- 768 Okunma
- 7 Yorum
- 2 Beğeni
Ruhumu Ağlattı Sabah Treni
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Aslında hiç yataktan çıkmak istemiyordu bedenim. Kaç gecedir uykusuz ve huzursuz bir halde, üstelik hafif bir ateşle direniyordu ruhum. Hastalanıyordum galiba.
Zor da olsa yatağımdan ayrılıp hazırlanmaya başladım.
İstasyona vardığımda bineceğim trenin gelişine beş dakika kalmıştı. Normalde hep son dakikasına yetişiyordum. Her gün aynı saate işe gittiğim için, benimle yolculuk yapan birçok kişiyi görsel olarak tanıyordum. Giysilerinden konuştukları ses tonuna kadar aşinaydım çoğuna. Hatta bazılarını da, gözüm kapalı, sürdükleri parfümden tanıyabileceğimden emindim.
Üzerimdeki kırgınlık göz kapaklarımı yere doğru bastırıyor, “Kapanın” diyordu ısrarla. Aman Allah’ım! Bu günü nasıl atlatabilecektim ki? Akşamı şimdiden iple çekiyordum.
Sonunda beş dakika geçti ve gelen trene bindim. En sevdiğim yer boştu şansımdan. Koltuğa yayılıp, yarım saat sürecek yolculuğumu uyuyarak geçirmeye karar verdim.
Aklıma uyuyup kalabileceğim ihtimali geldi. Felaket olurdu o zaman. Patronun öfkeli yüzü canlandı gözümün önünde. Sinirlendiğinde, sağ gözünün üzerindeki damar çatlarcasına şişiyordu her defasında. Bu düşünce caydırıyordu uyuma planlarımı.
Yan koltukta oturan genç bir kız çekti birden ilgimi. Uzun, sarı, hafif dalgalı saçları bir bahar esintisi güzelliğinde dökülüp üzerini örtüyor, güzelliğine güzellik katıyordu.
Yanındaki beş yaşlarında görünen erkek çocuğunu “Mutlaka kardeşidir” diye düşünürken, çocuğun “Anne” dediğini duydum. Birden uykum firar ediverdi. Artık inanılmaz derecede merak ediyordum hayat hikâyelerini.
Sorsam cevaplar mıydı acaba?
Kız on sekiz yaşında ya var ya yoktu. Aklımda türlü senaryolar canlanıyor, “Hangisi gerçek olabilir acaba?” diyordum içimden. Kızın yüzünü görebilmek umuduyla karşı koltuğa oturdum.
Amacımı belli etmemek adına, “Güneşin ışıltılarından rahatsız olduğumu” sesli şekilde ifade ettim. Biraz da ilgisini çekmekti hedefim. Olmadı… Beni görmezden gelip oğluyla şiirin bir sohbete başladı genç kız.
Oturduğum yerden, yüzlerini net bir şekilde görüyordum artık. Çok mutlu görünüyordu kız. Aklımdaki uzun listeden, “Zorla evlilik veya tecavüz mağduru olabilme” seçeneklerinin üzerini çizmeliydim anlaşılan.
O halde ne olmuştu da henüz on sekiz yaşlarında, beş yaşlarında çocuğun annesi olmuştu? Aklım almıyordu…
Kızın tavırlarına dikkatlice baktım… Çocuğun durmayan sorgu seline tutunmuş; büyük bir sabırla, her soruyu beş yaşındaki delikanlının anlayabileceği şekilde cevaplamaya çalışıyordu. Bir eliyle elini tutup, diğer eliyle de oğlunun altın saçlarını okşuyordu.
Melekleri imrendirecek bir güzellikti şu gördüğüm sahne… Birden çok duygulandım; kendi oğlumla sohbetlerim geldi aklıma. Sabırsız tavırlarım, kızmalarım…
Eve döndüğümde ilk yapacağım şey, oğlumla uzunca vakit geçirmek olacaktı…
Merak içindeydim ve ineceğim yere varmama sadece on dakika kalmıştı. “Kızın ilgisini nasıl çekebilsem” diye düşünürken, güzel bir tesadüf imdadıma yetişti.
Çocuğun elindeki oyuncağı düşmüş, oturduğum yere doğru yuvarlanıyordu.
Oyuncağı yerden alıp çocuğa uzattığımda, annesi gülümseyerek teşekkür etti. “Ne kadar tatlı bir anne oğulsunuz” diyerek tatlı bir sohbete başlamak istedim hemen. İçimdeki merak uykumu çoktan kovmuştu.
“Sağ olun” derken, kızın gözleri sulandı birden. Tuhaf bir hüzün, yıldırım hızıyla çökmüştü az önce gülümseyen o melek yüze.
“Ablamın yadigârı” diyebildi fısıltıyla. “Eniştemle ablamı iki yıl önce bir trafik kazasında kaybettik. O zamandan beri yeğenime ben bakıyorum” derken; çocuğu, gördüğüm en derin, en şefkatli, en sevgi dolu bakışlarla okşadı adeta.
Ne diyeceğimi şaşırmıştım. Bu ihtimal düşündüklerimin arasında yoktu. O kadar duygulanmıştım ki…
O an trenin freni kopardı gözlerimi bu müthiş tablodan. İnmem gereken yere ulaşmış, acilen çıkış kapısına doğu gitmem gerekiyordu.
Son bir gülümsemeyle veda ederek kalktım yerimden.
Ruhum ağlıyordu…
YORUMLAR
fatmadokuyucu
Merhaba,yazınız çok hoştu...
Demek ki hemen karar vermemek lazım(mış).Arkasında başka bir hakikatı da görmek gerek.
Çok duygulu gözleri nemlendiren ve imrendiren merhamete, sabr'a, ne güzel bir yazıydı.bilmediğimiz ne hayatlar var etrafimizda gözden kaçan.dikkatimizi çekmeyen.güne yakisti yaziniz.saygilarimla...
fatmadokuyucu
yazımı oldukça güzel.
hayatta her an karşılaşılabilecek bir hikayenin anlatımındaki güzellik farklılık yaratmış hikayeye
kaleminize sağlık
fatmadokuyucu
fatmadokuyucu
fatmadokuyucu
Bu delikanlı, şanslı olanlardan sanırım. Kendisine değer veren, seven bir annesi! (teyze, anne yarısı değil midir zaten.) var. Hayatın her türlü acımasızlığına karşı onu koruyup kollayacak, birlikte göğüs gerecek olan.. Diğer yandan, zor tabi. Çocuk için de, onu bağrına basmış olan yetişkin için de.. Teyzeyi hüzne boğan şey, yeğeninin yükü değil elbet; ablasına olan sevgisi ve ne kadar ilgili olmaya çalışsa da anne gibi olamayacağı, yeğenine..
Duyarlı yüreğine selamlar.. Saygımla...
fatmadokuyucu
Teyze anne yarısı kesinlikle
benzerlik bir yana kokusu bile aynıdır bazen
Ve anneden sonra sığınabileceģimiz tutunabileceğimiz insandır .
Huzurlu günleriniz olsun Hüseyin bey