- 1047 Okunma
- 7 Yorum
- 2 Beğeni
KAPİTALİZMİN GÜNÜMÜZ İNSANI ÜZERİNDEKİ ETKİLERİ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
*
Toplumu gerçekleri öğrenme ve bilme noktasında; sorgulamadan inanmaya, bilgi sahibi olmadan konuşmaya ve tümüyle geri kalmışlığa iten en büyük tehlike. Emperyalizmin çarklarının kimseye eşit ve adil olmayan yollarla, toplumları bölen güç ve denge dağılımının sonucunda ortaya koyduğu, bilinçli ve planlı bir şekilde uyguladığı sömürü ve asimilasyon politikasıyla; hakları gasp edilen, özgürlükleri elinden alınan, ezilen halkları ve toplumları da içine alarak bu konu da birçok şey söyleyebiliriz.
Aklı alınmış, bilinci uyuşturulmuş, duyguları köreltilmiş ve kalıplaşmış mistik öğretiler ekseninde, modern zamanların yeni kölelerini yaratarak onlara, sistemin içinde var olmaları için gerici anlayışlarına uygun zemini hazırlayıp, hayata tutunmalarını sağlayan, dış dünyaya kapalı bir ortam yaratma çabalarının neticesinde ortaya çıkan bu yozlaşma kültürünü şöyle özetleyebiliriz.
Gerçek bir dünya görüşüne, bir fikre ve tecrübeye sahip olmadığı halde onlara belli başlı ünvanlar vererek dengede tutan ve zamanı geldiğinde toplumun önderleri diye ortaya çıkan milli bir kahraman edasıyla hep ön safta atılacağı zamanı bekleyen gladyatörler ve mafya babaları yaratmalarıdır. Ve bu saye de insanı toplumsal farkındalığa ve dünyaya yabancılaştıran kendi öz benliğini, yani insani değerlerini yitirmiş, sadece yarattıkları sistemin olmazsa olmazı haline getiren; kendi karanlık zihniyetlerine uygun mitleri ve ideolojik veya sosyolojik çıkarları için; soyan, soysuzlaştıran, tüketen birer robota dönüştürmeleridir.
Bunların başında: okumuş cahiller, gözünü kazanma hırsı bürümüş eğitimsiz insan yığınları ve sırtını egemen güçlere dayamış para babaları yaratan üç ana unsur ilk etapta. Düşünce kirliliğinin sonucunda hazır bilgiyle donatılmış, özgüveni ve sorgulama yeteneği elinden alınmış kitleler yaratarak, bundan kazanç sağlayan ve her şeyi fırsata çeviren marka ve medya patronlarıdır. Görsel veya yazılı basın ve reklam sektörünün de desteğiyle her alanda yuvalanıp; aklı ve mantığı hiçe sayan bir algıyla, günümüzün dizi furyası, gündemi en basit yoldan kendi dumur yelpazesine çeken en temel unsurlardan biridir.
Kapitalizm ne midir? Onun niyeti ruhu öldürmek, yeni fikirleri çürütmektir. Senden aldıklarını allayıp pullayıp sana geri vererek kendini güçlendirir. Seni kendi burgacında sürükleyip tutmak için planlı bir oyundur bu ve sen izin verdiğin sürece böyle sürüp gidecek büyük bir oyun!
Kapitalizm öldürmeye meyillidir; sahte bir maskeyle aramızda dolaşarak yalancı mutluluklar pazarlar ve sen bilmediğin sahte bir mutluluğa boyanırsın. Kapitalizmin değişmeyen tek gerçeği, sistemin kendi insanını yaratma çabasıdır. Bir insan bir dünyadır oysa her gün yok olmakta olan bir dünya! İnsanı insanın görünmezliğinden, insanı insanın acımasızlığından, insanı insandan kurtaralım.
