- 440 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
-EVET İLE HAYIR ARASINDA ASIL OLANI KAÇIRMAK-
Referandum sürecinde sosyal psikoloji bıçak sırtı bir nevi, karşı tarafı değiştirmek, dönüştürmek isteği had safhada, agresif dil ve söylemler beraberinde, testosteron bulutları küme küme kaplıyor dört bir yanı, hay Allah! Charlize Theron beni mi andı ne? Kahretsin ya! Ukalalığım üzerimde yine.
O değil de dostlar; peki kendimizde değişmek, dönüşmek arzusu var mı? Herkes duruşundan emin ve memnun aşağı yukarı, değil mi? Hani inkılap kavramı hakkında bir söylem vardır ya. Hakiki bir inkılap önce kendini değiştirmekle başlar tarzı bir anlayış ki, çokta mantıklı değil midir?
"İlim bilmektir, ilim kendini bilmektir, sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır" Der koca Yunus. Toplumu ve dünyayı değiştirmek zor zanaattir de, ondan da zoru kendini değiştirmek galiba.
Bir diğer husus mu? Empati dostlar. Başkalarını bir aşka davet etmek; öncelikle onları anlamayı, doğru anlamayı ve devamında da doğru araçlar kullanmayı gerektirir en müspetinden. Hemen patilerimizi göstermek yerine biraz empati lütfen!
Açıktır ki, evetle hayırın hangisinin doğru olduğu üstteki resim misali altıyla dokuza nereden baktığımıza bağlıdır.
Yanısıra, evetin ve hayırın psikolojisini, kafa yapısını yabana atmamak gerektiğini düşünüyorum.
Evet, önce...
-Yerinde saymak geriye gitmektir gerçekte. Çünkü siz yerinizde sayarken ilerleyenler vardır. Dolayısıyla yerinde saymak, durumunu korumak bile bir miktar ilerlemeyi gerektirir.
-Eğer hayır kazanırsa bu on beş yıldır halkın reyiyle zirve yapan hükûmetin şahsinda siyasi istikrara ket vuracaktır bir biçimde.
-Devrimci ideolojik yapıların bir argümanı geliyor aklıma yine. İktidar olmak yetmez. Eski yapının kalıntılarını temizlemeksizin hakimiyeti tesis etmek ve dahi kalıcılığı sağlamak mümkün değildir.
-Askeri vesayet sistemi tökezledi, sendeledi, arada çöküp kaldı, hatta düştü kalktı, yeniden sersemledi fakat tamamen yok olmadı.
-Cumhuriyet rejimiyle 1960’dan günümüze uzayıp gelen darbeler, muhtıralar zincirini bir ve aynı şey zannetmemek gerekir. 1923 ayrı son yarım asrın gladio yapılanması ayrı. Atatürk’e değer vermek bir devrin cuntacı aydınları, brontozor profesörleri ve bunların uzantısı unsurlara da okey vermek midir? Ne münasebet efendim!
-Son haftalarda Avrupa ülkelerinde artan biçimde hayır propagandasına imkân verilip, evetin tanıtımına fırsat verilmemesi, dolayısıyla Avrupa ülkeleri Türkiye’de mevcut sistemi desteklerken, anayasal değişikliğe gidilmesine karşı çıkmaktadır, öyleyse anti emperyalist olmaksa evet
Peki ya hayır?
-Parlamenter sistemde zaman zaman teklemeler olsa bile başbakan ve cumhurbaşkanı denge unsurudur. Biri ak derken öbürünün kara demesinde hayır vardır bilakis. Sözgelimi hukukta klasik üçlüyü hep biliriz. Savcı- avukat-hâkim. Şimdi biri çıkıp desin ki, her kafadan ses çıkmasıdır bu. Anlamsız kaçmaz mı? Bilirsiniz ki, iddia, savunma, hüküm tez-anti tez- sentez misalidir. Bunun gibi ihtilaf doğuruyor denilen başbakan-cumhurbaşkanı sistemi bir nevi tahterevallidir. Şimdi parktasınız tahterevallinin bir yanına oturacaksınız. Diğer yanı boş. Hani bu tahterevallinin işlevi. Yoksa iki tarafa da aynı anda siz mi oturmayı düşünüyorsunuz?
