Yırtık Ayakkabı...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Çoçukken, en sevdiğim oyun annemi kızdırmaktı. Üç kelimelik işin var derdim ve söylenirdim. Mutfaktan odaya taşıdığı bulgur ve eti yoğurur. Ceviz ile yaptığı karışımı içli köftelerin içine doldurur ve tencereye dizerdi. Yanına da ufacık sıkmalar yapar bunlarda kızları derdi.
Benim sözlerime içerlenir sonrasına yutkunur. "Bu benim çilem ne zaman bitecek" diye söylenirken gözlerinde yaş akmaya başlardı. Ağlamaya görsün annem, bir ağlarsa kızlık döneminden beri başında geçenleri bir söz ile özetlerdi.
"Bu benim çilem ne zaman bitecek!"
O an yapılacak en güzel hareketi yapar, sarılır ağlardım. Eli ile kenara çeker "sen bana çok çektirdin, seni büyütene kadar kaç gece uykusuz kaldığımı bilmiyor musun?" derdi. Kolaymı büyüdün sanıyorsun? "Köylük yerde, nerde çoçuk yetiştirmek, nerde güzel giydirmek, tarlada bir ağaç gölgesine bırakır buğday dermeye giderdim, sende çok ağlardın" der oda bana sarılırdı.
İçli köfte başında ağlardık anne oğul.
Ne zaman annem ağlasa, köydeki yokluk aklıma gelirdi. Babam köyde geçimini sağlayamayınca yedi kilometre yürür, Malatya merkeze odun kırmaya gidermiş. Daha sonra devlet demiryolları tren garında hamallık yapmış. Bir gün içinde ondört kilometre yürürmüş. Almanyadaki teyzesinin eşi, tanıdığı müdürlere rica etmişte, devlet demiryollarına işçi olarak girmiş.
Ne kadar ağır, ne kadar korkulu bir hayat böyle. Ne zaman eve gelse. Anneme gülümser, tebessümle isminin bir harfini yanlış söylerdi.
Küvremin bayram günü başına gelen olayı anlattığında, gülmek mi gerek yoksa ağlamak mı gerek seçemezdim.
Ayaklarındaki yırtık ayakkabılarını yıllarca giyerlermiş. Küvremin sevdiği bir kız varmış. Bayramda ona gazoz ısmarlamak için şehire gideceklermiş. Dört ay tarlada çalışmasına karşılık olarak, hak ettiği paranın yarısı ile yeni bir ayakkabı almış. Eve girince ayakkabılarını saklarken, babası görmüşte oğul bu ney böyle demiş. Küvrem ne dese iyi, ayakkabı baba demiş. Beli bükük yaşlı babası hayatında yeni ayakkabı giyinmemiş. Ayakabıya bakmış, küvreme bakmış, tamda bana göre demiş. Küvrem ne dese iyidir. Canına feda olsun baba demiş, senin için aldım zaten.
Bu olayı babam ne zaman hatırlasa gözünde yaşlar dökülürdü. Tutamazdı kendini. Sevdiği kız ile bir gün boyunca yırtık ayakkabı ile gezdi derdi.
Benim çilem ne zaman bitecek diyen birini duysam, bir çoçuk, bir kadın, bir de yırtık ayakkabı aklıma gelir.
Bende söylenmek isterdim…
.......
YORUMLAR
Benim çilem ne zaman bitecek diyen birini duysam, bir çoçuk, bir kadın, bir de yırtık ayakkabı aklıma gelir.
insan anlatsa neler çıkar tebrik ederim...yazınız çok içtendi ve ağlattı ayakkabılar hayatımızda çok yer kaplıyor benimde sıkan su geçirenlerim vardı çocukken...sonra annem bana kar botu aldı plastikten artık eve giderken dilediğim gibi sulara basa basa yürürdüm...arkadaşlarım sudan gitme ayakkabıların patlar dedi bende onlar su geçirmez dedim plastikten annem yeni aldı dedim. sizinkiler geçirir diyince iki eli saçıma dolanmış buldum. plastik ayakkabılarım ve o kızları unutamıyorum....insanın içini acıtan sadece ayakkabılar olsa .
geçmişin öyküsü gibi dursa da bugün hala yırtık ayakkabılarla, yamalı elbiselerle yaşamaya alışıyor insanlar..
en çok erkeklerimize yakışan çaresizlikle ve en çok kadınlarımıza yakışan ağlamakla diyor ya bir şiirde, tam da öyle. isyan bazen dile düşüyor, bazen içte kalıp yaralıyor insanı, bazen sonsuz bir tevekkülle şükrediliyor yine de...
kolay değilken hiçbirşey bunları da anlamak lazım...
yırtık ayakkabı düşünülesi bir yazı..kutlarım..
sevgilerimle...
Kunduram vardı da eskiyince pençe yaptırmıştı babam.Yama gibi birşey. Görünecek diye ödüm kopardı. Bir de önlük dirseğimdeki yamalar.
Sıcak yaz günü ceketle giderdim okula.
Şimdi çok gülüyorum.
Çorap yaması da unutuldu artık.
Zaten ayakkabı tamicisi de kalmadı. Lostra mı ne diyorlar?
Tebessüm eksilmesin yüzünden
Selamlar,sevgiler
Fazilet Ünsal Eliaçık
yırtık ayakkabı..
başlık yeterli bir öyküyü anlatmaya...
yazılarını seviyorum...
hep kıyıda kalmış, göze bile görünmeyen çoğu insanca ama yaşayanların zihinlerde silinmesi zor izler bırakan hikayeler anlatıyorsun...
bizim oraların deyimiyle dengbej yani hikaye anlatıcısı..işte öylesin...
tebrik ederim...sevgiyle kal...
İçli içli , bir o kadar da düşündürücü.
Çok güzeldi..Kutlarım.
Ben de yazmalısınız derim..
Yokluk içinde çile çeken ,
Ama çok şükür eden
Atalarımız
Bugün ki neslini görebilseydi...
Kendi sarayda
Annesi -babası
Yaşlılar yurdunda
.......................Çok dersler var yazınızda...
İçten Tebrikler.
Köylük yerde, nerde çoçuk yetiştirmek, nerde güzel giydirmek, tarlada bir ağaç gölgesine bırakır. Buğday dermeye giderdim, sende çok ağladın der oda bana sarılırdı.
İçli köfte başında ağlardık anne oğul.
içli içli ağlayıp içli köfte yapmak tesadüf olmasa gerek...
sen roman yazmalısın binyıl...yaşam potansiyelin ve bunu samimiyet ve içtenlikle yazıya aktarma yeteneğin buna çok müsait bence...neden olmasın ki...böyle güzel anları ve anıları toplayabilirsin bir kitapta...bak adı bile hazır...ANLAR VE ANILAR...