- 891 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR DÜŞTÜR YAŞAMAK
Yaşamak bazen düş görmektir. Olayları yaşandığı dar sınırlarla katagorize ederek algılamak ve ağırlığı altında ezilmek, bizden uzak olsun. Bazen gerçeğin yerine demeyelim ama onunla birlikte diyelim, hayal ve düş gücüne gereksinim duyarız. İşte tam bu noktada kendimize dönmeli, gereksindiğimiz enerjiyi kendi gücümüzden yaratmayı bilmeliyiz.
İnsan ara sıra da gereksindiği gücü tarihte yaşanmış büyük olaylardan ve onların yaratıcılarından alır...Spinoza’nın yaşadıklarını unutmak mümkün mü. Onun bütün suçu, dinsel inançların akılla bağdaştırılması ve insanlığın sevgiyle bütünleşmesi için çaba göstermektir. Bu amaçla insanlar arasında anlamsız düşmanlıklar yaratmaya yönelik bir tür girişime ki, bunlar ne yazık ki bazen dinsel çevrelerden de gelmektedir, karşı durmak ve din adamlarına bize dayatılan dogmalara karşı direnmektir. Çünkü egemen olan düzene ayak uyduran insanların küçük bir bölümünün yeni değerlerinin köle olarak katagorize edildiği bir dünyada ahlaktan söz etmek, , ahlaken güç bir iştir. Spinoza, bu bağlamda önce Yahudi dogmasına karşı çıktığı için Havra’dan çıkartılır. Sonra Hristiyan dogmasına karşı çıktığı içinde, kilise tarafından aforoz edilir. Özetle O, ne Musa’ya, ne İsa’ya yaranabilir, ama zaten kimseye yaranmak gibi bir sorunu da yoktur. Düşüncelerini açıklamaması için önerilen ’doyurucu’ miktardaki maaş rüşvetini de reddettiğine göre, onun erdemli olmanın cezasını çekmekten başka bir seçeneği olamazdı. Gerçekten de üniversitede felsefe profesörü olacakken, Amsterdam’ın arka sokaklarında yoksul bir cam yontucusu olarak yaşamaya mahkum edildi.
Ancak o yaşamından şikayet etmez ve şöyle der, ’Erdemli olmanın ödülü erdemli olmaktır’ Öyle ya hem erdemli hem de mutlu olunamaz ki... Bazen de size erdemli faturasını ödetirler. Zamanın otoriterleri onu gelmiş geçmiş en kötü adam olarak tanıtmayı başarmışlardır. Örneğin dönemin en büyük din taciri olan Mucakus onun için şöyle diyor:
’Yüzyıllardan beri yeryüzüne ondan daha çok ahlak bozucu, aklın ve insanlığın düşmanı bir adam gelmemiştir. Onun yazdıklarını okumak, onunla konuşmak, hatta ona dört arşından fazla yaklaşmak büyük bir günahtır. Meleklerin kararına ve azizlerin yargısına göre, yüce Tanrının onayıyla ve bütün kutsal cemaatin kararıyla Spinoza’yı ibadetten men ediyoruz.’
İnsanın tüylerini diken diken eden, bu acımasız yargının bir de Tanrı adına alınmış olmasıdır. Oysa o, ’İnsanların kurtuluşu Tanrı sevgisindedir’ diyor. ’İnsanın Tanrıyı sevmesi ise kendisini sevmesidir. Çünkü, Tanrı ve insan ayrı ayrı varlıklar değil, tek bir bütündür. ’Elbette Tanrıyı tepeden tırnağa sevgi olarak algılayanlar arasında böyle farkların olması normal karşılanmalıdır. Evet bu acı gerçektir, ama hayat böyledir.
O bütün bu kin ve nefret dolu saldırılara karşın, kendi kozasını ören bir ipek böceği gibi, sessizce çalışarak felsefe tarihine bir baş yapıt olarak geçen Ethica adlı kitabi yazar. Üstelik yaşarken hiçbir eserinin basılmayacağını bilmektedir. Nitekim Ethica ölümünden iki yüz yıl sonra yayınlanacaktır...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.