- 1305 Okunma
- 11 Yorum
- 1 Beğeni
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜNÜN ADINA İTİRAZIM VAR!’’
Gerek iş hayatı gerekse sosyal yaşamın diğer alanlarında elde ettiğim yılların tecrübesinin bir sonucu olarak iddia ediyorum.Sayısal olarak ta,niteliksel anlamda da KADINLAR ERKEKLERDEN ÇOK DAHA FAZLA DELİKANLIDIRLAR. Bu iddialı tanımlama, Edebiyat defterinden tanıdığım sözünün eri açık yürekli ve delikanlı hanım arkadaşlarımın özelinde, dil, din, ırk fark etmeksizin ülkemizdeki ve dünyadaki, diğer kadınlar içinde geçerlidir. Bu iddia, yediğim kazıkların onlarca farlı tecrübesiyle sabittir. Eğer bir gün dünyaya gerçek manada barış gelecekse bu kadınların mertliği sayesinde olacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.
Bu nedenle 8 mart tarihi ve o günün adı, ‘’8 mart dünya delikanlı kadınlar günü olması gerekir!’’
Evrim teorisinin tanımında olduğu gibi insan maymundan mı türemiştir? Yoksa kutsal kitaplarda geçtiği şekliyle yaradılış hikayesine uygun bir varoluş sürecine mi sahiptir? Bu sorular insanlık var oldukça bir biçimi ile kafaları kurcalayacak ve yaşamın akışı içerisinde cevabı aranacak bir konudur. Ancak kafaları kurcalayacak ve cevabı hep aranacak bir şey daha var ki,o da insan türünün birbirinden farklı olan düşünce yapısıdır.
Karmaşık psikolojiye ve komplike yaradılış özelliğine sahip olan insanın düşünce sistemi de buna paralel olarak çok çeşitlilik gösterir. Ruhsal yönden, başta korku,kıskançlık,sevgi,öfke vs gibi duygusal etkileşimlerin temelinde cinsellik yatar. Anne karnında başlayan cinsellik insanın davranış biçimini şekillendiren en temel iç güdüdür.
Özetle, ilk çağlar da kadınlar ve erkekler birlikte avlanıp, birlikte doğaya karşı yaşam savaşı verirken, yaşam döngüsünde, ilkel el aletlerini geliştirip daha rahat avlanma ve hayat koşulları oluşturan insanoğlunun yaşamı tanımlaması ve algılaması değişime doğru evrilmiştir. Yüzlerce yıl süren bu değişim ve gelişim sonrasında, giderek sosyalleşen insan ruhsal olarak kıskançlık,aşk ve korku gibi olumlu ya da olumsuz duygusal etkileşimlerini de beraberinde geliştirmiştir.
İlerleyen çağlarda insan ırkı basit el aletlerinden, elle çalışan manüel makineleşmeye geçtiği süre içerisinde, artık yaşadığı coğrafyanın elverdiği olanaklar ölçüsünde kendi kültürünü ve değer yargılarını oluşturmaya başlamıştır. İnsan türünün değişen zaman içerisinde geliştirdiği yaşam koşullarında, ne yazık ki, erkek cinsi egemenlik noktasında daha fazla öne çıkmış ve birlikte avlandığı, birlikte doğaya karşı mücadele verdiği kadın cinsine artık eskisi kadar ihtiyaç duymamaya başlamıştır. Ya da başka bir ifadeyle basit makineleşmeye geçmesiyle değişen yaşam koşulları içerisinde kendisine daha fazla zaman ayıran insanoğlu ruhsal olarak, kıskançlık, kaybetme korkusu gibi vs duygularıyla yüz yüze kalmıştır. Bu yüzleşme neticesinde, kendi eksikliğini keşfeden erkek cinsi duygusal iç çatışmasını bastıra bilmek için koruma iç güdüsünü daha fazla öne çıkarmış ve kendince kurallar belirlemiş ya da öyle bir algı oluşturmak istemiştir.
Bu algı insanlığın din olgusuyla tanışmasıyla birlikte başka bir boyuta ulaşmıştır, artık kadının sosyal yapısı toplumdan topluma değişen din öğretilerine göre yani ‘’günah/sevap’’ ilişkilerinin niceliğine, türevine ve biçimselliğine göre şekil almıştır.
