- 882 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
İHTİLAL
İHTİLAL
Memleketin karışık olduğu bu günlerde, rengini özgürce ifade edememiş
hatta baskıcı tutumla, susmaya mecbur bırakılmışız! Yazılı medyanın satıldığı, kimin eli kimin cebinde belli olmayan zihniyetle vatanımda dolanan kara bulutlar bana çocukluğumu hatırlattı.
İhtilal zamanı; bisiklet üstünde gezindiğim, erik ağaçlarına tırmandığım dönemlerdi. 12 Eylül sisli butlutlar arası zihnimde kesik, kesik film şeridi gibi Göztepede mahalle arası, son zamanlarda söylentiler kulaktan kulağa yayılıyor. Abiler kenar köşede gizli toplantılar düzenleyip, finalde okudukları şiirlerle tek, tek dağılıyorlar sokağa. Üç kişinin bir arada olmasının suç sayıldığı, lanet bir dönemde darbe oldu!
Abimin sözleri bugün gibi hala kulağımda! Darbe nedir ki vurmalı birşey mi? Bunu yaşayarak öğrenecektim. Sancılı süreçte sokağa çıkma yasakları, adım başı gözaltılar, kitaplara, şiirlere, şairlere, verilen kesin hükümler, köşe bucak saklanmaya mahkum bırakılmalarla dolu!
Buhranlı günler bununla da sınırlı değil. Düşünün ki, önçeki darbede bu ülkenin en usta kalemlerinden Nazım Hikmet vatana hasret bırakılmış,
o güzelim şiirlerini vatan özlemiyle kaleme almış!
Yazık, benim de çocukluğuma darbe düştü! Yasaklar, sorgular, işkenceler, her vesilede insan olmak bile bu payeden nasibini aldı coplardan!
Gece sokak araları, cadde başları asker gözetiminde! Yakalandığında kimliğin varsa paçanı kurtardığın, kimliğin yoksa ya da adın karışmışsa birşeylere, o loş, nemli pis sorgu odalarında türlü işkencelerle adlarının faili meçhul listelerine yazıldığı dönemin mağdurlarının akibetleri bugün bile belli değil!
İki farklı görüşle kardeş kardeşe vuruldu! Biri, diğerini hiçe sayarak değersizleştirdi! Emperyalizm, özgürlük, demokrasi sesleri birbirine karışarak, dolandı vatanın dört yanında!
Abim, sol cephede bir delikanlı! Oysa, sağ, sol bende yönden öteye gitmemiştir çocuksu düşüncmde. Mahallemizin abileriyle birlikte, hergün eline broşür ve bildirilerle koşar adım apatmanlara girer, doğruca evin balkonundaki gri panjurun içine saklayıverirdik hepsini! Bu arada o zamanlar, abimin yaşı on yedi. Bıyıkları yeni yeni çıkıyor. Terleyecek kadar bile değil hani. İşte tam da bu dönemde tanıdım Deniz’ i,Yusuf’u, Hüseyin’i Mahir’i, Erdal Eren’i. Ve daha nicelerini. En büyük idolüm abimdi benim için. O seviyorsa bu iyi birşeydi. Merakımı yenemiyor,
sordukça soruyor, öğrenmeye çalışıyordum. Tabii ki, o zamanlarda da bugün vazgeçemediğim özgün müzik dinlerdik. Ahmet kaya,Ferhat Tunç
her daim odamıza misafir olurlardı yorumlarıyla hala kulağımda ’saçlarına yıldız düşmüş koparma anne ağlama’. Hey gidi Ahmet Kaya,
ders dinleyen öğrenci edasıyla abim anlatır, ben dinlerdim can kulağıyla.
Yanaklarım kızarırdı heyecandan. Abim öyle güzel, iştahlı anlatırdı ki, değme. Masallara taş çıkartırdı vallahi. Bilgiye aç beynime bir ideoloji felsefesi yüklenirdi! Abim düşürmezdi dilinden.’zenginin işkembesi doldukça, fakirin kemikleri sızlar.’Bugün düşünüyorum da ne kadar doğru bir söz. Zamanı tam hatırlamıyorum. Birgün dar ağacında üç fidan kitabını getirdi. Okuyarak daha iyi anlayacağımı söyledi. Okudum sartır aralarında ağladım! Göğsüme saplandı birşeyler. İşte tam olarak bu romanla anladım Deniz’i ve diğerlerini. Özgürlük ve bağımsız Türkiye dillerine pelesenk!
Abimin yeşil bir parkası vardı. O dönemde kem gözlerle bakılan. Giyenin mimlendiği o meşhur parka! Uzun boylu fidan Deniz in parkası. Olsun abim inadına giyer düşerdi sokağa. Gece yarısına yakın dönerdi mahalleye. Koşa koşa gelirdi doğru balkona. o gün yağmurun oluk oluk aktığı, günlerce kesilmediği, dışarı çıkmamanın verdiği iç sıkıntısıyla
sürekli evdeydi herkes. Böyl bir günde düştü mahalleye söylenti! Kenan eve gelmemiş. Akla kim geldiyse soruldu. Kenan ı gördün mü en son kiminleydi? Yok yer yarılmış Kenan abi de içine girmişti sanki! Abimde bir garip haller var anlamadığım! Asabi, panik içinde bakışlar hep kapıda
yakıyor ikide bir maltepe sigarasını. Günler birbirini kovaladı. Dayanamadı annem babam. Abimi sorularıyla terlettiler bi güzel. Döküldü dudaklarından Kenan ın gerçeği. Birlikte sokak arasında duvara bildiri asarken farkedilmişler! Abim kurtarmış paçayı ve kaçmış! Kenan yakalanmış oracıkta! Abim daha çocuk atamamış korkuyu üzerinden.
