- 550 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
TÜRK TOHUMU GAVURLAR (!)---BİRİNCİ BÖLÜM ---
Geçen senenin (2016) Eylül ayında bir arkadaşım ( Ki maalesef şimdi artık ilişkiyi kesmiş durumdayız ) bir yazı yazmıştı bu sitede. Yazının konusu kısaca 6-7 Eylül olaylarıydı.
Efendin bu sitede yazı yazan dostların hepsinin kültürlü, iyi kötü okuyan, araştıran insanlar olduğunu düşünerek ’6-7 Eylül olayları da ne Hocam?’ Diye sormayacaklarını düşünüyorum ama çok kısa bir özet yapayım yine de.
Anlatılanlara göre 1950 de tek başına iktidar olan Demokrat Parti ( DP) ekonomik bunalıma girmişti. Bu bunalımdan çıkışın çarelerini arayacağına hızla yükselen muhalefetin sesini kesmeyi düşünüyordu. Hatta Alman raporlarına göre 7 Eylül 1955 Tarihi itibariyle ülkede sıkı yönetim ilanı planlıyordu ama ortada sıkı yönetimi gerektirecek bir durum yoktu.
O günlerin en büyük sıkıntısı Kıbrıs konusuydu. Kıbrıs’ta Rumlar, Türklere baskı uyguluyorlar, hatta katliam yapıyorlar diye Türkiye’de sıkı yönetim uygulanamazdı ki?
Bir taraftan yitirdiği güveni tekrar kazanmak, diğer taraftan da milletin milli duygularını şahlandırıp tüm dikkatleri başka tarafa çekmek, bu arada muhalifleri de tamamen sindirmek için şeytanca bir plan hazırladı(!)
Bu plana göre bir taraftan Hürriyet ve özellikle kendine yakın İstanbul Ekspres gibi gazeteler vasıtasıyla Kıbrıs’taki Türklere yapılan zulüm ve haksızlıklar sürekli işlenip bu arada Türkiye’deki Rumlara karşı cadı kazanları kaynatılırken, öte tarafta öldürücü darbe olmak üzere 6 Eylül 1955 de Oktay Ergin adlı Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğrencisi bir gence Atatürk’ün Selanik’teki evini bombalattı (!) Öyle ki Oktay Ergin’e bu bombayı bizzat Selanik konsolosu vermişti.. Yani anlayacağız, kendi döneminde en fazla Atatürk heykeli yaptırtan Adnan Menderes, şimdi Atatürk’ün Selanik’teki evini bombalatıyordu.
[ İşin ilginci Oktay Ergin 1992-1993 Yıllarında Nevşehir valiliği yapmıştır ]
Atatürk’ün evinin bombalandığı haberi İstanbul’da duyulduğu anda özellikle Kıbrıs Türktür, Türk Kalacak Derneği, zamanın MİT’i olan Milli Emniyet Hizmeti, Gladyonun Türk kolu olan Seferberlik Taktik Kurulu, Sivas’tan getirtilen 145, Trabzon’dan getirilen 117, Kastamonu’dan getirilen 116 ve Erzincan’dan getirilen 111 kişi ile birlikte İstanbul’da yaşayan milliyetçiler de ayaklanarak başta İstanbul olmak üzere ( Özellikle İstanbul) Rumların yaşadıkları şehirlerde tam bir terör estirdiler, dükkanlar yağmalandı, evlere girilip yağmalama ve ırza geçme olayları yaptılar vesaire..Yani feci bir tablo vardı 7 Eylül 1955 günü akşamı itibariyle.
Türk kaynaklarına göre ölü Rum sayısı 11 di. 300 yaralı , 60 tecavüz olayı vardı.
4.214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel, bar gibi yerlerin bulunduğu 5.317 mekân saldırıya uğramıştı. ( Aslında bu rakamları ezberlemek lazım. Zira bu gün değil 4214 ev, 4214 Rum kalmadı İstanbul’da )
Hükumet bu olayların kabağını komünistlerin başında patlatmış. İlk etapta Aziz Nesin, Nihat Sargın, Kemal Tahir, Asım Bezirci, Hasan İzzettin Dinamo ve Hulusi Dosdoğru tutuklanmışlar. Ama kabak nasıl onların başında patlamışsa artık hemen aralık ayında serbest bırakılmışlar.
Hükumet bizzat kendisi tertiplediği olaylar sonunda(!)toplamda 5104 kişiyi tutukladı. Ve yine aynı hükumet sırf dikkatler ekonomiden uzaklaşsın diye olaylar çıkarttı ve bu olayların sonucunda 60 Milyon TL tazminat ödeyerek ekonomisine rahat bir nefes aldırdı (!)
Evet...DP döneminde ülkenin ekonomisi o derece berbat, o derece kötüydü ki (!) Daha sonra içinde bu 6- 7 Eylül Olaylarının da olduğu daha pek çok davadan yargılanan Adnan Menderes’e mahkemenin hakimi ’ Siz çiftçinin ve memurun cebini parayla doldurduğunuz halde askeri hiç memnun etmediniz’ mealinde sitemlerde, daha doğrusu hakaretlerde bulunurken bu sözlerinin günümüzde ne manaya geleceğini bilseydi hiç ağzını açar mıydı acaba?
Evet..6-7 Eylül olaylarını bu ülkede herkes bilir. En azından ’6-7 Eylül Olayları’ Dendiğinde belleklerinde bir şeyler canlanır.
