- 864 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
İÇİMDEKİ ÇOCUĞUN GÖZÜNDEN
Bayram Vural içinden geldiği gibi yazan, anlatımlarını çocukluk anılarına dayandıran ve de bunları oldukça yalın ve katıksız anlatan bir yapıya sahiptir. Büyüklük taslamaz. Böbürlenmez. Yazdıklarını sessizce köşesinde yayımlar. Bırakır kendi haline. Benim içim elvermedi. Kendisinden izin alarak sizlerle paylaşıyorum. Umarım beğenirsiniz:
İçimdeki Çocuğun Gözünden
“Ahşap at arabası tekerleklerinin çıkardığı ahenksiz sesler gelirdi önce uzaklardan. Yaklaştıkça çocuk sesleri.. Ses yaklaştıkça, üren köpek sesleri artardı köyde. Kapılar kilitlenmeye, açıktakiler kapalıya alınırdı. Kümesler için tilkiden daha tehlikeli sayılırlardı. Tek arabalı olmazlardı. İki ya da üç at arabası.. Dört araba olduklarına tanık olmadım. Niçin öyledir, bilmem.
Elekciler, kalaycılardan daha belirgin olurdu arabadaki kasnaklarından.
Göçmen kuşların yanılmadan yuvalarını bulduğu gibi, hemen hemen hepsi köyün önünde aynı yere konarlardı. Onları önce biz karşılardık. Çadırlar kurulurken, kurban keser gibi Değirmenözü’nden aşırdıkları horozu boğazlarlardı gözümüzün önünde. "Mısmıl mı?" derdik birbirimize fısıldayarak. Kikirdeşirdik..
Kalaycıysa gelen çingen, taslar, hicaz tasları, siniler, kazanlar, helkeler, cıngıl helkeler* çıkardı yerlerinden bir bir. Delinen helkelerin hamurla sepilenen yerleri iyice tarif edilirdi.
Değil de elekciyse, kalburlar ve gözerler* elden geçer, elle tutulur yanı olanlar sırımlatılır, gözden çıkarılanlar temek* kesmek için tezek kasnağı olur, yerini yenisine bırakırdı.
Öyle ihtişamlı çadırları yoktu. Derme çatma çadırlardı kurulanlar. Çocuklar zikkeleri* çakıp, atları öklerlerdi.*
İşlikler hazırlanırdı. Kasnak, testere, biz, çakı ve bir de pis kokan deri. Hazırda gelen kalbur ve gözerler kadınların sırtında köye yollanırken, usta erkekler oturdukları yerden el uzatımı yerlere malzemelerini yerleştirirdi. Bizler de seyir için yerlerimizi alırdık. Yaşlı çingen kadınları kirmenleri* elinde çıkacak sırımı beklerlerdi.
Kirin ardında saklı güzel kız çocukları çadırdan pek uzaklaşmazken, biraz kabacaları* anneleri ile gelecekteki mesleğin sırlarını öğrenmek için köye yollanırlardı. Erkek çocuklar bize katışmaz. Atlarla oynarlardı. Onlar ata bindiklerinde içimiz giderdi. Ama binemez, imrenirdik.
Erkek, kokan derinin bir ucunu ayak başparmağı ile tutarken, diğer ucunu dişlerinin arasına kenetler, ustura kıvamındaki bıçağı ile deriden sırım çıkarırdı. Yorulmadan seyrederdik. Kadınlar yorulmadan kah oturarak, kah ayakta sırımı eğerir, arada bir ocakta kaynayan tatar (Değirmenözü, tatar köyüdür) horozunun altına ateş sürerdi.
Kadınlar günbatımında yükleri azalmış, elinde birkaç eski kasnak ve ham deri parçaları ile dönerken, yeni kasnakların iki ucu çoktan birleşmiş, utanın elinde sırıma işi başlamış olurdu.
Köy ahalisinden birkaç erkek sırımcı çingen ile konuşurken, biraz köyün köpeklerinin yavızlığından*, biraz, daha önce gelen çingenin hırsızlık yaparken yakalandığında başına gelen bir kötü olaydan abartıyla bahsederdi. Halbuki öyle bir şey hiç olmamıştır. Biz belli etmez içimizden gülerdik. Sanırım her köyde anlatılan bu hikâyeyi, sırımcı kulak arkası ile dinler, arada bir de söze karışırdı. Biz atlara hala imrenirdik.
En çok da kalaycıların seyri keyifli olurdu. Islak kül yığınının üstüne konan tabağa çıkan Çingen kızı, ayağının altında tabağı dönderirken, basmadan kesilmiş Çingen donu*, İspanyol rakkasesinin eteği gibi olmasa da ona yakın bir ritmle sallanırdı. Yıkanıp kurulanan kap kacağın varsa ezikleri düzeltilir, delikler sepilenir, harlı körükte ısıtılan kap nişadırla bir daha temizlendikten sonra, bir çırpıda sürülen kalay çubukları sobaya değmiş buz gibi erirlerdi. Cengerlenmiş* kap kacak ayna gibi parlarken, biz atlara imrenirdik.
Alaca karanlıkta yalnızlaşan çadırların cılız ateşleri, köylünün kışlık odunlarıyla harlanır, köyün köpekleri o gece daha bir gür ürerlerdi. Karanlığa at kişnemeleri de karışırdı.
Tedirgin yatılır, tedirgin kalkılırdı. Çingen çocuklarının sesi, yorgunluklarını attıklarından mıdır, yoksa gece yoldukları meyvelerden midir bilinmez, geldikleri zamandan daha gür çıkardı. Kadınlar son satışlarına çıkarken, erkekler ağırdan ağırdan çadırlarını toplar, biz hüzünlenirdik.
Gittiklerinde, külü soğumamış ateş, tavuk tüyü, alışık olmadığımız at bokları, gittikçe azalan ahenksiz tekerlek sesleri kalırdı geride.
Bir de; “Zübide* bacı, bizim çapar horuzu gördün mü?”
Biz giden atlara imrenirdik.”
Bayram Vural 21 Mart 2017
Helke: Bakır su taşıma kabı
Cıngıl helke: Küçük helke, yoğurt helkesi
Gözer: İri gözlü kalbur
Temek: Hayvan gübresi
Zikke: Hayvan bağlamak için yere çakılıan ucu sivri demir kazık
Öklemek: Yaylım için hayvanı bağlamak
Kirmen: İp veya deri eğirme aleti
Kabaca/ları: İrice/ yetişkinleri
Yavız: Yavuz, azgın
Çingen donu: Kadınların giydiği şalvar
Cengerlenmek; Bakırı çıkmak, bakıroksitli
Zübide: Halk arasında Zübeyde.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.