- Sayın Cumhurbaşkanımız, daha hızlı karar almak istiyorum statüko imkân vermiyor demekte. "Bu dünya bir padişaha çok, iki padişaha dar gelir." Der Yavuz Sultan Selim. Kuşkusuz sözün bağlanışı, ikiye itirazdır. Ne ki, teke de şerh düşüyor inceden. E peki nasıl olacak bu iş; bir buçuk sultan mı olacak? Elbette değil. Kendisine hedef koyan bir cihangirin ihtiyat hudutlarını da hesaba katmasıdır usulca.
-Yine bir apartman düşünün yönetici diyor ki, bundan böyle size daha iyi hizmet vereceğim, yalnız bunu sağlayabilmem bir tek hususa bağlı, evlerinizin tapusunu benim üzerime geçirmeniz gerekiyor. Ki elim daha güçlü olsun.
-Nihayet, yıllarca ortak olduğu koordineli hareket ettiği bir devlet yapılanması için yanıldık, yanıltıldık diyen bir düşünce tarzına azami yetki vermeli mi gerçekten? İlk yıllar askeri vesayete karşı mücadele ederken konfor sağlıyordu gerçekte. Yoksa rahmetli Erbakan’ın rahle-i tedrisinden geçen kadrolar Gülen’in ne yere bakan yürek yakan olduğunu bilmiyor muydu? Hani, hoca Fetöyü yıllar önce anladı, hiç inanmadı bahsi. Niye dinlemedin hocanı? Köprüyü geçene kadar ayıya dayı dedim demiyorsun da, yok yanıldık, yok aldatıldık. Ya bu aldanan zümre bugün de aldanıyorsa, ilerde de farklı olumsuzluklarda yine aldandık derse.
-Avrupa’nın Türk ve müslüman düşmanlığı asırlara dayanır, bugün referandum yapmamıza bağlı bir durum değil bu. Sorunun özü şudur; yakın devirlerden itibaren Avrupa tek Avrupa yönünde bir çizgi izlemekte. Sınırlar ve milli kültürler muhakkak surette kalkar, kalkmaz. Ancak ekonomik düzlemde Avrupa kendi içerisinde artan biçimde klasik milliyetçilikten uzaklaşmakta. Ters orantılı biçimde dünyaya karşı ırkçılaşmakta. Nedeni basit aslında. Pastayı paylaşmak istemiyor. Birkaç asırdır demokrasiyle emperyalizm birbirine koşut gelişmektedir. Avrupa ne kadar diğer kıtaları sömürüyor kendi ırkına, halklarına o kadar refah sağlıyor. Dolayısıyla Avrupa’nın siyasi tercihlerine bakıp evet demek, gâvura kızıp oruç bozmak sözünü de akla getirebilir.
Efendim! Sözün özü
Kendimize gelelim dostlar: ancak ölülerin düşüncesi değişmez, yaşayan insanın düşüncesi değişebilir. Bugün kabul ettiği, tutkuyla savunduğu bir şeyi yarın reddedebilir. Son sözünü söylemiş, noktayı koymuş insanları mezarlıklarda ancak bulabiliriz. Oysa yaşayan insan değişebilir. Hani derim ki, senin ilerde ola ki kabul etmeyeceğin bir düşünceyle benim bugün amel etmemi istiyorsun öyle mi? Sen ilerde yanılmışım, pardon mösyö diyeceksin, ben de peki sir mi diyeceğim. Kuşkusuz tersi de mümkün. Benimde ilerde herhangi bir konuda düşüncemin değişmeyeceğinin garantisi var mı? Yok hiç kuşkusuz.
Öyleyse karşılıklı saygı lütfen...
L.T.
YORUMLAR
Muhalif yanın (zarif dil kamuflajıyla) satır aralarına -anlaşılır naif söylemlerle- serpiştirildiği...
Toplumsal barış adına empatinin, farklılıklara tahammül ve saygının ve illa ki insancıl değerlerin muhafazasıyla bilinçli, sağduyulu adımların gerekliliğinin vurgulandığı muazzam güzellikte yalın ve samimi bir farkındalık yazısı...
Yazının verdiği önemli mesajlardan birisi; " basit duygusallıkla değil, akl-i selimle düşünmek, değerlendirmek ve gereğini yapacak iradeyi ortaya koymak" ...