İşte gerek olayları bilenlerin, gerekse belleklerinde bir şeyler canlanan insanların nazarında 6-7 Eylül 1955 olayları ülkemizdeki azınlıklara ( özellikle Rumlara ) karşı yaptığımız bir vahşettir ki bu noktada olaylara sağ göz ile bakan da sol göz ile bakan da aynı ortak noktada birleşir. 6-7 Eylül olayları bir vahşet, azınlıklara karşı yapılan çok çirkin ve milletçe utanç duymamız gereken bir şeydir.
Peki sağ gözü ile bakan ile sol gözü ile bakanın ayrıldığı nokta nedir?
Sağ gözü ile bakan nazarında bu olay çok kötü olmuştur ama müsebbibi yine Rumlardır. Rumlar ağır tahriklerde bulunmuşlardır. Ayrıca olaylarda mevcut hükumetin hiç bir şekilde plan ve tertibi söz konusu değildir. Olaylar bir anda kontrolden çıkmış, arkasında belli ki derin güçlerin olduğu bir provokasyonun tezahürüdür.
Sol göz ile bakan içinse olay bizzat Adnan Menderes’in tezgahıdır.
İşte Eylül 2016 da bahsi geçen arkadaşa ’ Madem azınlıklara karşı yapılan haksızlıkları kaleme almışsın o zaman 1964 Sürgününü de anlatsaydın ya’ dediğimde ’ Onu da sen anlatırsın.’ Demişti.
Onu bana bırakmıştı çünkü 1964 Sürgününün ucu Adnan Menderes’e dokunmuyordu. O çoktan idam edilmişti. Ayrıca iktidar el değiştirmiş ve Devlet tekrar CHP yönetimine geçmişti. Hükumetin başında ikinci adam İsmet İnönü vardı. Yani 1964 deki daha büyük kıyımın ucu öyle dolaylı olarak da değil, direkt İsmet paşa’ya dokunuyordu. Hiç bir kıvırmaya mahal bırakmayacak şekilde hem de...
Bir başka husus da bu ülkede neredeyse herkes Adnan Menderes zamanındaki 6-7 Eylül olaylarını biliyoken 16 Mart 1964 Sürgününü bilen, bu konuda ’Aaaa ya, ben bunu duymuştum’ Diyen neredeyse parmakla gösterilecek kadar azdı.
Garip değil midir? 1955 i herkes biliyor ama ondan 9 sene sonra yaşananları neredeyse hiç kimse bilmiyor.
Tabii ki hiç kimse bilmiyor da değil. Mesela çocukken yaşadığımız Fener’de komşumuz olan Madam Evniki Teyzem çok iyi biliyordu.
Evet...Bu ülkede 6-7 Eylül olaylarına rağmen ( Ki ben o olaylar olduğunda henüz 1 yaşındaydım ) bir tek Rum bu ülkeyi terketmemişken ben on yaşına geldiğimde yaşanan 16 Mart 1964 sürgününde ilk etapta 13 bin, daha sonra toplamda 45 Bin Rum bu ülkeden zorla göç ettirildi. Sadece 20 kilo eşya ve 20 Dolar karşılığı Türk parası ile...
6-7 Eylül 1955 de 4.214 ev, 1.004 işyeri, 73 kilise, bir sinagog, iki manastır, 26 okul ile aralarında fabrika, otel, bar gibi yerlerin bulunduğu 5.317 mekâna sahip olan Rumların ( Bunlar tahrip edilenler. Tahrip edilmeyenin de bir o kadar, hatta daha fazla olduğunu düşününün) bu gün bırakın bu kadar çok dükkan, okul, ev,kilise vesaireye sahip olmasını toplam nüfusları ancak 2000 dir.
İşte o gün demiştim arkadaşa ’ İyi madem. ben de 16 Mart geldiğinde 1964 sürgününü yazarım’
Maalesef araya başka konular girdi biraz geciktirdim. Ama yine de çok gecikmiş sayılmam sanırım değil mi? Zira o sürgün kararı her ne kadar 16 Mart 1964 de çıktıysa da kendilerine sadece on gün ( en fazla) zaman tanınmış olan insanlar mesela bundan tam 53 sene önce bu günlerde Türkiye’yi terk ediyorlardı.
Türkiye’de ’Gavur’ gittikleri ülkede ( Yunanistan ) ’ Türk Tohumu’ Diye aşağılanan bu insanlar tam 53 sene önce sürüldüler bu topraklardan.
Neden peki?
Gelecek bölümde.
Devam edecek.
RESİMLER
1---6-7 Eylül olaylarını başlatan haber ’Atamızın evi bombalandı’ ( 6 Eylül 1955 Trihli İstanbul Ekspres Gazetesi)
2--- 7 Eylül 1955 Tarihli Demokrat İzmir Gazetesi ’ Türk Milleti Hakareti Hazmetmedi’
3---5 Haziran 1960 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi( Olaydan 5 yıl sonra--Artık İnönü Hükümeti başta ) ’ Fuat Köprülü 6-7 Eylül Olaylarını Açıkladı: ’ Hadiseler Fatin Rüştü Zorlu’nun ( Adnan Menderes hükümetinin Dışişleri bakanı ) ilhamı ile Menderes ve Gedik ( Namık Gedik...Adnan Menderes Hükümetinin İçişleri Bakanı tarafından tertip edildi
4-5-6-7---6-7 Eylül 1955 Olayları
8-9---1964 Sürgününden kareler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.