- 1099 Okunma
- 9 Yorum
- 3 Beğeni
HOŞÇA KALIN: ÜÇ NOKTALI YALNIZLIĞIM...
Kuytularda yaşadığım birlikteliği sorguluyorum. Şahsına münhasır bir aşk aslında sorgulandığım ve tereddütsüz kendimi sorguladığım.
İflah olmaz bir âşık olmak bile yaralayıcı neden ve ne zaman hangi aralıkla hangi menzilden atışa tutulacağımın ayarını yapamıyorum.
Kanıksadıklarım elzem bir detay çoğunun nazarında yine azınlık bildiğim dostlarıma sığınıyorum ve korunaklı beyaz sayfanın boşluğuna bırakıyorum kendime.
Sürgün edildiğim değil şikâyet dilekçemdeki kayıp nokta bilakis ne amaçla sürgün edildiğim ya da sürgün edilmenin bende yarattığı o çatlak kafatası oysaki zekâmla hep övünmüşümdür.
Dirayetim sınırları zorluyor daha doğrusu sınır ihlali ile yüksek ateşte yatan kalemimi doyasıya okşamak istiyorum ne zaman değil de nasılsa bu kadar düşkün olduğum bir objenin kiminde yarattığı sıkıntı.
Maruzat bellemeyin sakın bilakis içimde sıkışan duyguların infilakı an itibariyle geceyi de ömrü de teğet geçtiğim.
Zor olduğunu biliyordum hayatın çünkü etrafımdaki herkes bir şeylerden şikâyet ediyordu ben ise sağlamcı olduğum için arıza olduğumun da bilincinde bilfiil içimi sorguluyordum ya da çalıntı düş perimin nerelerde konakladığını. Düşkün bir kadın mıydı da sürekli arıza çıkarıyordu yoksa adı üstünde bir düş müydü?
Sakıncaları ya da faydaları ne olabilirdi ki iç sancımın? Bir aspirin alır derin bir uykuya dalardım altı üstü. İşte hikâyem de tam bu noktada başladı. Alt katımda hüzün vardı üst katımda ise vahşet.
Debdebeli bir hayatım olduğunu sanıyordu cümle âlem ne de olsa pamuklar içerisinde büyütülmüş bir tekne kazıntısıydım.
Boşluk hem de kocaman aslında dolduruşa gelsem de asla doldurmayı beceremediğim bu yüzden dış etmenlerden sıyrılıp iç sıkıntımla meşguldüm keza bir ömür aynı hikâyenin asil kahramanıydım.
Asıl kahramanı ve de…
Sorun etmemekse buydu benim payıma düşen lakin sorun edenlerle kesişti yolum üstelik özel hayatımın tanımadığım insanların inhisarında olduğu gerçeği.
Anlamsızdı ki hala da anlam veremiyorum ve anlam bulmaya çalışan rotam sadece anlama güçlüğü çeken insanlarca bulanık bir göl görünümünde ve gittikçe büyüyen derken deryalara denk düşen bir enginlik işte çoğunun görüş alanına müdahil olduğum oysaki onlar hakkında en ufak bilgim ve merakım dahi yok iken.
Basit bir insanım çok da zorlayıcı mevzulara dalıp hezeyanlarımı körükleyen.
Geçiniz efendim ama geçim derdinde olup olmadığım bile kaygısı yine muhalif badirelerle sırtımı sıvazlamalarını beklemediğim bilakis tepe taklak olmam mümkün iken.
Zaman aşımına uğrayan problemler yine kimliğimin kılık değiştirmekle sürtüştüğü oysaki kimliğim de sicil numaram da devlet kayıtlarında koruma altında her vatandaş gibi.
Aman vermekse en çok da beynimin kıvrımlarında can çekişen hayallerim. Tuhaf doğrusu; hayal kurmaktan asla vazgeçmiyorum gelin görün ki hayal kurma potansiyelim bile tetikleyici bir motivasyon çoğunun nezdinde suç unsuru addedilen hatta gün be gün büyüyen bir hegemonya zamansız bir kehanet ve eninde sonunda hayallerimin şakağında dayalı anarşist bir cümle:
‘’Sen de yazar mısın ki de övünüyorsun yazdıklarınla?’’
Ya da müşkülpesent bir cümle:
‘’İştahını kabartma e mi? Sen kim yazmak kim?’’
Sayısız realite tetiklerken ölme isteğini yazma dürtümün hele ki ardından gözyaşı döktüğüm milyonlarca dürtü sayısız istem ve sevgimle boğduğum ölü insanlar… hatta kendime sunduğum o intihar dilekçem:
‘’Bu saatten sonra mı bir baltaya sap olacaksın?’’
Kaygı dolu fazlasıyla ama illa ki yaşamak için bulacağım sebeplere doyamazken ve yüce Yaratan’ın ayak izi iken peşinde sürüklendiğim üstelik o derin huşu, her acı sonrası duyumsayıp şükrettiğim.
Acıyan iç yangınlarımda ölümüne sebep olduğum kaç hikâye.