Belki bizler çoktan yok olmuş varlıklarız; kendi kendini yok eden, ölen ve öldüren insancıklar. Bir kitabında geçen şöyle bir sözü var Charles Bukowski’nin: ‘Bütün türler kendilerini yok ederler. Dinozorların sonu da böyle oldu. Canlı namına ne varsa yediler, sonra birbirlerini yemeye başladılar ve sonunda tek dinozor kaldı ve o orospu çocuğu da açlıktan öldü.’ Der. İnsanı böyle tanımlamak çok acı ama senin tanımın bu! Yani bu dünyadaki yerin, kimliğin seni böyle tanımlayanların kontrolü altında.
Sen, seni yönetenler tarafından böyle kodlandın ve sen bunu böyle kabul ettiğin için bugün bu haldesin. Kalıplaştırıldın, kutuplara ayırdılar seni buna da ses çıkarmadın. Karanlık bir biçim aldın, kendi sesini duyamaz haldesin, nereden geldiğini ve nereye gideceğini bilmiyorsun; kendinle veya varoluşunla ilgili bir fikrin yok senin, olsa dahi korkuların özgürlüğünden baskın geliyor. Önüne bir yapboz koydular ve sen bununla meşgulsün; seni bunun gibi oyunlarla kazandırıyorlar veya kaybettirip elindekileri alıyorlar. Futbol veya diğer spor dalları içinde de yaşanan bir gerçektir bu.
Bir gün Nobel ödülü almış bir yazar oluyorsun veya bir şair, bir gün bir futbol adamı veya şirket patronu; önce şişirilip yükseklere çıkarılıyor ve sonra kayboluyorsun. Yani onların yazıp ve yönettiği bir filminde hep başroldesin. Senin için kurguladıkları senaryo da işini iyi yapmaya zorlanan, toplumsal arayıştan ve bireysel mücadeleden uzak basit bir oyuncusun sen.
Şehirlerin göbeğine dikilen gökdelenler senin ve hepimizin sonu. Doğayı yok eden nükleer santraller, kimyasal gıdalar; bunların ne kadar ayırdındasın? Yalnızlığı tanımlayamazsın sen, böyle bir hayal birikimine sahip değilsin; çünkü onu aldılar elinden, ormanlarını katlettiler, suyunu kirlettiler, havasız ve oksijensiz kaldın, en önemlisi kendine yabancısın ama bu halinle bile mutlusun. Gökyüzüne sadece havayı tahmin edebilmek için kaldırıp bakıyorsun başını; yani gerçekte kafan kuma gömülü; gökyüzünden habersizsin, yeşilden bir haber, maviden yoksunsun.
Seni satın alabilmek için eski masallardan gerçekdışı hikayeler kurguladılar ve sen de hiç kuşku duymadan bunlara inandın veya inandırıldın, yüzyıllardır uyutuldun, yani ilk insanın ilkelliğine sahipsin, ama modernlikten bahsediyorsun hala. Her şeyini aldılar elinden; özgür olduğunu sanan herkes gibi tutsaksın kendine. Birilerinin iktidarı ve gücü karşısında boyun eğiyorsun. Gücünü ve aklını hayali birtakım görünmez şeylerin safsatasıyla doldurup harcadın kendini ve tam olarak şimdi öldün. Son bir hamle için artık ayağa kalkmanın zamanıdır; yeniden tanımlayabilmek için kendini ve ben de varım diyebilmek için! Zincirlerin insanoğlu zincirlerin; zincirlerinden başka kaybedeceğin neyin var?
*
Dünyada olma gerçeğini sadece dünyada olduğuna inandırarak, kuru bir var olma isteğiyle yaşamını sınırlayanlar, her şeyi aynı bakış açısıyla ele alıp, yaşamın diğer tüm renklerinden uzaklaşarak, gerçeklere gözlerini kapayanlar, kendi çizgisinden ödün vermeyenler, basit bir kabullenişin kurbanıdırlar.
Yaşamın kalbi, hayatın doludizgin atan ritminde saklıdır. Hayatında bir ruhu, bir rengi ve bir sesi olduğunu bilmelisin. Büyük hatalar yapabilir, yanlış kararlar alabilirsin; ama en önemlisi de dünyadaki tüm acıları yüreğinde hissetmen ve onlarla baş edebilecek gücü, azmin ve kararlığın sayesinde aşabileceğini bilmendir. İnsanın asıl mücadelesi budur.