Kısacası cinsel iç güdülerin etki alanında kalan erkek cinsi kıskançlık olgusunu abartarak öne çıkarmış ve daha önce doğaya ve yaşama karşı birlikte hareket ettiği kadın cinsini tahakkümü altına alıp onları sosyal yaşamın dışında bırakmak istemiştir.
Her ne kadar dinlerin kutsal öğretilerinde kadın haklarına da yer verilmişse de zaman içerisinde yaşamın doğasına hükmetmeye alışmış erkek egemen anlayış, günah olgusu üzerinden kadını kendi hegemonyası altına alma çabalarını da sürmüştür.
Geçmişte doğaya karşı savaş veren insanoğlu artık içinde din kavramının da olduğu farklı bir çok gerekçe üzerinden,kendi coğrafyasındaki kavimlerle ya da keşfettiği başka coğrafyalarda yaşayan toplumlarla da savaşmaya başlamıştır. Ve ne yazık ki, erkek cinsi o çağlardan günümüze savaş gibi bir ilkelliği adeta bir kültür haline getirmiştir.
Bir de buna erkek egemen dünyada üretilen teknolojik silahlarla yapılan savaşların faturasını en ağır şekilde ödeyen kesimlerin kadınlar olduğu eklenildiğinde maalesef durum kadınlar için hiçte iç açıcı olmadığı görülmektedir.
Günümüze kadar gelen süre içerisinde insanlık manüel makineleşme den, otomatik ve sonrasında da elektronik makineleşmeye geçerek sanayileşme devrimini başlatmışsa da savaşlar yüzünden ülkelerin ekonomisinin çökmesi nedeniyle kadının sosyal statüsünde çok fazla bir değişim olmamıştır.
Dolayısıyla kapital düzeyde değişen yaşam şartlarında kadın,çeşitli istismarlara maruz bırakılmıştır. Ya fabrikalarda emeği ya da oluşturulan seks sektörüyle bedeni sömürülmüştür. Öyle ki, kadın bedeni her alanda cinsel obje olarak kullanılmış, müstehcenlik modernlik olarak sunulmuştur. Birde buna modernliği cinsellik seviyesinde algılayan bazı marjinal kesimlerin kadın haklarını cinsellik üzerinden tanımlaması eklenince, erkek egemen toplumlarda kadının gerçek manada kendi hakkını aramasının ya da yasal haklarının verilmesinin önünü kapatmıştır.
Dünya emekçi kadınlar günü olarak kutlanan sekiz mart tarihi bilindiği gibi 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisinin daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başlamasıyla ve polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesinin, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlar yüzünden kaçamaması sonucunda 120 kadın işçinin can vermesiyle sonuçlanan olayların yıl dönümü olarak anılır. Ve her yıl 8 Mart’ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış uluslararası bir gündür.
Amerikanın New York’ta kentinde yaşanmış trajedi dünya kamuoyunda yankı bulmuşsa da o günden bu güne dünya genelinde kötü iş koşullarında çalışan kadınların sayısı hiçte az değildir. Bu nedenle 8 mart dünya emekçi kadınlar günü marjinal kesimlerce farklı alanlara çekilmeyecek kadar önemlidir.
Neticede zorlama bir anlayışla ilk çağlardan günümüze, kadın profili modern bir görünüşe kavuşmuşsa da aslında değişen bir şey olmamıştır. Sadece kadınların yaşadığı sorunlar ve acılar biçimsel olarak boyut değiştirmiştir. Yani acıları çok daha fazla artmış ve içinden çıkılması zor bir hal almıştır. Çünkü kapitalist sistemle şekillenen bu ekonomik düzende ve günümüz dünyasında kadının hayata tutunması giderek zorlaşmıştır.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen,delikanlı ruha sahip kadınlar sayesinde eninde sonunda şartlar değişecek ve kadınlar ilk çağlarda olduğu gibi modern çağda da erkelerle aynı düzlemde hayatı paylaşacaklardır. O zaman hiç şüphe yok ki, kadınlarımızın, derin ön görüleriyle bizlerin yaşamı güzelleşecek, maharetli ellerinde geleceğimiz huzura ve barışa doğru evrilecektir.