Şu an bile titremeyle karışık bir his içimde, anlatırken yaşıyorum geçmişi yeniden!
Günler sonra, Kenan’ın ölüm haberi düştü mahalleye! Öldürmüş, boş bir araziye atmışlar çöp gibi, hiç gibi! Ne kadar ayazda kaldı bedeni üşümüş mü acaba? Öldükten sonra mı attılar, ölmeden mi kaldı soğukta? Yüz, göz tanınmayacak halde şiş ve morluk içinde! O dönem otopsiyle tanımak kimin haddine? Ayağındaki doğum izinden tanıdı Ayşe teyze
çekilmişti Kenan ın fişi! Bir gece vakti gökyüzüne, Denizlerin yanına gitti ruhu! Bugün bile ağlarım hatırladıkça! Kenan ın da yaşı daha on yediydi
Annesinini yıktı oğlum ağıtları, Apartman duvarından süzüldü mahalle arasına! Bununla bitti mi? Elbette bitmedi. Kenan ın ne kadar arkadaşı varsa, tutuldu göz hapsinde. Abimde dahil. Tüm broşürler bildirimler yok edildi. Mahalle hummalı bir yok etmelere soyundu. Gorki nin ana sı bile nasibini aldı bu soykırımdan! Tüm yasaklı kalemlerin kitapları yakıldı atıldı çöplere!
Çocukluğuma darbe düştü. Memlekette kum gibi kayıplar, cinayetler, işkenceler birbirini izledi gerilim filmi gibi! Ölen gitti öylece, komünist damgasını yiyerek! Vatan için, özgürlük aşkına. Kemalin askerleri derlerdi kendilerine. Bak yine Deniz’ler düştü aklıma! Elleri kalem, silgiden öteye gitmeyen, ağızları süt kokulu gençlerimiz! Bu gün bile hatırlarken yüreğime ayaz düşer, buz keser ellerim! İdamdan nefret ettim
fidanların boynuna yağlı urgan takılırken urgandan nefret ettim!
Ya analarına, babalarına yazdıkları mektuplar? Ah o mektuplar.
Vatanla başlayan sakın ağlama anayla sonlanan mektuplar!
Çocukluuğumun nasibine darbe düştü! Yüreğimde aldı nasibini kederden
Çocuklarımda benim gibi öğrendiler tarihin karanlık yüzünü! Kızım, düşünce suçundan ölünür mü anne?Ddedi. Sustum! Ölünmez diyemedim. Çünkü öldüler! Silahları kalem, suçları düşünmekti.Vatan dediler ve öldüler. Özgürlük, eşitlik dediler öldüler! Tarihe sürüldü kanlı leke! Ama sanıldığı gibi kapanmadı dosya. Kaldırılıp tozlu raflarda gizlenemedi. Dilden dile, gönülden gönüle aktarıldı tüm gerçekler!
O dönemde doğan çocukların isimleriyle doldu ülke Devrim, Deniz, Hüseyin, Mahir, Yusuf ve daha niceleri. Ruhlarına rahmet olsun.
Bitti mi, biter mi? Aradan yıllar geçti. Şimdi iki bin on yedi. Ağızlarda hala demokrasi özgürlük eşitlik sözleri, vatan yine puslu günlere gebe!
Etmemeli ihanet geçmişe! Hiçbir şey hiçbir şey özgürlüğün önüne geçmemeli! Dilimizde Cumhuriyet, Ardımızda şehit dolu memleket!
Ne olur susma. Bağır doyasıya ne mutlu Türk üm diyene
YORUMLAR
korkma, korkma! Bu defa tenkit yok övgü var.Betül'cüğüm, sana böyle hitap ettim çünkü bahsettiğin darbe döneminde ben de abin yaşlarındaydım.öyle güzel canlı ve etkili anlatmışsın ki, okurken gözlerim doldu..adeta bir belgesel izler gibi soluksuz okudum.ve abini ve seni kendime çok yakın hissettim. abini anlatırken sanki bizi beni arkadaşlarımı anlatmışsın.kalemine yüreğine sağlık sevgili kuzen....
:( İhtilal olduğunda lise 1 ci sınıftım. Sağın ve solun ne olduğunu kavrayamayacak kadar küçüktük ama neyin ne olduğunu ailemizden,mahallemizden ve konuşulan sohbetlerden anlayabiliyorduk.
"Dengeyi kurmak için bir sağdan, bir soldan astık,asmayıp da besleyecekmiydik" demişti Kenan Evren...
Astılar,yok ettiler neyin ne olduğunu bilmeden gençlik ateşiyle taraf olan gençleri..
Geriye hüzünlü hikayeleri,mektupları ve yaktıkları meşalenin tartışılmaz doğruluğunu bırakıp gittiler..
Ve benim içimi en çok acıtan Erdal Eren olmuştur..
Tekrarının yaşanmaması dileğimle...
Sevgilerimle arkadaşım.
Dilek USTA tarafından 2/27/2017 11:43:56 AM zamanında düzenlenmiştir.