- 943 Okunma
- 10 Yorum
- 1 Beğeni
KIRILMALAR ATÖLYESİ
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
(Neyi anlamıyorsan, O’yum!)
Alev doğrudur! Alevin elinde yakılacaklar listesi vardır. Tarihin en sevdiği ve vazgeçemediği alışkanlığıdır bu. İnsanlığın ihtiyacı olan kutsal(!) acıları için hep daha fazla kan, daha iyi silahlar, daha aşağılık sebepler olacak.* Hayal kurmaya yarayan ışıkları toplayıp götürdüklerinde geriye iç içe ölmüş pencereler ve çatışma kentleri kalmıştı düşüncenin yurdunda. O an insanın ruhu yetkisiz sesler kampıdır. Ümitsizlik değiş tokuşu yapan bir şelale uzmanıdır kırılışların yazarı. Kurgu diktatörlüğünün geniş topraklarında sere serpe uzanıp hüzün dilenen iyiliğin lordu ve hiç kimseyi taşımaktan gelen hafızanın tembel atları.
Bütün bunlar imha hatası! Bütün bunlar tertemiz leke!
Ve uçurum taklidi yapan bu suskun kaldırımlar
şimşek bahçelerinden geldiğini unutmuş ressamların avuçlarıdır.
Çivi ustadır! Çivi saat kulesi gibidir çağın kara alnında. Kanı hatırlatmak için vardır. Duvarda asılı olan yok edilecekler listesinin orada kalarak saldığı korkunun teminatıdır çivi. Tahtanın derinliğidir. Kalıtımsal kötülük. Kumların içtiği insanlar. Tehlike sabittir güzel olmanın kenarında. Ama “Seni susuzluğa kadar seveceğim” diyebiliyorsa hala bir şair korkulacak bir şey yoktur. Öyleyse tehlike güzelliğin faturasıdır. Orada kelime; çöl’den oluşur. Bir şair zifiri karanlıkta yürürken bile umuttan umuda atlıyorsa, kelime kül’den oluşur. Kül; sokağa silahsız çıkan bilincin sıçrayışıdır.
Sessizlik buzdur! Donmuş sözler ve donmuş yüzlerle etrafı sarılmış bir gerçeklikte düş yüksek sesle kurulmaz. Sessizlik öyle geniştir ki dar zamanlarda, konuşmayan herkese yer vardır kırılmalar atölyesinde. İnandırıcılığın düşsel duvarı bom boştur. Elleriyle yüzünü kapatmış korkak bir Zamanın içinde çırpınıp durur güzel günler görme olasılığının işçileri. Kalp; hislerin toplantı salonudur. Ve yazmak boynunu tırpana uzatmış başaklar fırtınasıdır. Orada iyileştirici güneş tanelerinin nereye serpileceğine karar verilir. Başak fırtınasına yakalanmış bir şairin asıl anlatmak istediği açların sarhoşluğudur ve zulüm tarlalarında yeşeren o hayalet soruyu sormaya devam edecektir:
Ey sessiz kalanlar
Kim bağışlayacak sizi?
(*Tim Parks, Kader)
YORUMLAR
Uzun zamandır daha iyi bir yazı okumadım Tebrikler kalemi ve kalbi kutluyorum
Dramatik Buluntular
Sevgiler...
Dramatik Buluntular
Saygılar...
Dramatik Buluntular
Sevgi ve selamlar
Dramatik Buluntular
sevgilerimle...
"Ey sessiz kalanlar
Kim bağışlayacak sizi?"
Yazıyı bu finalle bağlamak fevkalade...
Kutlarım arkadaşım..
Dramatik Buluntular
șunu net olarak söyleyebilirim ki yazi konusunda cezmi ersöz'den iyisin.
Dramatik Buluntular
Uyumsuz_PenGuen
Dramatik Buluntular
Külden seslilik çıkmaz ama külün neden olduğunu bilenler yeniden doğar ve doğururlar...
Dramatik Buluntular
Dramatik Buluntular
Ayrıca riva ederim
Hasta adam… Hasta doktorun elinde, hastalaşmış dünyanın dizine onu çekerek tedaviye başlar… Hasta doktor hasta adama der ki : Ruhumuz içimizde büyüyerek çürüyen bir yaradır. Hasta adam ‘’ daha açık konuş ‘’dedi. ‘’Bu imkansız ‘’ dedi Doktor. İnsanın sözü gölge gibidir, ve ve gölge ışığı açıklayamaz, ve gölgelerle ışıklar arasında, sözleri doğuran o ışık geçirmez beden bulunur.’’ Hasta adam, ‘’çürümeye başlayan ruhundan kurtulmak için ne yapabilirim’’ diye cevap verdi.
….Ulan kırmızı dudaklı dünya ! Ulan dudakları arasında hayatımı ısıran hayat! Kelimelerden kurtaramadığım cümlelerle sana tükürüyorum…Gri buluta tütüyorum köpek dişlerim şairleşiyor, kendini beğenmenin romansında tüm sütunlar devriliyor, şimdi daha geniş bir alanda onları koşturuyorum ,hoşgörünün yüce anüsünden boşalıyorum.
Üç sözcük vardır: aşk, şiir, sessizlik... "ya yaşarsınız, ya susarsınız" değil orada yaşam tam da sözcüğün kendisinin sessizliğine oturur... Neresinden bakarsanız bakın, bu sözcükleri konuşmak küçülmektir, çünkü bunların dışında var olan her şey küçülmektir... Yaşarsanız önce onları yok etmeniz gerekir. yok edersiniz... sonra bu yokluğun üstünden bir uçurumu aşar gibi geçersiniz... geçtiğinizde arkaya bakmanız gerekir: aşıktım... sessizdim.. hiçtim (burada büyük harf büyük ihanettir)
Nokta donuklaştı...orada yaşayan canlı, büzülmüş deride sıkıştı...oradaki can vermede zevk yoktu...sonra çağrıştı.. dirildi, kavruldu, lavda canlandı, kalbe aktı...gözyaşı şiir oldu ...
İçimdeki sönmüş yıldızı anımsattın; etçil yıldızı, kapan ve kavuran ve ateşleyen. Aklın beyazını, koyu yuvarlak; saydam ve mat
"biz" ile başlayan tüm felsefi söylemlere üflüyorum, dağılıyor, dağılmanız öyle kolay ki! Şiire üflediğinde tutuşursun, üfleme !
Biraz daha ölmek...
Dramatik Buluntular
Sevgiler...