Aksi halde kadınların aktif olmadığı bir dünyada insanlığın yaşayacağı başka bir gezegen arayışı kaçınılmaz olacaktır. Çünkü erkeğin egemen olduğu bu dünyada insanlığın akıbeti çok karanlıktır.
8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜNÜN TÜM İNSANLIK İÇİN AYDINLIK YARINLARA MİLAT OLMASINI DİLER, TÜM KADINLARIN BU ÖZEL GÜNLERİNİ SAYGIYLA VE SEVGİYLE GÖNÜLDEN KUTLARIM.
Serhat BİNGÖL. 07.03.2017
Edebiyat Defterinin Değerli Yöneticilerine,
Seçki kuruluna, naçizane yazımı okuyup değerlendiren dostlarıma çok teşekkür ederim.
Saygı selamlarımla,
YORUMLAR
Bence '' DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ'' olsun...yaşınız ne olursa olsun biz kadınlar iki büklüm de olsak yine çalışırız..Evde tarlada fabrikada vb. her neresi olursa olsun..
Sayın Serhat Bingöl can-ı gönülden kutluyorum...Ömrünüz uzun kaleminiz kavi olusn...Selam ve dua ile kalın sağlıcakla...
Serhat BİNGÖL
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür eder 8.mart kadınlar gününüzü gönülden kutlarım.
En içten saygı ve sevgilerimle.
8 Mart
Şiirin Hikayesi :
Dünya Kadınlar Gününüzü Kutlarım…
Dünyanın En Güzel Günleri, Sizlerin Olsun…
Dünya Kadınla Güzel…
********
Kutlu olsun Dünya Kadınlar Günü
Deremedik size bahçeden gülü
Çile dolu İş’te evde her günü
Bir gün değil,Kutlu olsun 365 günü…
***
Sen Ana’sın,Bacı’sın,Üstelik Yar
Sağarsın süt,tarlada ırgat,güdersin davar
Kınalı Kuzumun yerine, beni alın; Askere ne var?
Senin ayaklarının altında, Cennet bile var…
***
Derbeder-Hazani anlatamaz kadını
Üç-beş kelimeyle fedakarlık şanını
Söyleyemem,anlatamam “ Eksik” yanını
“Ayel” denen, Uğrunda Can verilen kadını…
***
08.03.2007
Derbeder-Hazani
Kenan Kerim YAVUZ
Serhat BİNGÖL
Saygı selamlarımla.
Asla Kadın Erkek ayırımı yapmadım. Benim için cinsiyet ve o cinsin taşıdığı özellikler değildir geçerli olan. Öncelikle insan olabilme başarısı kişilik- karakter- ahlak ve ruh güzelliğidir beni etkileyen. Kadınları o denli yüceltmek ne denli doğru olur dersiniz...
Benim en yakın dostlarım hemcislerimden çok karşı cins olmuştur. Yorumlarda bile bu samimiyetsizliği ve tek yanlı yerel bakışları görmek mümkün.Ne mutlu Dünya İnsanı olabilenlere..Seda Sayın'a da Dünyanın en mert kadını yakıştırması yapılmıştı!
Din üzerine kurulu görüş düşünce ve değerlendirmeleri kendilerine ilke edinenlerden. Yalnızca kendi toplumuna övgüler düzenlerden ne bekleyebiliriz ki..
Ve bu defterde ben üç erkek üyenin samimiyetine güveniyorum yalnızca.
Sayın Serhat Bingöl ise başımın tacı benim..
Sevgi selam ve esenlikler dileklerimle...
