- 1135 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
ÇANAKKALE SAVAŞI BİTTİ Mİ
"Orda bir köy var, uzakta. O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da O köy bizim köyümüzdür."
Ahmet Kutsi Tecer’e ait olan bu şiiri okul kitaplarında okurken, bestesini büyük bir coşkuyla söylerken, "İstesek de terör belası yüzünden gidip gelemediğimiz köy, kasaba ve şehirlerimiz vardı vatanımızda."
Aksine bizim gidip gelemediklerimizden büyük bir göç vardı batı şehirlerimize doğru. Ölümden kaçıyordu insanlarımız.
"Orda bir ev var, uzakta, O ev bizim evimizdir. Yatmasak da, kalkmasak da O ev bizim evimizdir."
Evi bırakın, evin içindekiler de bizim değildi. Çocukları dağa kaçırılmış, Pkk ve Derin Devlet tarafından işkenceye uğramış aileler, devlete, askere, millete kin bağlamıştı. Ayrı bir devlet kurmanın ham hayalleri içindeydiler. Kırk bin şehit verdik. Yüz binlerce gazimizin hayatı söndü. Milyonlarca yüreğe ateş salındı.
"Orda bir dağ var, uzakta. O dağ bizim dağımızdır. İnmesek de, çıkmasak da O dağ bizim dağımızdır." diyordu şiirin devamında.
O dağlar eşkıyanın, vatan hainlerinin mekânıydı. Gönlümüz çekince inip, çıkamazdık. Örneğin; canım 35 yıl önce Nemrut’tan güneşin doğuşunu seyretmek çekmişti. Gezi turları yapan firmaların tur listesinde yoktu Nemrut. İnip, çıkamadım dolayısıyla. O dağ da bizim olmaktan çıkmıştı anlaşılan.
"Orda bir yol var, uzakta. O yol bizim yolumuzdur. Dönmesek de, varmasak da O yol bizim yolumuzdur."
Evet, oralarda yollar vardı mayınlı. Sokaklar vardı hendek kazılmış. Varıp da dönemeyen öğretmenler, mühendisler, ebeler, doktorlar, Mehmetçikler o yollarda şehit düştüler. Eşkıyanın kimlik kontrolü yaptığı, geçen araçlardan haraç aldığı, köstebek yuvasına döndürülen, bırakın halkı, devlet ricalinin bile adımlayamadığı sınır ötesine uzanan korku yolları.
Haritada bizim olan ama gerçekte bizim olmayan topraklarımız devletin güçlü yumruğu ile tam da bizim olmaya başlamıştı ki, şer güçler olanca gücüyle vatanımızın genelinde faaliyete geçtiler.
Seçilmiş ilk Başbakanımız Adnan Menderes’in asılmasından bu yana seçilmişlere defalarca darbe yapanlar, milletimize demokratikleşmeyi, gelişmeyi çok görenler, hak ve hukuku yerkle yeksan ederek özgürlükleri kısıtlayanlar, bizi küffara köle yapanlar, sağ - sol, alevi - sünni, Türk - Kürt diye bu milleti bölmeye, parçalamaya uğraşanlar, bu defa üç - beş ağacı bahane edip, Gezi ayaklanması, ardından 17 - 25 Aralık operasyonu, Mit krizi, ekonomik darbe tertip ettiler. Olmadı 15 Temmuz kanlı darbe girişimi yapıldı. Yine ardından ekonomimizi çökertme darbesi.
Bitti mi?
Çanakkale Savaşı bitti diyorsunuz öyle mi?
İngilizler gemilerini Çanakkale’den geçirmeye yeltenmeden tam 52 yıl önceden itibaren, hava koşullarının gün be gün raporunu tutmuşlar. Rüzgâr hangi gün denizden karaya eser öğrenmişler. İstatistiklere dayanarak gemilerden karaya doğru zehirli gaz salmışlar.
Bir şeyi hesaplayamamışlar yalnız. Allah’ın hesabını. 52 yıl boyunca aynı gün denizden karaya doğru esen rüzgar, o gün karadan denize doğru esmiş. Suphanallah.
Demek istediğim; düşmanın vatanımızı işgal hevesleri üç - beş gün önceden kabarmıyor vesselam. Yüzlerce yıldır süren planlarından asla vazgeçmeyecekler.
Amerika’sıyla, Avrupa’sıyla, Rusya’sıyla, Yahudi’si ve Ermeni’si ile topyekun saldırdılar ve 4 milyon km2 den fazla toprağımızı 4 yıl gibi kısa bir süre içerisinde elimizden aldılar. Sonrasında ise milletimizi kültürel ve ahlaki erozyona uğratarak, terörizmi başımıza bela ederek, kardeş kavgaları ve ekonomik bağımlılıkla yutulacak hap haline getirdiler.
Şimdi de kalan topraklarımıza göz diktiler. Yani hapı yutmak istiyorlar.
Ecdadımız canlarını feda ederek ellerinden geleni yapmışlar. Ruhları şad olsun.
Biz ne yapıyoruz? Önemli soru bu.
15 Temmuz ile yakaladığımız diriliş ruhuna iyi sahip çıkalım ve yumruklarımız daima sıkılı, başımız dik, sırt sırta, el ele vererek küffara imkân tanımayalım. Tehlike sürüyor.
Allah bizleri daima bir ve beraber eylesin, tefrikaya düşürmesin. Gafillere, münafıklara, kriptolara engel olmak, onların ve dış düşmanların tuzaklarına karşı uyanık bulunmak asli vazifemiz olmalı.
Devlet başa, kuzgun leşe. Bu bir varlık savaşıdır. Vatan giderse, şeref gider, namus gider, perişan oluruz. Aklımızı başımıza alalım inşallah.
Mücella Pakdemir
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.