Yeşil! Başaklar gibi sallanıp durma!
De haydi, nazlanıp durmayın kuş gagalı sorular!
Ah, be yalnızlık! Sen de benim gibi yaşlandın mı, bak nasıl da ağır aksak yürüyorsun!
Haydi, hep beraber gidiyoruz, hoşça kal Kara!
Cuma/Ertesi Günceleri 2017
YORUMLAR
Nefesiniz, yazmaya dair yeniden alan açtı içimde...ki bu aralar hiç hevesli değilim...
Şeyler her an hal ve biçim değiştirirken bizler de durmuyoruz yerimizde; gizemli dünyamıza ;yazarak ; başkalarını dahil ederken ihtiyacımız olan berraklık ve anlayış sadece.
Saygı ve sevgilerimle
Bunun bir sihir, bir büyü olduğuna dair inancım.
Bir rötuş belki de hayatı biçimlendirmek adına ve evet, öncelikle kendimiz için yazıyoruz derken kenetlenmek adına yoksa afaki bir bekleyiş mi?
Zaman çok sırnaşık ve kaygılı bir mefhum.
Çalıyoruz ama kendimizden ve yine zamandan yoksa zaman mı çalıyor bizden?
Ve tek gerçek: YAZDIKLARIMIZ VE DUYGULARIMIZ ASLA VE ASLA ÇALINTI DEĞİL SEVGİLİ DERMAN.
Suçlandığım oldu hani; yazdıklarımın çalıntı olduğuna dair kimileri garip bir inanç geliştirmişken.
Ben yazıyorum çünkü…anlatmayacağım zira yanlış anlamlar yükleniyor her anlattığımda ama Rabbim izin verdiği sürece yazacağım da hem O’nun kudreti hacrinde neyden medet umabiliriz ki?
Ben aslında yazı ve şiir eklemeyecektim lakin öylesine dostane bir yorum zikredilmiş ki-bu bağlamda yalnız olmadığımı belirten değerli şahsına bir kez daha teşekkür ediyorum.
Çok çok arsız bir duygu hele ki sevgi sağanağına tutulmak ise yazdığım her cümle ile bütünleştiğim.
Büyümeye çalışıyorum aslında zira hep zikrediyor insanlar:’’Bizler kocaman insanlarız ve yetişkiniz de.’’
Bu anlamda herkesten özür diliyorum ilk etapta Yaratan’dan ve annemden zira hala oyuncak alma gibi bir saçmalık yaptığım yetmiyormuş gibi doyamadığım renk renk defter ve kitaplarla elim kolum dolu geliyorum eve. )
Ben iflah olmaz bir çocuğum bu yüzden başımı okşayan herkese minnet boçluyum ve yine kırgın yüreğime de çok kızıyorum çünkü her eleştiri ve yaşanan sıkıntı yine beni bana yakın kılan ve hatalarımı düzeltmek adına.
Sevgili Elif Şafak’ın dediği gibi:
‘’iyi bir insan olmak mı iyi yazar olmak mı?’’
İkisi birbirine öylesine paralel ki tüm çabam bu doğrultuda ve sevdiğim çok şey çok da insan üstelik sebepli sebepsiz bu yüzden karşılığını almasam da zaman zaman nasıl vazgeçerim sevmekten?
Sevmek.
Yazmak.
Derken eşsiz bir kombin:
YAŞAMA AŞKI.
Aşk her anlamda yüreği ferah tutan.
Çok denedim nefret etmeyi ama sevmedim gitti bu yüzden sessizce Rabbime sığınıyorum ve susuyorum hele ki bir ömür susmak ise düşen payıma asla gocunmuyorum çünkü nefret etmemi gerektirecek hiçbir şeye değmez.
Ne çok konuştum. Affola arkadaşım.
Günün ve ömrün aydınlık geçsin.
Selam olsun dost yüreğine.
Ve teşekkür ediyorum bu güzel yazı için ki güne gelmesini o kadar içten dilemiştim ki…
Mutlu kal.
DemAN
Güzelliğe, dostluğa, barışa ve en çok sevgiye dair yazılan her yazıyı, her paylaşımları çok önemsiyorum ve her insan bir hikayedir-dünyadır- gözümden...
dün tekrar yazmaya başladığını görmek inan beni çok mutlu etmiştir.
Cevap yazmazsam da ilgiyle okuduğumu bil, ve önemsediğim ve hiç tanımadığım üye arkadaşların paylaşımlarını önemsiyor ve yazdıklarıma cevap yazan herkesi de önemsiyorum.
Çünkü insanları ve tüm canlıları önemsiyorum ve seviyorum.
Yazmaya devam, hayata devam etmektir...
Onurlandırdınız ve en içten saygılarımı gönderiyorum
Mutluluk seninle daim olsun güzel yürek
Güncelerin ötesinden duygulara görücü çıkan bir şeyler içimizi hırpalar. Zamanın dilinden düşen her şey yavaş yavaş yazı ile yazmak arasında sıkışacak ve edebiyatın ilintisiyle zamanın ötesine ulaşacak.
Mozaik gibidir hayat. Ama onu mozaik görüntüsüne kavuşturan kelimeler ve hayaller. Önce önce diye bir şey var ya içimizde. Aslında terbiyesizce kendimize itiraf ettiğimiz şeyler ki yazmaya başladığımızda edepli dile edebiyata dönüşürler..
Bir kadın ,bir erkek mesela.... Bir aşık bir aşk mesela .... Bir sevap bir günah mesela....Bir ölüm bir yaşam mesela... Bir iyi hep iyi bir kötü mesela... Gelip göreceğiz ve bunların bir köşesinden geçip, o ulu şeye yazıya varacağız....
DemAN
sayfamda sizi görmek beni mutlu etmiştir
sevgilerimle
Yazmak; hep aynı yerden kırılma sanatı.
olanca gücüyle hep aynı yere vurulan sopaların gölgesinde
zihninde oluşan tepelerin mutluluğu
Fazlalıklarından kurtulunca
heykel olacağını sanan taşların mutluluğu
ve renkler; sadece renk değildir
renklerin her biri birer yazardır
Ancak yazmakla bu dünyaya katlanabilen biri yazmayınca
kalbine ücra gelir; bütün duygularını alıp götürürler evraklar halinde
Bir de şu "kuşlardan beste çalmak" iyi fikirdi.
Güzel yüreğine selam kardeşim...
DemAN
Teşekkürler ...
insan önce kendine yazar...sen de aslında başka şeylere yazmıyorsun..yazdığını sanıyorsun ama kendine yazıyorsun.. gibi..
DemAN
Teşekkürler can...
Sevgilerimle