- 1350 Okunma
- 9 Yorum
- 0 Beğeni
Yarın Yeni Bir Hayatın İlk Günü
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sevgi gerçekten bekleyemezdi artık. Bir saat sonra Erol’la yemeğe çıkacaktı. Cengiz hala gelmemişti. Yarım saattir bekliyordu ve bu kadarı da fazlaydı. Bekletilmekten hiç hoşlanmadığını da biliyordu üstelik Cengiz. Kol saatine baktı öfkeyle. Beş dakika içinde gelmezse kalkıp gitmeğe karar verdi. Erol’u bir haftadır oyalıyordu. Bugünkü buluşmalarını iptal edemezdi.
O an kafeye giren Cengiz, Sevgi’nin Erol’la ilgili düşüncelerini böldü. Elindeki kırmızı gülü Sevgi’ye uzatarak yanağından öptü.
-Sevgilim çok özür dilerim. Yolda kaza vardı. Arabayı park edip taksiyle geldim. Söyle bakayım, neler yapıyoruz bugün?
Bugün mü? Sevginin avuç içleri terlemeye başladı o an. Cengiz oldukça yakışıklı, esmer biriydi. Masmavi gözleri ilk gördüğü an büyülemişti Sevgi’yi. Hareketli, yerinde duramayan biri olduğundan, çok da keyifli vakit geçirirlerdi birlikte. Heyecan, aşk, ilgi… Bir kadının arayabileceği her şeye sahipti. Bu adamla olan her anı doyasıya yaşardı. Fakat bugün olmazdı. Erol’a söz vermişti.
Erol bambaşkaydı. Sakin, sesiz biriydi. Huzurun insan olmuş haliydi. Onun kollarında geçirdiği anların tarifi imkânsızdı. Her defasında, yeniden doğmuş gibi umutla, sevgiyle bakıyordu dünyaya.
Bir de Hakan vardı. Hakan Sevgi’den beş yaş daha gençti. Delidolu, yerinde duramayan bir delikanlıydı. Onunla bambaşka bir dünyası vardı. Cinselliğin sınırsızlığını ve hissedilebilecek duyguların en şiddetlisini o yaşatıyordu her defasında. Hakanla nelerin mümkün olduğunu yeniden keşfediyordu sanki.
Üç erkek vardı hayatında ve üçüne de âşıktı.
Cengiz’e, bugün onunla olamayacağını tatlı bir dille anlatması gerekiyordu şu an.
-Canım, benim bir saat sonra görüşmem var. Ona yetişmem gerekiyor. Yarın tüm gün seninim vaktin varsa. Olur mu?
Sevgi, Cengiz’in elini tutarak dudaklarına götürdü, arzulu bir öpücük kondurdu avuç içine. Cengiz’in ona kızamayacağını biliyordu.
-Tamam canım. Artık bizde bu ilişkimize bir isim koyalım istiyorum. Bir yıldan beri birlikteyiz ve ben artık bunu resmîleştirmek istiyorum Sevgi. Bunu yarına dek düşün olur mu?
Ne yani? Resmîleştirmek de nerden çıkmıştı? Sevgi evlenmek istemiyordu ki. Hayatındaki erkekler onu zaten mutlu ediyordu. Güzel bir işi vardı. Dolayısıyla maddi kaygıları da yoktu. Kendine küçük bir daire almıştı. Komşuları da düzgün, sevecen insanlardı. Huzurlu ve güvende hissediyordu kendini. Evlilik, yaşadığı hayatın sonu demek olurdu. Cengiz için ne Hakan’dan ne de Erol’dan vazgeçmek istemiyordu.
“Neyse… Yarına daha çok var” diye iç geçirdi. Cengiz’i planlarından caydıracak sebepler bulmalıydı. Artık kalkıp gitmesi gerekiyordu. Cengiz’e sevgi dolu bir dille “Görüşürüz” deyip hafif bir öpücük kondurdu dudaklarına.
Dışardaki arabasına binip Erol’la buluşacağı yere tam saatinde vardı. Harika biriydi Erol. İçerdeydi ve onu bekliyordu çoktan. Göz göze geldiklerinde, tüm dünya kaybolmuşçasına cennette hissetti kendini Sevgi. Bu gece Erol’un kollarında, çoktandır arzuladığı huzura kavuşacaktı artık.
Bu adam Abı- hayat suyuydu ve Sevgi onun her damlasına hasretti.
Masal tadında bir akşamın ardından Erol onu ilk kez evine götürdü. Şaşırmıştı Sevgi. Neden buraya gelmişlerdi ki?