Serhat BİNGÖL
Anayasal haklarda ve hukuk önünde kadın ve erkek ayrımı olmalı elbet.Ancak gerek ülke gerekse dünya genelinde maalesef bu böyle olmuyor. Yazıda da belirtiğim gibi erkek egemen dünyada kağıt üzerinde kadınların yasal hakları söz konusu olsa da pratikte bu böyle değil. Örneğin küresel ölçekte parlamentolarda ki,kadın parlamenter sayısı ortalama on da bire tekabül ediyor. Bu örnekler bürokrasiden, iş hayatına kadar farklı sosyal boyutta da çeşitlendirilebilir. Buna şiddet gören tacize uğrayan ve tecavüz edilen vs kadınları katmıyorum. Nihayetinde şunu söylemek istiyorum 8 mart tarihi kadınların sorunlarını çözmek adına tabi ki, tek başın bir şey ifade etmiyor, ama toplumsal bilinci oluşturmak adına önemsenmesi gereken anlamlı bir gündür.
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür eder 8.mart kadınlar gününüzü gönülden kutlarım.
En içten saygı ve sevgilerimle.
DEVRİM DENİZERİ
Serhat BİNGÖL
Sevgili Hocam sizde bizim canımız ve kıymetlimiz siniz.
Hürmet ve sevgilerimle.
Teşekkür ederim
Ve kadınlar,
Bizim kadınlarımız:
Korkunç ve mübarek elleri,
İnce, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle
Anamız, avradımız, yarimiz
Ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen
Ve soframızdaki yeri
Öküzümüzden sonra gelen
Ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız
Ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki
Ve karasabana koşulan
Ve ağıllarda
Işıltısında yere saplı bıçakların
Oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan
Kadınlar,
Bizim kadınlarımız
Nazım Hikmet RAN
Sevgilerimle....
Serhat BİNGÖL
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür eder 8.mart kadınlar gününüzü gönülden kutlarım.
En içten saygı ve sevgilerimle.
Hocam merhaba yine ben
Üstteki resimde kadın kesin kazanır
Kumsalda karşılıklı uzanarak bilek güreşine tutuşması bile konuya ne kadar profesyonel baktığını gösteriyor, zeminden güç almaya imkân bırakmıyor hani
Bu kerata ablamızı -şey pardon delikanlı- içten kutlarım
Yalnız hocam bugün hasebiyle bir soru zihnimde uyanıyor
Bugün, evet bugün ne kadar amazon ya da mississippi sözünü söylese de; yarın ganj veya indus hükmünü verirse günün kıymeti harbiyesi azalır kanımca
Bu bağlamda top asıl kadınlarda sizinde arz ettiğiniz üzere
Nihayet
Güne gelen yüreği, emeği, kalemi, kelamı tebrik ederim
Yine 08 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü içten kutluyorum
En derin saygı ve selamlarımla...
Serhat BİNGÖL
Bu gün onların günü istedikleri gibi kutlasınlar yarına bakarız diyen erkek anlayışıda yok değil hani))
fakat biz erkeklerinde unutmaması gereken bir şey var ki, kadınların yaşamın tam merkezinde olması ve sorumluluk alması bizlerin huzuru ve mutluluğu için çok önemli.Aksi halde resimde olduğu gibi yaşamı bırakıp erkelerle bilek güreşi yapar ki, işte o zaman yandığımızın resmidir, hayatı bize dar ederler benden söylemesi))))
Yorumunuza ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle.
Öncelikle şunu belirteyim; seni doğuran ananın ellerinden öperim...Yaşıyorsa selametlik diliyorum ebediyete intikal etmişse rahmet diliyorum..Bizde bir söz var " vay atana rahmet"...Yanımızda : özüyle sözüyle saygıdeğer bir kalemsiniz !...
Bugünün önemine binaen yapmış olduğunuz bu paylaşım bizleri onure etmiştir..Dünya hallerini iyi gözlemlemiş ve sergilemişsiniz...Bu yazının üzerine benimde söyleyeceklerim var ancak bilimsellikten uzak, kendimce nacizane fikirlerdir bunlar ..
Ben kadını İslama göre değerlendirdiğim için erkekle bir tarağın uçları gibi eşit görürüm..Cinsel uzvu dışında, eller ayaklar ve kafa yapısı sebebiyle bir ...Gören bir göz,duyan bir kulak ve konuşan bir dil..iç organların işleyişi bile aynı şekil...Farklılık bedenin yaratıcı elinden farklı çıkmasıdır... Tornasın da estetikliği bize çok daha lütfetmiştir Yaratıcı...Her şeyi ilmine sarmıştır ...Aklınızı kullanın dediği halde ; bizler nedense kibre daldığımız için delalet içinde, yaşanılmaması istenen her şeyi kendimize mubah görmüşüz, yapmışız...Neticede hüzünleri doğur muşuz ve insanken insanlıktan çıkmışız...