Acıtan gerçekler üstelik bir başkasının asla tahammül edemeyeceği.
Kimine göre erkeğim.
Belki eşcinsel.
Hatta engel sahibi bir vatandaş ki bunu da anlamış değilim hani engel denen sözcüğün neye tekabül ettiğini.
Üç gözüm olsa kime ne?
Ya da tek bacağım?
Yoksa önceki hayatımda bir katil miydim?
Ya da bir muhbir belki de aşkı öldürenlere ihanet ettiğim derviş ruhlu bir şövalye…
Geçiniz.
Geçinmeye gönlü yoksa insanların prenses olsam ne yazar ya da bir devlet büyüğü belki bir anne belki bir evlat belki öğrenci ruhu ile kendini eğitime ve sevgiye adamış tayini çıkmamış bir öğrenci…
Kibirli sözcükler kullandığımı söyleyenler.
Ya da özelimin ihlali.
Derken temkinli varlığımla buzlardan inşa edilmiş sürrealist bir imge.
Bir sakınca mı yoksa barınıyor yazmamam gerektiğine dair?
Sanılarla mı doluyum da sancılanıyorlar her doğduğum günde ve şiirde bir nüans iken iç sesimin aşk ile coştuğu…
Farklı bir aşk benimkisi ki her canlıda, her varlıkta ve yüreğimde büyüttüğüm düşlerimde ayrı bir tat aldığım: Bazen bir çiçeği saatlerce seyredip okşama isteğim. Bazen ufacık bir kuşu sahiplenme dürtüsü yine kuş olan yüreğimin sektiği sayısız sekme ve ben penceremde konaklarken başıma taş atan nice insan…
Nice ben.
Nice umut.
Nice sakınca.
Nicelerle yaptığım sebepsiz bir yolculuk ama illa ki aşkın sunumu üstelik doğurmadığım halde anne yüreğimin kabardığı.
Kör olmadığım halde benim görmemin engellediği.
Sağır sultan duyarken benim duymadıklarım. Ya gönül gözüm?
Ya onu nasıl ifade edeceğim haricimdeki insanlara?
Buyur buradan yak dercesine paranoyak bir akım nezdinde bana delil sun diyenlere:’’Yukarıda Allah var.’’demem bile bir yetersizlik hatta bir kinayeye maruz kaldığım.
Ben buyum demekten çok yorgunum yine de kimseye:’’Sen busun’’demem yine faturası bana kesilen kocaman bir yanılgı.
Noktalarımı seviyorum ama üçü bir arada olanları.
Tek noktayı o kadar çok zikrettim ki ömür boyu ne yaşamaya doyuyorum ne de yazmaya bu yüzden üçü bir arada yine aşk ile doyduğum bu devranda hala sorgulamayı meziyet bilenlere tek sitem etmezken ama kırgınlığımı da için için yaşadığım bu yüzden teşekkür ediyorum beni bana yakın kılanlara her ne kadar benlikleri ile aramda gitgide artan o mesafede hala sarf ettiğim sözcükleri yok saymam gerektiğine inandırılmak istediğim.
Bu benim üç noktalı yalnızlığım ve kalabalığım da aynı zamanda hem kim bilebilir ki içimde büyüttüğüm hayallerimin enginliğini ve yine yüreğimde saklı tuttuklarımı Allah rızası için daha da çok sevmeyi niyazlarımdan eksik etmediğim.
Tüm cümlelerimle ve tüm yanlışımla ve yine kanıksadığım değerlerle ama en önemlisi Allah aşkı ile dolu olup gün ve gün artan yaşama heyecanım ve önü alınmaz yazma coşkum bu yüzden şükrediyorum aralıksız ve sabır denen kehaneti de çözmeye başladım hele ki hayallerin uçsuz bucaksız olduğunu öğrendiğimden bu yana…
Sevgilerimle sevgili dostlarım…
YORUMLAR
Gülüm Çamlısoy
Sağ ol çok sağ ol değerli dostum.
Hassasiyet başa bela dostum.
Selam olsun güzel yüreğine.
Gülüm Çamlısoy
Bu yüzden belki de sizlerin desteğine duyduğum ihtiyaç.
Sevgilerimle...
Yazının sonunda bir veda izlenimine kapıldım.
Bizde buna gâvura küsüp de orucu yiyen gibi derler.
İnsan kendine çizdiği yolda herkesin dediğine bakmamalı.
Tabi insanı yönlendiren güzel şeylerden söz etmiyorum.
İnsan aklı her zorluğun üstesinden gelebilir.
Öyle içten bir yazı olmuş ki, duygulandım.
Selâm ve sevgimle canım arkadaşım.
Tebrikler..
Gülüm Çamlısoy
Ömrün çok olsun arkadaşım.
Benlik kadar zihin de yorgun belki de çok şey bekliyorum hayattan aslında çok şey de değil istediğim.
Zaman ve kırgın bir yürek yine kulp taktığımız zamansız ve mekansız bir yolculuk.
Sevgimlesin.
Hayırlı cumalar sevgili arkadaşım.