İçerde onu bekleyen sürprizi görünce adeta ağzı açık kaldı. Giriş kapısından yatak odasına kadar kırmızı gül yapraklarından bir halı serilmişti önüne. Bir yerlerden müzik sesi geliyordu.
Erol birden onu kucaklayıp eve taşıdı. İçerde yere indirip uzun uzun özlemle öptü.
Sevgi çok duygulanmış ve ne diyeceğini bilmez haldeydi. Erol’un onu bu şekilde karşılamasına anlam veremese de mutluluktan uçuyordu.
Her zamankinden daha romantik bir gecenin ardından, burnuna dolan kahve kokusuna uyandı. Odaya, elinde hazırladığı kahveyle Erol girmişti.
-Günaydın bir tanem…
Sevgi kendini hiç olmadığı kadar iyi hissediyordu. Teşekkür ederek kahveyi alıp yudumlamaya başladı. Kokusu kadar tadı da müthişti; aynı kahveyi hazırlayan gibi…
-Sevgi sana bir şey sorsam…
-Sorabilirsin tabii… Söyle canım…
-Altı aydır birlikteyiz ve seninle hiç olmadığım kadar mutluyum. Seni çevremle tanıştırmak istiyorum. Ne dersin?
Bunları duyunca öksürük tuttu Sevgiyi. Elindeki fincanından bir kaç damla kahve düştü beyaz saten çarşafa.
-Ne demek istiyorsun canım? Aramızdaki her şey çok iyi gidiyor. Bunu bozmazsak olmaz mı?
Erol şaşkındı. Yüzüne garip bir gölge düştü. Belli ki çok kötü hayal kırıklığına uğramıştı.
-Sevgi hep öyle mi kalacak? Kaçamaklardan ibaret mi aramızdaki ilişki? Bana yeterli gelmiyor artık. Teklifimi bir düşünsen…
Erol’u kırmak hayatında istediği en son şeydi.
-Söz! Düşüneceğim dediklerini.
Söz verince, Erol’un yüzündeki gölge gitmiş, gözlerinde adeta yıldızlar parlamaya başlamıştı.
Öğleye doğru ayrılmıştı Sevgi Erol’un evinden.
Akşam felaket başı ağrıyordu. Cengiz’i arayıp buluşmalarını iptal etti. Çok kızdığını fark etmiş, sesindeki üzüntüyü duymazdan gelmişti. Kendini düşünmek zorundaydı. Dinlenmek ve düşünmek için zamana ihtiyacı vardı.
Cengiz ve Erol’la bir müddet görüşmemeye karar verdi ve o an telefonu çaldı. Arayan Hakan’dı. Derin bir “Offf!” çekti içinden. Bir bu eksikti…
Telefon ısrarla çalmaya devam edince, kısa konuşup ne istediğini öğrenmeye karar verdi.
Hakan’ın ona büyük bir sürprizi varmış meğer. Hafta sonu için harika bir otelde yer ayırtmış, üstelik en çok sevdiği sanatçının konserine bilet almış. Cumartesi sabahı, evine yakın olan otobüs durağından gelip alacakmış Sevgi’yi.
Güzel haberdi ve çok sevinmişti. Bu hafta sonunu doyasıya yaşayacak, çılgınlar gibi eğlenecekti. Üç gün sonra, otelin havuzunda güzelce güneşlenip dinlenecekti.
Heyecanla beklediği cumartesi gelmişti sonunda. Hakan, sözleştikleri saate onu otobüs durağından aldı. Üç saatlik yolculuktan sonra, yeşilliklerle arasındaki muhteşem bir otelin kapısında durdular.
-Geldik güzel kadın.
Hakan arabadan indi, Sevgi’nin kapısını açtı ve elinden tutup inmesine yardım etti. Hakan’ın bu tavırlarını çok seviyordu. Delidolu tarafları olsa da tam anlamıyla bir beyefendiydi.
Gülerek otelin kapısından girdiler. Her şey tam istediği gibiydi.
Akşam konserde her şarkıya eşlik edip delice dans ettiler. Bu şekilde eğlenmek sadece Hakan’la mümkündü. Emindi bundan.
Konser bitmişti. Hakan’la kol kola çıkış kapısına vardılar. Birden dışarda tanıdık birini gördü ve telaşlandı Sevgi. Olamazdı! Orada duran Cengiz’in ta kendisiydi.
Korkudan soğuk terler akmaya başladı sırtından. İnanılmaz derecede üşüyor ve titriyordu. Hakan, Sevgi’nin titrediğini fark edince sevgilisine bir şey oldu diye çok endişelendi. O an Cengiz arkasını dönünce Sevgi’yle göz göze geliverdi.