Avrupayı hiç bir zaman medeni bulmadım ve bunların demokrasi anlayışları kendi ırklarının devlet düzeni içindir...Medeniyet dedikleri ve dizayn ettikleri bir kamuflenin içinde Kadınlarının adını kendi zevklerinde yok etmişlerdir..
Kadınlar onlar için bir zevk aracıdır...Para ise aracıdır arada ...Avrupanın yüz kızartıcı ve ölümle sonuçlanan olaylarından sonra bir gün tertip etmeleri ve onu da eğlence ve piyasa alanlarına çekmeleri ise çok daha acıdır bizler için... Katlet ardınca müzik eşliğinde kutlamalar düzenle, çiçek piyasası hareketlensin, kuyumcular piyasası hareketlensin... Üzerine de bir siyasi takım elbise giydir ; olsun sana Barış özgürlük ve medeniyet çağdaş sosyal demokrat düzen ...Mehmet Akif'in dediği gibi Tek dişli canavarlardır bence ...Kadının vücudunu sömüren köle adleden bir zihniyet..
Kadın bir güne sığdırılamaz diyor ve kadın, günün her saatinde, bir nefestir adam olana diyor, akibetinde bu güzel yazınızı da kutluyorum ...Böylesi günleri hiç kutlamadım ve kutlamayı da hiç düşünmüyorum...Bu yüzden benim böylesi bir günüm maalesef kısır !..Kendi çerçevemden kendime bakışım bu yöndedir ki, ben her daim Kadınım..Anayım , Eşim, ablayım ,bacıyım ! ..Kısacası Sevgiliyim Kısacası Cana Canım ... ...Selam ve muhabbetle
Serhat BİNGÖL
Değerli arkadaşım. Bende İslamın aydınlıkçı öğretilerini önemserim. Ve olabildiğince de sosyal yaşamımda uygularım. Ancak bir öz eleştiri yapmak gerekirse toplumsal düzeyde dayatılan din algısı ve dini yaşama biçimi, ki, buna uyarlamada diyebiliriz. Yani bir tür dogmatik din anlayışı eleştiriye açık ve akıl dışı olabiliyor. Tabi din adına yaşanan yozlaşmanın bir kısmını etki tepki meselesi olarak ta görebiliriz. Çünkü geçmişten günümüze sistematik olarak sosyal hayatta cinselliğin bu kadar öne çıkarılması toplumun sosyokültürel yapısını olumsuz etkilediği de kabul edilmesi gereken bir gerçektir.yani belli bir kesimde korku kaynaklı reaksiyon gösterip din adına hepten bilimden ve ilimden uzaklaşabiliyor.
Avrupa konusunda size katılmamak mümkün değil. Onların medeniyeti materyalist düşünce ekseninde sömürü ve kapitalist anlayışa dayanır. Hele para suyunu bi’ çeksin bakıp görsünler o medeni Avrupa nasıl birbirine giriyor.
Manevi yapıları zaten yerlerde geziyor. Adamlar sapıklıkta zirveyi oynuyorlar neredeyse sağlıklı erkek kalmamış resmen doğal üreme bitmiş bakmayın bizdeki eziklerin kendi kültüründen utanıp Avrupayı medeni görmelerini, işin aslı hiçte öyle değil. Demokrasi ve insan hakları önemsenip sistem olarak örnek alınabilirse de uygulama bazında sizinde dediğiniz gibi kendilerine özel.
Dünya kadınlar gününü evrensel değerler olarak görüp kadınların sorunlarının toplumsal manada bilinç düzeyine taşıması için kamuoyunda tartışılması adına önemsiyorum.