,
Giderseniz selametle. Kalırsanız sefa ile.
Aynur Engindeniz tarafından 4/4/2017 11:15:26 PM zamanında düzenlenmiştir.
Gülüm Çamlısoy
İyi dilekleriniz için çok teşekkür ederim.
Yazmaktan ve sizlerden kopmak belki de hayatın sunduklarına şükretmemek bu anlamda yoğun duygular ve adı olmayan iklimlerde saklıyım sevgili Aynur Hanım.
Tüm sevgimle güzel insan.
Gülüm Kızım...
Sitemlerini üzülerek okudum.
Ve seni eleştirenleri Allah'a havale ediyorum.
Bu yazdıklarını görüp de "sen kendini yazar mı sayıyorsun?" diyebilene söyleyecek tek söz geliyor aklıma...
"Allah'tan kork!"
Nice değerli yazarlar, nice değerli şairler var bu sitelerde kaybolup gidiyor sanatları...
Nedeni, kendilerini tanıtamamak.
Vatandaş tanınmış yazarları/şairleri okumak istiyor.
Kendisini tanıtacak parası olmayanları değil...
Parasıyla, puluyla kendilerini tanıtanlar için sanat önemli değil, çünkü onlar yellense sanat diye okurlar...
Bir eser yayına başladı...
Eser değil bir dev.
Fakat yazarı bir dev değildi...
Atatürk'ün hayatını ve yakın çağ tarihimizi romanlaştıran bu dev eser 10 cilt üzerinden planlanmıştı...
5. cildi yayınlandı, 23 Nisan 1920'de TBMM açıldı...
Sonra yayın durdu...
Nedeni, parasızlık ve ürünü tanıtamamak...
Bu nedenle satışların masrafları karşılayamaması...
Turgut Özakman'ın veya Hasan İzzettin Dinamo'nun aynı konudaki eserlerini okumuşsunuzdur...
Benim onların sanatına sözüm yok...
Ama...
Bir de Nurten Arslan Kızımın "Küçük Anılarda Büyük Sırlar" başlıklı eserini bulabilirseniz okuyun...
Okuyun ki bir tarih nasıl şiir gibi kaleme alınmış...
Bulamazsanız bende var...
İşte bu Nurten Arslan tanınan bir yazar olmadığı için...
Kendisini ve eserini tanıtacak desteği bulamadığı için...
Halkımız bu derece güzel bir eserden bihaber...
Sevgiler Kızım...
Bence bırak başkaları ne derse desin.
Seni onlar yönetecek değil...
Gülüm Çamlısoy
Kararsızım Kadir babam ve çok teşekkür ediyorum desteğinize.
Sevgiler, selamlar...
İnsan her yalnızlığında bir doğru noktayla yoldaşlık eder çoğu kez.
Ve aslında dil yorulur,arzu halini anlatamadığı yüreklere sürekli kendini ifade etmeye çalışarak.
Bu sebeplerle açıklaması zorunlu olmadığı halde,
hep anlaşılmak istenir gönül gözüyle bakmayanlar tarafından.Ama nafile.
Çünkü onlar aşk'ı sadece tenden ibaret gören bir düşün yolcusu olduğundan,bilmezler bir menekşenin renklerindeki ihtişamı,tabiata baktıklarında anlamazlar yüce bir kudretin varlığını ve bir kedinin masumiyetinden dahi nankörlük çıkarırlar mütemadiyen.
Onun için sevgili Gülüm hanımcım sizi ancak sizin gibi bakanlar anlayabilir. O kadar açık ve net ki hayattan beklentileriniz,benimde dahil olduğum bir azınlık sezebilir bu duyguyu.
Mükemmel bir yazı
Özgün bir dil...
Bu bağlamda ustaca kaleme alınmış duygularınızı yürekten kutluyorum değerli arkadaşım.
Sonsuz sevgilerimle
Gülüm Çamlısoy
Bakış açıları bazen odaklandığımızdan çok farklı bir açıdan eşleştirildiğimiz ama eş anlamlı bir sözcük bulamadığımız hangi duygu ise sahiplendiğimiz ve nasiplendiğimiz...
Varlığınıza ve yorumunuza mutlu oldum.
Çok teşekkür ediyorum tüm yüreğimle.
Sevgilerimle...
Gülüm Çamlısoy
Rabbim izin verdiği sürece yazacağım ve yine gelişime açık bir ruhla kazacağım o dipsiz kuyuyu ama sevgiyle ve içimdeki pınarla ıslanmaya ve ıslatmaya devam edeceğim: Kah mutluluğuma kah hüznüme eşlik eden gözyaşları çünkü insan olmayı seviyorum ve tüm içtenliğimle hayat kulvarında genelde zamandan ve mekandan ayrı ve boyutsuzluğun kucağında...
Sevgilerimle.
Çok güzel olmuş. Yazının sonunda da üç nokta var. Devamını diler ve bekleriz...
Gönülden tebrik eder, saygılar sunarım...
Gülüm Çamlısoy
selam ve saygılarımla...