- 475 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Bana Söylenen En Büyük Yalan...
BU GÜNE KADAR GÖZLERİMİN İÇİNE BAKA BAKA BANA ÇOK YALAN SÖYLEYEN OLDU, ÜSTELİK YALANINI YÜZÜNE VURDUĞUM HALDE. BANA SÖYLENEN UFAK TEFEK YALANLARI BİR KENARA BIRAKIYORUM, BANA SÖYLENEN EN BÜYÜK YALANIN BİRİNCİSİ ŞU İDİ...
KERİM ÖZBEKLER
GAZETECİ-YAZAR-ŞAİR
1974 yıllarında Nazilli’de gazete çıkardığım ve şimdi yerinde yeller esen Madran Matbaası’na İstanbul’dan ’’Hoca.’’ diye çağırdığımız birisi geldi, matbaada çalışırken ayakkabılarının arkasına basardı. Dışarıda da öyle gezerdi, ilk günler lokantaya gidiyoruz. Baktım ’’Hoca Efendi.’’ çorbadan başka bir şey yemiyor, başka bir şey yemesini istiyorum. Yemiyor ’’Bana dokunuyor.’’ diyor, bu arada bir ara bana matbaa’da ’’Benim babam albay emeklisi.’’ dedi. İnanmadım, ’’Benim bir çok ordu mensubu arkadaşım var, bir kere senin gibi ayakkabısının arkasına basan bir subay çocuğu görmedim.’’ dedim. O günden sonra lokantaya gittiğimizde, kendisine çorbanın yanı sıra haşlama yemesini ve bedelini benim ödeyeceğimi söyledim. Yemeye başladı, bir müddet sonra bana İstanbul’un Kartal İlçesi’nde 5 dönüm arazileri olduğunu ve o zamanlar MSP’nin önemli adamlarından birisi olan Şevket Kazan’ın burayı kiralık olarak kullandığını söyledi. Ben, yine inanmadım. ’’Orada 5 dönüm arazisi olan birisinin Nazilli’de ne işi var, İstanbul’da 50 M’ arazisi olan bile çok para kazanıyor.’’ dedim. Bizim Hoca Efendi bir gün beni gülmekten yerlere yatıran, anlatırken sık sık müdahale ettiğim en büyük yalanını söyledi. O yalan şu idi, ’’Benim İstanbul’da şehir hatları vapurunda çalışan bir arkadaşım var, bir gün seferini bitirdikten sonra bana hadi şöyle bir gezelim dedi. Atladık, İstanbul’dan Çanakkale Boğazına doğru gitmeye başladık.’’ dedi, ben ’’Hoca, fazla açılmışsınız, bir kere hiç bir kaptan şehir hatları vapurunu yerinden sefer harici kıpırdatamaz. İşinden olur.’’ dediysem de ’’Sözümü kesme, dinle.’’ diyerek anlatmaya başladı. ’’Çanakkale Boğazını geçtikten sonra, Ege Denizine açıldık. Uzun süre geçti, bir baktım. Cebelitarık Boğazına gelmişiz, yabancı yabancı bayraklı gemiler.’’. Ben yine ’’Hoca, bu kadar atma. İstanbul’dan, Cebelitarık Boğazı vapurla 2-3 günlük yol. Bu arada vapurda, yiyecek ve su durumu nasıldı ? Hiç ondan bahsetmedin ?’’ dedim. ’’Onlar vapurda var zaten, uzatmayalım. Gide gide arkadaş bir limana girdi, baktım kısa kısa boylu değişik insanlar. Meğerse Çin’de ki bir limana yanaşmışız.’’ dedi. Ben ’’Hoca, çok fena atıyorsun. Çin Polisi sizi nasıl limana soktu ?, Öyle pat diye yabancı bir ülkenin limanına yanaşamazsın.’’ dedim. ’’Zaten orada fazla kalmadık, yola çıktık. Arkadaşa nereye gittimizi sordum, dümeni Japonya’ya kırmış. Japonya’ya gidiyormuşuz, fakat oraya giderken bir ara denizin üzerinde tek ağaç bulunan bir adacık gördük. Arkadaşımla filikalardan birisine binerek, oraya doğru gittik. 10 metrelik küçük bir ada, üzerinde gezinirken ada birden sallanmaya başladı. Bir baktık, meğerse ada diye üstüne çıktığımız bir balinanın üstüymüş. Hemen, filikaya binip oradan uzaklaştık.’’ dedi. Ben de ’’Ulan Hoca, öyle attın ki. Bu güne kadar yerinde duramıyan 60 tonluk balinanın üzerinde bile 10 metre gezilecek kadar yer asla yoktur. Hele, hele üzerinde dediğine göre 1-2 metrelik ağaç hiç bir zaman oluşmaz.’’ dedim. Bu yalanı, yaşarken bana söylenen en büyük yalan olarak tarihe geçiriyorum. Bana söyleneli 35-40 yıl olmuştur ama hiç unutmadım.(28 Şubat 2017 Salı-11.05)
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.