Ha,bu arada,bizim ülkemizde bu önemli gün eşlerin birbirine kur yapması ve hediyeleşmesi şeklinde algılanıp o şekilde kutlanıyorsa da kısa vadede buna yapacak bir şey yok. Ancak zaman içerisinde toplumun bu günün gerçek manada anlam ve önemini algılamasını ve bakış açısını bu yönde değiştirmesini ümit edip bekleyeceğiz.
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür eder 8.mart kadınlar gününüzü gönülden kutlarım.
En içten saygı ve sevgilerimle.
Değerli kardeşim, televizyonda mı, yoksa internette mi izledim, hatırlamıyorum; şöyle bir 'sosyal deney' videosu var: Oldukça yakışıklı bir adam, Avrupa'nın bir yerinde, gözüne kestirdiği bazı kadınlara aşk teklif ediyor...
Sonuçta kadınların yüzde doksanı, yakışıklı adamın teklifini reddediyor...
Bir de bunu tersini düşün!...:)))
Dediğin gibi, herhalde 'delikanlılık' erkek özelliği olmaktan ziyade kadın özelliği...
Haklı, yerinde ve güzel yazını kutluyorum, kardeşim...
Selam ve saygılarımla.
Serhat BİNGÖL
İşin mizahi yönü bir tarafa ancak yadsınamayacak bir gerçek var ki, kadına ya da erkeğe dönük, sosyal hayatta cinselliğin bu kadar öne çıkarılması toplumun sosyokültürel yapısını olumsuz etkilediği kanısındayım. Bunu muhafazakar bir anlayışla söylemiyorum. Bilimsel bir veriye sahip değilim ama gündelik yaşantımda yapabildiğim gözlem üzerinden şunu söyleye bilirim. Toplumun bir kesiminde modernleşmek adına yozlaşan toplumsal kültür ve kaybolan değer yargıları. Toplumun bir başka kesiminde dersine korku kaynaklı daha radikal değer yargılarının oluşmasına neden oluyor.
Tabi bu durumda toplumsal baskı,aile içi şiddet, ya da cinsel sömürü şekliyle yine dönüp dolaşıp fatura maalesef kadın arkadaşlarımıza kesiliyor. En azından bir yerden başlanması adına sanırım bunun en önemli çözüm yolu toplumsal kültürümüze sahip çıkmak ve o değerlerimizden utanmamaktan geçiyor.
Yorumunuza ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle.
Serhat Abi, her gün kadın günü olsa ne yazar. Güç kimdeyse iktidar da odur. O güç biz de değil. Ne fiziksel ne ekonomik. Erkeklerden tek beklentimiz, gölge etmesinler başka ihsan gerekmez. Ayrıca kadınlar olarak en sevdiğimiz kadın günü çeyrek altın günüdür. Yeminle hiçbir 8 Mart etkinliği, on beş kadının bir araya gelerek pastalı börekli sarmalı altın gününden daha faydalı değildir :)
Ayrıca dünyayı kadınlar yönetseydi her şey daha iyi olurdu önermesinin doğruluğundan maalesef emin değilim.
Margareth Thatcher : Falkland Savaşı: 72 günde bine yakın insan öldü. Sonraki yıllarda çıkacak diğer savaşlara her bakımdan öncülük etmiş bir savaştır. Savaştan sonra her iki tarafın askerlerinde çok sayıda intihar vakası görülmesi bu savaşın ne denli acımasız ve boş yere olduğunu gösterir. Savaşın zihinsel maliyeti çok ağırdır.
Tansu ÇİLLER: Ülke tarihinin tartışmasız en karanlık dönemi onun dönemiydi. Faili meçhuller, yolsuzluklar, çeteler, mafyalar...Genel Kurmay Başkanına "O tak diye emrediyor, ben şak diye yapıyorum" dedirtecek kadar ordu üstünde etkili. BASK sistemini ilk zikreden midir bilmiyorum ama gündeme bomba gibi düşüren ilk kişiydi. Aldığı tepkiler neticesinde çark etmiş, acımasız bir doğu politikası gütmüştür. Masasındaki ölüm listesindeki işadamı ve milletvekilleri araya adam koyarak kurtulabiliyordu. Bkz. Jitem, Çatlı, Çakıcı gibi karanlık olguların ayyuka çıktığı dönem yine onun dönemidir.