Hiçbir şeyi gözünde büyütme ve hayallerine sınır koyma; gözünde büyüttüğün her şey düş pencereni örten birer harabeden başka bir şey değildir.
Meriç Aydın / Şubat- 2017
YORUMLAR
Bu kömür karası güne nasıl da denk geldi bu makale...
Marx'ın devasa Kapital'inde sıraladığı, açıkladığı Kapitalizm'in sırlarının özetlenmiş versiyonunu okur gibiyim... Tam da zamanıydı!
Kapita'i okumamışlar; benim gibi rafa kaldırmışlar ve unutmuşlara adeta güneş doğdu, diyesim geldi.
Fırsat bu fırsat; buyursun okusunlar...
Bu arada sevgili Herfe'ye teşekkür ederim, bu makaleyi okumama vesile olduğu için.
Dilerim siz hep bizimle paylaşırsınız engin ve zengin bilgi dünyanızı, sayın Aydın.
Çok teşekkürler, saygılar, selamlar.
"Yaşamın kalbi, hayatın doludizgin atan ritminde saklıdır. Hayatında bir ruhu, bir rengi ve bir sesi olduğunu bilmelisin. Büyük hatalar yapabilir, yanlış kararlar alabilirsin; ama en önemlisi de dünyadaki tüm acıları yüreğinde hissetmen ve onlarla baş edebilecek gücü, azmin ve kararlığın sayesinde aşabileceğini bilmendir. İnsanın asıl mücadelesi budur. "
Günüme ne güzel denk geldi bu yazı... yeniden dönüp okuyacağım.
Sevgi ve saygımla..
Güne gelen yazıyı kutluyorum. Kapitalizmin kocaman dişleri arasında un ufak ogütülüyoruz. Kimi poğaça kimi ekmek kimi biraz daha süslü. Yaş past. Lakin hepimiz de yenmek için hazırız.
Burada yok kimsenin kimseden farkı. Kendi kendini oldurmeye dinazorlar iyi örnek ti.
Saygılarımla efendim.
Çok anlamlı, çok faydalı bir makaleydi; kapitalizmin, insan üzerinde yaratığı etkilerin birisi de insanları gerçeklerden soyutlamak, metaya ibadet etmeyi sağlamaktır bir bakıma. İşte gerçek bir yazı fakat okuyan yok, aşk şiirleri olsa herkes yorum yazmaya başlar belki bu da kapitalizmin bilinç altımıza yerleştirdikleri gerçekler kör, metanın kutsalığını kanıksatmasıdır.
Eleştiri, makale yazılarımda kapitalizm, teknoloji köleliği, paraya kuluk gibi yazılarım var fakat ilgi yok çünkü insanlar teknoloji hızında olan,kısa, saçma, küfür, argo vb. veya Recep ivedik türü saçmalıkların egemen olduğu eğlencelerini tercih etmesi kapitalizmin etkilerinden olsa gerek diye düşünüyorum...
Günümüz insanı, internet komasına girmiş, sanal uyuşturucunun pençesinden kıvranmaktadır; çünkü yayılmacı kültür egemen toplumlarda fomo hastalığı, toplumsal güvensizlik ortamında var olma savaşını verirken öz değerlerin, özlem, sevgi kavramların yok edilmişliğine tanık olmaktayız.
"CEBİMİZDEKİ ORTAKLAR! VE SANAL UYUŞTUCU" son bir eleştri yazımda teknolojinin ve para tücarların hem cebimizi hem de beynimizi çaldıklarına sıkı bir eleştri yazmıştım.
Para Tanrısının insanları kul ettiği gerçeklerinin tanımıydı bir bakıma ....
Bu makale, Yazar/şairlerin ilgisi olmasa da güne gelmesi tam isabetli olmuş... uyanmak, uyandırmak insan bir görev sanırım. Teşekkürler hocam
En ,içten saygılarımla