Bir diğer önemli nokta ise; bütün bir toplumu, milleti, ülkeyi ve gelecek nesilleri ilgilendiren bu gibi önemli ve -neleri alıp neleri götüreceği meçhûl- "toplumsal oylamalarda" partiler/siyasetler üstü düşünme ve davranma gereğinin altının çizilmesi...
Önyargısız ve samimiyetle okuduğumuz sürece yazı içeriğinin duyarlı ve sorumlu bir aklın haykıran sesiyle "geceyi aydınlatan" yıldız kümesine dönüştüğünü anlayabiliriz.
Teşekkürler sağduyu...
Teşekkürler empati...
Teşekkürler sevgi...
Teşekkürler farkındalık...
Tahammül, saygı, sorumluluk, duyarlılık teşekkürler...
Teşekkürler bağımsız, özgür birey; düşünen, irdeleyen, sorgulayan barışık BEYİN teşekkürler...
Teşekkürler BARIŞ' tan yana olan ve barış için/barışık yaşam için adım atmadan önce iki kere, üç kere düşünen ve gereğini yapan dost yürek...
Ve teşekkürler "TÜRKİYE" aşkıyla dolu, bu kadim toprakların, bu kadim halkın bir daha ve haksızca örselenmemesini isteyen naif insan...
RefikaDoğan tarafından 3/26/2017 3:40:35 AM zamanında düzenlenmiştir.
levent taner
Etkili yorumun tek olmasına bir kez daha üzüldüm
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duydum hanımefendi
Saygı ve selamlarımla...
''EVET olabilir, ama bunu rüyada görmekle hayatta görmek arasında fark var. Tanrı bize bir daha böyle şeyler düşündürmeyi nasip etmesin. dedi
Hepimiz onun iradesine boyun eğeceğiz (evet)’e
Yıldızlarla boyalı gök kubbe ve Turkey yeryüzünün geri kalanının çevresinde yavaş yavaş dönüyor. Sonsuzlukta bir yerde ikamet eden Tanrı oynadığı diğer oyunların piyonlarını bir ileri bir geri hareket ettirip şu anda oynanmakta olan oyun içinse kaygılanmasına gerek yok şimdilik tek yapması gereken eğer kendini bilmez bir fikir ya da eylem kaderin düzenini bozmasın diye serçe parmağının ucuyla yapacağı hamleleri saymazsak olayları doğal gidişatına terk etmek…
Tanrı EVET’ten çok HAYIR cevabını daha çok severdi…''
levent taner
Seni farklı kılan Tanrı'ya şükür
Hangi düşüncede olursak olalım
Sana kapısını açık tutan kazanır
Doğrulukla adalet arasındaki fark misali
Bilirsin taraflardan birini dinlemeden vereceğimiz karar doğru olsa bile adil olmaz deyişi meşhurdur
Öyleyse duygu ve düşüncelerini paylaşmaya devam
Sana olumsuz bakan karşısında beni bulur!
Bazen böyle hızımı alamam da
Sen var ol yeter hocam
Katılım ve katkın dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
Değerli üstadım, dikkatle, rikkatle, ferasetle yazmışsınız...
Ben de bu bağlamda yazmak istedim...
Şu "Yanıldım/yanıldık" söyleminin dikkat, rikkat ve ferasetle değerlendirilmediğine inanıyorum...
Bu söylemin öznesi, 15 Temmuzda atlatılan facianın geçmişinden sorumlu olduğunu/olduklarını söylerken, kendilerinden beklenen dikkat, rikkat ve ferasetle vizyonunu güçlendiriyordu aslında...
Çünkü güçlü özneler, yani gerçek önderler böyle davranırlar; çünkü onlar, zor zamanlarda kendilerine mevki sağlayanları hayal kırıklığına uğratmazlar, kendilerinden beklenen erdemliliği ayağa düşürmezler...
Gerçek önderler, komutanlar, başbuğlar savaş meydanında "Bir ata krallığım!" diyerek zelil olmazlar...
Ah ne yazık ki, lümpenler, süfli varlıklar bunu anlayamazlar...
Tabii, Türk ve Müslüman düşmanları böyle algılamazlar ve böyle algılanmasın isterler...
Velhasılı...
