BANA SEVGİYİ GERİ VERİN!
Yamalı eteğini yıkarken şalvarı ile beklerdi ninem. “Etek kurusun da şalvarımı da yıkayayım” diye. Dedemin parça parça olan mintanını nasıl yamayacağını şaşırırdı. Ne bir parça yamalık bez kalmış elinde ne de yenisini alacak paraları vardı.
Tarlaya ektikleri 3–4 dönüm buğdayını değirmene taşır sırtında, ekmeklik un getirirlerdi. Ezandan evvel bir yığın yufka açılmış konmuştur bile. Sonra üç beş lokma zeytin ekmek ve buldukları bir ottan hazırladıkları çayları. Arkasından da ev işleri, tarla işleri, çoluk çocuğun aşılması güç dertleri ile tüketirlerdi ömürlerini. Akşam oldu mu, ya bi konu komşuya ya da ağlayan birilerini bulur gözyaşlarını silmeye giderlerdi. Eve döndüklerinde ise iyi bir davranışın hafifliği ile erkenden uyurlardı. Sabah yeni gün ile kalan işleri tamamlamak üzere düşerlerdi yollara. Kilometrelerce yolu ya yayan ya da eşeksırtında sırayla bine bine alırlardı. Bırakın traktörü, arabayı, atları bile yoktu. Yalnız ağanın atı vardı 9 köye yeten. O da kimseyi kıramaz heves eden gelinlerin binmesi için salardı sağdıçlarla atını. Dedemle ninem ise uzaktan bakar ata “ah” bile çekmezlerdi. Hiç mutsuzluk, memnuniyetsizlik nedir görmedim yüzlerinde. İkinci bir kat elbiseleri yoktu, katıkları zeytinden başka bir şey değildi, saatlerce de sürse yürüye yürüye aşarlardı ormanlık dağları. Ama yine de “of” bile demediler. “Canım, bi danem” diye seslenirler birbirlerine, sımsıkı dost olurlardı yokluğun gölgesinde. Bir gün “ sen” dememiştir ninem dedeme. Dedem de bir sözünü iki etmemiştir ninemin. Para pul davaları yoktu aralarında. “Sen ben” tartışmasına hiç şahit olmadım. Her daim “biz” derlerdi de başka söz çıkmazdı ağızlarından. Onlar mutluydu. Atları, arabaları, paraları pulları, katıkları, yakacakları yoktu belki ama onlar mutluydu.
Ya şimdi, o yokluğun, o imkânsızlıkların içindeki yaşanan mutluluğun zerresinden eser kalmadı. O günden bugüne çok şey değişti. Katıklar çoğaldı “ ben bunu sevmiyorum başka bir şey yok mu?” denilmeye başlandı. Bu yılın moda rengine uymayan kılık kıyafetler ya raf bekledi ya çöpleri doldurdu. Arabalarla, uçaklarla mesafeler kısaldı, ziyaretlerin arası uzadı. “Evladım” diye gece gündüz çabalayan ana- baba “ ihtiyar bunak” adıyla zikredilmeye başlandı. O zamandan bu zamana çok şey değişti.
Televizyon çıktı geldi eve. Ona muhteşem örtüler örüp varlığını ilahlaştırdık. Oradan her söylenene kulak verdik de aile bireylerini dinlemeyi unuttuk. Zamanla da konuşma yeteneğimizi kaybettik. Arkasından arabaların sayısı arttı, kendimizden evvel, saygıyı bindirip yolcu ettik onunla. Sonra da sevgi, saygının yokluğuna dayanamayınca onu da uğurlamak zorunda kaldık. Beton heykel gibi ruhsuz, taş blokların arasına hapsettik kendimizi. Yetmedi, bilgisayar çıktı geldi önümüze. Allah’ım ne bulunmaz nimetmiş ki bu, bi oturduk mu başına kalkamaz olduk. Ne bilgisi, ne yararı, varsa yoksa boş işlerin ustası kesildik oyunlarda. Unuttum sanmayın sakın, çamaşır, bulaşık makinelerini. Daha sayamayacağım kadar çok olan o elektrikli aletleri. Hepsi de bir parça tembelliğe itti hepimizi. Hayatımızı hareketsiz kıldı adeta. Sonra da gelsin hastalıklar… Tıklım tıklım olsun hastaneler.
Teknoloji düşmanı bellemeyin beni. Teknoloji ile daha refah, daha rahat, daha bilgili, daha görgülü, daha iyi, daha doğru bir hayat sürmek varken, konforu ve yalnızlığı aldık ömrümüze.
Benim katığım zeytin olsun. Ben saatlerce de yürüyebilirim. Dünyada olup biteni altı ay sonra öğrenirim. İki yufka için üç- beş dönüm tarlada ter üstüne ter dökerim. Yeter ki; saygı ve sevgi geri gelsin. Merhametin namı kaz- tavuk hikâyesinden çıksın. Yeter ki; tatlı sözlerle şen olsun kulağım, dilim yaralara merhem çalsın. Gönlüm, iyiliğin aşkıyla dağları delsin. Ben istemiyorum böyle teknoloji, ben benliğimizi geri istiyorum. Değerlerimizi geri istiyorum. Kardeşin kardeşine güvenmediği dünyayı alan alsın. Ben ninemin yamalı eteğinden istiyorum. Dedemin mintanına yamalık bez aramak istiyorum. Ben sevgi istiyorum. Para pul, şan, şöhret kimin olursa olsun. Bana sevgiyi, sevgili dünyayı geri verin.
Elvan USUL
11 Eylül 2008
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.