Sevgi, hala Hakan’la kol kolaydı. Cengiz’in yüz ifadesi o saniye değişti. Duygularını tek tek yansıtıyordu bakışları. Aşk, nefret, acı ve ihanete karşı intikam hissiyle yanlarına yaklaşıp Sevgi’nin önüne doğru yere tükürüp uzaklaştı.
Hakan Sevgi’ye uzun uzun bakıp elini bıraktı. Konuşacak bir şey kalmamıştı. O da anlamıştı. Orda öylece bırakıp, hızlı adımlarla uzaklaştı Sevgi’den.
Gece yarısıydı ve çok kötü bir kâbustu yaşadığı. Uyanması mümkün olmayan bir kâbus… Kendini çok kötü hissediyordu. Otele gitmeli ve eşyalarını toplamalıydı.
Yavaşça otele doğru yürüdü. Yüzü solmuş, elleri ayakları buz kesmişti. Ruh gibiydi.
Otele vardığında resepsiyondaki adam seslendi kendisine.
-Bakar mısınız bayan? Hakan bey eşyalarınızı buraya bıraktı. Kendisi bu gece buradan ayrılacağınızı bildirdi.
Sevgi, duygularını kontrol altına almaya uğraşırken, gözlerinden akan yaşlara engel olamıyordu. Gece yarısını çoktan geçmişti. Saatine baktı; üçe geliyordu. Taksi çağırıp otogara gitmeliydi.
Resepsiyondaki çalışan hala Sevgi’ye bakıyordu. Çaresizliği gözlerinden okunuyordu zaten. Acımıştı genç kadının haline.
-Boş bir odamız var. İsterseniz taksi çağırana kadar üzerinizdekileri değişebilirsiniz. Hatta bu gece için odayı size verebiliriz; ama sabah erken çıkmanız gerekiyor. Odanın sahipleri saat onda giriş yapacak otele.
“Sağ olun” diyerek elindeki anahtarı aldı Sevgi. Üzerini değişip on dakika sonra dönmüştü otelin girişine. Anahtarı teşekkür ederek geri verdi. Gelen taksiye binip otogara yol aldı.
Yaşadığı şokun etkisinden kurtulamıyordu. Dört saatlik yolculuk boyunca şuursuzca ağladı. Değer verdiği ve çok sevdiği iki insanı, aynı anda kaybetmişti.
O an karar verdi. Erol’a her şeyi anlatmalıydı. Yalansız bir başlangıç yapmak istiyordu onunla.
Yarın yeni bir hayatın ilk günü olacaktı.
YORUMLAR
İlk önce Cengiz vardı. Altı ay sonra devreye Erol girdi. Hakan'ın ise daha yeni olduğunu düşünüyorum ama bunun belirli bir sebebi yok (Daha genç olması, en son gelmesini gerektirmiyor).
"O an karar verdi. Erol’a her şeyi anlatmalıydı. Yalansız bir başlangıç yapmak istiyordu onunla.'
Aslında en çok Erol'u sevdiği için mi, yoksa elinde sadece Erol kaldığı için mi? Ben ikincisini tercih ederdim; öykünün sonuna belirli bir burukluk kattığı için. Dahası her şeyi Erol'a anlattığında onu "Her defasında, yeniden doğmuş gibi umutla, sevgiyle dünyaya bakma." özelliğinin devreye gireceğinden ne kadar emin olabiliriz, bilmiyorum.
Bir de Cengiz "Ya tamam, ya devam" sorusu soruyor. Yanıtını alacağı akşam, Sevgi baş ağrısı yüzünden buluşmayı iptal ediyor. Sonrasında Sevgi'den ses yok. Haftasonuna kaç gün var bilemiyoruz ama onun üzerine bir üç gün de başka bir şehirde tatil olacak. Cengiz hiç mi merak etmeyecek ve/veya aramayacak? Sevgi'nin beklentisi neydi? (Üç kişiyi idare eden biri için bu durumu öngörmek ve önlem almak içgüdüsel olmalı)
Öykünün geneli için Aynur Hanım'a katılacağım. Dramatik bir potansiyel var ama işlenmesi sorunlu gibi.
1) Sevgi aynı anda üç kişiyi idare ediyor.
2) Ama bu durum çok sürmeyecek çünkü sevgililerden ikisi birer gün arayla ilişkiyi daha ileri götürme teklifi yapıyor.
3) Bir tesadüf sonucu aynı anda iki sevgili eleniyor.