Selam ve saygılarımla.
levent taner
Vizyonunu güçlendirmek noktasında sizinleyim aslında
Hani öz eleştiri babında sergilenen yaklaşımları aklı selime aykırı bulmadığımı söylemeliyim
Siyaset ve diplomasi elbette dikkat, hassasiyet, uzun vadelilik gerektirir
Bu da siyasi manevra yapmayı da gündeme getirir hatta doğal kılar
Benim yaklaşımım muhtelif olasılıkları ortaya koymaktı özünde
Sosyal medyayı haftalardır takip ettiğim kadarıyla iki tarafın vatandaşlarında da mantıklı ve sağduyulu bir muhakeme, analiz ve değerlendirmeden ziyade duygusallık hakim
Face sayfasında devamlı surette evet evet evet! Ya da hayır hayır hayır! Şeklinde ünlemenin mantık, muhakeme ve sağduyuyla alakası olabilir mi?
Empati, sempati, saygı, hoşgörü zayıf
Bence asıl yitirilmemesi gereken bunlar
Bu arada 15 Temmuz faciası bahsinizde hemfikirim şüphesiz
Fetö, Deaş, Işid, PKK hepsini Allah kahretsin
Ne ki, hayır ve evetin serinkanlı muhasebesinin gerekliliği o kadar açık ki
Nihayet hocam
Katılım ve katkınız dolayısıyla müteşekkirim
Şeref bahşettiniz
Saygı ve selamlarımla...
bir laf vardir burada, bekara kari bosamak kolay derler. ve okudum ki sizde bekarsiniz. baska uzak bir memlekette yasiyor gibisiniz. ilerici bir adim olarak gormedigim bu referandum icin karsit gorus adina sistem adina bir empati yapamam acikcasi.
bizim icin genclerimiz icin cocuklarimiz icin bu ici bosaltilmis memleketten baska gidecek yer yok maalesef.
isin boyutunu sadece diger karsit goruse uygulanan baskidan anlayabilirsiniz.
levent taner
Zaten bildiğim açık sözlülüğünüz için teşekkür ederim
Sanırım en çokta nerede durduğumu belirsiz buldunuz
Salt eveti ya da hayırı dillendirip temsil etseydim tam aradığınız durum olurdu belki
Oysa yazımda tavrım o kadar açık ve net ki
Bilakis hocam, gerçekçi söyleminizin ardındaki duygu benim yazımın içeriğinde var aslında
En azından ben böyle görüyorum naçizane
Yalnız hocam dayatmacılığı algılama noktasında biraz ayrılıyorum sizden
Bana göre biri dominant diğeri resesif baskı var süreç içerisinde
Evetin hayıra karşı, o da iktidar olmanın gücü ve tazyikiyle dominant karakterde bir baskısı, dayatmacılığı var
Hayırın da evete karşı daha çekinik bir baskısı var kanımca
İki tarafta birbirini vatana ihanetle suçluyor hani
Biri iktidar gücüyle bunu etkin kılabiliyor kuşkusuz
Benim yazımdaki kasıtta saygının esas olması
Asıl olanın insan unsuru ve empati olması gerektiği noktasında
Nihayet hocam
Katılım ve katkınız dolayısıyla şükran duyduğumu söylemem bile anlamsız
Saygı ve selamlarımla...
Referandum sürecinde sosyal psikoloji bıçak sırtı bir nevi
Karşı tarafı değiştirmek, dönüştürmek isteği had safhada
Agresif dil ve söylemler beraberinde
Testosteron bulutları küme küme kaplıyor dört bir yanı
Hay Allah! Charlize Theron beni mi andı ne?
Kahretsin ya! Ukalalığım üzerimde yine
O değil de dostlar
Peki kendimizde değişmek, dönüşmek arzusu var mı? Herkes duruşundan emin ve memnun aşağı yukarı
Hani inkılap kavramı hakkında bir söylem vardır ya. Hakiki bir inkılap önce kendini değiştirmekle başlar tarzı bir anlayış ki, çokta mantıklıdır değil mi?
"İlim bilmektir, ilim kendini bilmektir, sen kendini bilmezsen, ya nice okumaktır" Der koca Yunus
Toplumu ve dünyayı değiştirmek zor zanaattir de, ondan da zoru kendini değiştirmek galiba
Bir diğer husus mu? Empati dostlar
Başkalarını bir aşka davet etmek; öncelikle onları anlamayı, doğru anlamayı ve devamında da doğru araçlar kullanmayı gerektirir en müspetinden
Hemen patilerimizi göstermek yerine biraz empati lütfen!