- 1938 Okunma
- 6 Yorum
- 3 Beğeni
ŞAİR, DENİZ, ÇAY VE..."HÜZÜN"!...
Sevdiğinin gözlerine asırlık bir özlemle baktı şair, bütün bir maziyi gözlerinde toplayıp sevgi halesine bürüyerek... Umudunu zamanın taa gerilerinde kaybetmiş,gönlünü geçmişe hapseden, her bakışı şiir olan kadın, bilinmeyen en eski zamanların en gizemli tebessümünü kondurdu yine yanağına... dedi ki şair, Orhan Kemal’in mısralarıyla : Gel seninle bir bardak çay içelim sahilde/ Çaylar benden olsun manzara senden... gülümsediler...
Oturdular denize nazır güzelim bir çay bahçesine.. gözlerini sevdiğinin gözlerine değdirmeye cesaret edemeyen şair, dalıp gitti ufuklara doğru..korkuyordu efsunlu gözlerde yitip kaybolmaktan..direndi biraz..sonra cesaretini toplayıp buruk bir tebessümle yüzüne baktı sevdiğinin.. her çizgisine vakıf olduğu simaya ilk defa bakıyormuş gibi hasretle baktı ve : ’Neden böyle yapıyorsun’ dedi. ’ Neden ansızın geliyor ve ansızın gidiyorsun..ki bu geliş gidişlerin en çok da senin canını acıtıyorken... ’
...Kadın, hüznünü perdelemeye çalıstığı o eşsiz tebessümüyle zamanı bakışlarında durdurdu sanki.. uzağı ve yakını, dünü ve yarını, vuslatı ve hicranı, umudu ve umutsuzluğu gözlerinde cem eyleyip titrek bir sesle konuştu :
...’Ben mevsimler gibiyim ve bilirsin dört mevsimi de gizlerim içimde..hep bahar olamam sana..seviyorsan yazıma da kışıma da katlanacaksın... ’
Esrarlı cümlelerin ardına saklanan sevdigine sitemli sitemli baktı şair, ’ her gidişin hüzün, her gelişin güz gülüşüdür’.. dedi..’ madem mevsimisin gönlümün, yağmuruna da doluna da çicegine de dikenine de fırtına da meltemine de razıyım...’ ’ razıyım yeter ki yalnız benim mevsimim ol... ’
Çaylarını yudumlarlarken dedi ki şair, ’ hep gelsen yanıma bir çay içimi, sen çay dökerdin ben de içimi ’ ... bin baharı getirir gibi gülümsedi şairin güz gülüşlü sevdiği ve ’olurrrr ’ dedi.. ’ en büyük hayalimdir ellerimle yaptığım çayı beraber içmek... ’ .. her yudumda ićine hapsettigi hasreti daha da alevlendi şairin, ’ öyleyse neden bu kendine ve bana eziyetin ’ diye gecirdi ićinden; fakat dudaklarından süzüp de cümleye dökemedi bir türlü..sustu sadece..uzunca sustu.. bir denize baktı bir de yarinin gözlerine.. iki sonsuzluk karşısında küçüldü, deryalarda kaybolmak buymuş demek ki, diye düşündü...
Sessizliği kadın bozdu.. ’haydi dök içini öyleyse’ dedi.
Şair son yazdığı iki dörtlüğü okudu buğulu ve sitemli bir ses tonuyla :
Bir "elveda" diyerek öylece gidiyorsun
Gökyüzünden karanlık çöküyor üzerime
Yalnızlığım gün gelip de senden hesap sorsun
Bulutlar, yağmurları çekiyor gözlerime
Farkındayım gidişin, sonu değil sevdanın
Lakin kuşlar kanatsız söyle nasıl uçar ki?
Yarası kanıyorken yaslı her hatıranın
Sabahlara uyanmak sensiz öyle ağır ki .... ( med )
...
’Ben senin yazdıgın her yazıyı her şiiri çok sevdim, fakat bana haksızlık etmişsin , özellikle üçüncü mısra biraz ağır olmamış mı ? ’ dedi kadın üzgün bir ifadeyle. . Şair kıyamadı sevdigi kadına, ’sen yine de üzülme’ dedi ’fakat yokluğunun bendeki ağırlığını ve her gidişinin ruhumdaki yorgunluğunu bilseydin böyle söylemezdin...’
...Gözyaşları yavaş yavaş süzüldü yanaklarından kadının.. sonra daldı gitti sevdiği adamın gözlerine.. sonzuzluğa bakar gibi baktı...’seni esrarına eremediğim bir sevgiyle o kadar çok seviyorum ki fakat sen bunu tam anlamıyla bilmiyorsun..hiç bilmiyorsun...’ dedi kelimeler boğazına düğümlenerek... ’ sen öyle bil ’ der gibi gülümsedi şair... ’ biliyorum’ dedi sadece... ’ insan kendisinin de yaşadıgı bir duyguyu bilir ’ diye hafif bir sesle ilave etti..
...sustular yine..kalpleri konuştu..gözleri konuştu..hasretleri konuştu...bu sefer sessizligi şair bozdu : ’ sana hep şiir mi yazmalıyım, çay demlesem olmaz mı? ’ ikisi de ilk defa beraber gülümsediler..ikisine de tebessüm o kadar yakışıyordu ki.. ’ hani çayı ben demleyecektim ’diye sitem etti kadın...
Çay da insana benzer diye devam etti şair, ne güzel söylemiş söyleyen : ’ Çayın da bir derdi vardır, ateşler içinde yandığına göre..unutulduğunda soğuduğuna göre.. bekleye bekleye acıdığına göre... çayında bir derdi vardır...’ sonra ekledi şair ’ sen yanımda ol da çayı ister sen demle ister ben demleyeyim..senin elinden çay ab-ı hayattır bana...’