4) Elde kalana her şey açıklanmaya karar veriyor ama onun duruma itiraz etmesinden bir endişe duymuyoruz.
Alışıldık bir süreç var. Sanki değişik denemelere kalkışabiliriz gibi. Peki ne yapılabilirdi? Buna her kalemi alan kendine göre cevap verecektir. Örneğin bu öyküyü Sevgi'yi içinden çıkarıp anlatmayı deneyebiliriz. Önce Cengiz anlatır (ya da üçüncü tekilden gider). Sonra Hakan. En sonra da Erol. (Biraz Rashomon'dan alıntı oldu ama neyse). Bambaşka bir kurgu da olabilir. Ama biraz bu beklendik olay akışını kırmak gerektiğini düşünüyorum.
Bu arada Sevgi'nin yeni hayatının ilk günü bir Pazartesi'ye denk geliyor. Saygılarımla.
Aynur Engindeniz
fatmadokuyucu
Sevgi bu yaşanan olaydan sonra Erolu da kaybetmek istemiyor tabi ...
Bu üç erkeģin arasında sevgiyle andığı zaten tek kişide o
Cengize gelince ...aynı konsere iki kişilik bilet almişti önceden .Sevgi buluşmalarını iptal edince öfkelenmişti ve haber çıkmayınca erkek arkadaşını alıp oraya gitmiş ..
Aslında bu çok uzun bir yazının kısatılmış hali😊okuyup değerlendirdiğiniz için çok teşekür ederim
Saygılar..huzurlu geceler
fatmadokuyucu
Sevgilerle
aynı anda üç kişiye aşık olabilir mi insan...gerçek aşksa olmaz diye düşünüyorum...haa öyle olduğunu iddia edenler varsa onlar duygularının isimlerini yanlış takıyorlardır...isimsiz duygular, öksüz çocuklar gibi...
fatmadokuyucu
Bir insanda bulamadıklarını diğer insanda yaşamaya çalışanlar çok günümüzde.
Yorumunuz için çok teşekür ederim
Huzurlu günler diliyorum🌼
Hayatın güldeki anlamı
Kırmızı ve mavi gül, aşkı iki kişiliktir, BEDEN VE NEFS, oh hayat ne güzel
Sarı gül solmaktır HİÇLİK, FENAFİLLAH, OLMAK YADA OLMAMAK, NİRVANA, aşk yokmuş gibi görünür
Beyaz gül ebedi diriliştir RUH, ruh var diyenler yaşadı
Siyah gül AŞKTIR, GÖNÜL, aşk var diyenler vuslata erdi, esenlikler dileklerimle...
Dr Şaban Kalyoncu tarafından 4/3/2017 8:24:21 PM zamanında düzenlenmiştir.
Den(iz)
Sevgilerimle..
Şaban Kalyoncu İskeçevi
Beden ve nefs fenotip X ekseni
Ruh ve gönül genotip Y eksenini temsil
etmektedir, iki eksenin keşismesinden şuur boyutuna göre yaşamlar ortaya çıkmaktadır,
Genelde BEDEN VE NEFS ŞUUR düzeyinde şiirler, makaleler göze çarpmaktadır, RUH VE GÖNÜL boyutuna dikkat çekmektir amacım,
Yazının içeriği ile ilgili olmasa bile, kişiyi düşünmeye sevketmektir,
Ben hem gönül hemde tıp doktoruyum, teşhisim Sizin zeki birisi olduğunuzdur,
Ruh ve gönül boyutu şiirlerine örnek
Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta
Biraz kül biraz duman O benim işte
Ne içindeyim zamanın Nede büsbütün dışında
Esenlikler dileklerimle...
kokarca
kokarca
Şaban Kalyoncu İskeçevi
Aynalarında yansıyan güzelliğe ebed sür,
Yazdıkların aynadan sana bakışın,
Çünkü,
Bir ben var bende benden içeri yi arayınca yanaktaki ben olarak dışarı çıktım, esenlikler dileklerimle...
Aynur Engindeniz
Sayın kokarca bence en müthis katkı sizinki olmus. Niye atılasınız, mizah iyidir yerince.
Şaban Kalyoncu İskeçevi
İnsanın, beden şuuru dürtüsel yaşamı,
nefs şuuru iki yöne dönüktür, bencillikte aşırı giderse şeytanlaşır (ego), ruha dönük olursa herkesi kucaklayan meleki yaşam, bütün bu şuur katmanlarını aşka boyayabilirse gönül insanı İnsanı Kamil ortaya çıkar,
Şimdi bana cevap verenler yerini tayin edebilir,
İnsan arafta
Pozitif kutup Ruh ve melek
Negatif kutup Nefs ve şeytan
Iki kutbu Arafında AŞKLA
Dengede Tutar İNSAN,
Kalyoncu bu dört boyuta aşmış birisi,
İnsan içinde ilmin eridiği (ilmen aynel hakkal yakıyn) aşktır, esenlikler dileklerimle...