Angela MERKEL: Onun hakkında bir türlü karar veremiyorum. Siz verin.
Aklıma gelenler şimdilik.
Serhat Abi samimiyetle, güzel duygularla kaleme aldığın yazı için teşekkürler. Saygılar ve selamlar.
Serhat BİNGÖL
Diğer konuya gelirsek yorumunuzda bahsettiğiniz kadın liderler döneminde yaşanmış savaşlara ve trajediler göz ardı edilemez. Evet doğrudur o kadın liderler döneminde bu olumsuzluklar yaşanmıştır. Ancak asıl olan küresel manada kadınların sayısal ve nitelik anlamında siyasetin içinde ne ölçüde olduklarıdır. Yani şunu söylemek istiyorum devleti şekillendiren erkek aklı ve kabineyi oluşturan erkeler, bir tek kadın lidere yönetimi bütünüyle teslim edeceğini beklemek biraz saflık olur. Onun içinde bir an önce kadınların kendi potansiyelinin farkında olması ve devlet yönetiminin her alanında var olma mücadelesi vermesidir. Gerçekçi olmak gerekirse elbette bu uzun ve meşakkatli bir süreçtir. Çünkü erkelerde sahip oldukları egemenlikten kolay vazgeçmeyecektir. Yani işiniz zor ama imkansız değil.
Yorumunuza ve ilginize çok teşekkür eder 8.mart kadınlar gününüzü gönülden kutlarım.
En içten saygı ve sevgilerimle.
Hür düşüncenin serhat boylarında ne cenkler vermiş hocamızın bin göle bedel bir göl olduğunun nicedir farkındayım
Bugünse bu duygum iyiden iyiye taçlanıyor
Şahsi kanaatim sayın hocam
Kadın ve erkeğin statüsünün çağlar boyu aldığı biçimler göçebelikle yerleşiklik arasında farklılaşmakta
Mesela bizdeki bazı görüşlerde de; islamiyet öncesi kadının daha ileri islam döneminde ise gerilediği dillendirilir hep, ve bu islamiyete bağlanır
Oysa gerçek biraz daha farklıdır kanımca
İslam öncesi Türkler göçer bir sosyo ekonomik-kültürel yapılanmada eşitlikçidir
Oysa aşağı yukarı islamiyetle beraber Türkler yerleşik yapıya geçiş yapacaktır
Hani evinin kadını kavramlaştırması bile önemli ölçüde yerleşikliğin ürünü aslında
Göçer toplumda düzenli ev yapılanması yok ki, evinin kadını kavramlaştırması olsun
Bizdeki aydın yapılanmasının bir bölümünün Kemalist sosyalizmden evrensel sosyalizme geçişi bile önemli bir merhaledir
Feminist kadın yazarlarımız içinde de bu durumun farkında olanlara rastlamadım değil
Açıktır ki, Kemalist feministle bireyci, liberal ya da sosyalist feministi ayırmak gerektiğini düşünüyorum naçizane
Kimi dostlarımız, hay Kemalist kadar taş düşsün başına diyebilir de, saygı duyarım
Biraz daha sadeleştirirsek aydının devletçisi olmaz
Devlete angaje ise aydın, aydın değildir
Aydın diyoruz devlette maaşlı, ne kadar bağımsız olabilir ki
Devlet yapılanmasının herhangi bir eğilimine posta koysa devlet ona bende maaşlısın kardeşim der, o zamanda o aydının naaşını kaldırırız, o mânâ hani
Yine hocam sosyoloji-antropoloji verileriyle bezeli yazınız bende şu kanıyı bir kez daha uyandırıyor
İkiside birer modern çağ sistemi, ideolojik politik yapılanması olan kapitalizm ve sosyalizmden kapitalizm gerçekliği, realiteyi insanoğlundan saklıyor, sosyalizm ise dile getiriyor
Bu yüzden kapitalizm iyi çocuk, sosyalizm ise kötü çocuk
Kapitalizm gazetecileri, yazarları, politikacıları kanalıyla sosyalist düşünce insanlarını öteden beri dinsiz, Allahsız, kitapsız, hain diye yaftalar
Yeri gelir çirkefleşir, yalan mı kaarrdeşimm? Diye haykırır da
Kimi devirlerde şiddetlenen hiddetlenmeler nice insanın acılarını, pek çok aydının yabancılaşmasını saklar
Kuşkusuz burada kastettiğim sosyalizm düşünsel bir varlık bağlamında, yoksa geçen asrın bolşevik Sovyet sistemi ve payandaları değil
Nihayet hocam yüreğinize, emeğinize, kaleminize, kelamınıza bereket
Saygı ve selamlarımla...