...
Vakit daralmııştı, kadının gözlerinden yeni bir gidişin hüzünlü yansıması okunuyordu, fakat dile getirmeye artık onun da takati kalmamıştı...şair; med cezirler misali aşina olduğu bu hal ile her defasında yüzleşmekten korksa da mukadder olan yaşanacaktı..sonsuz bir sevgiyle baktı sevdiģine..onu anladığını ima eder gibi şefkatle baktı..denizden emanet aldığı bol tuzlu iki damla gözyaşının yanaklarından süzülmesine engel olamadı... ’anladım ’ dedi.. " yine bir ayrılık vakti ve sen dönüşü belli olmayan bir gidişle yine gidiyorsun’
... Hıçkırıklarına engel olamadı güz gülüşlü kadın..hiçbir şey söyleyemedi..bin cümle geldi ağzına, ısırdı dudağını kanatırcasına,söyleyemedi.. rüzgarın önüne kattığı yaprak misali bir çaresizlikle kalktı yerinden..son defa baktı hiç eksilmeyen bir sevdayla bağlı olduğu şairine..’ sen benim ruhumun diger yarısısın nolur beni anla’ der gibi baktı.. ve yürüdü, ardına bir daha dönüp bakamadı...icinde yankılanan yüregine ıstırap yükleyen aynı seslerle yürüdü.. her harfi ruhunda akkor olan seslerle yürüdü yine bir meçhule doğru :
’... seni o kadar çok seviyorum ki bilmiyorsun..hiç bilmiyorsun..ve sonsuza değin yalnız seni seveceğim...’
...
...Şair; uzaklardan kaybolana kadar baktı ardından sevdiği kadının..sadece birkaç dakika süren bu gidiş asırlık bir acıya dönüştü yüreğinde.. sessizce terennüm etti ruhunda aynı cümleleri : ’canım sevdiğim ben seni, söylediklerinle de söyleyemediklerinle de hep anladım..biliyorum mümkün olsa benden uzağa bir saniye bile gitmezdin... bir ömür gülümserdin gözlerimin ucunda..biliyorum..biliyorum canım sevdiğim...’
...
... mürsel emre doğan, 16 Temmuz 2015.. İstanbul...
YORUMLAR
https://www.youtube.com/watch?v=_7R2XeHtn6I
bu gün sizi dahada derine indirmekte kararlıyım sanırım.yazmak yerine dinleti diyorum şimdi.
devamında türk kahvesi ve hüzün...eyvallah sevgili hocam. sevgili hanımefendiye
selamlarımla...
Mehtap Yıldız tarafından 4/5/2017 6:08:38 PM zamanında düzenlenmiştir.
mürsel emre doğan
Bu yazıyı okuduktan sonra çay içilmez mi? Çay sanırım biraz tuzlu olacak ama olsun .
Bir film gibiydi, tablolaştırılacak kadar da hayran bırakan anlatım.Sonsuz selam ve saygılarımla.
mürsel emre doğan
Gerçek bir hikayeye teğet geçen bir anlatımdı bu...elbet senaryo gereği eklenenler olsa da özünü ve samimiyetini yaşanmışlığna borçludur. Ben de yazarken yaşıyor gibi yazdım ve çok etkilendim. (Şiirlerimde de aynı durum olur grnellikle.)Gözlerimin dolduğunu hatırlıyorum.
Çay mühim elbet..boşverin tuzlu çayları :) Kendiniz muhabbetle demleyin ve bir dostunuzla paylaşın bu güzelliği. Çünkü her şeyi tatlandıran emek ve samimiyettir.
Hikayedeki duyguya vakıf olmanız sevindirdi beni. Ayrıca güzel yorum ve ziyaret için de teşekkürler.
Selam ve saygımla.
Mehtap Yıldız
sebebini sonra yazarım belki. şimdilik elfida
gülkedisi
:)
mürsel emre doğan
Evet haklısınız çayın tuzlu olacağı çok anlar vardır.
Tekrar teşekkürler.
''denizden emanet aldığı bol tuzlu iki damla gözyaşı... ''
Nefis yazınızı beğeni ile okudum. ''Kaldı mı böyle romantik aşıklar'' dedim içimden. Öykü tadında, duygu dolu, çokça da hüzünlü bir yazıydı.
Kutlarım. Başarılarınızın devamını dinlerim.
mürsel emre doğan
Teşekkürler ziyaretiniz ve güzel yorumunuz için..sağ olun..selam ve saygımla.
Simdi okudum yazinin tanamini aglattiniz beni valla cok guzeldi her dize yuregime dokundu hele ki o iki kitali siir cok derin ve anlamliydi eyvallah bu yazinin ustune ne yazi okunur bugun ne siir buyusu bozulsun istemem //Eyvallah Mursel kardesim saygilar
mürsel emre doğan
Teşekkürler Ayşe hanım kıymet verdiğiniz için. Selam, saygı ve dua ile...
yazım çok güzel usta kalem olduğu belli.
içerik daha bir güzeldi..ilgiyle beğeni ile okudum.
aşk bu olmalı derim bu aşkı yaşamalı...
kaleminize sağlık
mürsel emre doğan
Selam ve saygımla.
Türk filmi gibiydi. Elimde romanın sayfalarını araladım çay eşliğinde.
Nasibinizi ayrılık düşse de, Keyfle okudum.
Kutlarım selam ve saygılar
mürsel emre doğan
Teşekkürler... selam ve saygı ile...