Aynur Engindeniz
Den(iz)
Mesela ben kendim için soran olursa sağlık çalışanı yada sağlık emekçisiyim derim.. Etiketlere sığınmak kendimiz hakkında söyleyecek başka sözümüz olmadağını gösterir. Kartvizit soran olursa bu mesleki bir gerekliliktir. Ama işyerinde değiliz efendim ...
Haa bu arada yine yazdıklarınızdan bir şey anlamadım.. Sanırım sadece benim hatam ..sonuçta bir doktorla boy ölçüşecek kadar hadsiz değilim ...
Sevgilerimle...
Şaban Kalyoncu İskeçevi
Kırmızı ve mavi gül, aşkı iki kişiliktir, BEDEN VE NEFS, oh hayat ne güzel kısmı, yazının seviyesini açıklıyor,
Diyorum ki esas sanat ruh ve gönül boyutuna ulaşmaktır,
Kendinizi tarif edebilirmisin,
Ben Yunus Emre nin bir ben var bende benden içeri yi aradım, dedilerki öyle birisi yok, sen olsa olsa yanaktaki ben olursun dediler,
Varlık Ezginin Denizidir, sen ancak dalgası olursun dediler,
Varoluşçuların sıkıntısı hafiflesin, çünkü yoklar, esenlikler dileklerimle...
Okuduğum diğer yazılarınız gibi etkileyici bulmadığımı söylemeliyim. Üzgünüm ama sıradan bir hikaye olmuş bu sefer. Sevgilerimle.
CaNMaYBuLL.
Sıradanlık sıra dışı olmaktan daha iyi. Hem siz seçkiden daha iyi mi bileceksiniz? Zaten sıra dışı yazılar yayınlayarak seçkiyi çileden çıkarttık. Bir kaç sene sonra sıra dışı yazıları anlayabilecek duruma ancak gelecek.
Tavsiyem ,onun anlayabileceği yazılar yazın,aksi halde yazılarınız hep teğet geçilecek 😁
Sıranın içine ,sürüden ayrılmayalımmmmmmmm
Aynur Engindeniz
Aynur Engindeniz
CaNMaYBuLL.
Beni de bi keşfetseler. Gözlerine gözlerine sokuyorum ama nafile... Fuzuli ile Nafile ...
CaNMaYBuLL.
Cevap verilememesi unutkanlık olabilir. Benim cevabıma say....
Aynur Engindeniz
Sizin kesfedilmek icin seckiye ihtiyacınız mı var...hem secki ise yaramıyor o kadar seçkiye hala bir kitabım yok 😊
fatmadokuyucu
Saygılarla
fatmadokuyucu
Sevgi dolu günleriniz olsun
Fil'lerin üzerinden inen fiiller kadar, fiziksel görüntünün içinde fikirsiz kalan iki yalan... Birini severken birine aşık olan , birine aşık olurken sevgiyi hiçleştiren gaddar fiiller...
İtiraflarım kadar inkarlarım, itirazlarım kadar isyanlarım ile dolu bir hayattı benimki. En son Ahmet Altan'ın romanında kendimi görmüştüm. Duygudan yoksun, duygu sersemi, isyandan yoksun, intikam bestecisi gibi. O sıralar elimde avucumda biriktirdiğim kelimeler şiir değil de; birer isyan ve gözyaşı niteliğindeydi sözcükler.
Yüreğinizi sürgüne yollamadan önce, kahır ve azap yüklü bir mektubun hayatınızda kötü bir filmi, kötü bir başrol oyuncusu ile bunu paylaşırken ,gözlerinizin önünde oynanacak oyunda sizden alınan iki duygu, size sunulan senaryoyu oynamaya başlayacak. Fiziksel ve ruhsal çöküntüyü , çalkantıyı önünde diz çöktüren aldatmak, elem ve keder sözcüklerine şiirini yazdırarak kendisini başka bir bedende yeniden başak verene kadar susturacak.
Yarın yeni bir gün ,lakin güne hayat verecek duygular, at üstünde fil'lere toz attıracak fiillerle dolu olacak :)
sevgiler
fatmadokuyucu
Mutlu ve apaydın günleriniz olsun😊