Serhat BİNGÖL
Kadın haklarının tanımını yapmak sınırlarını belirlemek yine biz erkelere düşmüştür. Yani şunu söylemek istiyorum. Kadınların aslında ne kadar mert ne kadar delikanlı olduklarını vurgulamam dikkat çekici olması açısından önemlidir. İşin asıl önemli kısmı kadınların zeka ve yetenek noktasında muazzam bir potansiyele sahip olmalarıdır ve bu gücün erkek egemen dünyamızda erkeklerin kompleksleri yüzünden toplumsal bilinç düzeyine taşınamayıp ve küresel ölçekte yeterince değerlendirilememesidir.
Yazının son satırlarında da dediğim gibi eninde sonda kadınlarımız erkelerle aynı düzlemde ve hak ettikleri yaşam seviyesine ulaşacaklardır. İşte o zaman her şey çok daha güzel olacaktır. Ama görünen o ki, her sorunun üstesinden gelen kadınlar bu sorunu da kendileri çözeceklerdir. Kısacası biz erkekler gölge etmeyelim başka ihsan istemez.
Yorumunuza ilginize çok teşekkür ederim.
Saygı ve sevgilerimle.
Dünya kadınlar günü.
Dünya emekçi kadınlar günü.
Dünya delikanlı emekçi kadınlar günü.
Adı şanı ne olursa olsun. Ben de Serhat nerelerde? Diyordum.
Meğerse emek isteyen bu güzel yazıyı hazırlıyormuş.
Hakikaten güzel bir çalışma.
Teşekkürler Serhat'ım...
Serhat BİNGÖL
Bu yazıyı kaleme almamamı gerektiren olayda televizyonda seyrettiğim bir haber olmuştu.yazımın 8 mart kadınlar gününe uyarlamam birazda tesadüf oldu. Haberin içeriğine girmeyeceğim zaten incir çekirdeğini doldurmayacak bir mevzu. Görüntülerde tanık olduğum ve beni geren şey bir belediye çalışanı olan adamı ellerinde demir sopalarla dört adamın(!) acımasızca dövmesiydi. İşin ilginç yanı dövdükleri adam da asıl dövmek istedikleri adam olmadığı olaydan sonra ortaya çıkmış. Yani adamcağız bir araba sopayı boş yere yemiş...:)
İşin acı tarafı bir kişiye ellerinde sopalarla dört kişinin saldırması olduğu kadar bu insan müsveddelerinin sonrada ortalıkta adamım diye geziyor olmalarıdır. Bu olayın üzerine geçmişte tanık olduğum erkek kancıklıkları da gözümün önüne gelince bu satırlarda dökülüverdi kalemimden. Yani gerçekten de hanım kardeşlerimiz bazı erkeklere göre çok daha delikanlılar.
Yorumunuza ve ilginize tekrar çok teşekkür eder ellerininizden hürmetle öperim.
Saygı ve sevgilerimle.
Aga dur yahu.
Daha '' Dünya Kadınlar Günü'' mü yoksa ''Dünya Emekçi Kadınlar Günü'' mü ona karar veremeden bir de sen ortaya çıkıp '' Dünya Delikanlı Kadınlar Günü '' dersen bu olay iyice Arap saçına döner.
Selam ve sevgilerimle.
Serhat BİNGÖL
Ha! Bu arada yazıda geçen delikanlı kelimesini bu sayfalardan tanıdığım çok değerli iki hanım kardeşimin birbirlerine yazdıkları yorumda geçmişti ben de oradan ilham aldım çaktırma))
Saygı ve sevgilerimle.
DEVRİM DENİZERİ
selam ve sevgiler..